Barış umudunu büyüten haberler yapmak daha evla değil midir?
- 09:02 30 Ekim 2025
- Kadının Kaleminden
"Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yöntemlerle toplumsal rızaya dayalı çözmüş ekonomik kaynaklarını sağlığa, eğitime, sosyal devlet olma yolunda toplumun ihtiyaç duyduğu temel ihtiyaçlara ayırmış, kadın kırımının önlenmesi ve çocukların iş cinayetlerinde yaşamını yitirmemesi için çaba sarf edilmesi gibi birçok iyileşmenin kime ne zararı olacaktır? Savaş, çatışma, hak ihlalleri yerine ağır aksak ta olsa barış umudunu büyütme haberlerini yapmak daha evla değil midir?"
Leyla Güven
Bildiğiniz gibi son bir yıldır birçok tarafın emek verdiği bir barış süreci içerisindeyiz. Bir asırdır ülkemizi hatta tüm Orta Doğu’yu etki alanının içine alan Kürt sorununa, Sayın Abdullah Öcalan 27 Şubat Barış İçin Demokratik Toplum çağrısıyla tarihi bir çözüm perspektifi geliştirmiştir. Bu çağrıya toplumun tüm kesimlerinden belki de bugüne kadar hiç olmadığı kadar destek gelmiş ve umutları yeşertmiştir.
Gelinen aşamada dünya halkları nasıl yaşamak istediklerini yüksek sesle ifade ediyor ve en demokratik yönetim modellerini hem kendileri için hem başka halklar için istiyorlar. İşte buna “Halk Bilgeliği” diyoruz. “Halk Bilgeliği”, kutlu barışımızı lehlerine, savaşı aleyhlerine görüyor. Ancak her nedense bu hakikat, savaştan beslenenler nezdinde değişmekte ve çıkarlarına bağlı olarak “terör” kurgularıyla kendilerini piyasada yaşatmak uğruna savaş taraftarlığı yapmaktadırlar. Orta Doğu’nun en kadim halklarından olan Kürt halkı, hangi görüşü ifade ederse etsin anında bu piyasa tezgâhtarları tarafından terörize ediliyor. Türkiye'nin barışını aradığı bu tarihi günlerde, yine kendisini ülkenin yegâne sahibi sanıp barış diyenleri caydırmak, canından bezdirmek için devrede olan bir güruh görüyoruz. Kendilerini yıllardır üzerinde tepindikleri klişe argümanlarıyla siyaset yaptıklarını sanan bir avuç tarih bilmez, kadir kıymet tanımaz, toplumdan kopmuş kesimlerdir. Yıllardır ölüm, yıkım, acı ve gözyaşı haberi yapmak durumunda kalmış olan kimi medya kuruluşlarını anlamakta zorlanıyoruz asıl! Bizce bu süreç, adeta bir turnusol kâğıdı misali kimin barışı, kimin çatışmaları istediğini de netleştirecektir. Yaptıkları haberler, kullandıkları dil ve görseller, geliştirdikleri yorumlar her gün milyonlarca Kürdün öfkesini körüklüyor. Geçmişte de bu dil ve yaklaşımlardan kaynaklı binlerce Kürt genci yönünü dağlara verdi; “Bunlarla nasıl birlikte yaşarız?” dediler.
