25 Kasım: Erkek şiddetine karşı alanlarda olacaklar

  • 09:02 22 Kasım 2025
  • Güncel
İZMİR - İktidarın derinleşen şiddet politikalarına, kadın katliamlarına ve yaşamın her alanında büyüyen erkek-devlet kuşatmasına karşı sokaklara hazırlanan kadınlar, “Bir kişiyle ne değişir demeyin; bir kadın bir toplumu dönüştürür” diyerek tüm kadınları mücadeleyi büyütmeye çağırdı.  
 
Kadın katliamlarının sistematik bir politikaya dönüştüğü, şiddetin iktidar eliyle meşrulaştırıldığı bir süreçten geçilirken 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşıyor. Devletin aileyi merkeze alan muhafazakâr politikaları, yoksulluğu derinleştiren bütçe tercihleri, Diyanet hutbeleri ve cezasızlık pratiği her gün yeni bir kadın katliamına zemin oluşturuyor. Buna karşı kadınlar; ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle örgütlenerek erkek egemenliğinin bu çok katmanlı saldırılarına karşı mücadeleyi ve öz savunmayı yükseltiyor. Farklı kesimlerden kadınlar, 25 Kasım’ın bir güne sığmayan tarihsel direniş mirasına işaret ederek, katledilen kadınların hafızasıyla alanlara çıkacaklarının mesajını verdi. 
 
‘Önderliğin çağrısı erkek egemenli sisteme alternatif oluyor’
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkezi Kadın Koordinasyonu Üyesi Berna Çelik, kadınların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısını coşku ve moralle karşıladığını belirtti. Abdullah Öcalan’ın erkek egemen sisteme alternatif sunduğunu vurgulayan Berna Çelik, bu çağrının kadın mücadelesine yön veren bir yol haritası sunduğunu ve toplumun dönüşümüne dair bir mesaj taşıdığını ifade ederek, “Bu sadece Türkiye halklarına ya da Türkiyeli kadınlara değil, Ortadoğu’daki tüm halklara ve kadınlara bir alternatif yaşam çağrısıydı. Mevcut iktidar ise bu çağrıya karşı yönelimlerini her geçen gün arttırarak sürdürüyor” dedi.
 
‘Katliamlar sistem değişmeden bitmez’
 
Artan kadın katliamlarına ve son olarak Rojin Kabaiş’in katledilmesine dikkat çeken Berna Çelik, kadın katliamların ve tacizlerin kısa vadede sona ermeyeceğini vurguladı. Bu duruma karşı kadınlara büyük bir rol ve sorumluluk düştüğünü belirten Berna Çelik, şöyle devam etti:“Toplumun ana öznesi olan kadınların mücadelesini kapsamlı şekilde yürütme yükümlülüğü var. İktidar geçen yılı 'Aile Yılı' ilan etti ve bu süreç devam edecek. Çünkü kadın mücadelesi büyüdükçe, iktidar bunu tehlike olarak görüyor ve meşruiyetini sağlamak için yeni yönelimlere başvuruyor. Bu yönelimlere karşı mücadele de alanda yürütülen çalışmalarla mümkün olacaktır.”
 
‘Sistem bize hutbelerden yargıya kadar itaati dayatıyor’
 
Diyanet’in kadınların yaşam biçimi ve giyimi üzerindeki söylemlerini eleştiren Berna Çelik, Rojava’daki kadın devrimini örnek göstererek, “Cuma hutbelerinde kadınların giyimi ve yaşam tarzı hakkında fetvalar veriliyor. Bu, biz kadınlar açısından kabul edilebilir bir durum değil. Bizler yaşamımızın hiçbir noktasında eril zihniyetin müdahalesini kabul etmeyen kadınlarız. Rojava, kadınların kendi hayatlarını inşa ettikleri ve örnek teşkil eden bir alan. Ancak mevcut iktidar, bu örneklere karşı kendi sistemini korumak adına her gün yeni yöntemlerle kadınlara yöneliyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Bütçede kadın yok; ama yaşamı ayakta tutan biziz’
 
Meclis’te süren bütçe görüşmelerine değinen Berna Çelik, kadının yaşamını kolaylaştıracak bir alanın bulunmadığını belirtti.  Berna Çelik, “Kadınların yaşamını sürdürebileceği bir zemine rastlamadığımız bütçeler hazırlanıyor. Bu şekilde süren bir yaşam biçimi var. Ancak biz bu hayata boyun eğmediğimizi her zaman söyledik. 25 Kasım, bu direnişin bir günüdür” ifadelerini kullandı. 
 
