Suruç Katliamı’nda 10 yıldır adalet sağlanmadı

  • 09:04 17 Temmuz 2025
  • Hukuk
Derya Ren
 
RIHA – DAİŞ’in gerçekleştirdiği Suruç Katliamı’nda 33 düş yolcusu yaşamını yitirirken, 10 yıldır adalet sağlanmadı.
 
20 Temmuz 2015’te, Kobanêli çocuklara oyuncak götürmek ve savaşta yıkılan kenti yeniden inşa etmek amacıyla Riha’nın Pirsûs (Suruç) ilçesine gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyeleri, Amara Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaptığı sırada DAİŞ’in bombalı saldırısına uğradı. Katliamda 33 düş yolcusu yaşamını yitirirken, 100’den fazla kişi yaralandı.
 
Çöktürme planı
 
AKP hükümetinin 2014 yılında devreye koyduğu Çöktürme Planı’yla birlikte, Kürdistan ve Türkiye genelinde sistematik saldırılar ve katliamlar yaşandı. Türkiye, bu dönemde art arda gerçekleşen katliamlarla anılır hale geldi. 5 Haziran’da Amed’deki HDP mitingine yönelik bombalı saldırı, 20 Temmuz’da Suruç Katliamı ve 10 Ekim’de Ankara Gar Katliamı bu sürecin en çarpıcı örnekleri oldu.
 
‘Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz’
 
15 Eylül 2014’te DAİŞ’in saldırılarına karşı direnişe geçen Kobanê, kısa sürede dünya halkları için yeni bir yaşamın umuduna dönüştü. Kadınların özsavunma gücü olan YPJ öncülüğündeki direniş, hâlâ küresel mücadelelere ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Yaklaşık 4 ay süren direnişin ardından, 26 Ocak 2015’te çeteler Kobanê’den temizlendi ve kent özgürleştirildi. Direniş süresince yıkıma sessiz kalmayan sol-sosyalist örgütler, siyasi partiler ve hak savunucuları Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında sokaklara çıktı. Kobanê, görkemli direnişiyle tarihteki yerini aldı.
 
Açıklama esnasında katliam 
 
“Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz” şiarıyla kampanya başlatan SGDF’li gençler, topladıkları oyuncak, kitap ve inşaat malzemelerini Kobanê’ye ulaştırmak üzere 20 Temmuz 2015’te Pirsûs’a (Suruç) doğru yola çıktı. Amara Kültür ve Sanat Merkezi önünde bir araya gelen gençler, son hazırlıkları tamamlarken basın açıklaması düzenledi. Açıklamanın sürdüğü sırada DAİŞ’e bağlı bir canlı bomba saldırı düzenledi. Katliamda 33 düş yolcusu yaşamını yitirdi, 100’den fazla kişi ise yaralandı.
 
33 düş yolcusu…
 
Saldırıda katledilen 33 düş yolcusunun isimleri şöyle: Hatice Ezgi Sadet, Nartan Kılıç, Nazegül Boyraz, Ferdane Kılıç, Aydan Ezgi Salcı, Nazlı Akyürek, Ece Dinç, Büşra Mete, Duygu Tuna, Polen Ünlü, Nuray Koçan, Vatan Budak, Mert Cömert, Koray Çapoğlu, Cebrail Günebakan, Uğur Özkan, Veysel Özdemir, Kasım Deprem, Alper Sapan, Cemil Yıldız, Okan Pirinç, Yunus Emre Şen, Çağdaş Aydın, Alican Vural, Osman Çiçek, Mücahit Erol, Medali Barutçu, Serhat Devrim, Emrullah Akhamur, Murat Yurtgül, Erdal Bozkurt, İsmet Şeker, Süleyman Aksu.
 
Yaralılara biber gazlı saldırı
 
Katliamın ardından Kültür Merkezi’nin bahçesine barikat kuran polisler, çevreden getirilen yardımları engellemeye çalıştı, yaralılara ise biber gazıyla saldırdı. Olay yerine ulaşan ambulanslar da polis engeliyle karşılaştı. Bu tutum, devletin katliama karşı sessizliğini ve sorumluluğunu gözler önüne sererken, hayatını kaybedenler ile yaralılara yönelik bu müdahaleler, katliamın göz göre göre geldiğinin en somut kanıtı oldu. 
 
