Rîham Heco: Esir olan Êzidî kadınlar için neden hala bir şey yapmıyoruz?

  • 15:53 28 Mayıs 2025
  • Güncel
AMED - TJA’nın düzenlediği konferansta konuşan siyasetçi Gültan Kışanak, “Sayın Öcalan üzerine düşeni yaptı, ulusal kongre çağrısı yaptı. Bunları hayata geçirecek, mücadeleyi örmenin zamanıdır” sözlerini kullanırken, TAJÊ’den Riham Heco ise, “Neden hala esir olan Êzidî kadınların özgürleşmesi için bir şey yapmıyoruz” diye sordu.
 
Tevgera Jinên Azad (TJA) öncülüğünde Çand Amed’de Kürt Kadın Parlamenterler Konferansı gerçekleştiriliyor. Verilen aranın ardından konferans ilk olarak Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski milletvekili Semra Güzel’in gönderdiği mesajı okundu.
 
Ardından, moderatörlüğünü, DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Beritan Güneş’in yaptığı, “Siyasette Kadın Olmak: Dört Parçadan ve Avrupa’dan ortak deneyimler” başlığı ele alındı.
 
İlk olarak söz alan Gültan Kışanak, mücadelesini verdikleri, çözmek istedikleri Kürt sorunun en önemli ayağı olan asimilasyona karşı anadillerini korumak ve sıfat kazandırmak olduğunu belirten Gültan Kışanak, asimilasyondan yara aldığını kaydetti. Gültan Kışanak, “Kuzey’de Kürdistan’ın birçok tarafında, anadil konusunda daha iyi durumdayız. Bakur’da katı bir inkar politikası ile dilimiz konusunda ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bugün bir çözüm süreci var, bir şey çözmek istiyoruz. Kendi varlığımızı bir statüye kazandırmak istiyoruz ve anadilimizde bunun bir parçası” dedi.
 
Diyarbakır Cezaevi
 
Gültan Kışanak, Leyla Zana’nın 1980’leri anlattığını ve kendisinin üniversitede olduğunu belirterek, “Kadın hareketi bu direnişle şekillendi. Diyarbakır cezaevinde yaşanılanları hepiniz biliyorsunuz. Orası herhangi bir cezaevi değildi, orası Kürtlüğü, Kürtçeyi ortadan kaldırmak isteyen bir imha ocağıydı. En çokta işkenceyi Kürtçe konuştuğumuz için gördük, Kürdüm dediğimiz için gördük. Askeri kurallar dayattılar, asıl o cezaevinin yöneticisi olan Esat Oktay, ‘Burası bir okuldur siz buradan Türk olarak çıkacaksınız’ dedi. Orayı bir mezara çevirmek istiyorlardı. Kadınlar olarak, varlığımızı ve kimliğimizi savunmak için mücadele ettik. Tek bir kadın görevli yoktu, koğuşlarda perde yoktu. Duvarlarda mazgal vardı günün 24 saati askerlerin gözetiminde varlığımızı koruyarak mücadele ettik. Sakine Cansız’ı hepiniz tanırsınız. En güçlü direnişçi olarak hepimizin yoldaşıydı. Darbeden bir ay önce tutuklandım ve koşullar bu kadar kötü değildi. Cezaevinde temsilcilik vardı ama biz kadınlar hep erkek temsilciye bakardık, kararlar oradan çıkardı. 12 Eylül’den sonra iletişim koptu ve kadınlar olarak kendi kararlarımızı vermeyi, direnişimizi örgütlemeyi, mücadelemizi yürütmeyi, kadınlar olarak yaralarımıza merhem sürmeyi öğrendik” diye belirtti. 
 
Mücadelemiz direnişle şekillendi
 
Gültan Kışanak şöyle ekledi: “Kadınlar olarak; arkadaşımız daha az dayak yesin diye askerin önüne attığımız günlerde oldu. Arkadaşımıza yardım ettiğimiz için dayak yediğimiz günlerde oldu. Kadınlar koğuşunda iki seçilmiş belediye meclis üyemiz vardı. Duriye Kaya ve Emine Hacıyusufoğlu. Emine biraz Türkçe biliyordu ama Duriye bilmiyordu ve onun oradaki tüm günleri işkence ile geçti. Bir insanın en temel hakkı olan diline ve kimliğine yönelik olan bir saldırıdır Kürt sorunu ve biz bunu Diyarbakır’da yaşadık. Diyarbakır zindanı Kürt kadın hareketinin dayanışmanın ve bilincini oluşturduğu temel kaynaklardan biridir. Kürtler arasında ne kadar sınırlar çizilmiş olsa da yüreği ve duygusu aynıdır. Birbirimizin acısını hissettik. İkinci tutuklanmam Halepçe Katliamını andığımız için oldu. O zaman İzmir’de öğrenciydim ve büyük bir direnişti bizim için. Kürt kadınların siyasetteki deneyimleri böyle. Hem cezaevleri hem de sokaklardaki direnişlerle şekillendi.
 
