
32 yıl sonra dışarıda: Tutsaklar süreci gözlemliyor!
- 09:07 1 Nisan 2025
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR- 32 yıl tutsaklığın ardından cezaevinden çıkan Güler Bilen, tutsakların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşülmesinden sonra başlayan süreci gözlemlemeye devam ettiğini belirterek tutsakların bırakılmamasının müzakerelerin samimiyetini de ortaya koyduğunu belirtti.
Güler Bilen, 1994’te 17 yaşında reşit olmadığı halde kemik yaşının tespitini talebi reddedilerek Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) tarafından müebbet hapis ile cezalandırıldı. Tahliyesi Cezaevi İdari ve Gözlem Kurulu tarafından üç kez ertelenen Güler Bilen’in kemik yaşının tespiti için 2021’de yeniden açtığı davada ise cezası tamamladıktan sonra Adana 13’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kabul edildi. 32 yılın ardından geçtiğimiz günlerde cezaevinden çıkan Güler Bilen, JINNEWS’e konuştu.
‘Kemik yaşı tespiti cezası bittikten sonra kabul edildi’
İlk olarak tutuklanma ve ceza alma sürecini hatırlatan Güler Bilen, uzun süre mahkemelerde avukatlarının kemik yaşının tespiti için test yapılmasını istediğini, ancak dönemin DGM’leri tarafından kabul edilmediğini belirtti. Güler Bilen, çocuk mahkemesinde yargılanması gerekirken reşitlerle aynı cezayı aldığını belirtti. Yaşadığı hukuksuzluğun adaletin işleyişini yansıttığını ifade eden Güler Bilen, “12 Eylül’de Erdal Eren’e yapılmıştı. Özellikle avukatların bu talepte bulunmasına rağmen buna ret cevabı vermeleri ve aslınsa 30 yıldan sonra mahkemelerin kemik testine onay vermesi de düşündürücü. Benim sürecimde olan birçok arkadaşım bu mağduriyeti yaşadı ve hala yaşayan da var. uzun bir dönem oldu. Çok cezaevi dolaştık, cezaevi mekanlarında büyüdük. 30 yılı bu mekanlarda geçirdik” şeklinde konuştu.
‘Duruşma 3 Nisan’da’
Açtıkları davalarda hep ret kararı verildiğini, son olarak 2021’de açtıkları davanın 30 yılın ardından cezasının bittiği Ağustos ayında İstinaf Mahkemesi’nden döndüğünü belirten Güler Bilen, “Bu dava 3 yıl boyunca devam etti. 3 Nisan’da Adana 13’üncü Asliye Hukuk Mahkemesinde duruşmaya katılacağım. Mahkemeye tahliye oldum, beni tam teşekküllü bir hastaneye ya da Adli Tıp Kurumu’na kemik testi için gönderin diyeceğim. Bu güne kadar cezaevinde yapılmadı, cezam bittikten sonra kabul etmeleri hukuk siteminin nasıl siyasallaştığını gösteriyor. Bana geçmişi geri getirmeyecek bu süreç. Ama benim durumumda çok kişi var. En azından onlar açısından da emsal karar olacak” şeklinde dile getirdi.
‘Tahliyesi üç kez ertelendi’
Geçtiğimiz yıl temmuz ayında koğuşta Kürtçe şarkılar eşliğinde çekilen halay gerekçe gösterilerek halaya katılmayanlar da dahil koğuştaki bütün tutsaklara toplu dava açıldığını, dava sonucunda herkesin beraat ettiğini ifade eden Güler Bilen, “Bana açılan ikinci bir disiplin cezası oldu. 1 ay pratik 1 ay da kaldırma süreci vardı. Bu süre dolmuş olmasına rağmen cezam 7 ay uzatıldı. Bu süre zarfında 3 defa tahliyem ertelendi. Geçen yıl ağustos, kasım ve aralık ayında 3 kez kurul toplandı ve her birinde de ‘iyi halli’ olmadığıma karar verildi. Sonuncusunda artık tahliyeyi beklemedim. Nuran Duran ile birlikte çıktık kurula, onun tahliyesi ertelendi. İkinci uzatmam 6 aydı. Tahliye kararını ise son anda söylediler” şeklinde belirtti.
