Nadiye Gürbüz: Tutsak arkadaşlarımızı alabilmemiz için mücadele elzem!

  • 09:04 6 Aralık 2023
  • Güncel
 
Marta Sömek
 
İSTANBUL - “Örgüt üyesi olabilir” iddiası ile tutuklanan, 12 Ekim’de de tahliye edilen ETHA Editörü Nadiye Gürbüz, “Yine işimin başındayım. Ben sosyalist bir gazeteci olarak bu saldırılar karşısında sessiz kalmayacağım. Bugüne kadar kalmadım, bundan sonra da kalmayacağım. Sedat, Dicle ve tutsak edilen tüm gazeteci arkadaşlarımızı alabilmemiz için bu elzem” diye vurguladı. 
 
Onlarca yıldır hakikati topluma ulaştırmaktan bir adım dahi geri atmayan Özgür Basın emekçileri, her dönem iktidarın saldırılarının hedefinde oldu. Gazeteciler gözaltı, tutuklama ve her türlü yargı kıskacına maruz bırakılsa da, iktidar ne kalemlerini ve ne de kameralarını hakikatten uzaklaştıramadı. 2023 yılı boyunca haklarında hazırlanan bomboş iddianamelerle gözaltına alınıp tutuklanan gazetecilerden biri de Etkin Haber Ajansı (ETHA) Editörü Nadiye Gürbüz’dü. Ezilenlerin Sosyalisti Partisi (ESP) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’na (SGDF) yönelik 30 Nisan sabahı Eskişehir ve İstanbul merkezli operasyonlar kapsamında gözaltına alınan ve tutuklanan Nadiye, tutulduğu 12 Ekim günü Marmara (Silivri) Cezaevi’nden tahliye edildi.
 
Nadiye, Özgür Basın’a dönük saldırılar, gazeteciliğin hedef alınma nedenleri, hakkında hazırlanan iddianame ve yarın Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu ile Sedat Yılmaz’ın duruşmalarına ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
 
İktidar saldırıları ilk değil!
 
Pek çok gazeteci gibi kendisinin de tutuklanma sebebinin yaptığı haberler olduğunu belirten Nadiye, “Etkin Haber Ajansı’nda haberleştiğimiz olaylar temel tutuklanma sebebim. Bu ilk defa karşılaştığımız bir şey değil. Daha önce de ajansımızın muhabirleri ve editörleri çok sayıda tutuklama ile karşılaştı. Yine ajansımız 2021 yılında polis tarafından bir gece yarısı biz orada değilken basıldı. Bütün malzemelerimiz, bilgisayarlarımız ve kameralarımıza el konuldu. Birçok kez yurtsever, sosyalist basına yönelik büro baskınlarında karşılaştık” sözleriyle iktidar saldırılarının ilk olmadığını ifade etti. 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde tutuklandıklarını dile getiren Nadiye, “Kitle hareketlerinin bir biçimi ile daha fazla devrimcilere, sosyalistlere yaşanan saldırılar karşısında yan yana gelebildiği bir şeyler yapabildiği bir dönemdi. İşçi sınıfının mücadele günü yaklaşıyordu. Ve doğal olarak biz bunların her biriyle ilgili haber yapıyorduk ve yapmaya devam ettik. Aslında söylenmek istenen şu, ‘Sizin bu sistemin kadınlara, Kürtlere, işçilere yönelik her türlü baskılarına karşı aldığınız tutumdan rahatsızız. Ve bu tutumunuzu sürdürmenizi istemiyoruz. Bu sebeple sizi tutuklayarak, gözaltına alarak, sizi bundan uzaklaştırmak istiyoruz’ demekti” değerlendirmesini yaptı.
 
Tutuklamalar gazeteciliği engelleyemiyor
 
“Ne olursa olsun, bir kişi bile kalsak bu haberleri yapmaya devam ettik” vurgusunu yapan Nadiye, “Bizden sonra gelen daha çok genç, deneyimsiz arkadaşlarımız haber yapmaya devam ettiler. Bu ajansın sosyalist yayıncılık politikasını sürdürmeye devam ettiler. Ve bu saldırıların boşuna olduğunu çok iyi biliyorlar. Ama bir biçimiyle belli insanları bunun uzağında tutarak mücadeleyi sekteye uğratmaya çalışıyorlar” dedi. Tutuklanmadan önce Sedat ve Dicle’nin gözaltına alınarak tutuklandığını aktaran Nadiye, “Ama ne MA yayınını durdurdu ne de JINNEWS. Özellikle AKP iktidarı, saray rejimi döneminde çok sayıda gazete kapatıldı. Radyolar, TV’ler kapatıldı ve medya üzerinde bir hakimiyet kurdular. Dışarıda kalan arkadaşlarımız haberlerini dışarıda yapmaya devam ettiler. Tutsak arkadaşlar da içeride yapmaya devam ettiler. Ben de içerideki koşulları daha iyi gözlemleyebildiğim için bir şekliyle oradaki yaşananları da dışarıya aktarmaya çalıştım” şeklinde konuştu.
 
