Kayıp yakınları: Failler yargılanmadan bu dosyalar kapanmaz
- 13:58 19 Nisan 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları üç kentte gerçekleştirdiği eylemde, yürütülen soruşturmaların etkin şekilde ilerletilmediğine dikkat çekerken, adalet için mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla, Amed’in Rezan, Colemêrg’in Gever ilçeleri ile Êlih’te bu hafta da eylemlerine devam etti.
Amed
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eyleminin 845’inci haftasında, Rezan (Bağlar) ilçesine bağlı Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğraflarından oluşan pankart açıldı. Yine, kayıpların resimlerinin olduğu dövizler katılımcıların ellerinde yer aldı.
Bu hafta, Amed’de 24 Nisan 1996 tarihinde katledilen Cemal Kavak’ın failleri soruldu. Cemal Kavak’ın hikayesini, İHD Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Deniz okudu.
İşkence edilerek katledildi
Sağ olarak en son bir gece yarısı iki arkadaşı tarafından görüldüğü ve ardından ailenin Cemal Kavak’ın cenazesine ulaştığını ifade eden Fırat Deniz, “Cemal Kavak, Diyarbakır Vergi Mahkemesi'nde memur olarak çalışıyordu. Yargı-Sen üyesi olan ve sendikal faaliyetler yürüten Cemal Kavak; 24 Nisan 1996 tarihinde kahvehanede arkadaşları ile birlikte vakit geçirdikten sonra eve gitmek üzere saat 23.00 sularında Dağkapı-İskanevleri minibüsüne biner. En son Kuruçeşme durağında minibüsten inerken arkadaşları E.Y. ve S.Y. tarafından görülür.
O gece evine dönmemesi üzerine, ertesi gün işine de gitmediğini öğrenen ailesi, Cemal Kavak’ın kayıp olduğunu ve kendisinden haber alamadıklarını Bağlar Karakol Amirliği nezdinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirir. Ancak Cemal Kavak ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamazlar. Tüm hukuksal girişimleri sonuçsuz kalan aile, 26 Nisan’da Diyarbakır Devlet Hastanesi morguna kimliği belirsiz bir cansız bedenin geldiği duyumu üzerine morga gittiğinde, oğullarını teşhis eder. Olay yeri inceleme tutanağında; ‘Cemal Kavak’ın cansız bedeninin Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Yuvacık Köyü yakınlarında, Diyarbakır-Bismil karayolu üzerinde, yol kenarındaki sazlıkların arasında boynundan telle boğulmuş bir vaziyette bulunduğu’ yazılır” sözlerine yer verdi.
Etkili soruşturma yürütülmedi
Fırat Deniz, Cemal Kavak’ın katledildiği şekil ve yer göz önünde bulundurulduğunda, olayın faili meçhul bir katliam olduğunu aktarırken, “Cemal Kavak’ın katledildiği bölgede, hangi yönden gidilirse gidilsin, iki ya da üç güvenlik kontrol noktasından geçmeden ulaşmanın mümkün olmadığı; yine Cemal Kavak’ın en son görüldüğü yerden çok uzakta bir yerde cansız bedeninin bulunması, faili meçhul bir cinayete kurban giden maktulün zorla kaybedildiğine işarettir. Ailenin avukatı, Diyarbakır İdare Mahkemesi’nde devlet aleyhine tazminat davası açar. Ancak bu davanın olumlu sonuçlanmaması üzerine, 4 Ağustos 1999 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurur.
AİHM, 6 Temmuz 2006 tarihli kararında, Sözleşme’nin yaşam hakkını düzenleyen 2’nci maddesinin, Cemal Kavak’ın ölümüyle ilgili etkili ve yeterli bir soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle usulden ihlal edildiğine; ayrıca etkili bir başvuru hakkı sağlanmadığı için Sözleşme’nin 13’üncü maddesinin de ihlal edildiğine hükmederek devleti mahkûm eder” şeklinde konuştu.
Son olarak Fırat Deniz, kaç yıl geçerse geçsin, Cemal Kavak ve tüm kayıplar için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceklerini belirtti.
Açıklama, oturma eylemiyle sona erdi.
Êlih
Êlih’te kayıp yakınları ve İHD Şubesi, eylemlerinin 681’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı ile kayıpların fotoğraflarının açıldığı eyleme, kayıp yakınları ile çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde, 1998 yılı Nisan ayında Êlih’te kaybedilen İzzet Seven’in akıbeti soruldu. İzzet Seven’in hikâyesi, İHD Şube Yöneticisi Hüseyin Elçi tarafından okundu.
