‘Barışa ihtiyacım var’ inisiyatifinden feministler: Toplumsal barış ihtiyaç!

  • 09:01 15 Mart 2025
  • Güncel
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - Toplumsal bir barışın her zaman kadınların gündeminde olduğunu vurgulayan “Barışa ihtiyacım var” insiyatifinden feminist kadınlar, barışın temel ihtiyaç olduğunu belirterek mücadelelerini yükselteceklerini belirtti. 
 
İstanbul’da 22-23 Şubat günleri düzenlenen “Kadınlar barışı konuşuyor” başlıklı bir çalıştay düzenlendi. Ardından ise “Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi” kuruldu. Çalıştay sonrası ise sonuç bildirgesi yayınlandı. Birçok başlığın tartışıldığı çalıştayın sonuç bildirgesinde küresel, bölgesel ve yerel ortamda barış ve savaşı ele alındı. 
 
“Barışa İhtiyacım Var Kadın İnsiyatifi”nden feminist Roza Kahya ve Zeynep Demirkol inisiyatif ve mücadele hatlarına dair değerlendirmelerde bulundu.
 
Barış mücadelesi ile kadın mücadelesinin birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirten Roza Kahya, “Kadınlar Barışı Konuşuyor” başlıklı çalıştayda 100'ü aşkın kadınla bir araya geldiklerini söyledi. Toplumsal barışın her zaman kadınların gündeminde olduğunu vurgulayan Roza Kahya, “Biz kadınların neden barışa ihtiyacı var? Bunun için kadınlarla yan yana geldik. Özellikle kayyumlarla beraber feminist hareket ve Kürt kadın hareketi bir araya geldi. Kayyımların ve savaşın sonucu nasıl ilerliyor ve özellikle Kürdistan da kadınlar bundan nasıl etkileniyor? Bu anlamıyla da Batman'a Van'a Hakkari’ye feministler olarak gittik ve birebir orada kendimiz bunu gördük. Kayyımlar sebebiyle kadın derneklerin kapatılması, kadınlara yönelik çalışmaların durdurulması ve orada kadın emeği açısından istihdamının nasıl düşürüldüğünü gördük. Kürt kadın hareketi ve feminist hareketi olarak yan yana gelme ihtiyacı duyduk. Çünkü yan yana geldiğimizde devlet tarafından söyleyen bir barış söylemi yoktu. Barış her zaman bizim temel ihtiyacımızdır. Devletin ya da iktidarların kendi dönemsel çıkarları doğrultusunda söylediği söylemlerden yola çıkarak yan yana gelmedik” dedi.
 
Kadınlar nasıl bir barış istiyor?
 
Çalıştayın ilk gününe dair değerlendirmelerde bulunan Roza Kahya, atölye de “Savaş ekonomisi, kadın emeği ve yoksullaştırma politikaları, barış mücadelesiyle kadın mücadelesinin birlikte yürümesine neden ihtiyacımız var? Ve kadınlar nasıl bir barışı istiyor? Barışı nasıl inşa edebiliriz?” başlıklarını ele aldıklarını belirtti. Roza Kahya, “Çalıştayın ikinci gününde tartışmalar yürüttük. Biz barışı tartışırken feminist kadın hareketi, Kürt özgürlük mücadelesinde ya da Kürt sorunun demokratik çözümünü bugünün koşuluyla tartışmıyoruz. Kürt sorunu daha 90’lı yıllardan beri feminist hareketinin gündeminde olan bir şeydi. Kürt sorununa dair sürekli Kürt kadın hareketi ile yan yana gelen ve kampanyalarla destekleyen bir deneyim süreci var. Bir masa kurulduğunda o masada kadınların da sözü olmalı. Biz feminist hareket olarak Kürt kadın hareketi ile birlikte bütün bu deneyimli süreçlerden geçmiş bulunuyoruz. Dünya da bir sağ yükseliş var. Ve bu sağ yükselişin temelde ihtiyaç duyduğu şey kapitalizmin girdiği bir krizi atlatmak. Hepimiz bunu yaşıyoruz ve görüyoruz. Bu krizi atlatmak için de sağ politikalara dayanıyor. Örneğin Almanya, Amerika, İtalya bunlardan birileri. Bu sağ politikaların sonucunda ise en şovenizm ve militarizm artıyor. Buradan doğru da emperyalist güçlerin işbirliği ile halklara bir savaş başlatılıyor veya savaşın destekçisi olunuyor. Ukrayna, Filistin, Rojava’da bu örneklerden biri” değerlendirmesi yaptı. 
 
