Silopi Katliamı: Anneleri, onların ardından mücadele bayrağını devraldı…
- 09:01 1 Ocak 2022
- Güncel
ŞIRNAK - Silopi’de Kürt kadınlar Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ın katledilişinin üzerinden 6 yıl geçti. Faillerinin bulunması için etkin bir soruşturmanın hiçbir zaman yürütülmediği katliamın ardından kadınların yakınları da, mücadele arkadaşları da benzer katliamların yaşanmaması için onların direnişini devraldı.
Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 30 Ekim 2014 tarihli toplantısında alınan “Çöktürme Hareket Planı” ile birlikte Kürt hareketini “tasfiye etmeyi” amaçlayan devlet bu süre zarfında onlarca Kürt kentini bombaladı, sayısız kez sokağa çıkma yasakları ilan etti ve gerçekleştirilen sayısız infaz ve bombardıman sonucu çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporuna göre 16 Ağustos 2015 ile 18 Mart 2016 tarihleri arasında 7 il, 22 ilçede uygulanan 63 sokağa çıkma yasağından 1 milyon 642 bin kişi etkilendi, 310 insan hayatını kaybetti.
Şırnak’ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında bölgeye giden Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti Meclisi (PM) üyesi Sêvê Demir, Kongreya Jinên Azad (KJA) aktivisti ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi Fatma Uyar ile Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır 4 Ocak 2016’da zırhlı araçtan açılan ateşle katledildi.
14 Aralık 2015 tarihinde Şırnak Valiliği tarafından ilan edilen sokağa çıkma yasağı 100 bin nüfuslu Silopi ilçe merkezinde 37 gün boyunca kesintisiz devam etti. Sokağa çıkma yasağı sırasında 68 kişi yaşamını yitirdi. 4 Ocak 2016 tarihinde 3 Kürt kadın siyasetçi de mahalleyi boşaltma anonsundan sonra, Karşıyaka Mahallesi’nden başka bir mahalleye geçmeye çalışırken bulundukları yerin ateşli silahlar ile taranması sonucu yaralandı. HDP’nin tüm girişimleri ile çağrılan ambulansın saatler geçmesine rağmen gelmemesi ve kadınların defalarca kez vurulması ile 3 kadın yaşamını yitirdi.
Öz yönetim sürecinde Kürt kentlerinde kadınların öncü rolü üstlenmesi ve yaşanan tüm hukuksuzluğa cevap olmaya çalışması devlet tarafından kadınlara dönük katliamları da beraberinde getirdi. Sêvê, Pakize ve Fatma’nın da katledilmesi Kürt kadınlara verilen bir mesajdı. Söz konusu katliamın üzerinden 6 yıl geçti. Ancak bu katliama dair tek bir kişi bile yargılanmadı.
Katledilişinin 6’ıncı yılında Fatma Uyar’ın annesi Hatice Uyar, Pakize Nayır’ın annesi Behiye Nayır, kızlarının mücadelesini anlattı.
Baskılar onu mücadelesinden alıkoymadı
Fatma 7 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak 28 Ağustos 1988 yılında Duhok’ta dünyaya gelir. Fatma'nın doğumundan sonrasında ise ailesi Şırnak kent merkezine taşınır. 2000'li yıllarda burada siyasal mücadele ile tanışan Fatma, ilk olarak gençlik çalışmalarında aktif olarak yerini alır. 2009 yılında tutuklanan Fatma, 5 yıllık tutukluluk boyunca Mardin ve Siirt’te kalır. 2014 yılında tahliye olduktan sonra çalışmalara yeniden başlayan Fatma, katledilmeden iki ay önce Silopi'de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Kongreya Jinên Azad (KJA) çalışmalarına katılır.
