Kayıp yakınları 4 kentte eylemde: Failler yargılansın

  • 14:50 12 Ekim 2024
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları, gözaltında katledilen ve kaybettirilenler için 4 kentte  gerçekleştirdiği eylemde, failler yargılanana kadar mücadelenin devam edeceği mesajı verildi. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, gözaltında kaybettirilen ve katledilen kişilerin akıbetinin açığa çıkarılması ve faillerin yargılanması talebiyle bu hafta da birçok kentte eylemlerine devam etti. Kayıp yakınları, bu hafta da Amed, Êlih, Colemêrg ve İzmir'de açıklama yaptı.
 
Amed
 
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle yaptıkları eylemlerinin 818’inci haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eyleme, kentte bulunan sivil toplum örgütü temsilcileri ve kayıp yakınları katıldı. Eylemde kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı, alanda kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı. Bu haftaki eylemde Amed’in Pasur (Kulp) ilçesine bağlı Şenê kırsal mahallesinde gözaltına alınarak kaybettirilen Mehmet Salih Akdeniz’in akıbeti soruldu.
 
İHD Amed Şube Sekreteri Ömer Saman, Mehmet Salih Akdeniz'in kaybolma hikayesini okudu. Mehmet Salih Akdeniz’in hikayesi şöyle: “Amed’in Pasur ilçesinde 1993 yılının Eylül ayında, Nedera kırsal mahallesine bağlı Şenê bölgesinde Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasında Bolu 2’nci Tugay Komutanlığı tarafından operasyon düzenlenir. 9 Ekim 1993 tarihinde, Mehmet Salih Akdeniz köye dönüş hazırlıkları yaptığı esnada gözaltına alınır. Akdeniz, askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra Alaca köyüne bağlı Kepir mezrasına götürülür. Orada bulunan köy sakinlerinden 10 kişi daha askerler tarafından gözaltına alınıp aynı bölgeye getirilir. Gözaltında tutulan 11 kişiye, akrabaları yaklaşık bir hafta boyunca yemek götürür. Gözaltına alınan herkesin eli bağlıdır ve sadece ziyaretçileri geldiğinde ve yemek yedikleri sırada ya da ihtiyaçlarını giderirken bağları çözülmektedir. Akdeniz’in eşi Pembe Akdeniz’in anlatımına göre, son olarak eşine yemek götürdüğünde eşi kendisine, ‘Bir daha yemek getirme, bizi buradan götürecekler’ der. Ertesi gün görgü tanıklarına göre Akdeniz ile birlikte 11 kişi helikoptere bindirilerek götürülür. O tarihten sonra Akdeniz ve diğer köylülerden bir daha haber alınamaz. Ailelerin tüm resmi kurumlara başvurmalarına rağmen gözaltına alınanlarla ilgili herhangi bir bilgi elde edilemez.”
 
AİHM Türkiye’yi mahkûm etti
 
1994 yılının hemen başında, Mehmet Salih’in kardeşi Mehmet Emin Akdeniz, İnsan Hakları Derneği Amed Şubesi’ne abisi ile birlikte gözaltına alınan kayıp 11 kişi hakkında başvuruda bulundu. Aynı yıl içerisinde, İHD Amed şubesi adına avukat Osman Baydemir, M. Salih Akdeniz ile birlikte gözaltında kaybedilen 11 kişiyle ilgili davayı AİHM’e taşıdı. 2001 yılında AİHM, bu davada Türkiye’yi, kaybolan 11 kişinin ailesine toplam 311 bin sterlin ödemeye mahkûm etti. Türkiye de, bu suçu kabul ederek, gözaltında zorla kaybettirilen ailelere bu tazminatı ödedi.
 
Bulunan kemikler kayboldu
 
Olaydan yaklaşık 11 yıl sonra, 2004 yılının Kasım ayında, Pasur ilçesi Nederan kırsal mahallesinde bir çoban tesadüfen dere yatağında insan kemiklerine rastlar. Haberin yayılmasıyla birlikte, bazı kayıp aileleri, bulunan kemiklerin kendi kayıplarına ait olabileceğini düşünerek bölgeye gider. Kemiklerin bulunduğu alanda yanmış giysiler ve bazı özel eşyalar bulunur. Aileler, bu eşyaların kendi kayıplarına ait olduğunu hemen orada tespit eder. Mehmet Salih Akdeniz’in oğlu, babasına ait tütün tabağını hemen tanır. Bu esnada kemiklerin hiçbirinde kafatası bulunmaz. Eşyalardan ve objelerden cesetlerin öldürüldükten sonra yakıldığı anlaşılır. Daha sonra Kulp Cumhuriyet Başsavcısı tarafından bulunan kemiklerle ilgili soruşturma başlatılır. O dönemde kaybedilen yakınlardan DNA örnekleri alınarak kemikler Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gönderilir. Ancak kemikler, ATK emanetinde kaybolur.
 
Zaman aşımından düştü
 
2013 yılı Ekim ayında, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Kulp Alaca mahallesi katliamı davasının açılmasına karar verir. 19 Eylül 2018 tarihinde yapılan 18’inci duruşmada mahkeme, operasyonu yöneten Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında "yeterli ve ikna edici delil bulunmadığından" beraat kararı verir. Bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu 9 Aralık 2020 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından reddedilir. Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi, 19 Mart 2024 tarihinde dosya hakkında zamanaşımından dolayı düşme kararı verir.”
 
Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.
 
Êlih
 
İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 654’üncü haftasında Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde açıklama yaptı. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra kayıp yakınları ile çok sayıda kişi katıldı. Eylemde, 27 Eylül 1994’te Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesine bağlı Befircan köyünde askerlerce götürülüp Tabur Komutanlığı’nda infaz edilen ve cenazesi bugüne kadar bulunamayan Mikdat Özeken’in faillerinin bulunması talep edildi.
 
