‘Çağrıya karşılık gerekli hukuki düzenlemeler yapılmalı’

  • 09:02 22 Mart 2025
  • Güncel
Derya Ren
 
RIHA - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının önemine değinen ÖHD Genel Merkez Yöneticisi Ayşe Şehriban Demirel “Türkiye’nin Sayın Öcalan'ın çağrılarını dikkate alması, bununla birlikte hem ‘Umut hakkı’ hem de diğer demokratik ve hukuki düzenlemelerin derhal yapılması gerekmektedir” dedi.
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Mart 2014 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a şartlı tahliye hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini “umut hakkı” ilkesi gereğince Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’ncü maddesine (AİHS) aykırı buldu ve Türkiye’den bu konuda düzenleme yapmasını istedi. Türkiye, aradan geçen 11 yıla rağmen "ihlal" kararına dair herhangi bir adım atmadı.
 
Kürdistan ve Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve “Umut hakkı”nın tanınması yönünde kampanyalar ve çalışmalar sürerken, 23 Ekim 2024’te Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Ömer Öcalan İmralı’da Kürt Halk Önderi ile görüşme gerçekleştirdi. Yapılan görüşmenin ardından 28 Aralık’ta DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan heyet, Kürt Halk Önderi ile ilk görüşmeyi gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından 7 maddelik bir metin kamuoyu ile paylaşılırken, heyet siyasi partilerle yapmış olduğu görüşmelerin ardından Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, Ahmet Türk, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, DEM Parti Milletvekili Cengiz Çiçek ve Avukat Faik Özgür Erol’dan oluşan heyet 27 Şubat’ta İmralı’da ikinci bir görüşme gerçekleştirdi. Yapılan görüşmenin ardından Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” kamuoyu ile paylaşıldı.
 
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Merkez Yöneticisi Ayşe Şehriban Demirel “Umut hakkı” ve Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na ilişkin  ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
Umut hakkı
 
Umut hakkına değinen Ayşe Şehriban Demirel, “Evrensel olarak ölüm cezasının yaşam hakkının ihlalini oluşturduğu düşüncesiyle birlikte gelişen ve Avrupa'daki süreçlerle birlikte gündemimize gelmiş bir kavram. Bununla birlikte “Umut hakkı” nedir? diye baktığımızda aslında bizim açımızdan Türkiye’de de Sayın Öcalan ile ilgili verilen Öcalan 2 kararıyla birlikte Gurban-Boltan kararları da var.Umut hakkı, bir kişinin bir gün tahliye olma umudunun koşullarının oluşturulması gerekliliğidir. AİHM’e de Avrupa ülkelerinin buna dair düzenlemeler yapması gerektiğini söyler. Sayın Öcalan, uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilmiş ve sonrasında gerçekleşen yargılama sonucunda ölüm cezası verilmişti. Daha sonra Türkiye’de ölüm cezasının kaldırılmasıyla birlikte Sayın Öcalan’a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ölünceye kadar hapiste kalmak anlamına gelmektedir” dedi.
 
Umut hakkının gündeme gelmesi
 
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişilerin AİHM’ye yapmış olduğu başvurulara değinen Ayşe Şehriban Demirel, “AİHM, yapılan başvurulara verdiği cevaplarda, kişilerin ölünceye kadar hapiste kalma halini, bir kişinin bir gün hapishaneden çıkma umudunun ihlali ile birlikte işkence ve kötü muamele kapsamında değerlendirip, insanlık onuruna aykırı olduğuna karar vermişti. Bu anlamda tüm ülkelerin düzenleme yapması gerektiğini vurgulamıştı. Bu şekilde aslında umut hakkı Türkiye ve Avrupa da gündeme geldi diyebiliriz” ifadelerini kullandı.
 