Bugün tarihten doğru dersler çıkarıp, ortak coğrafyalarda birlikte, eşit ve özgür yaşayabileceğimiz bir tarihi çağrının hayat bulması için çabalıyoruz. Ancak bazı medya kanalları adeta sürecin bozulmasını dört gözle bekliyor, tarihi sorumluluğu üstlenmek yerine olumsuz rol oynuyor. Kürtlerin en ufak meşru talebini anında “Hani pazarlık yoktu?” şeklinde manipüle edici sözlerle hedef göstermektedirler. Bu kesimlerin birçok ülkede yaşanan çatışma ve çözüm süreçlerini bildiklerini de biliyoruz. Ki aslında yaptıkları haberleri ve programlarını tekrar izlediklerinde ve en azından kendilerini objektif olarak dinlediklerinde, kendileriyle ciddi anlamda çeliştiklerini göreceklerdir. En somut örnek olarak, Filistin halkı için mücadele ettiğini iddia eden Hamas ile Suriye halkı için mücadele ettiğini iddia eden HTŞ’lileri haberleştirirlerken kullandıkları dil ile Kürt Hareketi kurumları ve temsilcilerini anlatırlarken sarf ettikleri sözler arasındaki farktan halkımıza yönelik kin, nefret, önyargı, aşağılama ve “öteki” anlayışlarını çok net görebilmekteyiz. Bin yıllık kardeşlik temelinde yapılan tarihi Barış ve Demokratik Toplum çağrısının, Kürt alerjisi olan kesimlerde bu kadar depresif bir sonuç yaratacağını bilmek mümkün değildi doğrusu. Ne de olsa kadim bir coğrafyada birlikte direnmiş, aynı mevzilerde can vermiş iki halk gerçekliği söz konusudur. Bu realiteye rağmen kendilerini ülkenin sahipleri, Kürt halkını da mülteci olarak görmeleri tam da oryantalist bir bakış açısıdır.
Biz politik tutsaklar olarak, kısıtlı imkânlarla takip ettiğimiz kimi medya kuruluşlarını izlerken, okurken kendimize sormadan edemiyoruz: Biz Ece Üner’e, Serap Belovacıklı’ya, İbrahim Kahveci’ye, Deniz Zeyrek’e, Selçuk Tepeli’ye, Gürkan Hacır’a ve benzeri gazetecilerin nefretini edinmek için ne yapmış olabiliriz? Son 50 yılda halkımızın yaşadığı en ağır süreçlerde dahi susan, en ufak bir dayanışma göstermekten imtina eden; Kürtlerin tüm hak talepli eylemlerini manipüle edip “terörist” faaliyet olarak haberleştiren tüm gazeteci, TV yapımcıları, yorumcuları bugün kendilerini tarafsız ve bağımsız olarak tarifliyorlar. Oysa bugün Amed sokaklarına çıksalar, halkımız kimin sözcüleri olduğunu kendilerine en uygun bir dille bilgece anlatacaktır. Apê Musa’dan günümüze Kürt Özgür Basın geleneğinde katledilen, tutuklanan gazeteciler için dayanışma gösteren gerçek demokrat gazeteciler bugün de dostluk ve dayanışmalarını sürdürüyorlar. Bu yürekli insanların, objektiflik adına her türlü bedeli göze almaları bizim için çok değerlidir.
Sonuç olarak, politik kadın tutsaklar olarak medya kuruluşlarına bir çağrıda bulunmak istiyoruz: Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yöntemlerle, toplumsal rızaya dayalı çözmüş; ekonomik kaynaklarını sağlığa, eğitime, sosyal devlet olma yolunda toplumun ihtiyaç duyduğu temel ihtiyaçlara ayırmış, kadın kırımının önlenmesi ve çocukların iş cinayetlerinde yaşamını yitirmemesi için çaba sarf edilmesi gibi birçok iyileşmenin kime ne zararı olacaktır? Savaş, çatışma, hak ihlalleri yerine ağır aksak da olsa barış umudunu büyütme haberlerini yapmak daha evla değil midir? Özellikle de kadın gazetecilere sesimizin ulaşmasını istiyoruz. Hepimiz de biliyoruz ki erkek egemen sistemde “erkeklerin” çıkardığı savaş ve yıkımların ceremesini en çok kadın ve çocuklar çeker. O hâlde ülkedeki barış umudunun hakikate dönüşmesi ve hepimizin yaşamında barış renginin yer bulması için, başta biz kadınlar öncülük edelim diyoruz: Su yatağını bulmuş, tohum yeşermiş olacak ki onca yıkıntıdan, çöküşten, kokuşmuş çürümüşlükten sonra birden bire bir gökkuşağı belirdi gecenin koyu karanlığında. Yedi renk bir umut sözünde de ifadesini bulduğu gibi, beyazın bağrında taşıdığı tüm renkleri, barışın umudunu topluma taşımanız siz değerli gazetecilerden beklentimizdir.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi







