Yaşamını yitiren tutsağın ailesi: Hastalık değil zulüm onu öldürdü

  • 09:06 11 Ekim 2024
  • Güncel
 
Pelşin Çetinkaya
 
MÊRDIN - Cezaevinde yaşamını yitiren ağır hasta tutsak Abdulkadir Kuday’ın ailesi, tahliye taleplerine rağmen tedavi edilmediğini belirterek, ölümünün hastalıktan değil, zulümden kaynaklandığını vurguladı.
 
Cezaevlerinde tutsaklara yönelik ihlallere her geçen gün  yenileri eklenirken, hasta tutsakların durumu ise günden güne kötüye gidiyor. Ailelerin, avukatların ve sivil toplum örgütlerinin çağrılarına rağmen tahliye edilmeyen tutsaklar yaşamlarını yitirmeye devam ediyor. Son olarak yine tahliye edilmeyen tutsaklardan Abdulkadir Kuday, 2 Ekim günü cezaevinde yaşamını yitirdi. 
 
Metris R Tipi Kapalı Cezaevi'nde yaşamını yitiren Abdulkadir’in ailesi, tahliyesinin gerçekleşmemesine tepki gösterdi. Aile, bu durumu mikrofonumuza konuşarak dile getirdi.
 
‘Abdulkadir zulümle öldü, hastalıkla değil’
 
Abdulkadir’in eşi Leyla Kuday, eşinin hastalığına rağmen tedavi edilmediğini ve hastalıktan değil, zulümden yaşamını yitirdiğini ifade etti. Leyla, "Abdulkadir Kuday yurtsever biriydi. Ailesi, partisi ve herkes için çok çalışıyordu. Tutuklandıktan sonra müebbet hapis cezası aldı. Dosyasını Yargıtay’a taşıdık, ancak cezası onandı. Abdulkadir, bu ceza sonrası hastalandı. Ameliyathanede ne yaptıklarını bilmiyorum, belki de sinir damarlarını zarar verdiler, çünkü durumu giderek kötüleşti. Önce Tekirdağ’daydı, sonra İstanbul’a götürdüler. Bu süreçte hastalığı daha da ağırlaştı. Daha sonra Metris’e getirdiler ve burada ALS teşhisi kondu. ALS hastalığına iki yıl boyunca katlandı. Ziyaretine gittiğimizde onu o halde görmek çok zordu. Adalet Bakanlığı’na dilekçeler verdik, milletvekilleri de bu durumu dile getirdi. Ben iki kez bizzat gidip görüştüm, ama dilekçelerimiz kabul edilmedi. Abdulkadir'in cenazesi bize ulaştı, ancak Adalet Bakanlığı hâlâ inceleme peşinde. Abdulkadir hastalıktan değil, zulümden öldü, çünkü onu tedavi etmiyorlardı. Birkaç defa revire götürdüler, ama 'Yemeğimi üzerime atıyorlardı, yerdeki yemeği nasıl yiyebilirim? Su vermiyorlardı, saatlerce susuz kalıyordum. Bu yüzden tedaviyi reddettim ve beni koğuşuma geri götürmelerini istedim' diye bize anlatıyordu. Koğuş arkadaşı, iki eli olmamasına rağmen ona hastaneden daha iyi bakıyordu. Ama sonuçta Abdulkadir zulümle öldü" dedi.
 
‘Bu bir idamdır’
 
Leyla, “Bu bir idamdır, Kürtlere yapılan bir idamdır. İyileşmemizi istemiyorlar” diyerek, devletin Kürtleri kabul etmediği için bu şekilde davrandığını vurguladı. “Ölsünler, cenazelerini görelim diyorlar. Konu Kürtler olunca, cezaevlerinde ölmeleri gerekiyor. Türkiye Devleti bir türlü Kürtleri kabul etmedi” diyen Leyla, sözlerine şöyle devam etti: “Buradan sesleniyorum, cezaevlerine sahip çıkalım. Cezaevlerindeki durumu biz gördük, oradaki insanların durumunu biliyoruz. Birçok Kürt öldü, benim eşim de öldü. Tutsakların bize ihtiyacı var, 'Bizimle ilgilenin, zulüm altındayız' diyorlar. Abdulkadir’in yaşadığı acı sonu başka hiçbir tutsak yaşamasın.” 
 
‘Bize zulüm yaptılar’
 
Abdulkadir’in kızı Berfin Kuday, babasının hastaneye kelepçeli götürüldüğünü ve kendisine "Bana zulüm yapıyorlar" dediğini belirtti. Berfin, “1 hafta 10 gün önce babamı ziyarete gittim. Ziyaret sırasında bizi teker teker içeri alıyorlardı. Toplamda 40 dakika süremiz vardı ve bize yalnızca 20 dakika kadar zaman kalıyordu. Babam, ‘Zulüm yapıyorlar, bir tas su verdiklerinde üzerimize atıyorlardı’ diyordu. Babamı hastaneye kelepçeli götürüyorlardı. Bir tas su bile vermiyorlardı ve ‘Ailen seni reddetti’ diyerek ona psikolojik baskı yapıyorlardı. Oysa biz onu asla reddetmedik. Babamın nefes darlığı vardı. Herkesin cezaevinden çıkmasını istiyorum, umarım babam son olur. Babamın cenazesini almaya gittiğimizde polisler orada toplanmıştı ve bizimle alay ediyorlardı. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Annem, Ankara’ya Adalet Bakanlığı’na gitti ama babamın dosyasını kabul etmediler. Babam sadece dili için cezaevindeydi. Haksız yere tutuluyordu. Babamızın hakkını sonuna kadar savunacağız ve dilimize sahip çıkacağız" dedi.
 
