
İki yıl geçti, Semsûr hala yıkımın içinde
- 09:02 24 Temmuz 2025
- Yaşam
SEMSÛR - 6 Şubat depreminin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Semsûr’da barınma, sağlık ve temel ihtiyaçlara dair kalıcı çözümler hâlâ hayata geçirilmedi. SES Semsûr Şube Eşbaşkanı Rengin Kılınç, özellikle kadınlar ve çocukların yaşadığı ağır sağlık sorunlarını ve artan intihar vakalarını anlattı: “Problemler derinleşerek devam ediyor, gelen uzman da burada duramıyor.”
Mereş merkezli 6 Şubat 2023 depreminin ardından, kalıcı çözümlerin hâlâ hayata geçirilmemesi Semsûr’da yaşayan yurttaşlarda ciddi sağlık ve sosyal sorunlara yol açıyor. Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen barınma, sağlık, temiz su ve sosyal yaşam gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması, özellikle kadınlar ve çocuklar üzerinde yıkıcı etkiler yaratıyor.
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) ve Türk Tabipler Birliği (TTB) tarafından hazırlanan “Barınma ve Sağlık” temalı raporda; hava kirliliği, artan intihar oranları, çocuklarda beslenme yetersizliğine bağlı gelişim geriliği, sağlık kurumlarının yetersizliği gibi sorunların halk sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekildi.
SES Semsûr Şube Eşbaşkanı Rengin Kılınç, JINNEWS’e yaptığı açıklamada, kentte yaşanan sorunları ve yurttaşlar üzerindeki etkilerini detaylarıyla anlattı.
‘Problemler derinleşerek devam ediyor’
İki yıl geçmesine rağmen temel ihtiyaçlara erişim konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmediğini vurgulayan Rengin Kılınç, “Bunların arasında barınma problemlerinden tut beslenme problemlerine temiz suya erişim temiz hava, sosyal alanın olması gibi birçok şey var temelde. Zaman geçtikçe özellikle kadın ve çocuklarda temiz suya erişememenin verdiği deri hastalıklarının daha ilerlemesine neden olduğunu görüyoruz. Bunların en önemli örneği de kelliktir. Onun dışında kadınlar dar ve küçük bir alanda olduğu için istedikleri gibi bir sosyal alan olmadığı için derinleşen depresyonlar, artan şiddet, hem tacizin, cinsel istismarın çok arttığını hem de aile içi şiddetin daha da arttığını gördük. Onlarla birlikte beslenme yetersizliğine bağlı gelişim geriliği var özellikle çocuklarda” ifadelerini kullandı.
‘İntihar oranı çok fazla arttı’
Rengin Kılınç, TTB ile yapılan çalışmalar sonucunda özellikle çocuklarda ciddi gelişim geriliği ve beslenme sorunları tespit ettiklerini belirtti. Rengin Kılınç, “2 yıllık geçen süre de bu sorunlar hala bir iyileşme olmadı. İnsanlar küçük küçük çözümlerle yaşamını sürdürüyor. Semsûr’da çekirdek ailelerden ziyade geniş ailelerinde olduğu bir şehir. Bunların dar alanda olması erzaklarının koyabilecekleri sağlıklı bir ortamın olmaması gibi şeyler ciddi beslenme bozukluklarına sebep oluyor. Şöyle bir şey de var bunca zaman geçmesine rağmen hala toz topraktan dolayı yazın kurutmalıklarını yapmak isteyen kadınlar bu nedenle kışın yiyeceklerini temin edemiyor. Derin depresyonla birlikte intihar sayısı çok fazla arttı.
Bunların önüne geçilemiyor. Kişilerde görülen kekemelikler, agresif haller, uyku bozuklukları, konuşma bozuklukları, anksiyete, depresyonlar depremin yansımalarındandır” dedi.
‘Gelen durmuyor, duramıyor’
Depremin ardından engelli yurttaşların da sağlık hizmetlerine erişimde büyük sorunlar yaşadığını ifade eden Rengin Kılınç, kırsalda yaşayan halkın ulaşımda da büyük sıkıntılarla karşı karşıya kaldığını dile getirdi. Rengin Kılınç, “Köydeki birinin ulaşım konusunda sıkıntıları devam ediyor. Aslında bu sorunlar çözümsüz sorunlar değildir. Şimdi bir kere buranın alt yapısının oluşturulması gerekiyor. Bunlar barınma, beslenme gibi alanların iyileştirilmesi lazım. Burada şartlar hiçbir şekilde uygunluk sağlamıyor. Hastanelerde ihtiyaç olmasına rağmen uzmanlar bu sorunlardan dolayı buralara gelmek istemiyor. Gelen de durmuyor, duramıyor” diye belirtti.
‘Nereye varmak istiyoruz?’
Devletin mekanizmalarında yapısal değişikliklerin gerekliliğine işaret eden Rengin Kılınç, kadınların kendi yaşamlarının öznesi olması gerektiğinin altını çizdi. Rengin Kılınç şöyle konuştu: “Ama onun dışında şöyle bir eksiklik de var yapılması gereken şeylerden bir tanesi de şudur ki, kadınlar kendi yaşamının merkezine kendilerini koyamıyor. Bu belki diğer insanlar için de böyle ama kadınlar için makasın ağzı biraz daha açılıyor. Yaşam ile ilgili tüm sorunları halledelim diyoruz ama bunları yaptıktan sonra nereye varmak istiyoruz?
Bizim tekrar hatırlatmak istediğimiz kadınların kendi yaşamlarının öznesi olduğu, değerlerinin olduğu ve bunlara sahip çıkmaları gerektiği. Bunun sağlanabilmesi için yapılabilecek en önemli şey örgütlenmektir. Kadınlar olarak da şunu hatırlatmak gerekir; bu hayat bizim hayatımız, bu toplum bizim. Ve bu işin öznesi biziz bunu değiştirecek olan da yine bizleriz. Şu an iyi gördüğümüz şeyler tarihte birçok zorluklarla meydana geldi. Öncelikle kendi çevrende dokunmak, bunları anlamaya çalıştırmak değişmeye dönüştürmeye çalışmak. Küçük de olsa bunların hepsi çok kıymetli. Demokratik bir toplum dediğimiz şey herkes için nefes olacak. En çok zarar gören biz kadınların, en çok nefesi almaya bizlerin hak ettiğini düşünüyorum.”