‘Kürdistan da sömürgeci bir politika izleniyor’
 
Roza Kahya, “Ezilen, ötekileştirilenler ve savaştan en çok etkilenenler biz kadınlar oluyoruz. Militarizmin ve şovenizmin Türkiye hattına baktığımızda ise Kürt düşmanlığı söz konusu. AKP-MHP iktidarının da en iyi yaptığı şey şovenizmin damarlarını kabartmak oluyor. Bu şovenizm ve militarizmi toplumsallaştırmaya çalışıyor. Ancak buna karşı bizim de konferansta en çok tartıştığımız ve konuştuğumuz şey barışın toplumsallaşmasıydı” diye ifade etti. Türkiye de en çok “üniformalı” şiddetiyle karşı karşıya kaldıklarını dile getiren Roza Kahya, “Özellikle Kürdistan’da Kürt kadınlara yönelik üniformalı şiddeti görüyoruz. Musa Orhan bunun en büyük örneği. Gülistan Doku nerede diye yıllardır arayan bir pozisyondayız. Kadınlar ya katlediliyor ya kaybediliyor ya da şüpheli bir şekilde ölüyor. Türkiye'de kadınlara yönelik üniformalı şiddetin, Kürdistan’da ise sömürgeci politilaralra yürütüldüğünü görmekteyiz. Bunu anlatabilmek gerekiyor. Burada yaşayan bir Türkiyeli kadın ile Kürdistan'da yaşayan bir kadının yaşadığı bütün sorunlar aynı. Sorunun kendisi bir sistem sorunudur” ifadelerini kullandı. 
 
‘Pratik zeminleri yaratmayı hedefliyoruz’
 
Kadına yönelik taciz, tecavüz, şiddet uygulamalarının savaş politikasıyla bağlantılı olduğunu paylaşan Roza Kahya, şunları belirtti: “Bütün şiddetlerin savaş politikasıyla sistemleri güçlendirme amacıyla oluştuğunu biliyoruz. Ama biz şunu da iyi biliyoruz, barış sadece demokrasi demek değildir. Bir barış adımı geldiğinde nefes alınabilir. Bugün muhalif olan herkesin tutuklandığını görüyoruz. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde yürüyüş yapıldı ve yürüyüşün sonunda arkadaşlarımız gözaltına alındı. HDK bütün halkların bir arada yaşayabileceğini anlatan bir kurum olmasına rağmen 14 yıl sonra ‘terör örgütüsünüz’  denilerek bir sürü insana operasyon çekildi. Bu devletin en çok yürüttüğü politikalardan bir tanesi. Her şeye bir ‘terör’ takısı altında meşru bir zemin yakalayarak herkesi gözaltı ve tutuklamalarla bastırmaya çalışıyor. Bu yüzden barış sağlandığında bu nefes alabileceğimiz alanların açılması demektir. Tam da bu yüzden kadınlar olarak yürüttüğümüz mücadelenin temelinde yatan erkek devlet şiddeti karşısında barışa ihtiyacımız var. Savaş bizi yoksullaştırıyor, savaş bize şiddet getiriyor, savaş bedenlerimiz üzerinde bir hak sahibi oluyor. Kadınlar kendi yaşamları üzerinde karar verme ve yaşam mücadeleleri için barışa ihtiyacımız var diyerek 23 Şubat’a insiyatif kurduk. Süreç bizim için yeni başladı. Bizim bu toplantılara başlama sürecimiz iktidarın bir barış söylemiyle başlamamıştı. Biz bu barış söylemlerinin çok geçici olduğunu da biliyoruz. O masaların ne kadar hızlı kurulup hızlı dağıldığını da biliyoruz. Bu yüzden de bizim temel ihtiyacımız olan şeyin kendisi sürekliliği olan toplumsallaşan bir barış ihtiyacını kadınlara anlatabilmek. Savaşın bize ne getirdiği barış ile neleri başarabileceğimizi ve pratik zeminleri yaratmayı hedefliyoruz.”
 
Kadınlar cephesinden barışı konuşmak!
 
Erkek devlet şiddetine karşı her kesimden kadınlarla bir araya gelerek inisiyatifi kurduklarını anımsatan Zeynep Demirkol ise şunlara dikkat çekti: “ Kadınların yan yana gelmesini önemli görüyoruz.  Aynı zaman da barışı konuşmanın önemine dair de değerlendirmeler yaptık. O yüzden Barışa İhtiyacım Var İnsiyatifi kuruldu. Kadınların bu süreçte özne olması gerektiği konuşuldu. Ekonomik şiddetin ve erkek şiddetin hayatlarımızı nasıl kuşattığını gördüğümüz bir yerden beraber tartışmanın önemine dikkat çektik. Savaşın kadınların hayatlarını nasıl etkilediğini biliyoruz. Buna dair de bir birikimimiz var. Onun için kadınlar cephesinden barışı konuşmamız önemli bir noktada. Başka kesimlerden kadınların ve LGBT’ların da barışı konuşmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Barış için feminist kadınlar olarak mücadele etmeye devam edeceğiz.”