Abdullah Öcalan’ın sözleriyle Üveyş Öcalan

  • 09:04 11 Nisan 2025
  • Portre
 
HABER MERKEZİ - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, “Ben, en çok annemden öğrendim. Hayatın gerçeğini, sabrı ama en çok da onurlu dik duruşu” dediği Üveyş Öcalan’ın yaşamını yitirişinin 32’nci yıl dönümü. Üveyş Öcalan, bir halka, “direnişi, hakikati ve baş eğmemeyi” miras bıraktı. 
 
Bir kadının, yoksulluğun, savaşın baskının tam ortasında nasıl dönüştüğünü gösteren Üveyş Öcalan’ın yaşamını yitirişinin 32’nci yıl dönümü. Çoğu insan Üveyş Öcalan’ı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın annesi olarak tanırken, Kürt kadın hareketi için yalnızca bir anne değil, bir halkın bağrından kopup gelen, sabrın içinde doğan isyandır. Abdullah Öcalan’ın bir konuşmasında dediği gibi: “Ben asıl öğretmenimi arıyorsam, Üveyş Ana’dır o.” Sadece doğurmadı; direnişi, hakikati ve baş eğmemeyi öğretir
 
Üveyş Öcalan’ı yalnızca bir evin, bir ocağın annesi olarak tanımlamak onu eksik bırakmak olur. O, bir yaşam felsefesidir. Kadim bir halkın içinden doğmuş, yoksulluğun, sürgünlerin, savaşların ve sessiz acıların içinde yoğrulur. Ama her acının içinden dik yürümeyi bilen, gözyaşını içine akıtmayı değil, onu direnişe dönüştürmeyi seçer. Sessizliği, az konuşması, bir çığlık ve bir hesap soruştur.  Ve Abdullah Öcalan, o sessizliğin içindeki bilgeliği fark ederek, "Ben, en çok annemden öğrendim. Hayatın gerçeğini, sabrı, ama en çok da onurlu dik duruşu" der. 
 
Üveyş Öcalan kimdir? 
 
Riha’nın (Urfa) Xelfetî (Halfeti) ilçesine bağlı Amara (Ömerli) köyünde Kürt bir baba ve Türkmen bir annenin çocuğu olarak 26 Kasım 1918 tarihinde dünyaya gelen Üveyş Öcalan, çocuk yaşta komşu Türkmen köyünden biri ile evlendirilir. Üveyş Öcalan, daha evliliğinin birinci yılında iken, evli olduğu erkek bir kadını kaçırmaya çalışır. Kaçmayı kabul etmeyen kadın katledilirken, yaşananlara tanık olan Üveyş Öcalan, evli olduğu erkek üzerine mahkemede ifade verir ve feodaliteye ilk başkaldırısını böyle gerçekleştirir. Olayların ardından köyüne gönderilen Üveyş Öcalan, sonrasında Ömer Öcalan ile evlendirilir. Ömer Öcalan’ın ilk evliliğinden olan Gülsüme’ye de annelik eder Üveyş Öcalan. Kendisinin ise 3 kız, 4 erkek çocuğu olur. Ancak Üveyş Öcalan’ın son çocuğu Ali, beyninde oluşan tümör nedeniyle henüz 12 yaşındayken yaşamını yitirir.
 
Abdullah Öcalan dünyaya gelir 
 
Üveyş Öcalan, 4 Nisan 1949'da Abdullah Öcalan'ı dünyaya getirir.  Abdullah Öcalan, annesinin kendisinden “elbiseye uygun bir kumaş” istemesini yıllar sonra hatırlatarak, ona olan sevgisini farklı bir biçimde göstermeyi tercih ettiğini ifade eder ve şöyle der: “Bir miktar para kazanmama rağmen anneme hediye alma düşüncesine hiç kapılmadım. Belki bu durum ona garip gelmiştir, ama benim gözümde evlat olmak bambaşka bir anlam taşıyordu. Onların düşündüğü gibi biri olmaktan ziyade, ben kendi tarzımda iyi bir evlat olmayı denedim. Ona layık olmak, bana göre Kürdistan için mücadele etmek, düşünmek ve yeni değerler üretmekle mümkündü. Ne kadar çelişki ve çatışma olsa da, iyi bir annenin evladı olmak bu şekilde anlam kazanır. Yani bir tür sıçrama yaptık: Tükenmiş, sıradan bir ana-oğul ilişkisinden yurtseverliğe, ana toprağa bağlılığa uzanan bir anlam yarattık.”
 
