Göç, yoksulluk ve cezaevi kapılarında geçen bir ömür

  • 09:08 30 Haziran 2022
  • Güncel
Melike Aydın
 
İZMİR - Cezaevinde biri hasta 3 çocuğu bulunan ve geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Hedla Aksu, çocukları ile görüştürülmedi. Yaşamı göç, yoksulluk ve cezaevlerindeki çocuklarının peşinden gitmekle geçen Hedla’yı kızı Xeribe anlattı. 
 
Hasta tutsak Abdülkadir Aksu’nun annesi Hedla Aksu son nefesinde tutsak çocuklarıyla görüştürülmedi. Annesinin 30 yıllık evlat hasretine şahitlik eden Xeribe Erdem, hasta tutsakların tahliyesini talep ederek, “Zindan kapıları açılsın, annelerin çocukları içerde ölmesin istiyoruz” dedi.
 
Cezaevlerinde tutsaklara yönelik baskılar devam ederken,  yakınları da tutsaklara ulaşabilmek için birçok engele karşı direnmek zorunda kalıyor. Kimileri ise cezaevlerindeki yakınlarını göremeden yaşama veda ediyor. Cezaevinde tutulan oğlunu göremeden yaşamını yitiren tutsak yakınlarından biri de Hedla Asku. Hedla, İzmir Kırıklar Cezaevi'nde bulunan tutuklu Abdülkadir Aksu’yu göremeden 20 Haziran'da kalp ve tansiyon rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı Torbalı Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. 
 
Mardin’in Derik ilçesinde dünyaya gelen Hedla Aksu, bölgede yaşayan birçok Kürt ailesi gibi göçe mecbur bırakılarak batı metropollerinde taşındı. 84 yıllık ömrünün büyük kısmı memleket hasretinin yanı sıra evlat hasreti ile geçti. Hedla, geleneklerini ve dilini, taşındığı İzmir’de hiç bozmadan devam ettirir.
 
Son nefesini tutsak çocuklarını göremeden veren Hedla’nın kızı Xeribe Erdem’in “Zindan kapıları açılsın, annelerin çocukları içerde ölmesin istiyoruz” şeklindeki sözü ile annesinin yaşadıklarını özetliyor. 
 
İzmir’e göç ve ırkçı baskılar
 
Hedla, aynı zamanda kuzeni olan eşi Ahmet Aksu ile birlikte 1950’li yılların sonunda Suriye’ye akrabalarının yanına gider. 4 yıl sonra Derik’ê geri döner. Artan yoksulluk ve ekonomik koşullar nedeniyle Hedla ve ailesi 1980’de İzmir’e göç eder. 
 
Hedla’nın kızı Xeribe Erdem, göç ettikleri İzmir Torbalı’da çadırlarda kalarak mevsimlik tarım işçiliği ile yaşamlarını sürdürdüklerini bu arada sık sık Mardin’e gidip geldiklerini söyler. 1984 yılından itibaren de artık İzmir’e tamamen yerleştiklerini belirten Xeribe, yaşadıkları zor koşulları şöyle anlatır: “Hem onun hem bizim için çok zordu. Ama mecburduk. Kürt olduğumuz için çok dışlandık. Annem Türkçe bilmiyordu. Türkler onunla Kürtçe konuştuğumuz için bizimle kavga ediyorlardı. Biz ise ‘bu anadilimizdir konuşuruz, siz Türkçe konuşmasanız rahat olur musunuz’ diye soruyorduk.” 
 
Hasretle geçen 30 yıl, 3 oğlu cezaevindeydi
 
Hedla’nın hayatının bir yandan fakirlik diğer yandan evlat hasretiyle geçtiğini belirten Xaribe, annesini en çok zorlayan şeyin cezaevinde bulunan üç oğlunun hasreti olduğunu söyler ve devamla, “Kardeşim Abdurrahman’a 1992’de siyasi faaliyetleri gerekçesiyle müebbet hapisle 36 yıl ceza kesildi. Bir yıl sonra ise Ramazan tutuklandı. Ramazan, Şakran Kapalı Cezaevi’nde ve psikolojik sorunlarına rağmen içeride. Abdurrahman ise Denizli T Tipi Cezaevi’nde. Diğer kardeşim Abdülkadir ise Buca Kırıklar Cezaevi’nde, 12 yıl ceza aldı ve daha 3 yılı var çıkmasına, prostat kanseri, yüksek tansiyon hastası ve vücudunun bir tarafı tutmuyor. Ama tahliye de edilmiyorlar. Bütün hasta tutsakların tahliye edilmesini istiyoruz” der 
 
'Kürt halkı için özgürlük istemişlerdi'
 
Kardeşlerinin Kürt halkının özgürlüğünü istediği için tutsak edildiklerini dile getiren Xeribe, “Onlar insanca yaşamak istediler. Tek isteği onları görmekti. Çocuklarının peşinde bütün cezaevlerini gezdi; Kırklareli, Mardin, Diyarbakır, Şakran, Bolu, Niğde Antalya Denizli Trabzon, Nazilli… Gitmediği cezaevi kalmadı. Çocuklarının ardından gitti ama hiç of demedi” sözleri ile annesinin çocuklarının mücadelelerine ne denli bağlı olduğunu ifade eder.
 
Hastalığı arttı
 
Annesinin kronik yüksek tansiyon ve kalp yetmezliği hastalıklarına sahip olduğunu ancak hastalığının tutsak oğullarının hasreti nedeniyle arttığını ekleyen Xeribe şöyle der: “Babam da iki yıl önce kalp hastalığından felç kaldı ve hayatını kaybetti. Annem en son benim yanıma gelmişti. İki gün bizde kaldı. Hastalanınca hastaneye götürdük. 4 gün hastanede kaldı. Çocuklarını son bir kez görmekti tüm isteği. Büyük abim 57 yaşında 2 buçuk sene kaldı. Diğer küçük olan 50 yaşında 3 yıl kalmış, Abdülkadir’in ise 6 yılı kaldı. Ama yine de bilemiyoruz ne kadar kaldı. Üçünün de hayatı zindanlarda geçti. Kız kardeşleri olarak bizim de hayatımız olmadı. Onların hasretiyle, insani durumlarını merak ettik.” 
 
Son nefesinde çocuklarını göremedi
 
Kardeşlerin taziyeye gelebilsin diye birine 5 bin, birine 2 bin diğerine ise 3 bin lira para yatırdıklarını söyleyen Xaribe, annesi için devlet hastanesinde yer bulamadıkları için özel hastaneye kaldırdıklarını, burada verilen belgenin geçerli olmadığı için hastayken kardeşlerinin son kez annelerini görebilmesini sağlayamadıklarını dile getirir.
 
‘Zindan kapıları açılsın’
 
“Zindan kapıları açılsın, annelerin çocukları içerde ölmesin istiyoruz” diyen Xaribe “Hiç  bir anne benim annem gibi cezaevi kapılarında beklemesin. Babam da iki yıl önce annem gibi çocuklarına hasret kalarak kalp rahatsızlığından felç kalarak hayatını kaybetti” diyerek sözlerini noktalar.