‘Ben ve iradem bu işi yaparız’
Fatma’yı “Arkadaşları ve ailesine karşı iradesi büyüktü” sözleriyle anlatmaya başlayan annesi Hatice, Fatma’nın çocukluğunda dahi olgun olduğuna dikkat çekti. Fatma’nın parti içindeki çalışmalarına küçük yaşlarda başladığını aktaran Hatice, “Hatta Fatma’ya ‘Senin yaşın daha küçük nasıl yapacaksın’ dediğimde bana ‘Ben ve iradem bu işi yaparız’ dedi. Kızıma, ‘Sen yapacağım diyorsan sen bilirsin benim de hoşuma gider’ dedim. İki yıl boyunca aktif bir şekilde çalışma yürüttü, sonra tutuklandı” diye konuştu.
‘Mecburum gideceğim…’
Fatma’nın özyönetimin ilan edildiği süreçte Silopi’ye gitme kararı aldığını aktaran Hatice, son görüşmelerine dair şunları aktardı: “Ben de ‘Silopi’de ne yapacaksın burada kal, en azından gözümüzün önündesin, burada olsan senin için de iyi bizim için de iyi’ dedim. ‘Mecburum gideceğim’ dedi. Ben de kararına saygı duydum. O gün gitmedi bir 20 gün sonra gelip bizimle vedalaştı gitti. Gittikten sonra Silopi’de 20 gün orada kaldı, sonra yasaklar başladı. Bir iki haftada bir konuşuyorduk, sonra çok ulaşamadık. Yine soğuk bir gündü, evde sobanın önünde oturuyordum. Saat 10.00 gibi beni aradı, durumunu sordum. Bana, ‘Savaş devam ediyor’ dedi. Biraz konuştuktan sonra bana ‘Anne hakkını helal et’ dedi. Onu dedikten sonra ses etmedim, telefonu bıraktım konuşmadım. Bir gün sonra ben aradım durumunu sormak için, telefonu açtı; durumunu sordum, ‘Anne bu benim sonum’ dedi. Üç güne kadar sağ kalırsam seni arayacağım. 3 güne kadar aramazsam bil ki sağ değilim’ dedi. O gün akşam saat 09.00 gibi şehit düştü. Şehit düştüğünü bilmiyorduk. Arkadaşlarına mesaj göndermiş, diğer gün akşamında haberler söz etti. Biz öyle öğrendik. Duyunca haykırdım…”
‘Son kez üç defa alnından öptüm’
Fatma katledildikten sonra cenazesini almak için hastanenin morguna gittiğini, burada son kez Fatma’yı gördüğünü anlatan Hatice, “Üç defa alnını öptüm çıktım. Cenazemiz bir hafta boyunca orada kaldı gömmemize izin vermediler. Sonra kendileri aradılar ‘Gelin cenazenizi alın yoksa biz gömeceğiz’ dediler. Hastaneye gittik onlarca insan hastane önüne geldi. Pakize’nin ve Sêvê’nin de ailesi oradaydı. Orada 12 şehidimiz vardı. 12 tabutu hastane önünde omuzlarımıza alıp ziyarete götürüp gömdük” ifadelerini kullandı.
‘Babası ile son kez birbirlerini göremediler’
“Fatma’nın tek derdi ve hayali partiydi” diyen Hatice, Fatma’ya cezaevinden çıktıktan sonra aralarında geçen diyalogu şöyle paylaştı: “‘Ne yapmayı düşünüyorsun’ diye sorduğumda, “Ne yapmamı istiyorsun’ dedi. Güldüm, ‘Çıktığında evlen’ dedim. Bana ‘anne sen sağ oldukça bunu göremeyeceksin. Bunca acı, hapis gördüm, ben bu işe girmem’ diyordu. Bugün Fatma sağ olsaydı, aynı bu işine devam edecekti. Partide olacaktı, kadın arkadaşları ile birlikte mücadele edecekti. Fatma cezaevindeyken, babası daha cezaevine girmemişti. Babası, ‘Keşke Fatma’yı dışarıda görseydim de bir yıl ömrüm kalsaydı diyordu’ ama olmadı. Babası cezaevindeyken şehit düştü. Ne o babasını gördü ne de babası onu gördü.”
