
Ateşin sırrına erenler (4)
- 09:04 15 Mart 2025
- Dosya
Ateşten bir köprü
HABER MERKEZİ - Tarih bazı isimleri unutmaz. Tıpkı ‘ateşin sırrına erenlerden’ 8 Mart’tan 21 Mart’a bedeniyle ateşten bir köprü oluşturan Sema Yüce gibi…
Kürt halkının özgürlük mücadelesinde Newroz, yalnızca baharın gelişi değildir. O, bir dirilişin, bir direnişin, zincirlerin kırılışının simgesidir. Her dönemin, her çağın Newroz’u farklı bir anlam taşır. Kimi zaman bir kıvılcımla yanmaya başlayan ateş, kimi zaman bir feryat, kimi zaman da tarihe kazınan bir isim olur.
İşte Sema Yüce, bu ateşin içinde kendini yeniden var eden kadınlardan biri olarak tarihe geçti.

Ölümsüzleşenlerden oldu
Bazı isimler bir halkın tarihinde sadece bir birey olarak anılmaz; onların varlığı bir çağrıdır, bir isyanın simgesidir. Sema Yüce de tıpkı Leyla Qasim, Zekiye Alkan ve Ronahi-Berivan gibi, direnişiyle ölümsüzleşenlerdendir.
1971 yılında Agirî’nin (Ağrı) Dutax (Tutak) ilçesine bağlı Aşağı Kargalı köyünde doğdu. Çocukluğu, Kürt halkının direniş geleneği içinde şekillendi. Dedesi, ona direnişin sembollerinden biri olan Leyla Qasim’dan esinlenerek Leyla der. Bu ad, onun hayatına yön verir, hayat çizgisini belirler adeta.
Lise yıllarına kadar Agirî’de kalan Sema Yüce, üniversite için Ankara’ya gitti. Burada yeni bir dünyanın kapıları açıldı ona. Bir halkın mücadelesiyle tanıştı ve kısa sürede, bu mücadelenin bir neferi olmayı seçti. Üniversiteyi yarıda bırakarak PKK saflarına katıldı. İlk durağı Mêrdîn (Mardin) oldu, ardından Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ne uzandı ve sonra tekrar Serhat topraklarına döndü. Ancak burada tutsak düştü.
Zindanlar, sadece esir edilen bedenlerin değil, özgürlüğe susamış fikirlerin de yeşerdiği topraklardır. Sema da tutsak düştüğü cezaevinde yalnızca bedeniyle değil, ruhuyla, düşünceleriyle mücadele etmeye devam etti. Kadın özgürlüğü üzerine yoğunlaştı, kendini bu konuda eğitti ve derinleşti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 8 Mart 1998’de Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni netleştirmesi, Sema Yüce üzerinde büyük bir etki yarattı. Cezaevinde özgürlüğün ne demek olduğunu daha derinden kavradı. Dışarıda Kürt halkına yönelik baskılar artarken, içeride de bu baskılar farklı biçimlerde sürüyordu. Özgürlüğü sadece bir kavram olarak değil, yaşamsal bir hakikat olarak gördü. Bu hakikati kendi varlığında somutlaştırmak istedi.
8 Mart’tan 21 Mart’a
Sema Yüce, Newroz’un ruhunu en derin haliyle kavrayanlardan biriydi. Kadın özgürlüğü ile halkının özgürlüğünü birleştirmek için bedenini ateşle sınamaya karar verdi. 21 Mart 1998’de, cezaevinde kendini ateşe verdi. Bu, sadece bir eylem değil, bir manifestoydu. Arkasında bıraktığı mektupta, “Bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a bir köprü yapmak istiyorum” diyerek, kadın mücadelesi ile Kürt halkının özgürlük mücadelesini birleştirdi.
Ve ekledi Sema Yüce mektubuna: “Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa, özgürleşmek isteyen bir kadın için de iki yaşam seçeneği, iki moral merkezi olamaz.”
Küllerden doğanlar
Sema Yüce’nin eylemi, sadece bir bireyin fedakarlığı değildi. O, kendisinden önce gelenlerin mirasını devraldı ve ardında gelenlere bir yol açtı. O, Mirza Mehmet’in, Berivan’ın, Ronahi’nin, Zekiye Alkan’ın ve Mazlum Doğan’ın izinden yürüdü. Ve ondan sonra da bu yolu takip edenler oldu. Sema Yüce’nin ardından, aynı cezaevinde Fikri Baygeldi de bedenini ateşe verdi. Mektubunda, “Sema’nın eylemini tamamlamak istiyorum” diyerek, bu zincire bir halka daha ekledi.
Özgürlüğe adanmış yaşam
Kadınlar, özgürlük mücadelesinin sadece bir parçası değil, onun öncüsü oldular. Çünkü biliyorlardı ki, kadının özgür olmadığı bir toplum asla özgür olamazdı. Sema Yüce’nin son sözleri, özgürlüğe adanmış bir yaşamın manifestosuydu: “Kadınlar, küllenen Kürt ateşinin kıvılcımlarıdır. Küllerinden yeniden doğmayı başaran, bunun kıvılcımı olan her kadın, özgür Kürdistan’ın dokuyucusu olacaktır.” Ve gerçekten de öyle oldu.
Ateş sönmeyecek
Sema Yüce, 21 Mart’ta bir alev olup yükseldi. Hastaneye kaldırıldı, aylarca tedavi gördü ve yaşamını yitirdi. 17 Haziran 1998’de hayata gözlerini yuman Sema Yüce, sadece bir bedenden ibaret değildi. Onun mücadelesi, onun inancı, onun idealleri, hala yanmaya devam eden bir ateş oldu. Bugün, Newroz meydanlarında yakılan her ateşte, özgürlüğe adanmış kadınların izleri vardır. Sema Yüce yaktığı ateş, bir halkın direnişini, kadınların özgürlük tutkusunu ve Newroz’un hiç sönmeyecek ışığını taşımaya devam ediyor. Çünkü Newroz, özgürlük için yananların bayramıdır. Ve o ateş, hiçbir zaman sönmeyecek.