‘25 Kasım bir güne sığdırılamayacak bir hafıza ve mücadeledir’
 
Kadifekale’nin Deniz Poyraz’ın anısını taşıyan özel bir yer olduğunu belirten Berna Çelik, Rahşan Demirel’in anılarının da bölgede yaşamaya devam ettiğine dikkat çekerek, “Onların bize bıraktığı mücadeleyle, hafızayla ve erkek egemen sisteme karşı vereceğimiz mesajlarla 25 Kasım'da alanlarda olacağız. Kadın Meclisleriyle planladığımız ev ziyaretleri, sokak buluşmaları ve atölye çalışmalarıyla kadına yönelik artan şiddete karşı öz savunma yöntemlerimizi geliştiriyoruz” şeklinde konuştu. 
 
'Bir kadın, bir toplumu değiştirebilir’
 
Kadınların birleştiği ortak noktanın “kadın olmak” olduğunu vurgulayan  Berna Çelik, tüm kadınları 25 Kasım’da Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde yapılacak yürüyüşe davet ederek, şunları söyledi: “Bir kişiyle ne değişir dememeliyiz. Çünkü bir kadın, bir toplumu değiştirebilir. O değişimi hep birlikte ortaya çıkarmak için 25 Kasım’da hep birlikte sokakta olacağız.”
 
‘Kadınların emeği, bedeni, yaşamı hedef alınıyor’
 
Halkevci Kadınlardan Emine Akbaba, AKP iktidarının kadın, çocuk, doğa ve emek düşmanı politikalarla toplumu yeniden şekillendirmeye çalıştığını vurguladı. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından kadınların bakım emeğiyle eve hapsedilmeye çalışıldığını dile getirerek, “Diyanet’ten Sağlık Bakanlığı’na kadar, kadınların nasıl doğuracağına, nasıl yaşayacağına müdahale ediliyor. Bu durum, sermaye için ucuz iş gücü yaratmanın bir parçası. 140 gündür iş yerlerinde nefes almak için direnen kadınlar var. Bu nedenle 25 Kasım’da sokakta olmaya devam edeceğiz” diye belirtti. 
 
‘Deniz Poyraz’ın sözleriyle yürüyoruz’
 
Deniz Poyraz’ın katledilmesinin bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Emine Akbaba: “‘Bir Deniz gider, bin Deniz geliriz’ sözü bizim yolumuzdur. Barışın bayrağını yükseltmenin, erkek devlet şiddetine karşı mücadelenin zamanı geldi. Deprem, sel ve su krizleri kadınları daha fazla etkiliyor. Bunun için feminist şehirler inşa etmek için özsavunma ağlarımızı da büyütüyoruz.  Işıklandırma değil, güvenli kentler istiyoruz. Enkazların en çok etkilediği biz kadınlar, bu yaşamı daha ileriye taşımak zorundayız” sözlerini kullandı. 
 
 
‘Türkiye, kadınlar için ölüm coğrafyasına dönüştü’
 
Mor Dayanışma Derneği’nden Sehel Oto, 2025’in kadın katliamlarının ve şüpheli ölümlerin arttığı bir yıl olduğunu dile getirerek, “Her şüpheli kadın ölümü, aslında ihmallerin ve sorumsuzlukların kanıtıdır. Aile Yılı ilan edilerek, kadın cinayetleri yerine ‘ev kadınlığı’ teşvik ediliyor. Sokakta olmak, dayanışmak ve feminist kaslarımızı güçlendirmek bizim için hayati. 25 Kasım’da öfkemizi ve örgütlü gücümüzü alanlarda göstereceğiz” şeklinde konuştu. 
 
 
‘Toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşiyor’
 
Genç Feministler Federasyonu İzmir Temsilcisi İdil Başoğlu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin aile politikalarıyla derinleştirildiğine vurgu yaparak, “Bu yılın ilk 10 ayında 237 kadın cinayeti, 247 şüpheli kadın ölümü kayda geçti. Ancak iktidar, aileyi kutsayarak şiddeti gizlemeye çalışıyor. Kampüslerde bilim, eşitlik ve özgürlük değil; gerici çalışmalarla kuşatma var. KYK bursları geçinmeye yetmiyor, kadınlar şiddet gördükleri evlere dönmek zorunda kalıyor” sözlerini kullandı.  
 
 
 
‘Kadın özgürlüğü mücadelesi sürecek’
 
TJA aktivisti Newroz Çelik, kadına yönelik şiddetin erkek egemen sistemin bir aracı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Gerçek aile birliği, şiddetsiz ve eşitlik temellidir. Kadınlar öz savunmalarını güçlendirerek yaşamı yeniden inşa edecektir. 25 Kasım, bu mücadelenin görünür olduğu gündür.”