‘Hatıralarını bile bizden aldılar’
6 yıldır tek bir failin yargılanmadığını ve adaletin sağlanmadığını belirten Hatice, son bir ayda cezaevlerinde 7 tutsağın yaşamını yitirdiğini hatırlattı. “Annelerin ağlamasını istemiyoruz, barış içerisinde bir yaşam olmasını istiyoruz. Fatma ve arkadaşlarını öldürenlerin ceza almasını istiyoruz” diyen Hatice, “6 yıldır Fatma’nın ne çantasını, ne telefonu verdiler. Avukatlar sormalarına rağmen ‘Ona ait bir şey yok’ demişler. Peki eşyaları nerede? Hatıralarını bile bizden aldılar. Umarım Kürtlere uygulanan bu zulüm bir an önce biter” şeklinde konuştu.
Kadın Evi’nde yolları kesişir
Pakize Nayır da 1990 yılında Silopi’ye bağlı Ziristanê köyünde 8 çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelir. Pakize daha küçük yaşlardayken, ailesi devletin zulüm ve baskı politikaları nedeniyle göç yollarına düşer. Pakize’nin 6 yılı Mardin’in Nusaybin ilçesinde geçer, sonra tekrar Silopi’ye dönerek yaşamını burada sürdürür. Pakize bir taraftan ailesine ekonomik destek sağlayabilmek için kadın kuaförü açıp burada çalışır. Bir yandan da siyasi parti faaliyetlerini yürütür. Yıllarca siyasi çalışmalarda yer alan Pakize’nin yolu, Silopi’de açılan Kadın Evi’nde Sêvê ve Fatma ile kesişir.
‘Botan kazanırsa insanlık kazanır’
Yasak süresince her fırsatta semtin sorunlarını halkla paylaşan Pakize, en son telefonla bağlandığı bir televizyon programında şöyle seslenir: “Burada yaşananlar Kobanê'de de yaşandı. Devlet Kürt halkına baskı ve zulüm yapıyor. Botan halkına soykırım dayatılıyor. Bugün kimse gelmezse yarın çok geç olabilir. Devlet yetkililerine sesleniyorum; özyönetim meşru ve temel hakkımızdır ve hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz. Hiçbir yerde böyle vahşet ve böyle saldırılar görülmedi. Sesimizin gittiği her yere çağrı yapıyorum. Sesimizi duyun, yarın geç olabilir. Botan kazanırsa insanlık kazanır.”
‘Mücadeleyi arkadaşlarını ve partiyi seviyordu’
Kızını asla unutmayacağının altını çizerek sözlerine başlayan Behiye, Pakize’nin çok yetenekli bir kadın olduğunu, mücadelesine, arkadaşlarına ve partiye bağlı olduğunu dile getirdi. Nerede bir miting, eylem ve program varsa Pakize’nin dâhil olduğunu vurgulayan Behiye, “Pakize ne savaşçıydı ne de silahı vardı, siyasi parti çalışmalarına katılırdı. Bu parti sadece Kürtlerin değil, tüm halkların partisidir. Bu yüzden her zaman parti işinin bir parçasıydı” dedi.
‘Türkiye’de hak, adalet ve hukuk yok’
Pakize'nin zamanının çoğunu siyasi parti çalışmasında geçirdiğini belirten Behiye, “Bu yüzden halk onu çok sevdi. Kobanê savaşında orada şehit düşenler yüreğini sızlattı. O cenazeler büyük bir gönül yarasıyla geliyordu. Yasak sırasında kadınlar, çocuklar ve gençler öldürüldü. Binlerce Pakize katledildi” sözlerine yer verdi. Sokağa çıkma yasakları döneminde kadınların öncü rol üstlendiğini ifade eden Behiye, Sêvê, Fatma ve Pakize’nin de bu yüzden hedef haline geldiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “O zamanlar mahalle meclisleri vardı ve halkın sorunlarına burada çözüm bulunurdu. O zaman en önde olanlar yine kadınlardı. Kadınlar her zaman adaletten, barıştan ve eşitlikten yana olmuştur. Pakize’nin tek isteği özgürlük, barış ve eşitlikti. Kürt halkının barışı ve özgürlüğü için her zaman mücadele etti. Kızımın isteğini yerine getirmek için onun yerini aldım ve parti çalışmalarına katıldım. Adalet sağlanana kadar her yerde mücadele edeceğiz.”
