
Zeynep Altıok: Barış için somut adımlar şart
- 09:03 22 Mart 2025
- Siyaset
Melike Aydın
İZMİR - “Adaletin tecellisi barışın temelidir. Sürecin muğlaklığı, samimiyetin turnusolu olacak” diyen CHP’li Zeynep Altıok, sivil toplumun da sürece dahil edilmesi gerektiğini söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sık sık kapatılmasını gündeme getirdiği DEM Partili milletvekillerinin elini sıkmasının üzerinden 5 ayı aşkın süre geçti. Sürecin son aşamasında ise 27 Şubat’ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, DEM Partili milletvekilleri, eş genel başkanlar ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının bulunduğu bir heyet aracılığıyla "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısı yaptı. Abdullah Öcalan’ın, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve fiziki özgürlüğünün sağlanması yönündeki talepleri sürerken, Türkiye’nin Güney Kürdistan ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik baskı ve askeri operasyonlarına son verilmesi de gündemdeki başlıklar arasında yer alıyor. Toplumsal barış için halkla temas çalışmaları ise devam ediyor.
Sürece dair gelişmeler beklenirken, ana muhalefet partisi CHP’nin gündeminde ise şimdiden bir sonraki başkanlık seçimleri için adı geçen ve üç gündür gözaltında olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun durumu var.
CHP’nin müzakereler konusundaki tutumunun önceki dönemle aynı noktada olduğunu belirten 27. Dönem CHP Milletvekili Zeynep Altıok, iktidarın bu süreçte samimi olması ve somut adımlar atması gerektiğine vurgu yapıyor.
‘Samimiyet turnusolumuz olmalı’
Barışı konuşmanın bile kıymetli olduğunu dile getiren Zeynep Altıok, barış çağrısının zaten yıllardır yinelendiğini, müzakere süreçlerinin ise zaman zaman büyük acılar getiren deneyimlerle kapatıldığını veya ‘buzdolabı siyaseti’ ile unutturulduğunu söyledi. Belleksizleştirilen bir toplumsal bakışın devam ettiğini, toplumsal belleğin sistemli olarak köreltildiğini belirten Zeynep Altıok, “Önemle üzerinde durulması gereken şey bazı yetkililerin, var olan bir çağrıyı neden şimdi durmaya başladığı ya da sanki hiç barış çağrısı yokmuş, çağrıyı kendileri yapıyormuşçasına bir yaklaşım benimsemiş olmaları. Çağrı kimden gelirse gelsin çok önemlidir, ancak samimiyet turnusolumuz olmalıdır. Eğer yeniden barış görüşmeleri yapıyorsak ve üstelik ilk kez iki taraf arasındaki görüşmelerin bir tarafı olan Abdullah Öcalan’ın sözü doğrudan muhatap olarak alınıyorsa burada da önemli bir başlangıç olduğunu yadsımamak gerekir” dedi.
‘Bir arada yaşamaktan söz etmeliyiz’
“Barış bir sihirli değnekle gelmiyor” diyen Zeynep Altıok, samimiyetin varlığını süreç içinde atılacak adımların, somutlaştırılan örneklerle dile getirilebileceğini belirtti. Bir yanda topluma umut veren bir barış vaadi dururken, diğer yanda ise temel toplumsal hakların parçalandığını ve hukuk devletinin giderek ortadan kalktığını vurgulayan Zeynep Altıok, bu çelişkiye dikkat çekti. Zeynep Altıok, “Yanı başımızda iç ve dış politikamızı son derece somut şekilde etkileyen birçok adım atılırken, bu tarafta barışı muhatabıyla konuşuyoruz derken, Türkiye’de Kürtlerin oy verdiği tüm belediyelere kayyım atanırken, kayyım süreçlerinin yanı sıra barışın paydaşları olan yapılanmaların terörist yaftasıyla etiketlenerek tutuklamaların ardı arkada kesilmeden sürdürülmesine bakarsak, barışın sadece bu iki kesim için Türkler ve Kürtler arasında gerçekleşecek bir ütopya olmadığını da biliyoruz. Eğer bu ülkede barış söz konusu olacaksa bu ülkenin tüm toplum kesimlerinin eşit adil bir şekilde bir arada yaşamasından söz etmemiz gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘CHP önceki süreçle aynı yerde’
Zeynep Altıok, bir yandan hak ihlallerinin sürdüğünü vurgularken, diğer yandan sürecin kimler tarafından inşa edileceği, kimlerin paydaş kabul edileceği ya da kimlere izin verileceği gibi sorularda kilitlendiğine dikkat çekti. Zeynep Altıok, barışın; kendisini güçlü gören tarafın bir lütfu ya da sadece seçtiği kişilerle yürüteceği bir müzakere süreciyle sağlanamayacağının altını çizdi. Zeynep Altıok, şu sözleri kullandı: “CHP, geçmiş dönemdeki barış sürecinde de her zaman bunun bir parçası olmayı önemsemiş ve barışa öncülük etmede var olduğunu ifade etmiştir. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tigris buluşmaları metninde demokratik barış için tanımlanan maddeler kamuoyu ile de son derece şeffaf bir şekilde paylaşılmıştır. Bunun üzerine ne koyabiliriz? CHP, zaten olması gerekenin olabildiğince açıklıkla tanımlandığı, bir iyi niyetle yola çıkışın ilk adımının atılmış olduğu bir yerde durmaktadır. Ama geçmişte olduğu gibi barışı konuşmanın paydaşları belirlenirken ne kadar dahline kapı açılacak ya da süreç, iktidar tarafından ne kadar iki kapı arasındaki bir tahterevallinin iki ucu arasında görülmeye ve bu şekilde yönetilmeye devam edecektir? Yoksa süreç yönetilmeye değil de arzu edilen şekilde onların lehine mi şekillendirilmek istenmektedir? Bu soruları sormaya hakkımız var. Çünkü geçmişteki deneyimlerimiz, belleksiz bir topluma rağmen, kendi yakın belleğimiz bu soruları sormaya bizi sorumlulukla görevlendiriyor.”
