Kırşehir'den doğa talanına karşı dayanışma çağrısı

  • 09:04 29 Ocak 2025
  • Ekoloji
   
 
Arjin Yüksekbağ
 
KIRŞEHİR - DEFAŞ A.Ş. tarafından yapılması planlanan dev altın madeni, Kızılırmak ve Seyfe Gölü'nün su kaynaklarını tehdit etmeye devam ediyor. Rant uğruna Türkiye’nin heba edildiğini ve Kırşehir'in yok olacağına dikkat çeken kadınlar, bu talan ve felakete izin vermeyeceklerini belirterek dayanışma ve duyarlılık çağrısında bulundu.
 
Kırşehir'in Kervansaray Dağları’nda yapılması planlanan altın madeni, Türkiye’nin en büyük altın madeni projesi olma potansiyelini taşıyor. İliç Altın Madeni projesinden üç kat daha büyük olacağı tahmin edilen projenin hayata geçmesi halinde, Kızılırmak ve Seyfe Gölü’nün su kaynaklarını ciddi şekilde etkileyeceği biliniyor. Koç grubuna bağlı Demir Eksport AŞ. ve AKP’li Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun sahibi olduğu Fernas Madencilik ortaklığında kurulan DEFAŞ maden şirketinin Kırşehir’deki projesi için Bakanlık 1 yıl süre tanıdı fakat eksikliklerin giderilmesi halinde proje yeniden hayata geçirilecek.
 
Kırşehir başta olmak üzere İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan birçok kentin de büyük oranda etkileneceği bilinen projeye ilişkin konuşan HDP eski Kırşehir İl Eş Başkanı Demet Resuloğlu ve yazar Suna Dündar, bu projenin aslında sadece Kırşehir'in değil, tüm Türkiye halklarının sorunu olduğuna dikkat çekerek, projenin tamamen durdurulması için ortak bir mücadelenin şart olduğunu kaydetti.  
 
‘Bu proje yeniden göçlere sebep olacak’
 
250 bin nüfuslu, Anadolu'nun birçok medeniyetine ev sahipliği yapmış olan Kırşehir ilinin yapısına değinen Demet Resuloğlu, yapılması planlanan altın madeni projesine dikkat çekti. Demet Resuloğlu, “Kırşehir, sosyal kültürel- ekonomik yapısı gereği, hayvancılık ve tarımla uğraşan, geçimini bunlar üzerinden sağlayan bir halklar topluluğunu içinde barındırır. Boztepe ilçesi hayvancılığın en yoğun olduğu bir bölgedir. Tarımla mandıra iç içedir. Ve bütün geçim kaynakları odur. Dolayısıyla Türkiye ekonomisini de etkiliyor altın madeni. Kırşehir, tarihte de talanların olduğu bir yer olarak geçer. Ve göçlerin de çok yoğun olduğu bir yer. Halk yeni yeni sosyo ekonomik olarak kendilerini toplarken, yapılması planlanan bu altın madeni projesiyle yeniden burada göçlerin de olacağı aşikar” dedi.
 
‘Bütün halklar olarak karşı çıkıyoruz’
 
Altın madeni projesinin gerek sağlık gerekse de ekolojik ve ekonomik olarak Türkiye'ye ciddi zararlar vereceğini söyleyen Demet Resuloğlu, “Şimdi bizler bu altın madenine bütün halklar olarak karşı çıkıyoruz. Yani diğer saydığım illerle beraber Kırşehir halkı olarak da karşı çıkıyoruz. Kırşehir'de zaten bir kuraklık yaşanmakta ve dolayısıyla sondajlarla beraber Kırşehir tamamen susuz kalacak. Yani olan suyu da gidecek. Çünkü oradaki Boztepe civarında zaten bir susuzluk var. Ve oradaki halklar köylüler, işçiler, çiftçiler orada imece usulüyle suyu karşılıyorlar. Siz burada suyu tamamen, Kızılırmak havzası ile beraber çektiğinizde ne olacak? Diyalektik olarak hem Kırşehir halklarına hem de Türkiye haklarına zarar verecek” diye belirtti.
 