Pirsûs’tan, Gar katliamına failler korundu
 
Katliama ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında dönemin Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi, saldırıyı gerçekleştirenin bir kadın olduğunu öne sürdü. Ancak DNA testleri sonucunda failin, 20 yaşındaki DAİŞ üyesi Abdurrahman Alagöz olduğu belirlendi. Alagöz'ün, kardeşi Yunus Emre Alagöz ile birlikte “terör nitelikli kayıp” olarak kayda geçtiği, yaklaşık 6 aydır kayıp oldukları ve babalarının 2 ay önce İl Emniyet Müdürlüğü’ne her iki oğlu hakkında ihbarda bulunduğu ortaya çıktı. Üstelik Abdurrahman Alagöz hakkındaki “terör nitelikli aranan şahıs” bilgisi, saldırıdan yaklaşık bir ay önce, 16 Haziran’da Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne ulaşmıştı. Tüm bu bilgilere rağmen herhangi bir önlem alınmazken, kardeşi Yunus Emre Alagöz de 3 ay sonra, 10 Ekim’de Ankara Gar Katliamı’nı gerçekleştirdi.
 
Her fırsatta “güçlü istihbaratıyla” övünen Türkiye’nin, Suruç Katliamı faillerini durdurmak yerine izlemesi, iktidarın saldırıların suç ortağı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Nitekim 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın ardından dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “ellerinde bombacıların listesi olduğunu, ancak kendilerini patlatmadıkları sürece yakalayamayacaklarını” söyleyerek bu durumu itiraf etti.
 
33 cana karşılık 7 bin 500 TL
 
Abdurrahman Alagöz hakkında yapılan ihbara rağmen önlem alınmamasına dair açılan davada, dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal “görevi ihmal” suçlamasıyla yargılandı. 9 Ocak 2017’deki üçüncü duruşmada mahkeme heyeti, Yapalıal’a yalnızca 7 bin 500 TL para cezası verdi. Ceza, 12 taksitte ödenmek üzere hükme bağlandı.
 
Aynı davada “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla yargılanan polislerden Ahmet Oğuz Davarcı, ifadesinde sorumluluğu üstlerinden alarak şu sözleri kullandı: “Bu şahsı deşifre edemeyen sorumlular İstihbarat Daire Başkanlığı, Adıyaman, Antep ve Urfa İstihbarat Şube Müdürlükleri’dir. MİT’i söylemiyorum bile, çünkü söyleyince ‘MİT’ten sana ne’ diyorlar.”
 
Gizlilik kararı, gecikmiş iddianame
 
Suruç Katliamı’na ilişkin soruşturmaya 23 Temmuz 2015’te gizlilik kararı getirildi. Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı, ancak 18 ay sonra iddianame hazırlayabildi. İddianamede saldırıyı Abdurrahman Alagöz’ün gerçekleştirdiği, bu bilginin MOBESE kayıtları ve aile teşhisiyle doğrulandığı belirtildi.
 
Aynı dosyada, Dîlok’ta üzerindeki bombayı patlatarak ölen Yunus Durmaz, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne saldırı düzenleyen Halil İbrahim Durgun, Ankara Katliamı’nın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin, örgütün Türkiye-Suriye sınır sorumlusu Deniz Büyükçelebi ve Suriye’deki emiri İlhami Balı da failler arasında yer aldı.
 
Adalet gecikti: İlk duruşma 21 ay sonra
 
Davanın ilk duruşması, olaydan tam 21 ay sonra, 5 Mayıs 2017’de Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. Ankara Katliamı davasından tutuklu olan ve bu dosyada da fail olarak yer alan Yakup Şahin, duruşmaya katılmadı.
 
Avukatların “failin duruşmaya getirilmesi” talebi yalnızca bir kez kabul edildi. Ancak bu karar, celse arasında avukatlara bilgi verilmeden geri çekildi.
 
Yalnızca bir fail cezalandırıldı
 
Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 21 Ekim 2021’de görülen 21’inci duruşmada kararını açıkladı. Davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin, Suruç Katliamı’nda “tasarlayarak ve bombayla öldürme” suçundan 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ayrıca “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarından da ceza aldı. Eylemin teşebbüs aşamasında kalması nedeniyle 1.890 yıl hapis, patlayıcı madde bulundurmaktan ise 10 yıl hapis ve 40 bin TL para cezası verildi. Firari sanıklar İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi’nin dosyaları ayrılırken, mahkeme bu kararlarla birlikte davayı kapattı.
 
Firari failler hala yargılanıyor
 
Firari failler İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi’ye ilişkin yargılama ise sürüyor. Bu dosyanın 9’uncu duruşması, 27 Kasım’da Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. 10 yıl sonra hâlâ bilirkişiye gönderilen kamera kayıtları, yargı sürecindeki gecikmeleri gözler önüne serdi.
 
Aileler 10 yıldır adalet arıyor 
 
Suruç Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin aileleri, aradan geçen 10 yıla rağmen her platformda adalet talebini yineliyor. Faillerin korunduğu, delillerin karartıldığı ve gerçek sorumluların yargılanmadığı bir süreçte, adalet arayışı sürüyor.