‘Kızım asla unutulmayacak’
Pakize'nin hayatının kendisi için bir hatıra olduğunu ve onun hatırasıyla yaşadığını söyleyen Behiye, “Pakize’de yaşam bulan dostluk, liderlik, sahiplenme ve beni etkileyen her şey benim için bir hatıra haline geldi. Kızım asla unutulmayacak. Yaşadığım sürece davasını takip edeceğim. Biz terörist değiliz. İnsanları öldürenler, insanların evlerini yıkanlar teröristtir. İnsanların evlerini ateşe verenler teröristtir. Hakları, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunuyoruz. Kimsenin ölmesini, annelerin kalbinin kırılmasını istemiyoruz” şeklinde konuştu.
'Adalet 5 yıldır yerini bulmadı’
Pakize ve iki arkadaşının öldürülmesinin üzerinden 5 yıl geçtiğini ve dosyalarında herhangi bir ilerleme olmadığını hatırlatan Behiye, “Bu 5 yıllık süreçte adalet hala yerini bulamadı. Adalet olsaydı katledilen üç kadının failleri yargılanırdı. Adalet yerini bulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz, katillerin peşine düşeceğiz. Adaletin tecelli etmesi tek temennimiz. ‘Kürtlerle kardeşiz’ diyorlar. Bu kadar mı kardeşlik. Kürtlerin ve tüm halkların hakları tanınmalılar. Artık kadınların öldürülmesini istemiyoruz. Bugün kadınları öldürenler ertesi gün serbest bırakılıyor. Hapishanelerden tutsakların cenazeleri çıkıyor. Haksızlığa uğruyoruz, ciğerimiz yandı ve başka annelerin de ciğerinin yanmasını istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Cezaevlerinden cenazelerin çıkmasını istemiyoruz’
Diyarbakır'da tutsaklar için başlatılan Adalet Nöbeti'ne de dikkat çeken Behiye, “Diyarbakır’da yaşayan anneler adalet istiyor. Ayrıca çocuklarının serbest bırakılması için adaletin yerine getirilmesini istiyorlar. Çocukları cezaevlerinde öldürülüyor. O annelerin dilekleri gerçekleşsin. Cezaevlerinden cenazelerin çıkmasını istemiyoruz” şeklinde konuştu.
‘Deniz Poyraz katledildiğinde aklıma Pakize geldi’
17 Haziran’da İzmir'de HDP İl Örgütü binasına saldıran Onur Gencer tarafından katledilen Deniz Poyraz'a dikkat çeken Behiye, Deniz katledildiğinde aklına Pakize’nin katledildiği günün geldiğini belirterek, “Deniz Poyraz neden öldürüldü. Ne yapmıştı. Kadınlara karşı neden bu kadar düşmanlık var” diye tepki gösterdi.
‘Adalet yerini bulana kadar savaşacağız'
"Pakize’nin arzusu, tüm insanların özgür ve eşit bir yaşamda yaşamasıydı" diyen Behiye, “Pakize gitti, başka Pakizelerin gitmesini istemiyorum. Pakize ve arkadaşları son olsun. Artık kimsenin öldürülmesini istemiyoruz. Pakize ve arkadaşlarının katilleri adalete teslim edilene kadar onların izinde olacağız. Adaletin gerçekleşmesi için ayağa kalkmalı ve mücadeleden vazgeçmemeliyiz” diye ekledi.