32 yıl geçti, failler yargılanmadı ve dava kapatıldı

  • 09:05 13 Ağustos 2025
  • Güncel
Neslihan Kardaş 
 
QERS - Têkor Katliamı'nda dayısını kaybeden Arzu Savaş Derman, “Öldürücü darbelerle hedef alınmışlardı. Failler yargılanmadı, dava kapatıldı. Ama bizim için hala kanayan bir yara” dedi.
 
Qers'in Têkor (Digor) ilçesine bağlı Têkor köyünde, 14 Ağustos 1993’te, devletin koruculuk dayatmasını ve baskısını protesto etmek için yürüyüşe çıkan köylüler, polisin hedefi oldu. Barışçıl bir şekilde ilerleyen kitleye açılan ateş, geride unutulmayan bir acı bıraktı. Resmi kayıtlara göre 17 kişi hayatını kaybetti. Ancak tanıklar ve bölge halkı, bu sayının gerçeği yansıtmadığını söylüyor. Yaralıların bir kısmı, canlarını kurtarmak için dağlara ve köylere sığındı; bazıları ise aldığı yaralar, enfeksiyon ve kan kaybı nedeniyle günler içinde yaşamını yitirdi.
 
Katledilenler arasında çocuklar, gençler, kadınlar ve yaşlılar olurken, katliamda, Gülcan Çağdavul (8), Selvi Çağdavul (14), Yeter Kerenciler (13), Necla Geçener (14), Zarife Boylu (15), Erdal Buğan (17), Zeynep Çağdavul (19), Hacer Hacıoğlu (20), Suna Çidemal (21), Fatma Parlak (22), Faruk Aydın (27), Cemil Özvarış (39), Gıyasettin Çalışçı (41), Hasan Çağdavul (43), Süleyman Taş (47), Nurettin Orun (80), Tütiye Talan (66). yaşamını yitirdi. Katliamın üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen tek bir fail yargılanmadı.  
 
Têkor katliamında dayısını kaybeden Halkların eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Qers İl Eşbaşkanı Arzu Savaş Derman o gün yaşananları ajansımıza anlattı.
 
 ‘İnsanların erzaklarına el konuyordu’
 
1993 tarihinde bölgede ciddi bir ambargo ve baskının söz konusu olduğunu hatırlatan Arzu Savaş Derman, “İnsanlar şehir merkezlerine alışverişe gittiklerinde durduruluyor, arabalardan indiriliyor ve aldıkları yiyeceklere el konuluyordu. Bu durum sürekli hale gelince halk arasında ciddi bir huzursuzluk oluştu. Artık insanlar gerçekten bıkmıştı. Bu zulüm, dilden dile dolaşır hale geldi. ‘Neden bu zulüm bize yapılıyor, biz ne yapıyoruz?’ soruları sorulmaya başlandı. Bir torba patates aldıklarında yalnızca iki kilosu veriliyor, geri kalanı boşaltılıyordu. Şeker için de aynı uygulama geçerliydi. ‘Siz başkalarına veriyorsunuz’ denilerek insanların erzaklarına el konuluyordu” dedi.  
 
 ‘Bazı köylerden gelen yürüyüşçüler engellendi’
 
Yaylada olan 14 köy ile Têkor’a bağlı diğer köylerde bulunan yurttaşların birlikte farklı kollardan Têkor merkezine gitmek ve bu durumu protesto etmek istediklerini anlatan Arzu Savaş Derman, “Köylüler, ‘Neden bu zulme maruz kalıyoruz?’ diye soracaklardı. Akrak (Derinöz) yaylasından gelen köyler içeri girmeye çalıştı. Têkor’un Îdir tarafındaki köyler ile Qars ve Bazarcıx’tan gelenler de vardı ancak onlar engellendi. Akrak Köyü'nün yukarısında bir noktada da önleri kesildi. Kaymakam yürümemeleri gerektiğini, geri dönmeleri gerektiğini söyledi” sözlerini kaydetti.
 