‘AKP döneminde saldırıların kapsamı genişledi’
 
Dicle ve Sedat’ın 7 ayı aşkın süredir tutsak olduğunu dile getiren Nadiye, “Devletin işlediği suçları deşifre ettikleri, halka anlattıkları için tutuklandı gazeteci arkadaşlarımız. Hala hapishanelerde bu iki gazeteci arkadaşımızın yanı sıra onlarca gazeteci tutsak ediliyor. Sosyalist ve Kürt basınına yönelik gözaltı ve tutuklamalar sadece AKP-MHP faşist iktidarı döneminde yaşanmadı. Daha önceki yıllarda da bürolarımız, evlerimiz basılıp, talan ediliyordu, gözaltına alınıp, işkence görüyorduk, tutuklanıyorduk. Bu dönemde bu saldırıların kapsamı genişledi. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı, Yıldırım Akbulut’un Başbakan olduğu 15 Aralık 1990 tarihinde çıkarılan bir kararnameyle olağanüstü hal valilerine, ‘kamu düzenini bozacağı ve halkın heyecanlanmasına sebep olacağı’ düşünülen gazete, dergi gibi yayınları mahkeme kararı olmaksızın yasaklama ve toplatma yetkisi verilmiştir. Yine 1991 yılı Nisan ayında ‘Terörle Mücadele Yasası’nda’ bazı düzenlemeler yapılarak gazetecilerin tutuklanması, ceza verilmesinin önü açıldı” dedi.
 
Meslektaşları için dayanışma çağrısı
 
Çok sayıda gazetecinin kontra güçler tarafından katledildiğini de belirten Nadiye, “Özgür Ülke gazeteci büroları bombalandı. Burada Ersin Yıldız başta olmak üzere katledilen gazeteci arkadaşlarımızı anmak istiyorum. Yani bu saldırılar yeni değil. Fakat bu dönem saldırıların kapsamı genişletildi. Aynı dönemde benim, Abdurrahman, Dicle ve Sedat’ın tutuklanması da bu kapsamdadır. Adına Dezenformasyon Yasası denilen Sansür Yasası, gerçekleri duyurmamızı engellemeye yetmeyince, gazeteciler tutuklanarak rehin alınıyor. Bazı gazeteciler tutuklandığında gösterilen tepki ile Kürt ve sosyalist gazeteciler tutuklandığında gösterilen/gösterilmeyen tepkinin nedenini de burada aramak gerekiyor. Aramızdaki fark, onlar AKP’nin işlediği suçları deşifre ediyor, yani AKP karşıtı ancak ‘devletçi’ yayıncılık yapıyor. Biz ise bunun bir sistem sorunu olduğunu biliyoruz. Ve bu suçların devlet suçu olduğunu bilerek bunları deşifre ediyoruz. Burada çuvaldızı kendimize de batırmamız gerekiyor. Bizim de kendi iç örgütlülüğümüzün, ortak mücadelemizin ve dayanışmamızın zayıfladığı gerçeğini görmemiz ve bu durumu değiştirmemiz gerekiyor. Sedat, Dicle ve tutsak edilen tüm gazeteci arkadaşlarımızı alabilmemiz için bu elzem” diyerek herkesi Dicle ve Sedat ile dayanışmaya çağırdı.
 
‘Örgüt üyesi olabilir’ denilerek tutuklandı
 
Hakkında hazırlanan iddianameye değinen Nadiye, “Ölümsüzleşenlerimize sahip çıkmamızı istemiyorlar. Bu mücadelenin içinde yer alan, bu mücadeleye büyük değerler katan insanların adının zikredilmesini istemiyorlar. Benim de tutuklama gerekçelerimden bir tanesi buydu. Hem bu kişilerin haberini yapmak hem de kişisel olarak sahiplenmek de tutuklama gerekçelerinden bir tanesiydi. Olasılıklar üzerinden tutuklanmaya sevk edildik. ‘Örgüt üyesi olabilir’ dedi savcı ve Sulh Ceza Hakimliği de ‘olabilirse biz bunu tutuklayalım’ dedi. Yani elle tutulur bir delil, kanıt, somut bir şey yok iddianamede ve biz beş buçuk ay tutsak edilmiş olduk. Bu tutsaklığın ne kadar kendi yaptıkları hukuk çerçevesine bile uymadığını, mahkemeye çıkarılmadan tahliye edilmemizde görmüş olduk bir kez daha” cümlelerini kullandı.
 