‘Hizbukontra işaret edildi’
Hüseyin Elçi Elçi, TÜPRAŞ Bölge Müdürlüğü'nde işçi olarak çalışan İzzet Seven’in, Nisan 1998’de ikindi vakti namazını kıldıktan sonra evinden işine gitmek üzere çıktığını ve bir daha dönmediğini belirtti. Hüseyin Elçi, kayıp İzzet Seven’in eşi Emine Seven’in anlatımlarıyla şunları söyledi: “İşe gittiğini biliyorduk. Sabaha kadar eve gelmeyince işyerinde arkadaşlarından sorduk. İşe gelmediğini söylediler. Yakınlarımıza haber verdik, gören olmamıştı. Bunun üzerine ağlayıp feryat etmeye başladık. 90’lı yıllarda Êlih’te her gün sokak ortasında birkaç kişi infaz ediliyor veya kaçırılıyordu. Yetkililere yazılı olarak başvuru yaptık, ifadelerimiz alındı. Emniyet yetkilileri eşimin kendilerinde olmadığını söylediler. ‘Hizbullah örgütü tarafından kaçırılmış olabilir’ dediler. Aradan yıllar geçti, hep ağlayıp inledim, gözlerim yollarda kaldı, derdimize çare olacak kişi ve kurum bulamadık. İHD’nin ‘Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın’ adı altında başlattığı eylem ve etkinlikler bize bir ışık kaynağı oldu. Belki vicdan sahibi biri çıkar da eşimin ve eşim gibi kayıpların hakkında, ölü veya dirisi hakkında bilgi verecek diye. Tekrar umutlandık, halen de umutlarımızı yitirmiş değiliz.”
Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.
Colemêrg
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 171’inci haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde, Wan’da 14 Nisan 1995 günü camiye namaz kılmaya gittiği esnada kaçırılan Geverli iş insanı Kadir Keremoğlu’nun akıbetinin açığa çıkartılması ve faillerinin cezalandırılması talep edildi. Bu haftaki eylemde, Tacdin Keremoğlu, dedesi Kadir Keremoğlu’nun hikâyesini okudu.
Katledilmesinin nedeni ‘fidye’
Eylemde konuşan Kadir Keremoğlu’nun torunu Tacdin Keremoğlu, Kadir Keremoğlu’nun Wan’da yaşayan varlıklı bir iş insanı olduğunu söyleyerek, 10 Temmuz 1994 tarihinde JİTEM mensuplarının “ölüm listesinde isminiz var” denilerek Keremoğlu ailesinden haraç istediğini, istenen parayı İstanbul Çatalca'da bir adrese getirmeleri söylendiğini, ailenin polise ve savcılığa başvurarak çeteyi suçüstü yaptırdığını vurguladı. Haraç almaya gelen 4 kişinin tutuklandığını hatırlatan Tacdin Keremoğlu, “Tutuklananlardan biri de JİTEM’ci Alaattin Kanat'tı. Bu olaydan sonra Keremoğlu ailesi, JİTEM bağlantılı çetenin hedefi oldu ve tehditler arttı. Kadir Keremoğlu, 14 Nisan 1995 tarihinde Wan Merkez'de kendisinin yaptırdığı Keremoğlu Camisi'ne namaz kılmaya gittiği esnada 01 EA 600 plakalı Beyaz Toros'la kaçırıldı. Onu otomobile bindirenlerin arasında JİTEM'le irtibatlı Şehmus Durak isimli şahıs da vardı. Beyaz Toros'a iki otomobil daha eşlik ediyordu. Aile yaptığı araştırma sonucunda, kaçırıldıktan sonra babalarının Yeşil kod isimli Mahmut Yıldırım'a teslim edildiğini, önce Van JİTEM merkezine, daha sonra da Van Jandarma Alay Komutanlığı'na götürüldüğünü öğrendi” diye aktardı.
İtiraflara rağmen aydınlanmadı
Keremoğlu ailesiyle 22 Nisan 1995 tarihinde görüşen ve kendisini Özel Harp Dairesi mensubu olarak tanıtan kişinin “babanızı bırakmak için 750 bin Mark istiyoruz” dediğini aktaran Tacdin Keremoğlu, “Bunun üzerine aile, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ile görüştü. Bu görüşmeden hemen haberdar olan aynı kişi aileye ‘babanızı ölmüş bilin’ dedi. JİTEM ile irtibatlı Şehmus Durak'ın eşi, vicdan azabı çektiğini söyleyerek aile ile iletişime geçti. Kadir Keremoğlu’nun evlerinde Yeşil tarafından infaz edildiğini, olaya kendisinin ve kayınvalidesinin de tanık olduğunu anlattı. Anlattıkları ses cihazına kaydedildi. Olay, 25 Aralık 1996 tarih ve 285 sayılı Aktüel Dergisi'nde kapak oldu. Aile ile fidye pazarlığı yapan Nafiz Karacan'ın fotoğrafı, 1 Ocak 1997 tarihli Aktüel Dergisi’nin 286’ncı sayısında ‘İşte fidyeci Özel Harpçi’ başlığıyla yayınlandı. Kadir Keremoğlu’nun oğullarından biri, 13 Ocak 1997 tarihinde TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na gidip ifade verdi ve olayı detaylarıyla anlattı” ifadelerini kullandı.
‘Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz’
Emniyet, adli ve askeri makamlara başvuran ailenin bir sonuç alamadığını belirten Tacdin Keremoğlu, Amed, Colemêrg ve Wan adliyeleri arasında gidip gelen dosyada, Kadir Keremoğlu’nun akıbetini açığa çıkaracak ve sorumluların cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte bir yargılama faaliyeti yürütülmediğini vurguladı. Yargı yollarının tüketilmesinin ardından, dosyanın 2015 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşındığını belirten Tacdin Keremoğlu, “AYM de başvuruyu reddederek iç hukuk yollarını tamamen kapattı. Kadir Keremoğlu’nun mezar yerinin açıklanmasını, onu kaybedenlerin yargılanarak cezalandırılmasını talep ediyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin, Kadir Keremoğlu için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Açıklama, oturma eylemiyle sona erdi.