
Küresel sessizliğin sonucu: Milyonlarca çocuk sömürülüyor
- 09:01 12 Haziran 2025
- Dünya
Derya Ceylan
HABER MERKEZİ - Dünya genelinde 160 milyondan fazla çocuk, yoksulluk ve eşitsizlik nedeniyle ağır koşullarda çalıştırılıyor; çocuk sömürüsü, yalnızca az gelişmiş ülkelerde değil, küresel üretim zincirlerinin görünmeyen parçası olarak her coğrafyada sürüyor.
Her yıl 12 Haziran’da anılan Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü, dünya genelinde milyonlarca çocuğun eğitim, sağlık ve güvenlik gibi temel haklardan mahrum bırakılarak çalıştırıldığını ortaya koyuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF verilerine göre, hâlihazırda 160 milyon çocuk çeşitli sektörlerde sömürüye maruz kalıyor.
Çocuklar tarım, sanayi, ev içi hizmetler ve tekstil atölyeleri gibi alanlarda ağır iş koşulları altında çalıştırılıyor. Bu durum, küresel düzeyde yoksulluk, eşitsizlik ve adaletsizlikle doğrudan bağlantılı şekilde sürüyor. UNICEF’in 2024 yılı raporuna göre, dünya genelinde en yoksul ülkelerde yaşayan 5-17 yaş arası çocukların yüzde 20’sinden fazlası gelişimlerine zararlı işlerde çalıştırılıyor.
2021 yılında ILO ve UNICEF’in yayımladığı “Çocuk İşçiliği: Küresel Tahminler” raporu, çocuk sömürüsünün son 20 yılın en yüksek seviyelerine ulaştığını gösteriyor. Pandemi, iklim krizi, silahlı çatışmalar ve zorunlu göç gibi etkenler, çocukları eğitimden koparıyor ve kayıt dışı işgücü piyasasına sürüklüyor.
Küresel görünmezlik
Çocuk sömürüsü yalnızca az gelişmiş ülkelerde değil; gelişmiş ekonomilerde de göçmen çocuklar üzerinden yaygın şekilde sürüyor. Tarım ve ev içi alanlarda kayıtsız olarak çalıştırılan çocuklar, çoğu zaman denetim mekanizmalarının dışında kalıyor. Yaşları giderek düşen çocuklar, fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan zarar görüyor. Sosyal koruma, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişemeyen bu çocuklar, yapısal sorunların merkezinde yer alıyor. UNICEF’in bölgesel verilerine göre, Sahra Altı Afrika’da her dört çocuktan biri (yüzde 24) çalıştırılırken, Doğu ve Güneydoğu Asya’da bu oran yüzde 6.2; Latin Amerika ve Karayipler’de yüzde 5.3 düzeyindedir.
Çeşitli sektörlerde ucuz ve güvencesiz işgücüne olan ihtiyaç, çocuk sömürüsünü kalıcı hale getiriyor. Kimyasal maddelere maruz kalan, uzun saatler çalışan ve düşük ücretlerle iş gören çocuklar, küresel tedarik zincirlerinin görünmeyen halkaları arasında yer alıyor.
Çok uluslu şirketler, düşük maliyetli üretimi sürdürebilmek için üretim süreçlerini taşeronlara devrediyor. Bu süreçte, Hindistan’daki halı atölyeleri, Bangladeş’teki tekstil fabrikaları, Gana’daki kakao tarlaları ve Demokratik Kongo’daki kobalt madenleri gibi yerlerde çocuk sömürüsü yaygın şekilde görülüyor. Bangladeş’te 1 milyondan fazla çocuk, özellikle tekstil ve geri dönüşüm sektörlerinde tehlikeli işlerde çalıştırılıyor. Hindistan’da ise yaklaşık 5,8 milyon çocuk, çoğunlukla kayıt dışı ve sağlıksız koşullarda istihdam ediliyor.
Sorunlar ve sürdürülebilirlik
UNICEF’in 2024 verilerine göre, dünya genelinde en yoksul ülkelerde yaşayan 5-17 yaş arası çocukların beşte birinden fazlası, fiziksel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkileyen işlerde çalıştırılıyor. Bu oran, çocuk yaşta çalıştırılmanın yalnızca az gelişmiş bölgelerle sınırlı kalmadığını, yapısal eşitsizliklerin her coğrafyada sürdüğünü ortaya koyuyor.
Çocuk sömürüsü yalnızca bireysel yoksullukla açıklanamıyor. Eğitim hizmetlerinin yetersizliği, sosyal güvenlik açıkları, silahlı çatışmalar ve cinsiyet temelli ayrımcılık gibi birçok faktör bu yapıyı besliyor. Uzmanlara göre çocuk sömürüsü, kapitalist üretim sistemlerinin bir parçası olarak işliyor ve yalnızca hak ihlali değil, aynı zamanda ekonomik işleyişin sürekliliğini sağlayan bir unsur haline geliyor.