Beş buçuk ayda dört soruşturma
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini haberleştirdiğini, tutuklandığında ise kendisinin de maruz kaldığını söyleyen Nadiye, “Bu dördüncü tutuklanmam ve bu tutukluluğumda daha farklı bir hapishane ile karşılaşmış oldum. Daha önce koğuş tipi hapishanelerde kalmıştım, ilk kez tecrit hapishanesinde kaldım. Beş buçuk ay kaldım ve bu süre içinde dört ayrı soruşturma ile karşılaştım. Soruşturmalardan biri Suruç Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anmak için düzenlediğimiz anma etkinliğiydi. Bu süreçte biz de hapishanede yapacağımız başka bir şey olmadığı için bir anma etkinliği gerçekleştirdik ve hakkımızda soruşturma başlatıldı. Soruşturma gerekçelerinden bir tanesi polis, idare işbirliğine karşı attığımız sloganlar. Benimle birlikte tutuklanan genç bir arkadaşımız Kalendar Polat avukatla görüştürüleceği söylenerek hücresinden çıkartılıyor ve iki polis ile kendi iradesi dışında görüştürülmek istenmiş. Buna benzer pek çok uygulama söz konusu” ifadeleriyle yaşadıklarını anlattı.
 
Tutsaklar kamera ile sürekli izleniyor
 
Havalandırmada kamera olduğunun bilgisini veren Nadiye, “Bu kamera hücrenin ve havalandırmanın her noktasını görebiliyor. Dışarıdayken bunun haberini çok kez yaptım fakat içerideyken bu durumun vahametini daha iyi anladım. Sadece banyo ve tuvaletin camını siyah bir poşet ile kapatmanıza izin veriyorlar. Çünkü banyo yapıyorsunuz ve sizi çıplak halde görebiliyorlar. Ama onun dışındaki hiçbir noktada mahremiyet alanınız yok. Yattığınız yerde üstünüzü değiştiremiyorsunuz. Çünkü üstünüzü değiştirdiğinizde sizi çekiyorlar. Bu kameralar çekim yapıyor ve aynı zamanda sesinizi kaydediyor. Bu biçimi ile 7-24 denetim altında oluyorsunuz. Mutlaka bununla ilgili bir mücadele yönteminin geliştirilmesi gerekiyor. Biz haberlerini yaparak, bunu teşhir ederek, kitle örgütleri bunu daha fazla gündemleştirerek ve yine aileler birlikte bir mücadele örgütleyerek hapishanelerdeki yaşamın bu kadar yoğun bir denetim altına alınmasını engelleyici bir çalışma yapılmasını sağlamaları gerekiyor” dedi.
 
Tutuklamalar yıldıramıyor: Mücadeleye devam!
 
Uzun yıllardır gazetecilik yaptığını paylaşan Nadiye, “Sosyalist bir gazeteci olarak bu tarz tutuklamalar ile daha önce de karşılaştım. Ve her seferinde çıkıp mücadeleye devam ettim. Yine işimin başındayım. Çünkü faşist saray rejiminin bu saldırıları ben içerideyken daha da artarak devam etti. Özellikle seçimlerden sonra belli bir güç dengesini, ellerinde bulundurarak bu saldırıları sürdürdüler. Sokaklarda işçiler eylemlerini devam ettiriyor. Kadınlar, Kürt halkı katliamlara, gasp edilen hakları için mücadeleyi sürdürüyor. Ben sosyalist bir gazeteci olarak bu saldırılar karşısında sessiz kalmayacağım. Bugüne kadar kalmadım, bundan sonra da kalmayacağım. Hem hapishanelerdeki tutsaklar ve gazeteci tutsak arkadaşlarımızın mücadelesini sürdürmeye ihtiyacımız var. Bürolarımızı da bassalar, arkadaşlarımızı tutsak da etseler, kameralarımıza, bilgisayarlarımıza el de koysalar dayanışma ve mücadele ile bunu sürdüreceğiz. Ne zaman ki bu sistemi değiştiririz, geri adım attırırız, o zaman mücadele farklı bir boyutta ilerler. O zamana kadar mücadeleye devam” mesajı ile hakikati yazmaktan vazgeçmeyeceğinin altını çizdi.