‘Zehra barışın adı oldu’
- 09:02 24 Mart 2020
- Portre
Zeynep Durgut
MUŞ – PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi protesto etmek ve tecridin sona erdirilmesi amacıyla Oltu Cezaevi’nde yaşamına son veren Zehra Sağlam’ın annesi Saadet Sağlam, “Benim kızım ölümler dursun, barış olsun diye yaşamına son verdi. Zehra barışın adı oldu” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebi ile Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven 8 Kasım 2018’de açlık grevine başladı. Leyla’nın başlattığı açlık grevi, kısa bir sürede Türkiye ve dünya ülkelerine yayılırken, cezaevlerinde 27 Kasım 2018’de süresiz dönüşümlü olarak başlayan açlık grevi 16 Aralık 2018’de süresiz dönüşümsüze çevrildi. 30 tutsak tecride karşı eylemini ölüm orucuna dönüştürürken, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Zülküf Gezen aynı taleple yaşamına son verdi. Ardından Ayten Beçet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Yonca Akici, Siraç Yüksek ve Mahsum Pamay aynı taleplerle yaşamlarına son verdi.
Erzurum Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 23 yaşındaki Zehra Sağlam, 25 Mart 2019’da tecride karşı yaşamına son verdi. Zehra’nın cenazesi hiçbir dini vecibenin yerine getirilmesine izin verilmeden polis ve asker ablukasında, Muş’un Varto ilçesine bağlı Kayalıkale (Xinzora Jor) köyünde defnedildi.
Hakikat arayışı erken yaşlarda başlar
Zehra 1996 yılında Xinzora Jor köyünde dünyaya gelir. Çocukluğu köyde geçen Zehra, köyde ilkokul öğrenimini bitirdikten sonra ortaokulu okumak için Muş’a gider. Ortaokulu bitirdikten sonra tekrar köyde yaşamaya devam eden Zehra’da hakikat arayışı başlar. Zehra sessizliği ile herkesin dikkatini çekerken, duruşu ile de ailesi üzerinde büyük bir etki sahibi olur. Zulme, ezilmeye ve sömürüye karşı her zaman tepkisi olan Zehra, 2016 yılında PKK’ye katılır. 3 yıl aradan sonra bir çatışmada yakalanan Zehra, bir yıl Bingöl Cezaevi’nde kaldıktan sonra Erzurum Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edilir. Zehra, cezaevlerindeki binlerce tutsağın tecride karşı açlık grevi ve ölüm orucu eylemine girdiği tarihlerde, kendisi de tecride tepkisini ortaya koymak ister ve 25 Mart 2019 tarihinde tecridi protesto etmek ve kırmak amacıyla yaşamına son verir.
Yaşamını yitirişinin üzerinden bir yıl geçen Zehra’yı, annesi Saadet Sağlam anlattı.
‘Zehra hiçbir zaman duruşundan taviz vermedi’
Annesi Saadet, Zehra’da yaşama karşı hep bir sorumluluk bilincinin olduğunu söyleyerek, Zehra’nın her anını okuyarak, öğrenerek geçirdiğini belirtti. Muş’tan köye döndükten sonra Zehra’nın sessizleştiğini ifade eden Saadet, “Olaylara farklı bakıyor ve farklı yorumluyordu. Sert bir insandı ama bir o kadar da anlayışlı ve olgundu. Gitmeden önceki son günlerinde konuşmasından, sarılışına kadar hep bir veda vardı ama hissetmemem için de elinden gelenini yapardı. En sonunda bahar mevsiminin son günlerinde bir sabah Zehra kayboldu. Zehra çok başarılı ve akıllı bir kadındı. Küçük sorundan, büyük sorunlara her şeye çözüm olmak istiyordu. 3 yıl boyunca ben Zehra’nın gidişine ağıt yaktım” dedi.
‘Anne ben güçlü bir kadınım’
Zehra’dan 3 yıl sonra tutuklanınca haber alabilen Saadet, Zehra’ya dair son görüşmesini ve sonrasını şöyle anlattı: “Babasıyla ben öğrendiğimiz gibi cezaevine gittik ve onunla görüştük. Zehra’ya sadece şunu söyledim, ‘Hasretinden geceyi gündüze kattım ama senin bu şekilde alınmanı istemezdim’ dedim. O da buna karşılık bana ‘Ben de istemezdim ama oldu’ dedi. Zehra tutuklanmıştı ama duruşundan hiç taviz vermiyordu. Açlık grevindeyken son görüşüne gittim ve açlık grevinde olduğunu bilmiyordum. Baktım yüzü solgun, ‘Kızım senin rengin niye solgun hasta mısın’ diye sordum. Bana ‘Anne ben açlık grevindeyim ‘dedi. Ben de ona ‘Kızım senin bünyen zayıf sen kaldıramazsın’ dedim. Bu söylemime kızdı ve ‘Ben güçlü bir kadınım’ dedi. Bunu söyleyince yüzümü kapattım ve ağlamaya başladım. Benim ağlamam onu çok kızdırmıştı. O görüşten sonra artık görüşlere çıkamayacağını söyledi. Onu öyle görmemizi istemiyordu. Sadece telefon görüşmesi yapabiliyorduk. Nisan ayında görüşüne gidecektik ama daha Mart bitimine doğru Zehra’nın eylem ve yaşamını yitirdiği haberi geldi. O an benim buz tutan yüreğimi kim ısıtabilirdi ki?”
‘Zehra barışın adı oldu’
Zehra’nın asker ve polis ablukasında dini vecibeler yerine getirilmeden defnedildiğini hatırlatan Saadet, “O günü hiç unutmayacağım” dedi. Zehra’nın cenazesini almak için oğlu ile birlikte Erzurum’a gittiklerinde Zehra’nın cenazesine polis ve askerler tarafından el konulduğunu öğrendiklerini söyleyen Saadet, “Cenaze morgda değildi. Polis ve askerler tarafından cenazeye el konulmuştu. Cenazeyi onlar getirdiler. Hiçbir dini vecibe yerine getirilmedi. Ne cenazeyi yıkayabildik ne de kefenlememize izin verdiler. Sadece ben, babası, kız kardeşleri ve abileri cenazeye katıldık. İsteğimiz kızımızı gerektiği şekilde uğurlamaktı ama o bile onlara göre fazlaydı. O günü hiçbir zaman unutmayacağım. Benim kızım doğru yolda ilerledi ve başımız dik. Zehra’nın yolunda ilerleyenlere saygım var. Kızım barış güvercini oldu. Zehra’nın talebi bütün annelerin talebiydi. Ölümler dursun, barış olsun diye yaşamına son verdi. Zehra barışın adı oldu” ifadelerinde bulundu.