Afrika, Asya ve Güney Amerika
Sahra Altı Afrika, dünyadaki çalıştırılan çocukların yaklaşık yüzde 40’ına ev sahipliği yapıyor. Kırsal alanların yanı sıra kent merkezlerinde de çocuk sömürüsü yaygın şekilde görülüyor. Özellikle kakao, pamuk, kahve ve tütün gibi ürünlerin üretildiği tarım alanlarında çocuklar 6 ila 14 saat arasında çalıştırılıyor. Fildişi Sahili ve Gana’daki kakao tarlaları bu durumun çarpıcı örnekleri arasında yer alıyor. Gana’da yapılan bir UNICEF araştırmasına göre, 6-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 44’ü çalıştırılıyor. Bunların yüzde 86’sı tarım, yüzde 22’si hayvancılık, yüzde 13’ü ise ücretli işlerde istihdam ediliyor. Ayrıca çocukların yüzde 41’i tehlikeli aletlerle, yüzde 32’si ağır yük taşıyarak, yüzde 25’i ise aşırı sıcaklık gibi zararlı çevre koşullarında çalıştırılıyor.
Orta Afrika Cumhuriyeti, Mali ve Nijerya gibi ülkelerde çocuklar silahlı gruplar tarafından farklı görevlerde çalıştırılıyor. Ev içi hizmetlerde görev alan kız çocukları düşük ücretlerle çalıştırılıyor ve cinsel saldırıya açık hale geliyor. Politik istikrarsızlık, yolsuzluk ve yetersiz kamu verileri, bu ülkelerde çocuk sömürüsüyle mücadeleyi zorlaştırıyor.
Güney Asya’da Hindistan, Pakistan, Nepal ve Bangladeş’te milyonlarca çocuk kayıt dışı işlerde çalıştırılıyor. Halı atölyeleri, cam üretim tesisleri ve havai fişek fabrikaları gibi tehlikeli alanlarda çocuk sömürüsü yaygın şekilde sürüyor. 2013’te Bangladeş’te yaşanan Rana Plaza faciası, bu koşulların küresel üretim zincirleriyle olan bağını gözler önüne seriyor.
Güney Amerika’da ise çocuklar özellikle tarım, madencilik alanlarının yanı sıra sokakta çalıştırılıyor. Brezilya, Paraguay ve Bolivya’da çocuklar şeker kamışı ve soya tarlalarında; Peru ve Kolombiya’da ilkel koşullardaki madenlerde istihdam ediliyor. Kentlerde yaşayan çocuklar ise cam silme, ayakkabı boyacılığı ve seyyar satış gibi işlerde yer alıyor. Brezilya, Bolivya ve Peru gibi ülkelerde, şeker kamışı ve altın madenciliği gibi sektörlerde çalışan çocukların yüzde 60’ından fazlası tehlikeli işlerde çalıştırılıyor.
Göç, mültecilik ve cinsiyet temelli sömürü
Çocuk sömürüsü, yalnızca fabrikalarda ya da tarlalarda değil; devlet denetiminin dışında kalan “görünmez” alanlarda da gerçekleşiyor. Özellikle göçmen çocuklar, kız çocukları ve savaş bölgelerinde yaşayan çocuklar, çoklu ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor.
Ev içi hizmetlerde çalıştırılan kız çocukları, çoğunlukla başka evlerde yatılı olarak yaşıyor ve uzun saatler boyunca temizlik, yemek yapma, çocuk bakımı gibi işlerde sömürülüyor. Bu çocuklar, ailelerinden uzakta ve kayıtsız biçimde çalıştırılıyor. ILO’ya göre ev içi hizmetlerde çalışan çocukların yüzde 80’inden fazlası kız çocuğu olarak öne çıkıyor. UNICEF 2024 raporuna göre, kız çocukları erkek çocuklara göre daha fazla ev işine maruz kalıyor ve eğitimden kopma oranları da daha yüksek.
Savaş, doğal afet veya siyasi kriz nedeniyle yerinden edilen çocuklar, mülteci kamplarında hem hayatta kalmaya hem de çalışmaya zorlanıyor. Türkiye, Lübnan, Ürdün, Bangladeş ve Sudan gibi ülkelerdeki kamplarda, Suriye, Afganistan, Myanmar ve Sudan’dan gelen çocuklar tarımda, geri dönüşümde, sokak satıcılığında ve inşaatlarda çalışırılıyor. Kayıt dışı oldukları için bu çocuklar, eğitim ve hukuki koruma haklarından yararlanamıyor.
Kentlerde yaşayan yoksul çocuklar, geçimlerini sokakta sağlıyor. Cam silme, plastik, kâğıt toplama, seyyar satış, ayakkabı boyacılığı gibi işlerde çalıştırılıyor. Bu işler, onları şiddet, güvencesizlik ve sömürü riskine açık hale getiriyor. Sokakta olmak, görünür olmak anlamına gelmiyor; aksine, bu çocuklar sosyal hizmetlerin ve hukuki mekanizmaların dışında kalıyor.
