
‘Kadınların katılmadığı komisyonlar çözüm üretemez’
- 09:04 25 Nisan 2025
- Güncel
ANKARA - Kadına yönelik şiddetin cezasızlık politikalarıyla her geçen gün arttığı bir dönemde, demokratik bir toplumun inşasında kadınların sesinin daha güçlü çıkacağını vurgulayan Döne Gevher Koyun, "Demokratik temayüllerin güç kazandığı koşullarda kadınların sesi daha fazla duyulacak, kadın emeği ve özgürlüğü daha güçlü biçimde güvence altına alınacaktır" dedi.
Kadına yönelik şiddetin sistematik bir şekilde arttığı ve toplumu derinlemesine etkilediği bir dönemde, Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu’nun kadınların katılımı olmadan şekillenmesi, demokratik temsil sorununu da gözler önüne seriyor. Özellikle kadın örgütlerinin, emek hareketindeki kadın temsilcilerinin ve akademisyenlerin sözlerinin esas alınmadığı süreçte kurulan komisyon, sorunun kaynağına inmeyen yüzeysel bir yaklaşım olarak ortaya çıkıyor. Bu durum, toplumsal adalet ve eşitlik açısından da büyük bir zaafiyet yaratıyor.
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Döne Gevher Koyun, Araştırma Komisyonu’nun çalışmalarına ilişkin JINNEWS’e konuştu.
Döne Gevher Koyun, geçmiş dönemlerde de çeşitli düzeylerde komisyonlar kurulduğunu belirterek, daha önce Meclis'te kadına yönelik şiddetin araştırılmasına dair verilen önergelerin reddedildiğini söyledi. Döne Gever Koyun, “Meclis’teki tüm siyasi partilerin ortak kabulüyle bir komisyon oluşturuldu. Aynı dönemde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı açısından da bir değerlendirme yapıldı. Şiddetin kök nedenlerine dair çalışmalar yürüteceklerini, uzun süredir veri toplanması üzerinden yürüttüğümüz tartışmalarda TÜBİTAK’la bir protokol imzalandığını, bu protokolle birlikte verilerin toplanacağını ve buna yönelik çözümler üretileceğine dair bir söylem geliştirildi. Şöyle bir hafıza gelişiyor: Dönemsel olarak söylemler nedeniyle harekete geçme durumu oluyor ancak sonrasında gelişen süreç, zamanla çözümden uzaklaşılan bir zemine kayıyor. Bu komisyonlar belli konu başlıkları üzerinden tartışmalar yürütüyordu. Bu tartışmalara genel olarak baktığımızda, bir çözüm merkezi olma; oradan bir politika belirleyip bu politika doğrultusunda harekete geçme ve gerekli düzenlemeleri yapma noktasında çeşitli sorunlar bulunduğu görülüyor” dedi.
‘Ortak mücadele hattıyla kadınlar ses yükseltiyor’
Kadınların uzun süredir alanlarda şiddete karşı mücadele hattını büyüttüğünü dile getiren Döne Gevher Koyun, “Kadın örgütleri veriler paylaşıyor ama nedense hükümetin oluşturduğu verilerle kadın örgütlerinin oluşturduğu veriler birbiriyle uyuşmuyor. Ekim ayının başından itibaren üst üste yaşanan ve çeşitlenen kadına yönelik vahşice katliamların bir bütün olarak topluma yansıması, kadınların toplumsal muhalefet açısından yeniden alanlara çıkmasını beraberinde getirdi. Tüm sokak ve meydanlarda kadınlar artık var olan şiddet sarmalını kabul etmeyip çözüm üretilmesi gerektiğini politik kadınlar da üstlenerek, kadınların ses yükselttiği bir süreç yaşandı” diye kaydetti.