Kadınların mücadelesi
 
90’lı yıllarda 4 binden fazla köyümüz yakıldı, 5 milyon insan yurdundan oldu. O yıllarda da Kürt kadınları ev ev sokak sokak çalışarak bu göçün yaraları sarılmaya çalışıldı. Aynı yıllarda siyasi parti kuruldu. Özel olarak bir kadın örgütlülüğü yoktu, o yılların en büyük sorumluluğunu Leyla Zana çekti. Genel merkezde 3 kadın vardı, kadın çalışmaları da bir erkeğe bağlıydı. Asıl sokakta, meydanlarda, eylemlerde, mitinglerde kadınlar vardı. Parti siyasetinde Leyla Zana bütün erkeklerle başa çıkmaya çalışıyordu. Yavaş yavaş kadınlar o partide kendimize yer açtık. Siyaset akıl gerektirir, erkek akıllıdır, kadın duygusaldır, siyasete duygusallığa yer yoktur mantığı vardı. Ama biz kadınlar bu konuda aşağıdan kadın hareketi güçlenip genel merkezi zorladıkça, kadınlar daha fazla parti yönetimine girdi. Seçimler olduğu zaman kimin aday olacağını erkekler karar veriyordu, kadınlar çalışmalarına önem verilmezdi. Kadınlara siyaseten yol açtık, eğer kadınlar siyasette bu kadar dışlanmasaydı belki bugün dünya daha güzel olabilirdi. Bizimde sorunlarımız bu kadar ağır olmayabilirdi.
 
Sayın Öcalan üzerine düşeni yaptı
 
21.yüzyıldayız, Kürtler Orta Doğu’nun ve dünya dengeleri içerisinde önemli bir yere geldi, politik bir aklı oluştu. Bizim ortak paydada buluşmayı başarmamız gerekiyor. Bu konuda kadınlar çok rol düşüyor. Kadın aklının oluşan politik Kürt aklının parçası haline getirmeliyiz. Kadın aklı orada yoksa eksiktir. Her biriniz geldiğiniz yerlerde bunları yaşıyorsunuz. Kürt kadınların yükü daha ağır. İki kat daha fazla çalışmak zorundayız, Kürt sorunun çözülmesi ve toplumumuzu demokratik bir düzeye getirmek için mücadele etmek zorundayız. Kendi toplumsal yapımımızda da erkek egemen zihniyetin yarattığı sorunlar. Var, kadının ne zaman evleneceğine karar vermek isteyen, ikinci sınıf gören anlayışlar yoktur diyemeyiz. Bizim ulusal mücadelemizi, demokratik mücadelemizi örmek gerekiyor. Kürt halkı demokratik dönüşümü güçlü bir şekilde başarırsa, Orta Doğu ve dünyada bizden çok şey öğrenecekler. Jin jiyan azadî nasıl yakılandıysa, demokratik barışçıl çözüm bir etki yaratacaktır. Katliamlardan kendimizi kurtardık, bugün buraya geldik ama yetmez. Rojava bugün hepimizin emek verdiği, Şengal’de, Halepçe’de yaşanılanları unutmadık, Rojava’daki halkımızın varlık hakkı bizim için vazgeçilmek bir talep ve mücadele gerekçesi olarak önümüzde duruyor. Barış konusunda kadınlar olarak çözümü de içeren bir çalışmayı yürütmeliyiz. Ulusal birlik bunun temel harcıdır. Kadınlar olarak sorumluluk almalıyız. Sayın Öcalan üzerine düşeni yaptı, ulusal kongre çağrısı yaptı. Bunları hayata geçirecek, mücadeleyi örmenin zamanıdır.”
 
‘Barış için birlik olmamız gerekiyor’
 
Yekgirtu İslami milletvekili Nasik Tewfîq, Kürt kadınların her yerde çalışmalara ve mücadeleye daha fazla asılması gerektiğine dikkat çekerek, “Sayın Öcalan’ın çağrısının ardından PKK kongresini gerçekleştirdi. Umuyoruz ki bu çağrı ve kongre istediği yeri bulur ve Türkiye’de yürütülen süreç iyiye gider. Barış için birlik olmamız gerekiyor. Tüm feminist hareketin ve kadınların barış için bir olması gerekiyor. Türkiye’deki kadın mücadelesinde yer alan kadınlarla daha fazla bir olmamız ve köprüyü kurmamız gerekiyor.  Bizim bulunduğumuz her yerde kadınlara yönelik şiddet, katliam sürüyor. Buna karşı durmamız ve mücadele etmemiz gerekiyor. İslamiyet’te kadınlara kötü davranılması gerektiğini belirtiyorlar ama İslamiyet’te kadın ve erkek arasında ayrımcılık yok. Ayet ve Hadisler yorumsuzdur, yorumlanamaz sonradan hadisler ve ayetleri herkes farklı yorumluyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Toplumumuzu ne kadar değiştirebiliyoruz’
 
