
Kayıp yakınlarından çağrı: Barış için önce adalet
- 09:01 24 Temmuz 2025
- Güncel
Pelşin Çetinkaya-Gülistan Gülmüş
AMED - Yıllardır aynı yerde, aynı taleple haykıran kayıp yakınları, 11 Temmuz’da atılan barış adımına dikkat çekerek şu çağrıyı yaptı: “Barışa giden yol, önce kayıplarımızın bulunmasından geçiyor. Devlet samimiyse, yakınlarımızın ne olduğunu açıklasın ve failleri adalet önüne çıkarsın.”
1990’lı yıllarda gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek ve faillerin yargılanmasını sağlamak için yıllardır mücadele eden kayıp yakınları, farklı şehirlerde eş zamanlı olarak eylemlerine devam ediyor. Tüm baskı ve hukuksuzluklara rağmen, barış çağrılarını her hafta kararlılıkla yineliyorlar. 9 Temmuz’da Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” manifestosunun ardından, 11 Temmuz’da Güney Kürdistan’ın Silemanî kentinde “Barış ve Demokratik Toplum Grubu”nun silahları yakarak imha etmesi, kayıp yakınları tarafından tarihi ve cesur bir adım olarak değerlendirildi.
Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesindeki Koşuyolu Parkı’nda her hafta gerçekleştirdikleri “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemine katılan aileler, sürece dair konuştu.
‘Samimilerse kemiklerimizi versinler’
Salime Çakır, devletin barış konusunda samimi olduğunu gösterebilmesi için öncelikle kayıpların faillerinin cezalandırılması gerektiğini vurguladı. Salime Çakır, “30 yıldır eşim kayıp. Benim gibi yüzlerce insan var. İlk olarak failler bulunsun, kemiklerimizi bize versinler. Failleri cezalandırsınlar, ondan sonra barış gelsin. Barış kolay sağlanacak bir şey değil; o kadar insan yaşamını yitirdi, o kadar gencin kanı döküldü. Kendi adıma konuşacak olursam, ben devlete güvenmiyorum. Belki bu, sadece bir siyaset oyunudur. Biz Kürtler kolay kandırılıyoruz. O kadar bedel verdik, o kadar acı çektik. Öncelikle Kürtlerin hakları tanınmalı. Bizler de barış istiyoruz ama eğer onlar da samimiyse, önce ‘Evet, bu insanları biz götürüp katlettik’ desinler, ardından da kemiklerimizi bize versinler. Biz yaşadığımız sürece, canımızda bir damla kan kaldığı sürece buraya gelmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
‘Çok fazla zulüm ve zahmet gördük’
Salime Çakır devamında şu sözlere yer verdi: “Bizim köyümüzü yaktıkları zaman, eşimi JİTEM tarafından gelip köyden eşimi aldıklarında ben 6 aylık hamileydim, birkaç çocuğum daha vardı. Köyümüzü yaktıklarından sonra başka köye gittik. Orada birkaç gün misafir olarak kaldık, sonra eşimin babası beni Diyarbakır’a getirdi. Kızım babası katledildikten 3 ay sonra dünyaya geldi. Biz ne suç işlemiştik ki, çocuklarımı babasız bıraktılar. Bizler çok fazla zulüm ve zahmet gördük.”
‘Dünya başımıza yıkıldı o an’
İrfet Muhtaç, kardeşleri Ali ve Mehmet (Muhammet) Tekdağ’ın katledilme sürecine dair bilgiler paylaştı. İrfet Muhtaç, “Biz barış istiyoruz, ama sadece barış değil, başka taleplerimiz de var. Kayıplarımızın bulunmasını, bir mezarlarının olmasını istiyoruz. Biz buraya geldiğimizde, sanki onların mezarına gelmiş gibi hissediyoruz. Özellikle de sanki Ali’nin mezarına gelmiş gibi oluyorum. Size kardeşim Muhammet’ten de bahsetmek istiyorum. Postaneye giderken onu orada vurdular. Hastaneye götürülmesini istedik, ama götürmediler. Kardeşim oracıkta hayatını kaybetti. O an, sanki dünya başımıza yıkıldı. Daha 30 yaşına bile gelmemişti. Ali ise partide yer alıyordu. Bir gazeteye konuşmuştu ve orada, ‘Kardeşimi kontra öldürdü’ demişti. Devlet de onun peşine düştü. Muhammet 12 Şubat 1993’te, Ali ise 13 Kasım 1994’te şehit edildi. Aralarında sadece 9 ay vardı. Bir yıl bile dolmadan ikisini de öldürdüler. Ali ve eşi, bir gün peynir almaya giderken takip edildiler. Orada gözaltına alındı. Ali, 5-6 ay boyunca onların elinde esir kaldı. Ardından Silvan ile Diyarbakır arasında bir yere götürülüp orada infaz edildi” sözlerini kullandı.
‘Her şeye rağmen barış istiyoruz’
Burada her hafta yaptıkları eylemin amacının barış olduğunu kaydeden İrfet Muhtaç, çocuklarının mezarlarının olmasını istediklerini dikkat çekerek, “Bizler buraya barış için geliyoruz. Bizler her şeye rağmen barış istiyoruz. Ben iki evladımı kaybettim, 2 kardeşimi kaybettim. Ben yine de barış istiyorum. Ama eğer barışı göreceksek bunların da görünmesi gerekiyor, bizler mezarları başına gitmek istiyoruz. Bizler de mezarlarına gidebilip, dua okuyabilelim istiyoruz” şeklinde konuştu.
‘Barış deniyorsa faillerin ortaya çıkarılması gerekiyor’
Fatma Dağ, ise son olarak şunları söyledi: “Ben Mersin’de yaşıyorum. Yılda bir ya da iki kez bu eylemlere katılıyorum. Biz, kayıplarımızı bulmak ve onlar için bir mezarımızın olmasını istiyoruz. Kemiklerinin bir mezara konmasını ve bizlerin de o mezarları ziyaret edebilmesini talep ediyoruz. Şu anda onların nereye götürüldüğünü, onlara ne yapıldığını bilmiyoruz. PKK bir adım attı, silahlarını yaktı. Artık devletin de bir adım atması gerekiyor. Kayıpların artık bulunması şart. Cezaevlerindeki hasta tutsaklar serbest bırakılmalı; zaten yapacaklarını yapmışlar. En azından bize kemiklerini versinler ki biz de gidip mezarlarına dua edebilelim, biraz olsun içimiz rahatlasın. Artık devlet de bir adım atmalı ki biz de diyebilelim ki: ‘Evet, devlet bu süreçte samimi ve gerçekten barış istiyor.’ Ama olduğu gibi durur ve süreci görmezden gelirse, demek ki samimi değildir. Eğer barış isteniyorsa, o zaman failler ortaya çıkarılmalı.”