‘Erkek egemen akılla kadın sorunu tartışılamaz’
Kadına yönelik aile içi şiddetin konuşulduğu dönemde, aileye kutsallık atfedilmesinin bu şiddeti görünmez kıldığına dikkat çeken Döne Gevher Koyun, “2025 yılının ‘aile yılı’ olarak konumlandırılmış olması; kadınların o dönemde şiddete karşı geliştirebileceği politikaları ve ailenin kendi içerisindeki şiddeti tartıştığımız bir ortamda, aileye kutsallık atfedilerek aile içi şiddetin görünmez kılındığı bir dönem yaşanmasına neden oldu. Bu komisyon kapsamında belli düzeylerde akademisyenler de dinlendi, cezaevlerine gidildi, kadın tutsaklarla görüşmeler yapıldı. Aynı zamanda, meseleyi bulanıklaştıran ve popülaritesi yüksek kadın sorununa kadın perspektifiyle yaklaşamayan; var olan erkek egemen akılla kadın sorununu tartışan medyatik televizyon programcıları da çağrıldı.
Bu programcıları birebir dinlediğimizde, eril şiddeti doğuran bir dil kullandıklarına tanıklık ediyoruz. Basını takip eden her bir kadın, bu söylemin eril şiddeti beraberinde getirdiğini açıkça görecektir. Araştırma komisyonunun raporu ise henüz yayımlanmadı. Son dönemde iş kolumuz üzerinden hep birlikte takip ettiğimiz toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri, bu yıl farklı bir seyir izleyerek Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yasaklandı” sözlerini kullandı.
‘Temel politika, toplumsal cinsiyet eşitliği olmalı’
Komisyonun birçok eksiğine değinen Döne Gevher Koyun, komisyonun hangi düzenlemeleri yapacağına dair kadınların ortak tartıştığı bir zemini oluşturması gerektiğini vurguladı. Döne Gevher Koyun şöyle devam etti: “Komisyon açısından da genel olarak baktığımızda, zihniyeti değiştirecek politikalar üretmek gerekiyor. Tekil şiddetten ziyade, toplumsal şiddeti ve erkek şiddetini doğuran zihniyeti değiştirecek; toplumsal cinsiyet eşitliğini temel politika hâline getirebilecek bir zemini oluşturmaya ihtiyaç var. Bu zemin, ortak akıl ve yürüteceğimiz çalışmalarla olur. Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı’nın erkek olmasıyla birlikte komisyonda dinlenen isimlere baktığımızda, özellikle çalışma alanını ilgilendiren kurumların temsilcileri yer aldı. Çalışma Bakanı da davet edildi.
Emek örgütlerindeki kadınların çağrılmaması, çalışma yaşamında karşılaşılan şiddet, taciz ve ayrımcılığa dair bir araştırmanın gündeme alınmaması; kadın istihdamı gündem olmuş olsa da yalnızca bir sunuşla sınırlı kalması; sendikalar ve emek örgütlerinden kadınlarla birlikte bu tartışmaların yürütülmemiş olması büyük bir eksikliktir. Yasal mevzuatta düzenlemeler olduğu hâlde, bunların uygulanmaması; uygulanacak yaptırımlar üzerinden tartışma yürütülmemesi bir diğer sorun alanıdır. ‘İyi hâl indirimi’ yasal mevzuatta değiştirilmiş olsa da ‘haksız tahrik’ hâlâ mevzuatta yer almakta. Bu uygulamanın karar vericiler tarafından kadınların aleyhine nasıl işletildiğini ve cezasızlığı nasıl beraberinde getirdiğini hep birlikte görüyoruz.
İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı raporda, alınan tedbirlere rağmen evinde katledilen kadınlar açısından kullanılan suçlayıcı dilin yönlendirmesi; ilgili bakanlıkların bu noktada özeleştiri vererek daha geniş kapsamlı bir tartışma yürütmesi gerektiğini gösteriyor.”