‘Bu defa altınla mı istila edeceksiniz?’
 
Demet Resuloğlu, her ne kadar 3’üncü derece deprem bölgesi olarak gösterilse de 1930’lu yıllarda olan depremde Kırşehir'in Akpınar ilçesinin yerle bir olduğunu hatırlattı. Şu an yapılması planlanan altın madeni sahasının bu bölgede yer aldığını belirten Demet Resuloğlu, “Akpınar dağ yamaçlarındayken biraz daha aşağılara kaymış ve o dağ yamaçlarında şu anda altın için yani maden araması yapılmak isteniyor. Kırşehir halkı buna tamamen karşı. Yani bu siyasiler üstü bir mesele. Altından önce, Türkiye Başkentinin etkileneceği bir proje diyoruz. Bugün Ankara, Kızılırmak'tan %20 oranında su ihtiyacını karşılıyor. Bu da zarar görecek” diyerek, bu projenin bütün doğaya, doğada yaşayan canlılara zarar vereceğini ve büyük bir ekolojik tahribata sebep olacağını söyledi. Demet Resuloğlu, “Dünya ve doğa talan ediliyor. Rantlar uğruna Türkiye heba ediliyor. Özelinde de Kırşehir yok oluyor. Zaten yıllar önce sık sık göçlere maruz kalan bir yer Kırşehir, bu defa da altınla mı istila edilecek? Bu halkı yok edeceksiniz” ifadelerini kullandı.
 
'Bu talana dur demek için alanlarda olmalıyız!'
 
Boztepe’de özelde Kürtlerin yoğun olarak kaldığının altını çizen Demet Resuloğlu şöyle devam etti: “Zamanında köylüler zorunlu iskanla gelmişler. Bu Kürtler hayvancılık ve tarımda Türkiyede ismini duyurmuş bir halktır. Yani bu insanları tekrar mı bir göçe zorlayacaksınız? Tekrar mı asimile edeceksiniz? Kırşehir halkı olarak her şeyden önce birlikte bir güç oluşturmamız gerekiyor. Birlikte bir hareket ve bunun öncülüğünü de ekolojik yaşam çerçevesinde kadınlarla yapılması gerekiyor. Bütün kadınlar olarak bu talanı kabul etmeyip alanlarda olmamız gerekiyor. Kadın üreticidir, kadın topraktır, tohumdur, toplayıcıdır. Kadının özü budur.”
 
‘Türkiye halkları etkilenecek birlik olmalıyız’
 
Henüz tehlikenin devam ettiğini kaydeden Demet Resuloğlu, “ÇED raporu evet bir yıl ertelendi ama firmaların bir yıl bekleyecek diye bir şeyi yok. ÇED raporu tekrardan çıkartılabilir. Yani iptal edilmiş diye bir şey yok. Bizim her şekilde mücadele etmemiz gerekiyor. Biz bütün Kırşehirliler olarak hep birlikte olmak durumundayız. Ve bu altın madeni projesini kapsayan başta Ankara ile e bir güç olmak zorundayız. Yani sadece Kırşehir değil burada. Kırşehir özgünlüğü olarak çok zarar görecek bir yer. Ama bunun yanında Kızılırmak Havzası’nda yer alan diğer illerde var. ve bununla beraber bütün Türkiye'yi etkileyecek bir durum söz konusu. Bundan dolayı başta Kırşehir halkına olmak üzere, Kızılırmak Havzasında bulunan tüm halklarımıza bir çağrım olacak. Lütfen birleşelim. Bu siyaset üstü bir şey. Siyasetimizi bir tarafa bırakalım. Bu ekolojik talan hepimizi kapsayacak bir şey. Onun için beraber güç olmak durumundayız. Beraber ve kadın öncülüğünde güç olursak bu daha çok bir ses getirir” çağrısında bulundu.
 