‘İdari ve Gözlem Kurulları ikinci kez yargılanmak demek’
Tutsakların iyi halli olma durumuna karar veren Cezaevi İdari ve Gözlem Kurulu’nun hukuki olmadığını ve cezalandırma mantığı ile işlediğini dile getiren Güler Bilen, “Bende yarattığı duygu rehin alma idi. Bu şartlarda yatmam gereken 30 yılımı doldurdum. Çıkmam gerekirken, bırakılmadım. 4 yıl önce oluşturulan kurul sistemi adil ve demokratik değil. Psikologların memurların bir araya gelip oluşturduğu kurul sizin dışarıya hazır olup olmadığınıza karar veriyor. Var olan mahkemenin size vermiş olduğu hükmün dışında bir de cezaevinde size verilen hüküm var. Bunun hukuki bir tarafı yok zaten” şeklinde konuştu.
‘Disiplin cezaları adeta tahliyenin ertelenmesi için veriliyor’
Erteleme kararlarına ilişkin konuşan Güler Bilen, “Kurula çıksan da çıkmasan da uzatma kararı veriyorlar. Bizde kurulu protesto edip kurula çıkmayan arkadaşlar da uzatma kararı aldı, çıkan arkadaşlar da uzatma kararı aldı. Normalde geçen yıl 30 yıllık arkadaşlardan 4 veya 5’inin çıkması bekleniyordu. Savcıya 7 aydır uzatma verdiniz bir aylık disiplin cezası idi 7 ay uzadı ve 3’üncü defadır cezam uzatılıyor. Savcı disiplin cezası olduğu için uzatıldı dedi. Disiplin cezasının uzatılma nedeni de bu, uzatır her haliyle. Geçen Aralık ayında iyi halli tahliyeme üç gün kalmıştı. Üç gün bekleselerdi ben tahliye olacaktım. 3 gün kala kurul toplanınca ‘iyi halli değildir’ ‘üç ay daha uzatma’ kararı verildi. Sadece bana değil tüm arkadaşlara bunu yapıyorlar” dedi.
‘Cezaevlerinde direnci kırmaya dönük bir uygulama’
Kurulun erteleme kararlarının tutsakların direncini kırmayı hedeflediğini ancak bunu başaramadığını ifade eden Güler Bilen, “Kişiyi rehin alma, teslim alma, direncini kırmaya dönük bir uygulama. Çünkü antidemokratik bir yaklaşım 12 Eylül döneminde bile uygulanmamış” ifadelerini kullandı.
‘Temel haklar tecridi arttırmak amacıyla engelleniyor’
Şakran Kadın Cezaevi’nde tahliyesi uzatılanlarla toplam 4 tutsağın yakın zamanda cezaevinden çıkması gerektiğini belirten Güler Bilen, şunları belirtti: “Önceden Ev Tipi Cezaevleri vardı ve koşullar daha farklıydı. Ama 2000’den sonra kampüs tipi cezaevleri yaratıldı. Daha tecrit içerikli. Ben 2012 yılından beri Şakran’daydım ve daha fazla tecrit vardı, tecrit duygusundan hiç kurtulmadık. Var olan birçok hakkın hiçbirinden yararlanamıyoruz. Kurslar, koğuşlar arası görüş haklarımız hiç yerine getirilmiyor. Koğuş değişimi mesela, aslında bir ihtiyaç. Belli bir zamandan sonra görmediğin bir akraban tanıdığın oluyor. Onların yanına gitmek bile engelleniyor. Aslında insani olan bir talepken siyasi bir yaklaşım olarak ele alınıyor ve reddediliyor. Tabi ki sıkıntı yaratıyor. Belli zamanlarda doğal olarak dönem dönem açlık grevleri oluyor, eylemler oluyor. Çünkü birçok imkandan yararlanamıyorsunuz.”
‘Kadın tutsaklara baskı daha fazla, sistem politikleşen kadını istemiyor’
Tecrit ve baskının kadınlara daha fazla uygulandığını dile getiren Güler Bilen, “Sistem içinde politikleşen, kimliği için mücadele eden kadın sistemin istemediği kadın. Sistem istemez bunu. Sistemin doğasına aykırı. Ama bu coğrafyada bu daha fazladır. Bu baskıyı her geçen gün yaşayarak hissediyoruz” diye belirtti.
