
Riha’da hasta tutsaklar için panel
- 15:37 17 Mayıs 2025
- Güncel
RIHA - “Barışın İnşasında İlk Adım: Hasta Tutsakların Serbest Bırakılması” başlıklı panelde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere tutsakların yaşadığı ihlallere değinirken, TTB önceki dönem Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise hasta tutsakların yaşadığı sorunlara dikkat çekti.
Riha Emek ve Demokrasi Platformu tarafından düzenlenen “Barışın İnşasında İlk Adım: Hasta Tutsakların Serbest Bırakılması” başlıklı panel, Riha Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Riha Şube Eşbaşkanı Ferhat Demir’in moderatörlüğünde düzenlenen panele; Türk Tabipler Birliği (TTB) önceki dönem Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Sebahat Tuncel konuşmacı olarak katıldı.
Hasta tutsakların serbest bırakılması için düzenlenen panele, bu çağrıya dair yayınlanan deklarasyonda imzası bulunan 155 kurumun temsilcileri katıldı. Salona “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın” pankartı asıldı.
'Cezaevlerinde birçok hak ihlali yaşanıyor'
"Tutsak" kavramının kullanılma nedenine değinen Şebnem Korur Fincancı, “Biz, yaşam hakkı için mücadele eden bir meslekteyiz. Bu çaba, aynı zamanda bir hak mücadelesini de içeriyor. Mesleki olarak halk mücadelecileri arasında yer alıyoruz. Hastanelerden cezaevi revirlerine kadar birçok hak ihlali yaşanıyor. Türkiye'de bir düşmanlaştırma politikası içinde, siyasi tutsaklar hedef alınıyor. Bu noktada Kürtler ön planda yer alıyor çünkü verdikleri mücadeleye karşılık devlet, cezasızlıkla yanıt veremez düşüncesiyle, onlara en ağır cezaları uyguluyor. Hepimize 'örgüt üyesi olmak' ya da 'örgüt adına suç işlemek' gibi suçlamalar yapılarak cezalandırma politikası yürütülüyor” dedi.
‘Tutsaklar izole ediliyor’
Sağlık emekçisi biri olarak hasta tutsakların durumunu değerlendiren Şebnem Korur Fincancı, “Cezaevlerine sürekli birileri girip birileri çıkıyor. Nüfusu hızla artan bir hapishane yapısı var. Bu kadar insanın doldurulduğu hapishanelerde sağlıklı bir yaşam beklemek imkânsız. Şu an hızla inşa edilen cezaevleri var ve bu cezaevlerinde insanlar adeta derin bir kuyunun dibine yerleştiriliyor. Ağırlaştırılmış tecrit politikalarıyla tutsaklar bütünüyle birbirinden izole ediliyor. Tutsaklar hastanelere götürülürken hijyenik olmayan ortamlarda sevk ediliyorlar. Yaşanan bu duruma tepki gösteren tutsaklar, tedaviyi reddetmek zorunda kalıyor” diye konuştu. Şebnem Korur Fincancı, konuşmasının devamında cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair örnekler verdi.
‘Hak ihlalleri görmezden geliniyor’
1982 yılında Esat Oktay'ın işkencelerine karşı dört kişinin bedenini ateşe vermesinin yıldönümünü hatırlatan Eren Keskin, “Barış kelimesinin duyulması bile insana huzur veriyor. Ben ilk kez insanların yüzünün gerçekten nasıl güldüğünü, önceki barış sürecinde gördüm. Bir Kürt meselesi var. Dört parça var ve bu dört parça birbiriyle bağlantılı. Kürt özgürlük mücadelesi yeni bir sürece girdi. Kürt sorunu PKK’den önce de vardı. Devletin Kürtlere yönelik hak ihlalleri ve katliamları PKK’den önce de yaşanıyordu. Türkiye’de siyasi ve insan hakları mücadelesi yürütmek zor bir iştir. 4’lerin mücadelesi süreci değiştirdi. Aynı zamanda Rojava’da yaşanan gelişmeler de dünyayı etkiliyor. Cezaevlerinde yazılı hukuk ile uygulanan hukuk sistemi birbirinden farklı. Aslında yeni yasal düzenlemelere gerek kalmadan, mevcut yasalar uygulansa bile hukuk devleti olunabilir. Ancak Avrupa, Türkiye ile mülteci pazarlığı yaptığı için yaşanan hak ihlallerini görmezden geliyor” ifadelerini kullandı.
‘Kameralar mahremiyeti ihlal ediyor’
Hasta tutsaklar hakkında verilen “Cezaevinde kalabilir” raporlarına değinen Eren Keskin, hasta tutsak Fatma Tokmak’ın durumuna da dikkat çekti. Fatma Tokmak’ın gözaltında bulunduğu süre boyunca, polisin çocuğuna yönelik işkencelerini vurgulayan Eren Keskin, şunları söyledi: “Cezaevlerinde yaşanan sorunları sadece hasta tutsaklarla sınırlı tutmamak gerekiyor. Kadın koğuşlarına konulan kameralar mahremiyeti ihlal ediyor. Öte yandan hapishanelerin birer ticarethane hâline geldiğini görüyoruz. Marmara Cezaevi’nde yeni bir yemek şirketiyle anlaşma yapıldığını öğrendik; orada CHP’li tutsaklar olduğu için böyle bir uygulamanın başlatıldığı söylendi. Ancak Bakırköy Cezaevi’ne baktığımızda hijyenik ve sağlıklı beslenmenin olmadığını görüyoruz” diye ekledi.
Panel, TJA aktivisti Sebahat Tuncel’in konuşmasıyla devam etti.