‘Tarafların samimiyeti önemli’
Kürtlerin eşit hak taleplerinde çatışmalı bir süreci tercih ettiğini, öte yandan çatışmasızlığın herkes tarafından koşulsuz olarak olumlu görülmesi gerektiğini dile getiren Zeynep Altıok, barışın çatışmanın durduğu an olmadığını ifade etti. Bunun da ötesinde, barışın; toplumda en güçsüz olanların ve topluma en aykırı görülebilecek tercihleri yapanların haklarının korunduğu bir koşul olduğunun altını çizen Zeynep Altıok, “Herkesin istediği gibi yaşama, istediğini ifade etme ve şiddet içermediği sürece istediği gibi davranma hakkı, barış görüşmeleri başlasa bile birçok kesim için sağlanmış değil, sağlanmaya dair umut verecek adımlar da atılmış değil. Bütün sivil toplum örgütlerinin yargı ile sınandığı bir süreçteyiz. Tüm toplumsal katmanlarda dezavantajlı grupların daima ötelendiği, yok edildiği, tacize maruz bırakıldığı bir süreçteyiz. Daha Sivas Katliamı’ndan hüküm giymiş vahşi katillerden birinin AYM’ye 2023 yılındaki başvurusunu takip eden bir yıllık süreç içinde tahliye kararına dönüştü. Oysa Sivas Katliamı gibi yakın tarihimizin devam eden tek ve emsal davası olan bir insanlık suçunun zaman aşımına uğratılmasına ilişkin AYM’ye yaptığımız itirazın 12 yıldır kapağı bile açılmamış durumda. Buradaki çelişki, barışı kiminle, ne zaman ve nasıl konuşmamız gerekeceğine dair samimiyet turnusolu açısından çok önemli bir işaret koymaktadır” sözlerini kullandı.
‘Katliama sessiz kalmak barıştan uzaklaşmayı getirir’
Suriye’de katliama maruz bırakılan Alevilere değinen Zeynep Altıok, Alevi toplumunun haklarının da savunulması gerektiğini ifade etti. Zeynep Altıok, “Eğer bugün, barışın en önemli paydaşı olan iktidarın karşısında yürütülen süreç içinde, sürece zarar verildiği endişesiyle bunu tehlikeli görerek şimdilik dile getirmeyi ertelediğimiz bir tutum içinde kalırsak, o zaman barışı arzu ettiğimiz gibi kalıcı ve gerçek bir şekilde tesis etmeye yaklaşmak yerine, tersine, bir önceki sürecin ağır sonuçlarını deneyimlediğimiz gibi bizden hızla uzaklaşan bir sürece evrileceğini bilir gibiyiz. Bu nedenle bu örnekleri konuşmamız gerektiğini düşünüyorum” diye belirtti.