‘Sağlık hakkına erişim engelleniyor, hasta tutsak sayısı artıyor’
Sağlık hakkına erişimin yetersiz olduğunu kaydeden Güler Bilen, “Zamanında tedaviye götürülmüyorsunuz, acil durularda bile acile götürmüyorlar. Tansiyon ölçme ile geçiştiriyorlar. Direncini burada bile kırmak istiyorlar. Bir yaşam hakkı ve tartışma konusu bile olmaması gerekirken engelleniyoruz. Bir çoğumuz zamanında tedavi olamadığı için hastalıklar ediniyor” dedi.
‘Kitaplar sayıyla, iletişim fahiş fiyata’
Herkesin sadece 10 kitap edinme hakkına sahip olduğunu ifade eden Güler Bilen, davamla şunları anlattı: “Önceden kütüphaneler vardı koğuşlarda artık yok. Dilekçelerle cezaevi idaresinden yararlanabiliyoruz. Kendi kitabınızı dilekçe ile kütüphaneden istiyorsunuz. İletişim mektup da sıkıntılı. Cezaevindeki insanlar için mektuplar çok önemli. Normal kullanan pul bile her ay iki üç kez zamlanıyor. Taahhütlü göndermek zorundasınız çünkü gittiğinden emin olamıyorsunuz ve pahalı. Bazen ekonomik nedenler yüzünden kısıtlamaya gidiyorsunuz. Burada bile bir ambargo var.”
‘Umut hakkı uygulanması gerekirken pazarlık konusu oluyor’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmelerin başlamasının ardından gündemde öne çıkan “umut hakkının” uygulanması gerektiğine ilişkin tartışmalara dikkat çeken Güler Bilen, aslında Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde (AİHS) bulunduğunun altını çizdi. Güler Bilen, “25 yıldan sonra cezaevindeki kişinin sağlık durumunu, yaşını göz önünde bulundurarak umut hakkından yararlandırılması bir haktır. Ama elbette şu an ağırlaştırılmış müebbetten yatan bir çokları için bir heyecan umut oluşturmuştur. Daha yeni olduğu için ne kadar gerçekleştirilir bilmiyoruz. O da şu an hayata geçmesi gerekirken pazarlık konusu oluyor. AİHM kararlarına uyulmuş olsaydı birçok tutsak yararlanacaktı” şeklinde konuştu.
‘Tutsaklar süreci gözlemliyor’
Devam eden süreçte siyasi tutsakların da bir taraf olduğunu ifade eden Güler Bilen, “Daha önceki çözüm süreçlerinde bir hayal kırıklığı oluşturdu. Cezaevlerinde İmralı ile paralel bir düşünce çıktı hep. Şu anda anlamaya dönük bir yaklaşım var. Politik tutsaklar bunu az çok bilen insanlar, uzak değiller, sürecin tanıklarıdır, yaşayanlarıdır. Çok umutlu da umutsuz da değiliz. Hala anlamaya çalışıyoruz. Çok net şu şudur dersek objektif olmayabiliriz. Hala devam eden bir süreç var ve bizler de gözlemliyoruz. Ama heyecan herkeste oluştu” ifadelerini kullandı.
‘Cezaevlerinin boşaltılması devletin samimiyetini gösterir’
Son kurulda cezaevi savcısına sürecin heba edilmemesi ve herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini belirttiğini ifade eden Güler Bilen, tutsakların sürecin olumluya evrilmesi ve cezaevlerinin boşalmasını taleplerini olduğunu söyledi. Güler Bilen, “Aslında bu biraz da müzakerelerin samimiyetini de ortaya koyar. Devletin bunu yapmıyor olması da kafa karışıklığı yaratıyor. İmralı’dan istenen adım atıldı, devlet neyi bekliyor? Devletin adımı hangi anlamda olacak gibi sorular ister istemez soruluyor” dedi.
‘Tahliye olan herkesi bir yanı içeride kalıyor’
Geride yıllarca birlikte yaşadığı arkadaşlarını bırakmış olmaktan üzüntü duyduğunu ifade eden Güler Bilen, son olarak şöyle dedi: “Çıkan kişi çıkacağı için mutlu da olsa bir yanın içerde kalıyor. Birlikte yaşadığın, ailenden daha çok birlikte paylaştığın insanlar senin ailen oluyor. Çok hüzünlü çıktım açıkçası. Bu duyguyu çıkan herkes yaşadı, sadece müebbetlik değil 5 yıl yatan da geride bıraktığı insan oldukça bunu yaşıyor.”