
‘Eğitim sisteminde sorunlar çözülmek yerine derinleştiriliyor’
- 09:03 3 Temmuz 2025
- Güncel
Pelşin Çetinkaya
AMED - İktidar tekelindeki eğitim sistemindeki büyüyen krize dikkat çeken Eğitim Sen Amed 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Saliha Zorlu, “Biz eğitimi toplumu dönüştürecek, aydınlatacak bir kurum olarak değerlendirirken bugün Türkiye, toplumun sorunlarına çözüm bulmak yerine sorunları daha da arttıran, çeşitlendiren, derinleştiren bir yerde durması çok üzücüdür” dedi.
Türkiye ve Kürdistan’da eğitimdeki sorunlar her geçen gün derinleşiyor. Eğitim kurumlarındaki yapısal sorunlar, hem öğrencileri hem de eğitimcileri doğrudan etkiliyor. Sorunların çözülmek yerine büyütülmesi, öğrencileri ya kendilerine biçilen rolleri kabullenmeye ya da intiharın eşiğine sürüklüyor. LGS, AYT, TYT ve KPSS gibi sınavlarla kurulan baskıcı sistem ise tepkilere neden olmaya devam ediyor.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen ) Amed 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Saliha Zorlu, iktidarın tekelinde bulunan eğitim sistemine ilişkin konuştu.
‘Hükümet kişinin ideolojik tercihine göre seçim yapıyor’
İktidarın mülakat sisteminde, kişinin ideolojik tercihine göre bir seçime yöneldiğini söyleyen Saliha Zorlu, “Bugün sadece öğretmen arkadaşlarımızın genel durumu ile ilgili bir değerlendirme yapacak olursak, öğretmen arkadaşlarımız sosyo-ekonomik olarak orta-alt gelir sınıfı ailelerde yetişmiş, zorlu koşullarda okul okumuş, atamayı dört gözle bekleyen öğretmen arkadaşlarımız. Türkiye’de 2020 yılından beridir KPSS adında bir sınava dahil olarak atamaları gerçekleştiriliyor. Daha önce eğitim fakültelerinden mezun olan herkesin eğitim, atanma hakkı kazandığı bir süreç içerisinden geçiliyordu. Ancak hükümet, bugün itibari ile 2016’dan sonra KPSS’den sonra mülakata da girmesi gerektiği ile ilgili bir uygulamaya başladı. Biz bu uygulamanın hükümetin ideolojik tercihlerine göre öğretmen ayıklama aracı haline getirdiğini düşünüyoruz. Geçmişten bugüne her mülakat döneminde şaibelerin oluştuğu, bu sürece öğretmenlerin itibar etmediğine tanık olduk. Bugün de en son atama döneminde de yine belirli şaibeler oluştu” ifadelerini kullandı.
Mülakatlarda bölgelerin esas alınması dikkat çekiyor
Saliha Zorlu, mülakatlarda bilgi dışında her şeyin esas alındığını ve eğitimcilerin de bu durumdan büyük ölçüde şikayetçi olduğunu kaydetti. Saliha Zorlu, “Örneğin bazı illerdeki tüm arkadaşların mülakat puanları yüksek tutulurken, bazı illerdeki tüm arkadaşların mülakat puanları düşük tutuldu. Örnek verecek olursak; Erzurum’dan sınava giren tüm arkadaşlarımızın puanları yüksek tutuldu. Fakat Bursa’dan giren yani Batı Karadeniz’den giren tüm arkadaşların puanları düşük tutuldu. Bununla beraber oluşan hak kaybı yani KPSS puanıyla atamaya hak kazanmış ancak mülakat puanının denklenmesi ile bu haktan mahrum edilen geniş bir kesim oluştu. Kendilerine mülakat mağduru diyen bir öğretmen kesimi oluştu ve bu arkadaşlarımız da bir süredir atama talep ediyorlar. Biz kendileri ile yaptığımız görüşmenin tamamında hükümetin bu talebi mutlaka karşılaması gerektiğini ve bir an önce mülakat yolundan vazgeçmesi gerektiği konusunda çağrılarımızı defalarca yaptık” sözlerine yer verdi.
