Amed sokaklarında barış umudu: Atılan adım çok doğru

  • 09:01 11 Temmuz 2025
  • Güncel
AMED – Abdullah Öcalan’ın tarihi görüntülü barış çağrısı Amed sokaklarında umut ve heyecan yarattı. Mikrofon uzattığımız kadınlar, “Attığı adım çok doğru bir karar” diyerek barış, adalet ve eşitlik talebini yineledi.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” kapsamında yaptığı tarihi görüntülü çağrı dün kamuoyuyla paylaşıldı. Abdullah Öcalan, “Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum” ifadelerini kullandı. 26 yıl sonra gelen görüntülü mesaj, yalnızca Kürdistan ve Ortadoğu’da değil, dünyanın dört bir yanında yankı uyandırdı.
 
Amed sokaklarında, yıllar sonra barış ve demokrasi umuduyla yüzleri gülen insanlar, Abdullah Öcalan’ın çağrısını büyük bir coşku, umut ve heyecanla karşıladı. 
 
Halkın atmosferini bir anda değiştiren bu tarihi mesajın ardından, Amed sokaklarında kadınlara mikrofon uzattık. 
  
‘Umarım içimizden geçenler olur’
 
Süreci yakından takip ettiklerini ve güzel gelişmeler yaşandığını vurgulayan Sevim Kahramaner, “Umudumuz yüksek. Süreci yakından takip ediyoruz. Çok güzel bir atılım oldu. Umarım içimizden geçenler olur. Atılım güzel, gelişmeler de güzel ve daha iyilerini bekliyoruz. Şu an öncelikle hasta tutsaklar hakkında yapılması gerekenleri bekliyoruz. Yurt dışından gelemeyenler var, onların gelmesini bekliyoruz. Süreç siyasi anlamda bizler ve Kürt halkı için bazı haklara sahip olmamızın imkânını sağlamalı. Çok mutlu olduk. Aslında bu çağrı geçmişte de Abdullah Öcalan tarafından yapılmıştı. O zaman Türk devleti girişimde bulunmadı, yanlış bir şey yaptı. Şu an attığı adım çok doğru bir karar. Bizler de bunun için çok mutluyuz. Umarım geri bir adım atmazlar” ifadelerini kullandı.
 
‘Demokratik bir ülkede yönetiliyoruz ama sözde bu’
 
Kürtlerin ve Türklerin aynı coğrafyada yaşadığına değinen Nurgül Kaderci, “Bu topraklar için savaşılırken Kürtlerin de kanı aktı. Omuz omuza savaşan iki millet vardı. Sadece silahların susturulması barışın göstergesi değildir. Barış olması için öncelikle insanların kalplerinin birbirine yakın olması gerekiyor. Irkçılık, yobazlık, Kürtleri yok saymak gibi durumlar var. Sosyal medyada dahi Kürtlerin sesi yok; siyah bayrak, ülkesizler ve teröristler gibi ifadeler psikolojik savaşın göstergesidir. Bu barış adımlarında Sırrı Süreyya Önder, vefat etmeden önce bu zemini oluşturdu. Barış olursa her iki taraf için de çok güzel olur, anneler ağlamaz. Silahlardan önce insanların kalbi ve beyni temizlenmeli. Barış önce kalpte ve beyinde gerçekleşmeli, daha sonra silahlar bırakılır. O kadar canımız gitti ama bir şekilde toparlanabiliriz. Kürtler de Türkler de bu coğrafyanın birer bireyi, kardeşi. 
 