Sokakta çalıştırılan kız çocukları için daha fazla risk söz konusu. Cinsel saldırı ve polis müdahalesi, gündelik yaşamlarının parçası haline geliyor. Bu çocuklar hem fiziksel hem de bakım sömürüsü gibi duygusal yük ve toplumsal baskılarla karşı karşıya kalıyor.
Aynı zamanda eğitimden kopan çocuklar, erken yaşta gebelik, sağlık sorunları ve cinsel şiddet gibi risklere açık hale geliyor. Toplumsal cinsiyet rolleri, kız çocuklarının hem sömürüyor, hem de sistematik olarak değersizleştiriyor. Bu nedenle uzmanlar, çocuk sömürüsüyle mücadelede cinsiyet temelli politikalara işaret ediyor.
Uluslararası mekanizmalar ve mücadele stratejileri
Çocuk sömürüsüne karşı yürütülen mücadeleler, ulusal hükümetlerin yanı sıra uluslararası kuruluşların da gündeminde yer alıyor. ILO tarafından geliştirilen 138 ve 182 No’lu sözleşmeler, asgari çalışma yaşı ve çocukların en kötü koşullarda çalıştırılmasının yasaklanmasına yönelik hükümler içeriyor. 182 No’lu sözleşme, dünya genelinde en hızlı onaylanan ILO sözleşmeleri arasında yer alıyor.
Ancak bu sözleşmelerin imzalanması, uygulamada etkili sonuçlar doğurmuyor. Özellikle Afrika, Güney Asya ve bazı Güney Amerika ülkelerinde denetim sistemlerinin zayıf olması, çocuk sömürüsünü engelleyen politikaların hayata geçmesini zorlaştırıyor.
UNICEF, Save the Children ve World Vision gibi kuruluşlar farkındalık kampanyaları yürütüyor. “Çocukların yeri okuldur”, “Sıfır çocuk sömürüsü” gibi sloganlarla dijital medya kampanyaları, kamu spotları ve uluslararası zirveler düzenleniyor. Ancak bu kampanyalar, çoğu zaman yapısal nedenlere odaklanmadığı için eleştiri alıyor.
Çok uluslu şirketler ise genellikle gönüllü etik kodlar yayınlayarak çocuk sömürüsüne karşı olduklarını beyan ediyor. Ancak bu belgelerin hukuki bağlayıcılığı bulunmuyor. Tedarik zincirlerinde çocukların çalıştırıldığına dair kanıtlar bulunmasına rağmen, bu şirketlerin hesap vermesi çoğu zaman mümkün olmuyor.
Kobalt, kakao ve tekstil gibi sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, taşeron üretim yapıları aracılığıyla çocukları sömüren sistemin devam etmesine neden oluyor. Şeffaf tedarik zincirlerinin kurulması ve denetimlerin sıklaştırılması, bu alanda atılması gereken adımlar arasında yer alıyor.
Bazı bölgelerde alternatif mücadele yöntemleri uygulanıyor. Gana’da kooperatifler, çocuk sömürüsünü azaltmaya dönük uygulamalar geliştiriyor. Brezilya’da geçmişte uygulanan sosyal destek modelleri, çocukların okula devam etmesine katkı sağlıyor. Kadın ve çocuk haklarını birleştiren projeler, özellikle kız çocukları için çoklu eşitsizliklerin önüne geçmeye çalıştırılıyor.
Kalıcı ve kapsayıcı mücadele gerekiyor
Çocuk yaşta çalıştırılma, yalnızca bireysel sorunlar ya da yoksullukla sınırlı bir alan olarak değerlendirilmiyor. Gelir adaletsizliği, eğitimde eşitsizlik, savaş politikaları ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık gibi birçok unsur bu yapının devamlılığını sağlıyor.
Birleşmiş Milletler, 2025 yılını çocukların çalıştırılmasının sona erdirileceği yıl olarak ilan etmişti. Ancak UNICEF’in 2024 yılına ait küresel değerlendirmesi, bu hedefe ulaşmanın çok uzak olduğunu ortaya koyuyor. 160 milyon çocuk hâlâ çalıştırılıyor. Üstelik bazı bölgelerde bu sayı artış gösteriyor.
Uzmanlara göre, yardım temelli çözümler yeterli olmuyor. Hak temelli yaklaşımlar, çocukların eğitime, sağlığa ve sosyal güvenceye erişimini merkeze alıyor. Etkili mücadele, yalnızca devletlerin değil; şirketlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve uluslararası aktörlerin ortak sorumluluğu ile mümkün hale geliyor.
Sonuç olarak uzmanlar şöyle diyor: “Çocuklar yalnızca birer istatistik değil; sağlıklı, güvenli ve eşit bir yaşam hakkına sahip bireyler olarak görülmeli. Çocuk sömürüsü sona erdirilene dek bu mücadele sürmeli.”