Sorunlara karşı çözüm önerileri
Eğitim alanında yaşanan sorunların çözülmesi adına birçok öneri sunan Saliha Zorlu, yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı: “Eğitim fakültelerinin nitelikli hale getirilmesi ve ihtiyaç dahilinde açılması, buradan mezun olan tüm öğretmen arkadaşlarımızın atamaya hak kazanması. Ayrıca KPSS gibi bir sınav sistemini de ihtiyaç doğurmayacak şekilde sistemin oluşturulması gerekiyor. Ama illa ki bir yeterlilik sınavı oluşturulacaksa mülakat gibi kapalı kapılar ardında denetimden uzak bir uygulamada değil, denetime açık nesnel veriler ile objektif olarak yapılabilir sınav ile sağlanması gerekiyor. Ama önceliğimiz, tüm eğitim fakültelerinden mezun olan arkadaşlarımızın atama haklarına sahip olmasıdır. Her seçim döneminde mülakatı kaldıracağını vadeden hükümet, geçtiğimiz 2023 yılı seçimlerinde de bu vaatte bulundu. Gençlerin umutlarına seslendi, ‘mutlaka kaldırılacak’ denildi. Seçimin hemen ardından, ‘hayır, biz öyle demedik. Biz, mülakata karşı çıkacağız demedik’ diye bir kavramı kullandı. Mülakat gibi mülakat yapacağız dediği yılın sonunda bugün geldiğimiz noktada mülakat mağduru edilen ama KPSS ile atanmaya hak kazanmış, mülakatla bu hakkı elinden alınmış binlerce gencimiz ortaya çıktı. Bu arkadaşların bu sürece inancı, itibarı olabildiğince az. Biz de halkımıza mülakatların kaldırılması ile ilgili verdiğimiz mücadeleyi büyüteceğimizi bir kez daha söylüyoruz.”
‘Atama ve mülakat sistemi gençleri intihara sürüklüyor’
Eğitim sisteminde yaşanan sorunların genç kuşak üzerindeki etkisine değinen Saliha Zorlu, şöyle devam etti: “Eğitim süreçlerine karşı umutsuzlaşmış bir genç kuşak var. LGS sınavı ile bir ayıklama alanından geçerek sosyo-ekonomik sınıflara göre ayarlanmış, dizayn edilmiş okul sistemlerinde eğitim sürecini geçiren öğrenciler, bu sürecin sonunda üniversite eğitiminden de çok umutlu halde değil. Bu sene YKS sınavına girenlerin oranı yaklaşık 650-700 bin arası. Bu durumda öğrencinin azalması, bunun bir göstergesidir. Çocuklarımız artık üniversiteye girmek istemiyor. Mezun olan çevresinin eğitimli işsizler olduğunu gözlemliyor. Kendileri için hükümetin biçtiği rolün ucuz iş gücü olduğunu fark ediyor ve bu umutsuzlukla beraber kendini bu sürecin dışına çıkarıyor. Geçtiğimiz yıllarda ve bu yıl ataması yapılmayan mülakat mağdurları öğretmenlerden intiharlar yaşandı. Bu gençlerin Türkiye’nin içerisinde olduğu ekonomik kriz ile baş etmeleri geldikleri yaş itibarı ile bağımlı kalmaları gerçekten ruhsal problemlere sebep oluşturdu. Bu ruhsal problemleri ataması yapılmayan öğretmen arkadaşlarımızda çok görüyoruz.”
‘İktidarın eğitim modeli sorun yok etmek yerine sorun yaratıyor’
İktidarın eğitim sistemine yönelik politikalarını bilinçli sürdürdüğünü vurgulayan Saliha Zorlu, “Eğitim Sen olarak okulları gezdiğimizde karşılaştığımız ücretli öğretmen arkadaşlarımız var. Buradaki arkadaşlarımızın umutsuzluğu ve isyanı bizi de çok derinden etkiliyor. Arkadaşlarımızın asgari ücretin altında öğretmenlik yapıyor olması, bir öğretmenin alacağı maaş ile üç ücretli öğretmen çalıştırılması hükümetin ekonomik politikalarından bağımsız değil. Bu politikaları, sürecin kendisi ile getirdiği sonuçlar olarak değerlendirmiyoruz. Bilinçli olarak planlanmış bir politikanın sonuçları olarak değerlendiriyoruz. Bu hali ile YKS girişindeki azalmalar, üniversite ve liseye karşı inançsızlık genlerimizin yaşam risklerini ortaya çıkarıyor. Kendilerini belki de çok daha riskli alanlarda ifade etmeye çalışıyorlar. Ucuz iş gücü haline geliyorlar. Ucuz iş gücü haline gelmeyenler ona itiraz edenlerin de zaman içinde toplumsal sorunlarla baş etmek zorunda kaldığını gözlemliyoruz. Bunlar üzücü durumlar. Eğitimin bugün bu kadar toplumsal krize sebep olarak ortada durması çok üzücü bir durum. Biz eğitimi, toplumu dönüştürecek, aydınlatacak bir kurum olarak değerlendirirken bugün Türkiye’nin, toplumun sorunlarına çözüm bulmak yerine sorunları daha da arttıran, çeşitlendiren, derinleştiren bir yerde durması Eğitim Sen için de çok üzücüdür. Bunun mücadelesini daha büyük ve güçlü bir şekilde yürütmemiz gerekiyor” dedi.