Biz devletten hiçbir zaman bir adım görmedik. Barış olursa iki taraf da çok mutlu olur. Ama bunun bilincinde olmamak büyük bir ayıp. Umarım farkına varılır. Demokratik bir ülkede yönetiliyoruz ama bu sadece sözde. Türkiye’de adaletin yerini bulduğunu düşünmüyorum. Sanki her şey paraya bağlı. Bir suç işleyen, avukat tutup çıkabiliyor. Kadınlara bu denli baskı varken, sokak ortasında kadınlarımız şiddete maruz kalıyor. Takım elbise ile mahkemeye çıkıp ceza almadan kurtulmak... Bu kadar ekonomik problem varken başkalarının saraylarda yaşaması büyük bir adaletsizlik. Süreç nasıl işler bilmiyorum ama önce insanların kalplerini temizlemesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
 
 ‘Ayrımdan önce insan olunmalı’
 
Kürt-Türk ayrımından önce insan olunması gerektiğini söyleyen Amine Güzel, “Türk-Kürt sorununun temeli başımızdakiler. Türk milliyetçisi insanların Kürtlere bakış açısını bizzat gördüm. Benim de Türk arkadaşlarım var, gelip ‘Kürtçe öğretir misin?’ diyorlar, ‘Bu coğrafyayı bilmek istiyorum’ diyorlar. İnsanlık namına Kürt-Türk ayrımından önce insan olunmalı. Keşke savaştan önce barış düşünülseydi ve insanlar ölmeseydi. Burada bir çıkar ilişkisi güdülüyor. Bir yerlerde oy kazanılması gerekiyor. Neden bu ırkçılık, bu kin, bu nefret? Türklerin ve Kürtlerin kökeni belliyken hâlâ ‘Kürtler yok, Türkler var’ deniliyor. Önce insanlığı öğrenmeleri gerekiyor. Bu baştakilerin işine gelmiyor. 
 
Bir gün Kürt-Türk sorunu bitecek ve herkes anlaşmaya başlayacak ama onların malzemesi bitecek. Yediğimiz ekmeğin bile siyasetle alakası varken bu onların işine gelmeyecek ve şimdilik seslerini çıkarmayacaklar. Her şeye rağmen bir şeylerin değişebileceğini görüyoruz. Bunun da Sırrı Süreyya Önder sayesinde olduğunu düşünüyorum. Aslında Türküm ama barış olana kadar Kürdüm diyen bir insan. Onun içi rahat olsun, istediği gibi oldu. Kiminin içine sinecek, kiminin sinmeyecek ama bir annenin yüreğine su serpilecekse ne mutlu bize” ifadelerini kullandı.
 
‘Anneler artık ağlamasın’
 
Barış sürecinin ekonomiden sosyal yaşama kadar her alana katkı sağlayacağını belirten Ebru Karahan, “Barış sürecinin ekonomiye de katkısı olacaktır. Benim de çok kayıplarım var, kimse ağlamasın, anneler ağlamasın artık. Devletin adım atmaması hiç doğru değil, devlet kaostan besleniyor. Silah bırakılmasını çok samimi buluyorum. O adımlar atıldıktan, silahlar bırakıldıktan sonra bundan daha samimi ne olabilir ki? Umarım devlet bir an önce adım atar, tek umudumuz bu” dedi.
 
‘Eşit şartlarda yaşayalım’
 
Türkiye’de herkesin barış içerisinde yaşaması gerektiğini vurgulayan Gülay Aydın, “Bir alt, bir üst olmasın. Eşit şartlarda yaşayalım, aynı imkânlara sahip olalım. Abdullah Öcalan olması gerekeni söylemiş, eşit şartlarda barış içinde yaşanmalı. Aynı şeyi savunuyoruz. Bunun içinde tekrar bir oyun olmasın. Biz bunun fragmanını görmüştük, bu nedenle dikkatli olmak gerekiyor. O fragmanı gördüğümüz için ne kadar samimi olabilir ki? Hiç. Bu coğrafyada çok acılar yaşadım, ötekileştirildim, eşit olmadım... Türkiye’de herkes nasıl demokratik yaşıyorsa, eşit haklara sahipse biz de burada aynısını istiyoruz. Bu da barışla sağlanacaksa bir an önce olmalı. Bu süreç bir şeylerin üstünü kapatmak için de yapılabilir, bu yüzden temkinli olmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.