‘Kardeşim mücadele etmekten asla vazgeçmedi’
 
Abdulkadir’in kardeşi Naile Bardakçı, konuşmasında Türklerin Kürtlere yönelik düşmanlığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Kardeşim çok hastaydı, ona büyük zulümler yaptılar. Yanlış teşhis koydular. Kardeşimin küçük bir çocuğu vardı, onu görmesine izin vermiyorlardı. Kardeşimi ziyaret ettiğimizde konuşmamıza dahi izin vermiyorlardı. Ona çok zulmettiler ama kardeşim mücadele etmekten asla vazgeçmedi. Türklerin bize yaptığı zulümler yeter artık, Kürt halkı da ayağa kalksın. Cezaevlerine sahip çıksınlar. Kimse anne, baba ve kardeşsiz kalmasın. Türkler bize daha ne kadar zulmedecek? Kürtlerden ne istiyorlar? Biz ne yaptık ki, sadece dilimizin hakkını aradık. Kardeşimin başına neler getirdiler, kim bilir? Tedavisini yapmadılar. İdam cezası Kürtler için kaldırılmamış; herkese bir defada idam uygulanıyor, ama Türkler Kürtlere her gün zulmederek idam ediyor. Kardeşim için defalarca hasta olduğuna dair rapor verdik, ama yine de onu serbest bırakmadılar.” 
 
‘Ölene kadar Erdoğan’a beddua edeceğim’
 
Son olarak konuşan Abdulkadir’in annesi Sakine Kuday, Kürtlerin barış istediğini vurgularken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın askerleri parayla savaşa gönderdiğini söyledi. Sakine şu sözleri kullandı: “Ben Abdulkadir’in annesiyim, aynı zamanda bütün şehitlerin annesiyim. 3 şehidim var. Abdulkadir de dilinin hakkını aradı. Oğlum esrar satmıyordu, kimseye tecavüz etmedi. 13-14 yaşındaki çocuklara tecavüz edenleri Erdoğan serbest bırakıyor, kadınları kaçıranlar serbest kalıyor. Ama Abdulkadir, sadece dilinin hakkını savunduğu için üç müebbet cezası verdiler. Oğlum işkenceye maruz kalarak öldü, onu almaya bile gidemedim. Oğluma bir damla su vermediler. Ona para gönderiyorduk, parasını vermediler, ihtiyaçlarını karşılamadılar. Ölmek üzere olduğunu bize söylemediler. Bu nasıl bir kanun? Erdoğan’ın kanunu kanun değil. Kürtler barış istiyor ve bunun için mücadele ediyor. Erdoğan, yeter artık, neden barış istemiyorsun? Bizler tedavi edilsin diye raporlar gönderdik, ama kabul etmediler. Ben ölene kadar sana beddua edeceğim, Erdoğan. Kürtler savaş değil, barış istiyor. Ama sen askerleri parayla savaşa gönderiyorsun.” 
 
Abdulkadir Kuday kimdir? 
 
 52 yaşındaki hasta tutsak Abdulkadir Kuday, 2014 yılında Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesinde tutuklandıktan sonra önce Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ne, ardından Tekirdağ T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi. Kuday, kamuoyunun baskıları sonucu 2021 yılında hastaneye sevk edilerek, ilk etapta bel fıtığı teşhisi aldı. Ancak artan ağrıları üzerine yapılan ek tetkiklerde, Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) hastalığına yakalandığı tespit edildi. ALS hastalığı nedeniyle felç kalan ve yürüyemez hale gelen Kuday, 1 Aralık 2021 tarihinde Tekirdağ Dr. İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. 
 
Rapora rağmen tahliye edilmedi
 
Abdulkadir Kuday hakkında hastane, “cezaevinde yaşamını idame ettiremez” şeklinde bir rapor verdi. Ancak, başka bir raporla R Tipi Cezaevi'nde kalabileceği belirtildi ve bu doğrultuda 12 Ocak 2022'de Metris 2 Nolu R Tipi Cezaevi'ne sevk edildi. Kuday'ın durumu burada daha da kötüleşti, ancak tahliyesi yine gerçekleştirilmedi. 20 Ağustos’ta sağlık durumu ağırlaşınca Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi sürecinde tahliye edilmemesine tepki göstererek tedaviyi reddeden Kuday, yeniden cezaevine götürüldü. Hasta tutsağın tahliyesi için avukatları ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere birçok kuruma başvuruda bulundu. Ancak bu başvurular yanıtsız kaldı. Abdulkadir Kuday, yaşadığı ağır hastalıklar sebebiyle 2 Ekim'de cezaevinde hayatını kaybetti. 3 Ekim'de Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesine bağlı Tell Şîrez kırsal mahallesine getirilerek, vasiyeti üzerine 2015 yılında DAİŞ'e karşı Kobanê'de savaşırken hayatını kaybeden oğlu Seyid Rıza Kuday (Dijwar Baran) ve yeğeni Alişer Kuday'ın (Şiyar Mazlum) mezarlarının yanına defnedildi.