95’inci yıl: Zîlan Katliamı

  • 09:09 13 Temmuz 2025
  • Güncel
WAN – Katliamlar üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, kuruluşundan üç yıl sonra gerçekleştirdiği Zîlan Katliamı’nın üzerinden 95 yıl geçti. Katliamın Kürt halkı üzerindeki etkisi ise hala sürüyor.
 
12-13 Temmuz 1930 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamlarından biri yaşandı. Wan’ın Erdîş (Erciş) ilçesinde bulunan Geliyê Zîlan’da (Zilan Deresi) binlerce Kürt katledildi. Bu, bölgede yaşanan ilk katliam değildi. Devlet, 1915’te Ermenileri de bu bölgede katliamdan geçirmişti. 1926’da Biroyê Haskê Teli’nin (İbrahim Heskî) Ağrı Dağı’nda başkaldırmasıyla başlar. Lübnan’da bulunan Xoybun örgütü de direnişe dahil olur ve 1927’de Ağrı Cumhuriyeti ilan edilir. Direnişçilerin toparlanması için Xoybun, Berzenci Aşireti’ne mensup Seyid Resul’ü Geliyê Zîlan’a gönderir. Seyid Resul, beraberindeki 400 kişilik grubuyla Erdîş’i kuşatır. Uzun süren çatışmalar sonucunda direnişçiler İran’a geçer. Daha sonra Erdîş’te yüzbaşı olarak görev yapan Ahmet Derviş, müfrezesini alarak Geliyê Zîlan’ı abluka altına alır. Yüzbaşı Ahmet Derviş, devletin yaptığı başka bir katliam olan Dersîm Katliamı’nda önemli rolü bulunan Abdullah Alpdoğan’ın da akrabasıdır.
 
44 köy, 80 uçak  
 
Kırılamayan direniş sonucu Mustafa Kemal Atatürk başkanlığında, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Birinci Umumî Müfettiş İbrahim Tali Öngören'in bulunduğu Bakanlar Kurulu toplantısında 29 Aralık 1929 tarihli ve 8692 sayılı kanun hükmünde kararname çıkarılır. Çıkarılan kararnamede Haziran ayında Agirî’ye (Ağrı) yönelik hareket öngörülür. 18 Mart 1930 tarihinde Salih Omurtak 9’uncu Kolordu Komutanlığına atanır. 11 Haziran 1930 tarihinde Türk tarafının Agirî direnişçilerine karşı saldırıları başlar. Xoybun ise bütün Kürdistan'a yönelik yardım çağrısında bulunur. Bundan dolayı direnişin sürme olasılığına karşı devlet, yapmaya hazırlandığı saldırıdan geçici olarak vazgeçer. Devletin hedef aldığı yer şimdi Geliyê Zîlan’dır. Türk ordusu iki kolordu ve 80 uçakla Zîlan’da büyük bir katliam gerçekleştirir. Binlerce kişi kurşuna dizilir, işkencelerle katledilir, sağ kalanlar topraklarından sürgün edilir, halkın malı, mülkü gasp edilir.  Katliamdan sağ çıkan, kaçıp hayatını kurtaranlar uzun süre kaçak yaşamak zorunda kalır.
 
Devletin resmi rakamlarına göre 44 köyde 15 bin Kürt’ün katledildiği ifade edilirken, Ağrı isyanında da yer alan Kürt yazar Hesen Hîşyar Serdî’ye göre Ademan, Sipkan, Zîlan ve Hesenan aşiretlerinden oluşan 18 köyden 47 bin kişi; Ermeni araştırmacı Garo Sasuni'ye göre 5 bin kadın, çocuk ve yaşlı katledilir. 3 Ekim 1930 tarihli Berliner Tageblatt gazetesi de 220 köyün imha edildiğini, 4 bin 500 insanın katledildiğini aktarır. Bir diğer kaynak Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi’ne göre de Zîlan vadilerinden birinde bin 550 kişi katledilir, Erdîş bölgesinde 200 köy yakılır.
 
Medyanın “katliamı”
 
O dönemden bu yana şiddet ve nefret dilinden vazgeçmeyen medyanın, Zîlan Katliamı’na dair verdikleri haber başlıkları bu şekildeydi:
 
*Cumhuriyet Gazetesi 13 Temmuz 1930: “Temizlik Başladı: Zeylân deresindekiler tamamen imha edildi. Tek bir kişi kurtulmamıştır”
 
*Cumhuriyet Gazetesi 16 Temmuz 1930: “Zilan harekâtında imha edilenlerin sayısı 15?000 kadardır. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur
 
*Milliyet Gazetesi 7 Temmuz 1930: “Şakiler bertaraf ediliyor. Temizlik hareketi başarıyla ilerliyor.”
 
*Milliyet Gazetesi 20 Ağustos 1930: “Savleti şakil tamamıyla kırıldı.”
 