‘İtiraf niteliğindedir’
 
Ayşe Şehriban Demirel, “Umut hakkı” konusunun ÖHD başta olmak üzere birçok sivil toplum örgütünün gündeminde olduğunu söyleyerek, devamında şunları belirtti: “Sayın Öcalan’a yıllardır uygulanan tecride ilişkin hem Avrupa Bakanlar Komitesi nezdinde hem de diğer uluslararası mekanizmalar nezdinde başvurularımız ve çalışmalarımız oldu. Gündemleştirmek amacıyla çalışmalar yapıldı. Hem Sayın Öcalan’ın avukatları hem de STK’lar olarak yapılan hukuki mücadeleler sonucunda AİHM, hem Sayın Öcalan hakkında hem de Türkiye’de yapılan diğer başvurulara ilişkin ‘umut hakkı’nın ihlal edildiğine karar vermişti. Demokratik kamuoyu olarak gündeme getirdiğimiz ve hukuken uygulanması koşulları olan ‘umut hakkı’nın Devlet Bahçeli tarafından dile getirilmesi devlet tarafından yapılmış bir itiraf niteliğindedir.”  
 
'Türkiye kararı hala uygulamadı'
 
Umut hakkı”nın uygulanma koşullarının mevcut olduğunun altını çizen Ayşe Şehriban Demirel, “Bunun uygulanması mümkün çünkü AİHM’in buna dair kararları var. AİHM ve Bakanlık Komitesi’nde bizim ve diğer kurumlar tarafından yapılan 9-2 başvurusuna dair toplantılar alınmıştı. Ve Eylül 2024’deki toplantıdan sonra Türkiye'nin hala kararı uygulanmadığını ifade etmişlerdi. Buna dair 2025 Eylül'ün de benzer durumu tartışmak için toplantı alınacağı kararlaştırılmıştı” diye konuştu.
 
‘Tecrit hala devam ediyor’
 
“STK’ların ve kamuoyunun umut hakkına dair yaklaşımı ve buna dair düzenleme yapılması noktasındaki talepleri, Türkiye tarafından somut bir şekilde tartışılmıyor” diyen Ayşe Şehriban Demirel, “Devlet tarafından somut bir şekilde tartışılması gerekiyor. Çünkü ‘Umut hakkı’na dair yasal düzenlemeler mümkün. Bunun yapılmaması noktasında herhangi bir kanuni engel yok. Sayın Öcalan’ın 27 Şubat'ta yapmış olduğu ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"yla birlikte Sayın Öcalan'ın koşullarının iyileştirilmesi, demokratik toplum ve barış çalışmalarının insani koşullarda sürdürülebilmesi için 'Umut hakkı''yla birlikte hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Buna ilişkin Türkiye'de hala somut bir adım atılmış değil ve bizler açısından tecrit hala devam ediyor. Çünkü Sayın Öcalan'la sadece heyetler görüşme yapıyor ama en önemli hakkı olan aile ve avukat görüş hakkı halen uygulanmamaktadır. Bu da aslında tecridin hala devam ettiğini göstermektedir” diye ekledi.
 
‘Düzenlemeler yapılmalı’
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın  demokratik kamuoyu açısından umut verici bir çağrı olduğunu ifade eden Ayşe Şehriban Demirel,  “Sayın Öcalan bu çağrının gerekliliklerini ve üzerine düşeni yapmak istediğini, bunun sorumluluğunu alacağını da belirtmişti. Ancak devletinde somut anlamda hem kanuni düzenlemeler yapması hem de hukuki ve demokratik düzenin sağlanması açısından somut adımlar atması gerekmektedir. Ancak henüz somut bir adım görmüş değiliz. Türkiye'nin ‘Umut hakkı’na dair düzenlemeyi yapabileceğinin ortada olmasına rağmen kendi çağrılarına da karşılık vermeyerek bu çerçevede bir adım atmadığını görüyoruz. Somut adım atılmasıyla birlikte Türkiye ve Kürdistan'daki demokratik kamuoyu ve toplumun barış umudu daha fazla güçlenecektir. Ancak Türkiye tarafından herhangi bir somut adım atılmaması buradaki samimiyeti ve istikrarı da gözler önüne seriyor. Türkiye'nin mevcut koşullar ve Sayın Öcalan'ın çağrılarını dikkate alması, bununla birlikte hem 'Umut hakkı' hem de diğer demokratik ve hukuki düzenlemelerin derhal yapılması gerekmektedir” diye kaydetti.