İşkence mekânı önünde açıklama: Yüzleşme olmadan adalet olmaz
- 14:17 24 Haziran 2025
- Güncel
İSTANBUL – İHD ve TİHV İstanbul şubeleri, İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü kapsamında yaptıkları açıklamada, işkence mekânlarının hafıza mekânlarına dönüştürülmesi gerektiği çağrısını yaparak, “Yüzleşme olmadan adalet olmaz” mesajı verdi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul şubeleri, İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü dolayısıyla Gayrettepe Eski İl Emniyet Müdürlüğü binası önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İHD İstanbul Şubesi Başkanı Jiyan Tosun, TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, kayıp yakını İkbal Eren’in yanı sıra çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı. “İşkencesiz bir dünya mümkün!” pankartının açıldığı açıklamada, “Ters kelepçe işkencedir”, “İşkence suçunda zaman aşımı yoktur”, “İşkence mutlak yasaktır, istisnası yoktur”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecektir”, “İşkenceye cezasızlığa hayır”, “İşkencesiz bir dünya mümkün” dövizleri taşındı. Ortak basın metnini, gözaltında kaybettirilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren okudu.
İkbal Eren: Bu binayı yapan zihniyet hâlâ var
İkbal Eren, “1970, 1980 ve 1990’lı yılların işkence merkezlerinden biri olan; içine girenin işkence izleriyle çıktığı ya da girip bir daha çıkamadığı, ‘Birinci Şube’ olarak bilinen ve 1994 yılı sonlarına kadar kullanılan, 2023 yılında da yıkılan Gayrettepe’deki İl Emniyet Müdürlüğü binasının bulunduğu yerdeyiz. Buradan tüm kamuoyuna sormak istiyoruz: Bu bina gerçekten de yıkıldı mı? Açıkça görüyoruz ki bu binayı yapan, belli amaç ve işlevler için kullanan zihniyet hâlâ varlığını koruyor. Binalar yerinde duruyor. Yapılan çalışmalar, 12 Eylül’de bu ve benzeri işkence merkezlerinde aylarca tutulan 650 bin dolayında kişiye tam 45 farklı işkence yönteminin uygulandığını, belgelenen 171 işkence sonucu ölüm olayının önemli bir bölümünün bu mekânda gerçekleştiğini gösteriyor. Ayrıca, İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen kişilere dair tanıklıklar, bu mekânın gözaltında kaybetme mekânı olarak da işlev gördüğünü ortaya koymaktadır” dedi.
Cezasızlık pratiği sürüyor
Emniyet müdürlükleri ve polis merkezlerinin, geçmişte olduğu gibi bugün de sistematik işkenceyle özdeşleşen mekânlar olmaya devam ettiğinin altını çizen İkbal Eren, faillerin cezasızlıkla korunduğunu belirtti. İşkenceyle mücadeledeki en büyük engelin cezasızlık pratiği olduğunu ifade eden İkbal Eren, “Bu cezasızlık pratiği, geçmişten bugüne işkencenin farklı yöntemlerle devam etmesinin ana sebebidir. Bu temelde, yüzlerce insanın emniyet müdürlüklerinde, polis merkezlerinde işkenceye uğradığı 19 Mart 2025 protestoları süreci, geçmişten bu yana işkencenin inkâr edilemez tarihsel ve zihinsel sürekliliğinin varlığını bir kez daha bize göstermiştir” şeklinde konuştu.
