Hak İnisiyatifi sonuç bildirgesi: Sürecin güvenirliliği sarsılıyor

  • 18:46 16 Şubat 2025
  • Güncel
AMED - 3'üncü Kürt Formu'nun sonuç bildirgesini açıklayan Hak İnisiyatifi Genel Başkanı Fatma Bostan Ünsal, çözüm ve müzakere tartışmaları yapılırken kayyım atanmaları ve gözaltıların sürecin güvenilirliğini sarstığını belirtti. 
 
Hak İnisiyatifi'nin Amed'de düzenlediği ve iki gün süren 3'üncü Kürt Forumu'nun sonuç bildirgesi açıklandı. Amed Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) binasında düzenlenen basın toplantısında bildirgeyi açıklayan Hak İnisiyatifi Genel Başkanı Fatma Bostan Ünsal, forumda Kürt meselesinin tarihsel süreci, süreç içerisinde yaşanan değişimler, İslami kesimden çeşitli grupların konuya yaklaşımlarının niteliği ve ne olması gerektiği ile güncel siyasal gelişmelerin ortaya çıkardığı imkanlar, riskler ve fırsatların ele alındığını aktardı. 
 
Osmanlı'dan devredilen, on milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyen ve çözüm bekleyen çok boyutlu bir sorunla karşı karşıya olunduğunu dile getiren Fatma Bostan Ünsal, "Kürt halkı yüzyıla varan bir süre boyunca yok sayılması nedeniyle ağır acılar yaşadı ve büyük bedeller ödedi. Hem diğer bölge ülkelerinde hem de Türkiye'de, bu mesele uzun yıllardır demokrasi ve insan hakları ihlallerinin gerekçesi olarak öne sürüldü. Dolayısıyla, Kürt meselesinin çözülmesi, yalnızca farklı coğrafyalarda yaşayan ve milyonlarca fertten oluşan Kürt halkının doğal haklarına kavuşması anlamına gelmeyecek, Türkiye'nin ve bölgenin demokratikleşmesi açısından da ciddi bir moment oluşturacaktır" diye konuştu. 
 
‘Toplumsal barış umutları zayıflamakta’
 
Mevcut gelişmelerin, uluslararası siyaset bağlamındaki yeni reel-politik koşulların bir dayatması niteliğinde olduğunu vurgulayan Fatma Bostan Ünsal, "Bugün yürütülen süreç, bir silahsızlanma unsurunu içerse de net bir çerçeveye sahip değildir. İsmi konmamış, yöntemi tanımlanmamış, muhatapları belirsiz bırakılmıştır. Bir yanda çözüm için müzakereler yapılırken, diğer yanda gözaltılar, tutuklamalar ve kayyum uygulamaları devam etmektedir. Bu tür uygulamalar, barışa giden yolu açmak yerine, sürecin güvenilirliğini halklar nezdinde sarsmakta, toplumsal barış umutlarını zayıflatmaktadır. Süreç, geniş toplumsal kesimlerin katılımıyla değil, çatışmanın tarafları arasındaki dar bir mutabakat arayışı çerçevesinde ilerlemektedir. Oysa geçmiş deneyimler göstermektedir ki, toplumsal desteğe dayanmayan hiçbir girişim kalıcı ve sürdürülebilir olamaz" diye konuştu. 
 
Fatma Bostan Ünsal, öneri ve çağrılarını ise şu şekilde sıraladı: 
 
"* Süreç, tüm toplumsal kesimlerin takip edebileceği ve dahil olabileceği bir şekilde yürütülmeli, kapalı kapılar ardında yürütülen bir pazarlık olmaktan çıkartılmalıdır. Sürecin aşamaları toplumun her kesimine anlatılmalı ve geniş bir toplumsal mutabakata dayandırılmalıdır. Sürecin toplumsallaşması için ülkenin doğusunda olduğu gibi batısında da güçlü bir farkındalık yaratılmalıdır.
 
* Türkiye'de sivil toplumun yıllar içinde geliştirdiği deneyim ve birikim görmezden gelinmemeli, sivil toplum kuruluşlarının bağımsız ve özgür bir şekilde sürece katkı sunmaları önündeki her türlü engel kaldırılmalıdır.
 
* Bahsi geçen toplumsal katılımın sağlanabilmesi ve yaşanan sürecin toplum tarafından özgür bir şekilde tartışılması, eleştirilmesi ve değerlendirilmesi için gerekli güvenceler temin edilmelidir. Bu süreçteki en çarpıcı fikir ve kanaat açıklamalarının dahi ilerleyen günlerde bir suç konusu olarak kabul edilmemesi için ilgili düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
 
* Yerel yönetimlere hukuk dışı müdahaleler son bulmalıdır. Kayyım uygulamaları, demokratik temsiliyet ilkesini zedelemekte, toplumda derin bir güvensizlik yaratmaktadır. Seçilmiş yöneticilere uygulanan idari yaptırımlar, hukuk çerçevesinde yeniden ele alınmalıdır. Kayyım atanan belediyeler, halk tarafından seçilmiş belediye meclislerine iade edilmelidir.
 
* Anadilde eğitim hakkının sağlanması tartışmasız bir gerekliliktir. Bu temel hak, hiçbir pazarlığın konusu yapılmadan anayasal olarak tanınmalı ve hızla hayata geçirilmelidir. Yürütülen süreç sonucunda özellikle bireysel ve/veya kolektif temel hak ve özgürlüklerle ilgili mutabık kalınan hususların yasal ve anayasal güvenceye kavuşturulması büyük önem taşımaktadır.
 
* Silah ve şiddetin siyasetin bir aracı olmaktan çıkması hayati önemdedir. Tüm taraflar, şiddet ve çatışma yöntemlerini kesin bir şekilde geride bırakarak, bölgesel barışı bozacak hamlelerden kaçınmalı ve sivil siyaset alanında ilerleme konusunda kararlı bir duruş sergilemelidir.
 
* İslami kimliği benimseyen özgür ve bağımsız toplumsal kesimlerin bu süreçte inançlarından kaynaklanan özel bir sorumluluğu vardır. Bu kesimler mevcut sürecin toplumsallaştırılmasında ve tüm olası sorunlara rağmen istikrarla sürdürülmesinde baskı unsuru olarak inisiyatif almalı ve adil şahitlik görevini yerine getirmelidir."
 
"Çözüm ve barış süreci, belirsizliklerle yürütülemez; toplumsal irade yok sayılarak ilerletilemez" diyen Fatma Bostan Ünsal, şöyle devam etti: "Kürt meselesini sonlandırmak için çatışan taraflar arasında ulaşılacak bir anlaşma gerekli olsa da, yetersizdir. Toplumsal bir barış ikliminin hayata geçirilebilmesi için, kamuoyunun önünde şeffaf biçimde yürütülen ve ilgili tüm siyasi ve sivil aktörlerin özgürce katılım sağlayabileceği bir toplumsal mutabakatın tesisi gerekmektedir. Tüm şerh ve endişelerimize rağmen bu yüzyıllık sorunun onurlu bir barışla çözülmesine yönelik güncel adımları ciddiyetle karşıladığımızı belirtiyor, kalıcı ve gerçek bir barışın toplumsal katılım, temel hak ve özgürlükler ve demokrasiyle mümkün olduğunu vurguluyoruz."