‘Kadınları toplumun eşit parçası olarak görmeyen iktidarla karşı karşıyayız’
Toplumsal cinsiyet eşitliği hayata geçirilmeden geliştirilecek politikaların, kadına yönelik şiddeti beraberinde getireceğine işaret eden Döne Gevher Koyun, “İstanbul Sözleşmesi, temel referanslardan biriydi. Buna dair düzenlemelerin yapılması için basınç oluşturmaya çalışıyorduk. Ancak bir gece, tek adam kararıyla uluslararası bir sözleşme feshedildi. Fesih yönteminin hukuksuz olduğu yönünde açılan davalar, bir şekilde kapatıldı. İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin ardından yürütülen tartışmalara baktığımızda; 6284 sayılı yasa hedef hâline getirildi, nafaka tartışmaları, boşanmayı zorlaştırmaya yönelik adımlar, kadın bedenine yönelik müdahaleler gündeme geldi.
Kaç çocuk doğuracağından, nasıl doğuracağına kadar karışılan; futbol maçlarında bile pankartla kadın kimliğine müdahale eden bir zihniyetle karşı karşıyayız. Kadınları toplumun eşit bir parçası olarak görmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Düzenlemeleri ‘fıtrat’ kavramı üzerinden yürütüyorlar; kadın ve erkeklerin eşit olamayacağını, fıtratlarının farklı olduğunu söylüyorlar. İktidarın geliştireceği politikalarda, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifi hayata geçirilmeden; yerel yönetimlerden ilgili tüm bakanlıklara kadar bu konuda somut politika oluşturulmadan, geliştirilecek her süreç kadına yönelik şiddeti büyütür” ifadelerini kullandı.
‘Kadınları özne yapan politikalar geliştirilmeli’
Erkek egemenliğini esas alan zihniyete karşı güçlü kadın politikalarının yürütülmesi üzerinde duran Döne Gevher Koyun, “Kadınların güçlendirilmesine dair politikalar yürütmek gerekiyor. Bu politikaların bir ayağı istihdam, bir ayağı da kadınları toplumsal yaşamın öznesi olarak kabul edip eşit temsiliyet mekanizmalarını güçlendirmektir. Ancak şu anda bunun tam tersi bir politikayla karşı karşıyayız. Kadınların güçlendirilmesi adına yürüttükleri her şey, eşitsizlik zemininde ilerliyor. İstihdama yönelik geliştirilen politikalar, kadınların hem ev içi süreci yürütmesini hem üretime katılmasını hem de çocuk doğurmasını bekliyor ama sosyal güvence sağlamıyor. Bir yandan da ‘itaatkâr kadınlık’ tanımıyla, kadını belli bir kimlik kalıbına hapsediyorlar. Bu hattın değişmesi gerekiyor. Yaşamın her alanında eşitliği kuracak bir politika üretilmedikçe, şiddetin toplumsallaştığı bu süreçte kadına yönelik şiddeti önlemek mümkün değil” dedi.
‘Kadınlar demokratik toplumun en önemli aktörüdür’
Demokratik bir toplumun inşasında kadının emeği ve özgürleşmesinin güçlü bir biçimde sağlanacağını kaydeden Döne Gevher Koyun, “Kadınların uzun süredir toplumsal muhalefet açısından güçlü bir dinamiği ve mücadelesi var. Geniş bir mücadele hattı, birbirini gören ve birlikte mücadele etmeyi esas alan bir anlayışla gelişmeli. Mevcut süreçle birlikte bizler demokratik toplum tartışması yürütüyoruz. Bu toplumun en önemli ayaklarından biri kadınlardır. Demokratik toplumun inşasında kadınların bu süreçte yer alması, demokratikleşme sürecinin de birlikte yürütülmesi açısından kıymetlidir. Uzun süredir ülkede yaşanan antidemokratik uygulamalara karşı; milliyetçilik, cinsiyetçilik ve kutuplaştırma zeminine dayalı uygulamalara karşı demokratik toplum çağrısı yükseliyor.
Milliyetçilik, militarizm ve savaş politikaları ise kadın bedenini hedef alan bir hatta evriliyor. Demokratik temayüllerin geliştiği koşullarda kadınların sesi daha kolay duyulacak; kadın emeği ve kadın özgürleşmesi daha güçlü bir şekilde sağlanacaktır. Demokratik koşullar, kadınlar arası mücadele açısından da çok kıymetlidir” diye konuştu.