İklim deformasyonu nedeniyle kuraklık kapıda
 
Genel itibariyle dünya genelinde yaşanan iklim deformasyonuna değinen Suna Dündar, “Dünya da tatlı su rezervinin sadece 30 yıl yeteceğini bilim söylüyor. Bir yandan da iklim deformasyonu nedeniyle bir kuraklık sürecine girildiği biliniyor. Ayrıca iklim deformasyonu nedeniyle 1,5 santigrat olan dünya ısısının 2 santigrat üstüne çıktığında korkunç bir ısınma ve dünyanın bir yarım küresinde sel baskınları olurken, diğer yarısında cayır cayır yanan orman yangınları ve gezegenimizin tahribatı söz konusu olacak. Mavi yeşil gezegenimizin cehennemi bir gezegene dönüşeceğini dünyanın en önemli çevreci, bilim insanları söylüyor” dedi.
 
Kırşehir jeotermal ve deprem bölgesi, tehlike büyük
 
Kırşehir’in bir termal bölgesi olduğunun hatırlatmasında bulunan Suna Dündar, “Altın çıkarmanın ya siyanürle olduğunu ya da tonlarca su harcandığını biliyoruz. Ve bir kentin toprağıyla oynandığında her ne çıkarılırsa, o kente maddi anlamda bir katkısının da olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bir Kırşehirli olarak şehrimde altın madeni aranmasını reddediyorum, bunu kabul etmediğimi belirtmek istiyorum. Şehrimiz bir termal bölgesi. Eski ismi biliniyor, Makisos, Akua Saravena gibi. Bu topraklar antik dönemlerde sular şehri olarak biliniyor. Bu kent aynı zamanda bir jeotermal ve deprem bölgesidir. Dolayısıyla bu da çok büyük bir tehlike arz edebilir. Ekolojik tehlikesi bir yana, şehrin sularının kirlenmesi ve tonlarca su harcanması bir yana gerçek anlamda jeotermal bir bölge olduğundan kaynaklı büyük bir tehlike arz etmektedir. Altın aramalarındaki tehlikeyi bütün dünya biliyor artık. Bu nedenle buna karşı çıkıyorum” diye belirtti.
 
‘Doğanın tükendiğine şahitlik ediyoruz’
 
“Sadece kurumuş bir gölden söz etmiyoruz aslında; ev sahipliği yaptığı kuşların göç güzergahının değiştiğini, kuşların kalmadığını da artık orada görebiliyoruz” diyen Suna Dündar, “Şunu biliyoruz, insan evladı doğadan uzaklaştıkça hem ruhsal hem de biyolojik olarak etkileniyor. Gerçekten doğanın tükeniyor olması çok acıklı bir durum. Buraların doğal kalmasını istiyoruz. Biz sadece düşünüyoruz ki sadece Kırşehir'de bir yıkım olacak diye ama büyük bir alanı kapsıyor aslında. Ve bu denli büyük bir kesimi ilgilendiriyorsa bu konuda direnç göstermenin daha kolay olacağını ve ciddi bir mücadele ağının da olması gerektiğini de düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
 
‘Karar vericilerin yanlış yaptığını haykırmalıyız’
 
Son olarak duyarlılık çağrısında bulunan Suna Dündar, şunları söyledi: “Sorumlular bir konu ile ilgili bir karar verecekse eğer, neye göre karar verecekleri önemlidir. İnsan, canlı odaklı mı yoksa kapitalizmin dümenine su dökerek binlerce canlının yok olması durumun önemine bakılarak karar verilmesi gerekiyor. Bu duyarlılıkla yaklaşılması gerektiğine inanıyorum. Dünyanın karar vericileri var ve verdikleri kararlar yanlış ise buna topyekün olarak yanlış olduğunu haykırmamız gerekiyor. Onlar hangi ve neye göre kararları almış olurlarsa olsunlar, bizim önceleyeceğimiz şey canlı hayat ve bir ülkenin geleceği olmalı. “