Ardından, Goran Partisi Milletvekili Munire Osman söz aldı. Tüm partiler dışında önemli olanın ulusal birliğin korunması gerektiğine dile getiren Munire Osman, “Bizler, Güney’deki kadınlar olarak Türkiye’de yürütülen barış sürecin destekçileriyiz. Annem cezaevindeyken bende annemle birlikte kaldım ve orada hastalandım. Yapılan bir iğne sonucu sakat kaldım ama buna rağmen mücadeleden vazgeçmedim. Leyla Zana, parlamentoda Kürtçe yemin ettiğinde ben çocuktum ama o zamandan beridir özgürlük ve birlikte yüreğimde her zaman atmaya başladı. Siyasete girdiğimden beri birçok alanda çalıştım ve mücadele ettim. Ama tek bir amacım vardı, kadınların haklarını daha fazla alması ve özgür yaşamaları. Farklı frankasyondan olmalarımız fark etmiyor bizler için kadın olmamız ve ortak mücadele etmemiz yeterli. Kadınlar olarak ne kadar mücadele ediyoruz ve toplumumuzu ne kadar değiştirebiliyoruz bu sorular çok önemli. Bu konferansın seneye daha geniş yapılmasını umuyorum. Kadınların yaşadıkları sorunlar çok daha farklı ve bu sorunlara karşı bir olmamız lazım” sözlerini kullandı.
 
‘Esir olan Êzidî kadınların özgürleşmesi için neden bir şey yapmıyoruz?’
 
Son olarak TAJÊ’den Rîham Heco online konferansa katıldı. Êzidî toplumu olarak Şengal’in çok farklı bir yeri ve anlamı olduğunu kaydetti.  Rîham Heco, “Herkes Êzidî halkını ve kadınlarını tanıyor. Bizler mücadelemizi bırakmayız, Êzidî kadınlar olarak; soykırımdan sonra kendi öz savunmalarımızı kurduk. Şengal’in talepleri yerine gelmedi. Şengal’de yaşayan kadınlar olarak hiçbir hakkımız bizlere verilmedi. Bugün Êzidî kadınlar siyasetin, yaşamın her alanında öncülük ediyor. Bugün yürütülen barış sürecinde biz Êzidîler olarak bu sorumluluğu üsteleniyoruz ve rolümüzü oynamaya hazırız. Bugün Şengal’de bir ambargo sürüyor ve kimse Şengal’e giremiyor, bizlerde çıkamıyoruz. Êzidîler olarak her alanda haklarımız için mücadelemizi veriyoruz, bugün çözüm için adımlar atılıyor ama Şengal’de Irak başta olmak üzere ambargolar sürüyor. Bundan kaynaklı düzgün bir çalışma yürütemiyoruz. Ama Sayın Öcalan’ın bizlere bir rol verdi ve Êzidî kadınların değişimin ve dönüşümün öncüsü olduğunu belirtti. Herkesin. Bu sürece destek vermesi ve üstlenmesi gerekiyor. Bizler tarihi bir süreçten geçiyoruz. Jin jiyan azadî felsefesiyle kadınlar yaşamları için mücadelelerini sürdürüyor.  Hiçbir devlet Şengal’in durumunu önemsemiyor bundan kaynaklı biz kadınların bunu düşünmesi lazım. Hala Êzidî kadınlar esirler buna karşı mücadele etmemiz lazım. Neden bizler hala neden DAİŞ’in elinde olan Êzidî kadınların özgürleşmesi için bir şey yapmıyoruz herkesin bunu sorması lazım. Bugün Irak hükümeti açıklama yaparak, Êzidî kadınlar Suriye’de savunmalıdır diyor ama bu kağıt üzerinde kalıyor. Yaşadıklarımızın yaraları hala sarılmış değil. Onlarca kahraman Êzidî kadın var hiçbir devlete boyun eğmedi bizler böyle bir tarihe sahibiz. Üstümüze ne düşüyorsa yapmamız lazım. Burada kadın milletvekilleri var ama zihniyetleri aynı kadınlar için tek bir adım atmıyorlar, kadınlar için çıkarılan yasaların hepsini erkekler çıkarıyor. 9 yaşında olan bir çocuğun evlendirilmesinin doğru olduğunu savunuyorlar. Bizler, jin jiyan azadî felsefesiyle bir araya gelerek bir siyaset ve mücadele yürütebiliriz. Dört parçada olan tüm kadınlar olarak büyük bir mücadele vermemiz gerekiyor, Kürt kadınların ve Kürdistan’ın kazanması için ulusal ve kadın birliği oluşturmamız gerekiyor”
 
Konuşmaların ardından, ikinci oturum soru cevap ile sona erdi.
 
Verilen aranın ardından konferansta üçüncü oturuma geçilecek.