‘İşkence yöntemi şekil değiştirdi’
Son yıllarda, özellikle toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmak isteyen kişilere yönelik saldırılarda, Türkiye’de işkencenin sona ermediğini; yalnızca biçim değiştirerek sürdüğünü vurgulayan İkbal Eren, işkencenin artık “sokakta” yaşandığını belirtti. İkbal Eren, “Emniyet müdürlükleri ve bağlı birimler; eleştiren, itiraz eden kişileri cezalandırma, korkutma, caydırma veya baskı altına alma yöntemi olarak işkencenin sistematik biçimde kullanıldığı başlıca resmî alıkonulma mekânları olmayı sürdürüyor. Bunun yanı sıra işkence, kamusal alanlarda, sokaklarda ve evlerde yaygın olarak kullanılmaya devam ediyor. İşkence görenlerin tanıklıkları, siyasi iktidarın söylemlerinin aksine, işkence ve diğer kötü muamelenin sistematik bir uygulama olarak sürdüğünü; işkencenin önlenmesi konusunda adım atılmadığını ve cezasızlık pratiğinin ihlaller için güvence sağlamaya devam ettiğini gösteriyor” dedi.
Türkiye’de işkence ve diğer kötü muameleler
Her yıl yüzlerce kişinin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını, bu kişilerin TİHV’e başvurduğunu anımsatan İkbal Eren, TİHV’in her yıl yüzlerce kişiden alınan bilgilerle hazırladığı “Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporları”nı yayımladığını hatırlattı. İkbal Eren, “Açıktır ki, TİHV’e başvuranların sayısı, ülke genelinde işkenceye maruz kalan insan sayısının tümünü yansıtmaz. Ancak yıllardır yayımlanan bu raporlar, Türkiye’deki işkence gerçeğini yeterince ortaya koyan bir örüntüyü gözler önüne sermektedir. Türkiye’de işkence ve diğer kötü muamele gördüğünü belirterek 2024 yılı içerisinde TİHV’e başvuran 697 kişinin işkence gördüğü yerler değerlendirildiğinde, emniyet müdürlüklerine ait birimler yüzde 57,2 oranıyla ilk sırada yer alıyor. Resmî olarak gözaltına alınanların işkenceye maruz kaldıkları yerler arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü yüzde 23,1 ile ilk sırada; Van Emniyet Müdürlüğü yüzde 10,7 ile ikinci sırada; Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü yüzde 5,1 ile üçüncü sırada; Ankara Emniyet Müdürlüğü ise yüzde 3,1 ile dördüncü sırada yer almaktadır” diye belirtti.
‘Yüzleşme olmadan adalet olmaz’
İkbal Eren, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buradayız, çünkü hem geçmiş hem de gelecek kuşaklara bir borcumuz var. Geçmiş kuşakların hakikat ve adalet hakkını savunmak için buradayız. Gelecek kuşakların, içinde ‘işkence’ sözcüğünün hiç geçmediği bir dili konuşabilmeleri için; işkencesiz bir toplum ve işkencesiz bir dünya idealine ulaşabilmeleri için bugün burada tarihsel bir sorumlulukla çağrımızı tekrarlıyoruz. Gözaltında kayıpların ve işkencenin sembolü olan bu binayı gerçekten yıkmak istiyorsanız, buraya bir utanç müzesi kurun. Gözaltında kaybedilenlerin ve işkencede öldürülenlerin anısına bir anıt yapın. Yüzleşme olmadan adalet olmaz. Toplumda derin izler bırakan, onarılması çok güç olan ağır acıların bir daha asla yaşanmaması için bu ve benzeri binaları birer hafıza mekânı haline getirin. İnsan hakları savunucuları olarak, işkencenin tarihsel ve zihinsel sürekliliğine karşı bulunduğumuz her alanda işkenceye karşı ısrarlı mücadelemizi sürdüreceğiz.”
‘Hâlâ inkâr ediliyor’
Devamında İkbal Eren, faili meçhul olan abisinin Gayrettepe Eski İl Emniyet Müdürlüğü binasında işkenceyle kaybettirildiğini ve çığlıklarını duyduğunu belirterek şöyle konuştu: “Abimin arabası bu yıkılan binanın bahçesindeydi. Ama burada olduğu inkâr edildi. Hâlâ inkâr ediliyor. Bu çığlıklar buradan yükseliyor. Siz istediğiniz kadar yıkın, toprağa karıştırın; o sesler unutulmuyor ve o sesler buradan yükseliyor.”
Açıklama, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganıyla son buldu.