*Milliyet Gazetesi 31 Ağustos 1930: “Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir.” (İsmet İnönü demeci olarak)
 
*Vakit Gazetesi 15 Temmuz 1930: “Şarktaki temizlik tamamen hududlarımız dahilinde gerçekleşmiştir.”
 
*Akşam Gazetesi 16 Temmuz 1930: “Zeylan deresinde tek bir kişi kurtulmamıştır.”
 
“1000’den fazla asinin imha edildiği, toplam kaybın 3000’den fazla olduğu bildirilmektedir.”
 
Zîlan’da ekolojik yıkım ve hafızasızlaştırma hedefi
 
Geliyê Zîlan’daki soykırım politikasından sonra bölgedeki demografik yapı da değiştirilir. Doğası talan edilir. Zîlan’da katliamın yaşandığı bölgelerden biri Hasanabdal köyü, diğeri de Kayıplar Adası olarak bilinen yerdir. Anlatımlara göre, binlerce kişinin katledildiği bölgeye, katliamdan sonra kimse giremez. 1950’ye kadar Geliyê Zîlan yasaklı bölge ilan edilir. Sonraki yıllarda ise bölgeye yavaş yavaş gelişler başlar. Katliamdan kaçanlar, sürgüne gidenler bölgeye geri dönerek köylere yerleşir.
 
Katliamdan etkilenen, yakınlarını kaybeden, göç ettirilen ve mallarına el konulan köylüler, 1950 yılında Erciş Asliye Ceza Mahkemesi'ne mallarını geri almak için başvuruda bulundu ancak herhangi bir sonuç alınamadı. Aileler 2012 yılında dosyayı AİHM’e taşıdı. Davayı kabul eden AİHM, topraklarını geri almak isteyen yurttaşlar için henüz bir karar vermedi. Çözüm sürecinde katliamın yaşandığı bölgede yaşamını yitirenler anısına bir anıt dikildi ancak sürecin bitmesinin hemen ardından anıt devlet tarafından yıkıldı. Sonrasında Zîlan’da HES projesine başlandı. HES için kazı çalışmalarının yapıldığı sırada insan kemikleri ve kafataslarına rastlandı. Katliamda yaşamını yitirenlere ait cenazeler olduğu bilinmesine rağmen siyasetçi ve hukukçuların tüm başvuruları sonuçsuz kaldı ve kemiklere dair araştırma yapılmadı. 
 
Katliam farklı biçimlerde devam ettirilmek istendi   
 
Van Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Zilan Elektrik Üretim Anonim Şirketi tarafından hayata geçirilmek istenen “Zilan Regülatörü ve HES Projesi" için 30 Mart 2012 tarihinde “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı verdi. Bunun üzerine ruhsat alan Gökakım Elektrik Üretim A.Ş., 2014 yılında hidroelektrik santrali (HES) projesinin inşaatına başladı. O dönem bölge halkı ve sivil toplum örgütlerinin Danıştay'a itirazda bulunmasıyla HES inşası durdurulsa da HES’in yapılacağı araziler için Bakanlar Kurulu “acele kamulaştırma” kararı aldı. 2014’te proje aşamasında iken, bölgedeki yurttaşların çabaları sonucu durdurulan HES yeniden hayata geçirildi. Mahkeme, davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sunulan belgelerin ardından 22 Ekim 2020 tarihinde “davacının proje alanında ikamet etmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Danıştay 6'ncı Daire ise, yerel mahkemenin bu kararını bozdu. Bunun üzerine mahkeme kararıyla yeniden bilirkişi görevlendirmesi gerçekleştirildi. 5 Ekim 2021 tarihinde yapılan bilirkişi incelemesini yeterli bulmayan mahkeme, ikinci kez bilirkişi incelemesi yapılması kararı aldı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğretim görevlileri tarafından görevlendirilen heyet, 18 Haziran’da ikinci kez Zîlan’da incelemelerde bulundu.   2023 yılında Van 1’inci İdare Mahkemesi, Bakanlığın verdiği ÇED muafiyet kararını bilimsel temelden yoksun buldu ve iptal etti. Kararda, vadi ekosisteminin telafisi mümkün olmayan zararlar görebileceği vurgulandı.
 
Hafızasızlaştırma politikası mücadele ile durduruldu
 
Yine 2024’ün ilk aylarında Geliyê Zîlan’da bu kez bir mermer ocağı projesi için adım atıldı. Projenin hiçbir ÇED süreci işletilmeden başlatılması, bölge halkında büyük tepki yarattı. İncelemeler, ocağın vadideki endemik türlere, tarım alanlarına ve su kaynaklarına zarar vereceğini ortaya koydu. Van 4’üncü İdare Mahkemesi, açılan dava sonucunda “ÇED gerekli değildir” kararını hukuka aykırı bularak yürütmeyi durdurdu. Geliyê Zîlan’da hedeflenen ekolojik yıkım ve hafızasızlaştırma politikası hem yurttaşların hem de ekoloji örgütlerinin mücadelesiyle durduruldu.