Taburda infaz
 
Mikdat Özeken’in kardeşi İrfan Özeken’in beyanlarına dayanarak yaşananları anlatan İHD Êlih Şube Yöneticisi Hüseyin Elçi, 27 Eylül 1994’te Yüksekova Tabur Komutanı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki askerlerin Karlı köyüne baskın yaptıklarını, baskına itirafçı Kahraman Bilgiç’in de katıldığını belirtti. Baskında, Gever’den köye kışlık odun toplamaya gelen Miktad Özeken ve Münir Sarıtaş’ın da yanlarına alındığını ifade etti.
 
Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.
 
İzmir
 
İHD İzmir Şubesi ve kayıp yakınları, iki haftada bir düzenledikleri “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini Konak ilçesindeki eski Sümerbank önünde gerçekleştirdi. Çok sayıda kişinin katıldığı eylemde, “Kayıplar vicdandır, sahip çık", "Failler belli kayıplar nerede" yazılı pankartlar açıldı.
 
İHD İzmir Şubesi Yöneticisi Gülay Gün Bilici, 6 Ekim 1992'de kaybedilen Ayhan Efeoğlu ile 5 Ocak 1994'te gözaltına alınan Ali Efeoğlu'nun kayıp hikayesini okudu. Gülay, "Aynı şehirden iki kişi iki yıl arayla polis tarafından kaçırılıp kaybedilir mi?" diye sorarak sözlerine şöyle devam etti: “Ayhan Efeoğlu, Bursa'nın İnegöl ilçesi nüfusuna kayıtlıydı. Kaybolduğunda 25 yaşındaydı. Demokratik Üniversite mücadelesi nedeniyle dokuz kez gözaltına alınmış ve siyasi polis tarafından tanınan biriydi. 6 Ekim 1992 tarihinde, okulun önünde ellerinde telsiz olan sivil polislerce gözaltına alınarak kaybedildi. Bütün başvurulara ‘gözaltında öyle biri yok' diye yanıt verilmişti ama tanıklar bunu yalanlıyordu."
 
Ayhan Çarkın itiraf etti
 
Yürütülen soruşturmanın, 2008'de 20 yıllık zaman aşımı süresi bile beklenmeden kapatıldığını söyleyen Gülay, "2011 yılında Eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın, Ayhan Efeoğlu'nun gözaltındayken işkenceyle öldürüldüğüne tanık olduğunu söyledi. ‘Onu bizzat ellerimle gömdüm’ dedi. Efeoğlu’nu işkenceyle sorgulayan ve bedenini kaybeden polislerin isimlerini açıkladı. Bu itiraflar sonucunda Efeoğlu ailesinin dosyanın yeniden açılarak etkin ve bağımsız bir soruşturma yapılması talebi bugüne kadar gerçekleşmedi" diye konuştu.
 
Colemêrg 
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 144'üncü haftasında Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, Gever’e bağlı Alekana köyünde operasyona çıkan askeri helikopterden açılan ateş sonucu yaşamını yitiren Fettah Yaşar ve Şevket Kartal’ın akıbetleri soruldu.
 
İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz, hak kavramının evrensel değerlere dayandığını belirterek, kişinin ırkı, dili, dini, siyasi görüşü ve hayata bakış açısının bireysel hak ve özgürlüklerin özü açısından bir fark yaratmadığını ifade etti. 
 
Sibel,  Fettah Yaşar ve Şevket Kartal’ın hikayesini şöyle aktardı: “Fettah Yaşar, 1994 yılında arkadaşıyla birlikte koyunlarını otlatmaya gittiği esnada Alekana köyüne düzenlenen bir operasyonla gözaltına alınarak ilçe jandarma komutanlığına götürüldü. Ailelerin ilçe jandarmanın önünde toplanması üzerine her iki yurttaşın serbest bırakıldığı ileri sürüldü. Yaşar ve Kartal’ın, askerler tarafından tehdit edildikleri mahkeme kayıtlarına da geçti. Serbest bırakılan Fettah Yaşar ve arkadaşı, sahipsiz kalan koyunlarına bakmak için aile bireyleriyle birlikte koyunların bulunduğu bölgeye gittiler. Aile, koyunları toplarken Fettah Yaşar ve arkadaşı Şevket Kartal’ın gittiği yöne doğru bir helikopterin yaklaştığını gördü ve ardından silah sesleri gelmeye başladı. Köylüler olay yerine gitmek istese de askerler tarafından engellendiler. Sonrasında kurşunlanmış bedenleri ile Yaşar ve Kartal’ın cansız bedenleri köy meydanına getirildi. Cenazeleri almak isteyen ailelere izin verilmedi. Yaşar ve Kartal’ın cansız bedenleri, onlarca insanın önünde bir panzerin arkasına bağlanarak sürüklendi ve çarşı merkezine götürüldü. Cenazeler tabura götürüldü ve bu insanlık ayıbı karşısında kimse yargılanmadı. Cenazeler ailelere teslim edilmedi ve kefensiz bir şekilde defnedildi.
 
Fettah Yaşar için adalet
 
Olay sonrası mahkeme kayıtlarına da geçen ifadelerde, bir görgü tanığı her iki cenazenin de kulakları kesik bir şekilde açılan bir çukura konulduğunu ve üzerlerinin kapatıldığını belirtti. Aile, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak bir soruşturma başlatılmasını istedi. Ancak tüm delillere ve tanıklara rağmen kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle dosya kapatıldı. 1994 yılında Alekana köyüne yapılan operasyon ile katledilen Fettah Yaşar ve arkadaşı Şevket Kartal için adalet talep ediyoruz."
 
Açıklama, oturma eylemiyle sona erdi.