 ‘Hiçbir uyarı yapılmaksızın halk, doğrudan taradı’
 
Arzu Savaş Derman, kendi dayısı Faruk Aydın’ın da o yürüyüşün içinde olduğuna değinerek, dayısının sıradan bir yurttaş olduğunu ve altı aylık bir bebeğinin olduğunu söyledi. Arzu Savaş Derman, “Yürüyüş Têkor’a çok az bir mesafe kalana kadar sürdü. Birkaç adım sonra silah sesleri duyuldu. İnsanlar kan revan içinde yerlere uzandı. Yürüyüşe katılanlar araçlarla belli bir noktaya kadar geldikten sonra yürümeye başlamıştı. Ancak tepelerde gizlenen özel timler, hiçbir uyarı yapmaksızın halkı doğrudan taradı. Yaralananlar kaçmaya çalıştı, bazıları yol ortasında cansız şekilde yere serildi. Çığlıklar, kan, panik… İnsanlar arabalarına ulaşmaya çalışıyor, yaralıları kurtarmaya uğraşıyordu. Ancak bu kez de yaralıları taşıyanlara ateş açıldı. Îdir üzerinden hastanelere götürmeye çalıştılar. Yaralılar bile hedefteydi” diye konuştu.
 
 ‘Öldürülenler arasında çocuklar da vardı’
 
Yaşanılanların korkunç bir tablo olduğunu vurgulayan Arzu Savaş Derman, “Zulüm zaten yeterince ağırdı, buna bir de sivil halkın taranması eklendi. İçlerinde dayım, köylüm, bir gün sonra düğünü olacak olan Tuncer Hacıoğlu vardı. Hiç birinin elinde silah yoktu. Sadece haklı taleplerini yetkililere iletmek istiyorlardı. Ama kadın, yaşlı, genç demeden herkesi hedef aldılar. Öldürülenler arasında üç çocuk vardı, yaşları 14-15’ti. Yaralılar hastanelere taşınmaya çalışıldı. Ancak yolda bekletildiler, kan kaybedenler oldu. Hastanelerde bile baskınlar devam etti” şeklinde konuştu.
 
 ‘Hangi köyden geçsek mezarlar kazılıyordu’
 
Olay kısa sürede yayıldığını ve kendilerinin o zaman köyde olduklarını ifade eden Arzu Savaş Derman, “Haberi alınca Têkor’a doğru yola çıktık. Cenazeleri alma imkânımız olmadı. Uzun süre yaklaştırmadılar. Görgü tanıkları, yaralıların bile üzerine ateş açıldığını söyledi. Cenazeler aynı gün alınamadı. Bir iki gün boyunca Têkor’da bekletildi. Daha sonra sürüklenerek Digor merkezine götürüldüler. Aldığımızda işkence izleri vardı, sürüklenmişlerdi. Ağustos sıcağında... Hangi köyden geçsek mezarlar kazılıyordu” ifadelerini kullandı. 
 
‘Bence sayı daha fazlaydı’
 
“Bu olayı hayatım boyunca unutamayacağım” diyen Arzu Savaş Derman şiir kitapları olduğunu ve yazdığı ilk şiirin Têkor katliamı ile ilgili olduğunu dile getirdi. Yaşanan katliamın medyada “Teröristlerle çıkan çatışmada şu kadar insan öldü” başlığı ile yayınlandığına dikkat çeken Arzu Savaş Derman, “Resmi olarak 17 kişi denildi ama bence sayı daha fazlaydı. Çünkü insanlar kendi imkânlarıyla yaralıları taşıdı. Ele geçmemek için kaçan ama daha sonra enfeksiyon ya da kan kaybından ölen çok kişi vardı” sözlerini kullandı.  
 
‘Failler yargılanmadı, dava kapatıldı’
 
Katliamdan sonra davaların açıldığını söyleyen Arzu savaş Derman, “AİHM, Türkiye’yi cezalandırdı ama dava dosyası sonradan kapatıldı. Ateş edenlerin Karadeniz’den getirilen özel bir grup olduğu söylendi. Uyarı yapılmamıştı. Dayım doğrudan başından vurulmuştu. Ayaklarından vurulan neredeyse yoktu. Öldürücü darbelerle hedef alınmışlardı. Failler, yargılanmadılar, dava kapatıldı. Ama bizim için hala kanayan bir yara. Hala Têkor’a gittiğimde, oranın çıkışında, köy yollarında o yürüyüşte katledilen insanları hatırlıyorum” dedi.