'Savaş halkları düşmanlaştırıyor'

  • 09:03 5 Mayıs 2022
  • Güncel
İZMİR - AKP-MHP-KDP’nin Federe Kürdistan’a Irak’ın da Şengal’e saldırılarını değerlendiren Barış Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Aydoğan, bütçenin savaşa harcandığını bunun da ekonomik krize neden olduğunu söyledi.
 
AKP-MHP iktidarı 17 Nisan’da KDP’nin  direkt katılımı ile bir yıl önce Federe Kürdistan Bölgesi sınırındaki Zap, Avaşin ve Metina alanlarına yönelik saldırıları farklı bir boyuta taşıdı. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik olarak da saldırılar devam ederken Irak hükümeti de 2 Mayıs’ta Şengal’e yönelik saldırı başlattı. Saldırılara karşı tepkiler eylem ve etkinlikler ise aralıksız sürüyor. 
 
Saldırıları değerlendiren Barış Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Aydoğan yaşananların Rusya ve Ukrayna savaşından bağımsız olmadığını, savaşın ekonomik ve sosyal olarak Türkiye’deki halklara zarar vereceğini söyledi. 
 
‘Irkçı söylemler toplumu birbirine karşı düşmanlaştırıyor’
 
Ayşe, Zafer Partisi gibi milliyetçi blok içindeki partilerin Kürtlere, Ermenilere ve mülteciler gibi toplumun ötekisi olarak addedilenlere karşı dile getirdikleri ırkçı ve ayrımcı söylemlerinin toplumda düşmanlaştırıcı bakış açısı geliştirdiğini söyledi. Rusya ve Ukrayna arasında başlayan savaşın Türkiye’deki ırkçı yaklaşımları arttığını ifade eden Ayşe,  “Bütün savaşların birbirine bir izdüşümü vardır. Ancak Kürt sorununun başladığı tarihten itibaren Kürtlere, Ermenilere karşı iktidarda olan partilerin ve sağ bloğun sürekli ötekileştiren bir dil kurmasının sonucu ülkemizde de sık sık mültecilere, Kürtlere dönük linçler yapılıyor, saldırılar düzenleniyor. Bu ırkçı söylemlerin sonucudur” şeklide konuştu. 
 
‘Saldırılar kabul edilemez’
 
Êzidîlere ve sivillere karşı DAİŞ saldırılarının yaşandığı sürecin ardından şimdi de KDP, Irak hükümeti ve Türkiye’nin başlattığı sınır ötesi operasyonlarla saldırıların hız kazandığını ifade eden Ayşe, doğanın ve halkların yok edilmesine yönelik saldırının birbirinden bağımsız olmadığını dile getirdi. Ayşe “Bu çerçevede sivil halkın yok edilmesi söz konusu. Zehirli gazlar kullanıldığı söyleniyor, bu gerçekse korkunç bir katliama ve daha sonra oluşacak birçok olumsuzluğa neden olacaktır. Elbette ki bu kabul edilemez. KDP ve Irak’ın, özellikle KDP’nin başka unsurlarla hareket ediyor olması da Kürtler açısından kabul edilebilir bir durum değildir” dedi. 
 
‘Savaş ekonomik kriz ve düşmanlaşmanın derinleşmesi demek’
 
Herkesin bu duruma itiraz etmesi gerektiğini belirten Ayşe, savaş politikaları nedeniyle bütçenin halkın faydalandığı sağlık, eğitim gibi olanaklara değil, savaşa harcandığını söyledi. Ekonomik krizin de bütçenin üst üste savaşa ayrılmasından kaynaklandığını dile getiren Ayşe, “Ekonomik krizin şu anda yönetilemez bir boyutta olduğunu biliyorum. Savaş, Türkiye’deki bütün halklar için ayrıştırmayı, ötekileştirmeyi  ve düşmanlığı derinleştiren bir durumdur. Sınırdan askerlerin, gençlerin cenazeleri gelmeye başladı. Her cenaze, gözyaşının acının derinleşmesine, neden olur. Bundan dolayı da karşı çıkılması gerekiyor. Özellikle Türkiye açısından bakınca iki halk iç içe geçmiş. Kürtlerin ana hakları vardır, Anayasal ve doğuştan gelen hakları vardır” ifadelerini kullandı. 
 
‘Herkese sorumluluk düşüyor’
 
Barış umudunun başta sivil toplum örgütleri, yerel yönetimlerin rol almasıyla, yeşerebileceğini bunun için de siyasi partilerin ve medyanın barış dilini kurması gerektiğini belirten Ayşe, “Barışın hem Türkiye hem Ortadoğu’da kalıcı hale gelmesi için sorumluluk hem Türkiye’de bulunan halklara, hem sivil toplum kuruluşlarına, barış savunucularına hem de uluslararası kamuoyuna düşüyor. Ateş başka yere sıçrar. Sıcak savaşın çıkmasıyla her yerin kan gölüne dönme ihtimali vardır. Bir an önce Türkiye’deki barış müzakerelerinin, barış kültürünün yayılması için müzakerelerin yapılması gerekir. Yeniden çözüm sürecinde oluşan barış ikliminin kurulması için de bütün herkese rol sorumluluk düşmektedir” şeklinde konuştu.