‘Sivil toplum örgütleri de sürece dahil edilmeli’
Daha önceki süreç sırasında da şimdi de CHP yönetiminin, çözümün mutlaka Meclis çatısı altında, kanunlaşan, koruma altına alınan, sürdürülebilir ve tanımları net bir şekilde ilerlemesi gerektiğini; bunun da şeffaf ve çoklu katılımlı bir süreç olarak yapılandırılması gerektiğini ifade ettiklerini hatırlatan Zeynep Altıok, “Süreç içimize sinecek şekilde ilerlese dahi, Meclis çatısı altında parlamenter hukukun da yeniden kendi sahici kimliğine kavuşturulduğu, kuvvetler ayrılığının korunduğu bir hukuk düzeniyle yeniden tanımlandığı ve sisteme alındığı bir geri dönüş yaşanmadı. Önceden tam olarak işlemediği için sürekli eleştirdiğimiz hukuk sisteminin önceki halini özler bir noktada olduğumuzu düşünürsek, orada da atılması gereken adımlar olduğunu görebiliriz. Barolar yok sayılırken, baroların seçilmiş yönetimleri yargılanırken sürecin nasıl olabileceğine dair soruları ciddiyetle sorgulamalı ve önemini herkesin kabul edebileceği şekilde de yüklenerek mücadelesini vermeliyiz” şeklinde konuştu. Zeynep Altıok, sadece Meclis’in değil, özellikle insan hakları mücadelesi yürüten sivil toplum örgütlerinin de sürece dahil edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
‘Süreç muğlak ve belirsiz’
Sürecin başarılı olabilmesi için somut adımların atılabiliyor olması gerektiğini ifade eden Zeynep Altıok şöyle devam etti: “Dün terörist dediğiniz insana başka bir sıfat yapıştırıp, ertesi gün yeniden ona teröristlik yolu açtığınız; muğlak ve belirsiz, birilerinin hoşuna gittiği sürece uyumlu ve barışçıl göründüğünüz; birilerinin istediği cevapları o süreç içinde vermediğiniz, belki de 'uslu durmadığınız' anda derhal size yeniden verilen, hak etmiş olduğunuz ya da hiçbir zaman hak etmediğiniz yaftaların üzerinize koyulup çıkarılmasıyla ilgili kakofonik sürecin hiçbir gerçekliği ve karşılığı olmadığını düşünüyorum.
İktidar sorumluluk almalı
Gerçekçi bir süreç için her şeyden önce iktidarın hukuki olarak somut adımları atması gerekir. Bu adımlar, hiçbir paydaşın kendi mücadelesini yürüttüğü mağduriyet hattı üzerinden değil; daha geniş çerçeveli, evrensel temelleri ve eşitliğin herkes için geçerli olduğu bir süreçten ilerlemelidir. Belki de iktidar, kendisinden önce başkasının mağduriyetleri üzerinden somut adımların atılıp atılmadığını sorgulamalı ve bu adımların atılması için bir baskı unsuru olarak sürecin içinde olmalıdır. Bunun için ilkeler, etik değerler ve mücadeleyi baştan beri zorunlu kılan gelişmelerin zeminini değiştirecek tanımlar yapılmalı ve iktidar sorumluluk almalıdır.
Net tanımlara ihtiyacımız var
Yoksa iktidar zaten bildiğimiz iktidar. Eğer bu çağrıya bir yanıt veriyorlarsa ya da bu çağrıya ön açtıklarını düşünüyorlarsa, muhakkak ki bu iktidarın değil, geçmişten beri sayısız denemenin deneyimini yüklenmeye açık olduklarını gösterecek somut adımları ve değişimi sağlayacak ön adımları yasalar önünde de gerçekleştiriyor olmalılar. Adaletin tecellisi bunların içinde en önemlisi. Müzakere ettikleri kişilerin bile hakları baskı altında. Sayısız siyasetçi, görüşleri üzerinden tutuklu. Bu hamleler devam ederken, o zaman daha net tanımlara ihtiyacımız var.”
‘Henüz hiçbir şey netleşmedi’
Zeynep Altıok, bir sürecin çağrısının yapıldığını ve hatta somut bir adım olarak bir ateşkes ilanının bulunduğunu belirtti. Ancak buna rağmen, ateşkesin kimi kapsadığı, neresi için geçerli olduğu ve hangi güçlerin buna uyup uymayacağı gibi kritik soruların dahi netleşmediğini; sürecin, bu yönüyle son derece kapalı bir şekilde yürütüldüğünü ifade etti. Görüşmeler içinde konunun doğrudan muhataplarının bile henüz belirginleşmediği bir tabloyla karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Zeynep Altıok, “İvedilikle, sürecin samimiyeti ve işleyebilirliğiyle, umudu diri tutmakla ilgili, bir sonraki adıma dair ön açıcı olacak bilginin kamuoyuna ve farklı paydaşları da içine alan şekilde netleştirildiği bir sürece ihtiyaç olduğu aşikar. Çünkü karşılıklı görüşmelerle sınırlı kaldığında, o görüşmenin sonucunun iktidar partisi yöneticileri tarafından farklı yorumlandığını, müzakere heyetinin temsilcileri tarafından farklı yorumlandığını ya da net cevabının olmadığını gördüğümüz bir süreç içindeyiz.
Yeniden bir süreç konuşuyorsak, en önce bu sürecin üzerindeki bu muğlak sis perdesinin aralanmasını sağlayacak; güveni tesis edecek, inandırıcılığı güçlendirecek ve umudu da geleceğe dair çalışma şevki ile buluşturacak bir inançla bir araya getirecek bir yol açımına ihtiyaç olduğu aşikar. Ben henüz hiçbir şeyin netleşemediğini düşünüyorum ve o anlamda somut cümleler kurmak için de izlemeden, dinlemeden çok somut bir cümle kuramayacağımız bir yerde durduğumuzu düşünüyorum” diye konuştu.