'Faili meçhullerin akıbeti açıklanmadan bu ülkede demokrasi olmaz'

  • 21:29 27 Mayıs 2025
  • Güncel
İSTANBUL- Cumartesi Anneleri'nin "“Cezasızlık ve inkarın gölgesinde kayıpları aramak” başlığıyla düzenlediği panelde, "Failler yargılanmadan olmaz. Devlet bizimle yüzleşmeden olmaz. Faili meçhul cinayetlerin akıbeti açıklanmadan bu ülkede demokrasi olmaz. Devletin karanlık yüzü ancak böyle aydınlanır. Demokrasi böyle gelecek” denildi.
 
Cumartesi Anneleri’nin “Cezasızlık ve inkarın gölgesinde kayıpları aramak” başlıklı panelinde konuşan DEM Parti Milletvekili Mithat Sancar, “Önümüzdeki süreçte özellikle kayıplar konusunda Cumartesi Anneleri’ne verdikleri mücadeleden kaynaklı yüzleşme konusunda çok ciddi bir rol düşüyor” diyerek yüzleşmenin gerektiğine vurgu yaptı. 
 
Cumartesi Anneleri/İnsanları, 17-31 Mayıs Gözaltından Kayıplar Haftası kapsamında eylem ve etkinliklerine devam ediyor. Cumartesi Anneleri, Beyoğlu’nun Şişhane semtinde bulunan Bilim Beyoğlu’nda “Cezasızlık ve inkarın gölgesinde kayıpları aramak” başlığıyla panel düzenledi. Panelde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Riha Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, Hülya Dinçer, Doç. Dr. Berke Özenç ile Cumartesi Anneleri’nden İkbal Eren konuşmacı olarak yer aldı. Sinevizyon gösterimiyle başlayan panelin moderatörlüğünü Sebla Arcan yaptı.  
 
'Barış sürece geçmişle yüzleşmeyi de gündeme getiriyor'
 
“Zorla kaybetmeler, cezasızlıkla mücadele ve hakikat hakkı" başlığıyla sunum yapan Hülya Dinçer, barış süreçlerinin geçmişle yüzleşmeyi de gündeme getirdiğini söyledi. Hülya Dinçer, "Bugün yeni bir çözüm sürecinin eşiğindeyiz. Cumartesi Anneleri de kalıcı bir barış için yüzleşme ve adaletin olmazsa olmaz olduğunu söylüyorlar. DEM Parti'nin kayıpların akıbetinin araştırılması için verdiği soru önergesi AKP, MHP ve İYİ Parti oylarıyla reddedildi. Bu hayata geçirilmesi gereken toplumsal taleplerin karşılık bulacağı noktasında bir güvensizlik yaratıyor. Cumartesi Anneleri her türlü yasağa rağmen 30 yıl boyunca direndiler. 30 yıl daha geçse de Cumartesi Anneleri’nin verdiği mücadele son kayıp bulunana kadar devam edeceğini gösteren en açık kanıt. Bize düşen de bu mücadelede Cumartesi Anneleri'nin taleplerini bulunduğumuz her yerde yükseltmek olmalıdır" dedi.
 
‘Cumartesi Anneleri demokrasi mücadelesinin sembollerinden biri'
 
"Toplanma özgürlüğü, mekân yasakları" başlığıyla sunum yapan Berke Özenç, toplanma özgürlüğünün ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi olduğunu belirterek, "Neden bu kadar önem veriliyor? Çünkü hem Anayasa Mahkemesi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi toplanma özgürlüğünü demokratik toplumun yapı taşlarından biri olarak tanımlıyorlar. Cumartesi Anneleri'nin toplanma özgürlüklerini kullanmaları önüne konulan engeller, Türkiye'de demokrasiyle beraber hukuk devletinin de ne kadar büyük bir erozyona uğradığını gösteriyor. Tüm olumsuzluklara rağmen Cumartesi Anneleri'nin mücadele geleneği toplanma özgürlüğü ve demokrasi mücadelesi konusunda ilham verici ve Türkiye'deki sembollerden bir tanesidir" ifadelerini kullandı. 
 
‘Barışın inşası konusunda bütün toplumsal ve siyasal kesimlere önemli bir sorumluluk düşüyor’
 
“Geçmişle yüzleşme, hesaplaşma ve geçiş dönemi adaleti” başlığıyla sunum yapan Mithat Sancar, yüzleşmenin gerekliliğine vurgu yaparak, “Otoriter rejimlerin çatışma dönemlerinde çeşitli insan hakları ihlalleri yaşanabiliyor. Bunlar ayrı bir travma oluşturuyor. Barışın inşası konusunda bütün toplumsal ve siyasal kesimlere önemli bir sorumluluk düşüyor. Önümüzdeki süreçte özellikle kayıplar konusunda Cumartesi Anneleri’ne verdikleri mücadeleden kaynaklı yüzleşme konusunda çok ciddi bir rol düşüyor” diye belirtti.
 
‘Devlet bizimle yüzleşmeden olmazZ’
 
Son olarak konuşan İkbal Eren, Türkiye’de kaybedilen insanların yaşam haklarının elinden alındığını hartırlattı. İkbal Eren, “Onların yaşam hakları ellerinden alınırken geride kalanlara da birçok ceza yüklendi. Galatasaray Meydanı'nda sevdiklerimizin fotoğraflarına sarılarak onların akıbetini sorduk. Onlar için adalet, hakikat istedik. Ama 700’üncü haftada her ne olduysa oturmamıza izin verilmedi. Çünkü devlet kendi işlediği suçlarla yüzleşmek istemiyordu. 700’üncü haftadan sonra çeşitli biçimde sesimizi duyurduk. Gerek sosyal medya üzerinden gerek İHD önünde sesimizi duyurmaya çalıştık. Ama biz Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu hak ihlali kararından sonra yapmamız gerekeni biliyorduk. Yasalara aykırı bir şey yapmıyorduk. Failler yargılanmadan olmaz. Devlet bizimle yüzleşmeden olmaz. Faili meçhul cinayetlerin akıbeti açıklanmadan bu ülkede demokrasi olmaz. Devletin karanlık yüzü ancak böyle aydınlanır. Demokrasi böyle gelecek” dedi.