‘Köyde adı isyancı çıkmıştı’ 
 
Abdullah Öcalan, annesi Üveyş Öcalan’ın asi ruhuna dikkat çekerek onun kişiliğinde nasıl iz bıraktığını şöyle anlatır: “Beni küçük yaşlarda kavga etmeye alıştırdı. Bugün bile o etkinin izlerini taşıyorum. Annem bana, bir başkasına sığınıp ağlayarak ya da yardım bekleyerek yaşamayacağımı gösterdi. Ne olursa olsun, mutlaka karşılık vermeliydim. Bu karşılık bazen çok ilkel düzeyde olsa da bir tür intikam ya da kendini gerçekleştirme duygusuydu. Köyde onun ismi isyancıya çıkmıştı. Kimseye eyvallah etmezdi. Kadın-erkek ayırt etmeden, üstüne yürür ve hakkını arardı.”
 
Kadın gücüne dair farkındalık: Annesinin etkisi
 
Kendi kişiliğinde annesinin izlerini taşıdığını belirten Abdullah Öcalan, kadın meselesine yaklaşımının da buradan kaynaklandığını dile getirir:“Annemin bana etkisi olmasaydı, kadınlara bu denli duyarlı yaklaşır mıydım, emin değilim. Bu ilişki biçimi, kadınlara dikkat etmem gerektiğini bana dolaylı biçimde öğretti. Annemin direnişçi ruhu ve mücadele gücü, erkek egemenliğini kolayca kabul etmeyen bir kadının etkisiydi; bu da üzerimde çok güçlü bir iz bıraktı.”
 
Kızının gözünde Üveyş Öcalan 
 
Abdullah Öcalan’ın kardeşi Fatma Öcalan, annesiyle ilgili bir röportajda şu sözleri dile getirir: “Birileriyle dışarıda kavgaya tutuştuğumuzda annem hep direnmemizi isterdi. Direnmenin kazandıracağını öğretirdi. Babamla evlendiğinde, babamın önceki evliliğinden bir kızı vardı; annem onu da bizimle birlikte büyüttü. Bir yandan bizi yetiştirirken, diğer yandan sürekli tarla işlerinde çalışır, akşamları ev işlerini de üstlenirdi. Annem, abim Abdullah’ı çok severdi. Hasta olduğunda hep onu sorar, bir gün onu tekrar görebileceği umuduyla yaşardı. Abim Abdullah ve kardeşim Eyne, kavgacı ruhlarıyla anneme benzerlerdi.”
 
Hasreti mücadeleye dönüştürmek
 
Üveyş Öcalan,  oğluna olan özlemini, onun yürüttüğü mücadeleye gönül vererek ve onun değerlerine sahip çıkarak bastırmaya çalışır. Kürt yazar Musa Anter, “Hatıralarım” adlı eserinde, 1991’de Ankara’da gerçekleşen HEP Kongresi'ne Üveyş Öcalan’ın da katıldığını anlatır. Musa Anter, O anı şöyle aktarır:“Şeref konukları anons edildi. 'Dedemiz Musa Anter ve hepimizin annesi Üveyş Öcalan aramızda' dendi. Salon adeta yıkıldı. Binlerce kişi elini öpmek için sıraya girdi. Neşeli sahneler yaşandı… Bu kongre, hayatımın en renkli sayfalarından biri oldu.”
 
Toprağa kavuşan bir ana
 
Zamanla şeker hastalığına yakalanan Üveyş Öcalan’ın bir bacağı kesilir ve Adana’da hastaneye kaldırılır. Ancak 11 Nisan 1993’te hayatını kaybeder. Cenazesi, doğup büyüdüğü Amara’da defnedilir.
 
‘Bizim duamız mücadeledir’
 
Abdullah Öcalan, annesinin son anlarına dair şu sözleri paylaşır: “Annem, son nefesini verirken ‘Adıma hayır yapın, dua edin’ demiş. Bizim anlayışımızda hayır da dua da mücadeledir. Kürdistan'ı bir ana gibi düşünmeliyiz. Ana toprak, anayurt olarak değerlendirip özgürleştirdiğimizde ona en anlamlı cevabı vermiş oluruz.”
 
Üveyş Öcalan bu yıl da 11 Nisan'da Amara'daki mezarı başında anılacak.