Gazeteciler: Her haber bir mücadele alanı
- 09:03 9 Kasım 2025
- Güncel
Pelşin Çetinkaya-Şehriban Aslan
AMED - Fatime Tekin ve Güler Can, basın alanında kadın olmanın yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda direnme biçimi olduğunu söylüyor: “Her haber, bir mücadele alanı.”
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği yalnızca evde ya da siyasette değil, basın alanında da kendini gösteriyor. Kadın gazeteciler hem görünmez kılınan emeğiyle hem de haber dilini dönüştürme çabasıyla fark yaratıyor. Her alanda verdikleri çok yönlü mücadeleyle kendini var eden kadın basın emekçileri Fatime Tekin ve Güler Can, erkek egemen zihniyete, cinsiyetçi tutumlara ve mesleki baskılara karşı yıllardır sürdürdükleri direnişi, örgütlü mücadelenin önemini ve kadın dayanışmasının güçlendirici rolünü vurguluyor.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, basın alanında çalışan kadın emekçilere alanda karşılaştıkları, maruz kaldıkları sorunları anlattı.
‘Her alanda mücadele veriyorum’
Gazeteci Fatime Tekin yıllardır her anlamda soluksuz mücadele verdiğini dile getirerek, “Yıllardır bir yandan hem kadın olma mücadelesi hem de çalışma alanında erkek zihniyete karşı mücadele veriyorum. 25 Kasım’a da girerken bu anlamda farkındalık etkinlikleriyle, çalışmalarıyla, sokağa çıkarak şiddete ve tehdide maruz kalan kadın arkadaşlarımızla dayanışarak sürekli bir hareket halindeyiz. Bu ay bizler için önemli çünkü belki de sesimizi en çok duyurabileceğimiz, toplumda ciddi bir farkındalık oluşturabileceğimiz bir ay” ifadelerini kullandı.
‘Kadın olduğumuz için birçok olumsuz şeye maruz kaldık’
Sadece kadın oldukları için bile çalıştığı alanda erkek zihniyetin alaycı sözlerine maruz kaldığını aktaran Fatime Tekin, “Bizler yıllardır sahada aktif olarak çalışıyoruz. Birden fazla şiddet, tehdit ve baskı olaylarına maruz kalıyoruz. Dışarda gerek eril zihniyete karşı gerek devletin Özgür Basına ve özellikle kadınlara uyguladığı baskından tutun da birçok baskı türünü ele alabiliriz. Yıllardır söylediğim bir şey var; JIN NEWS, JIN Tv ya da kadın ajanslarımız gibi ciddi anlamda haber dili olarak örgütlenmiş, kadın meslektaşlarımız olarak örgütlenmiş ajanslarımız var. Yine aynı noktada Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneğimiz (MKG) var. İşte bunlar, bizim örgütlülüğümüzü güçlendirip, bize belli bir ivme kazandırdı. Keza kendim de sahada haber takibi yaparken ya da bir mahallede bile geçerken defalarca bir erkeğin, ‘sen bunu mu taşıyorsun’, ‘ne yazacaksın ki?’ ve yine fiziksel anlamda birçok söze maruz kaldığımı biliyorum. Yine JINNEWS, yaptığı haberlerle defalarca baskıya, sözlü tacize ve birçok noktada tehdide maruz kaldı ve kalmaya devam ediyor. Bu hedef alınmanın nedeni, bir yerde ezilmiş bir toplumu yansıttığımız içindir ya da toplumun görünmeyen kısımlarını yansıttığımız içindir. İşte bu yüzden hedef haline geliyoruz” dedi.
‘Örgütlü mücadele altında birleşilmeli’
Şiddetin önlenmesine dair neler yapılabileceğini aktaran Fatime Tekin, “Örgütlü mücadeleye inanan bir kadınım. Örgütlü mücadeleyle, örgütlülükle beraber birçok noktayı aşabildiğimizi yıllardır kendi yaptığım mesleği yaparak gördüm. Örneğin bir arkadaşımız tehdide maruz bırakılıyorsa ve yanında güçlü bir şekilde duruyorsak, sesi olabiliyorsak gerçekten bazı şeyleri aşabiliriz. Bu mücadele hepimizin tek tek emeğiyle, yan yana gelişiyle olur. Sur’da kadın arkadaşlarımız saldırıya maruz bırakılıyorsa ve buna karşı yüzlerce kadını bir araya getiriyorsak örgütlü bir mücadeleye ihtiyacımız var. Bu örgütlü mücadele al tında birleşirsek örgütlü mücadeleyi daha da yayıp büyütebiliriz. Şiddet türlerini kısmen de olsa önleyebiliriz. Bu da toplumda farkındalık oluşturur” dedi.
‘Mücadele ile kazandığımız ivmemiz var’
25 Kasım’a giderken kurumların, derneklerin, belediyelerin sahada ciddi anlamda farkındalık çalışması yürüttüğünü ifade eden Fatime Tekin, bu ayın çok kıymetli olduğunu vurguladı. Fatime Tekin, “Mücadele eril zihniyetin, erkek egemen zihniyetin yok olabilmesi için konuşmamız gerekir. Belki de erkeklerin de o sürece katılıp, süreci pekiştirmesi için sürekli gündemde tutup konuşmak lazım. Hem Kürt kadın hareketinin hem de basının belli bir ivmede olduğunu düşünüyorum. Elbette ki bizler ciddi anlamda birçok noktada baskıya, şiddete, tacize varan baskılara maruz kalabiliyoruz ama mücadelemizle kazandığımız bir ivmemiz var. Bundan sonra şiddetin önlenmesi için de sahaya inip anlatmak, çalışmak, insanlarla temas kurmak, şiddet türlerini değerlendirip ortak hareket etmek gerekir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
‘Daha işe başlamadan önümüze duvarlar örülüyor’
Gazeteci Güler Can da çalışan kadınların daha işe başlamadan önlerine engel koyulduğunu aktarırken, “15 yıldır basın alanında çalışıyorum. Bu süre içerisinde hem sahada hem de editöryada çalıştım. Biz kadın gazeteciler zorluklarla karşılaşıyoruz. Daha mesleğe başlamadan önce önümüze duvarlar örülmeye çalışılıyor. Çünkü bu toplumda kadınlara biçilen rollerden kaynaklı makul bir meslek görülmüyor. Bir kadın için gazetecilik makul bir meslek olarak görülmediği için aile, çevre ve toplumdan bir duvar örülmüş olur. Fakat kararlı bir şekilde bunları aştıktan sonra bir işe başladığımızda da şu sorularla karşılaşabiliyoruz, bir erkeğe sorulmayacak sorular bize gelebiliyor. Bizlere sürekli, ‘gece habere çıkabilir misin? Evli misin? Çocuğun var mı?’ gibi sorularla karşılaşıyoruz. Bunlar bir erkeğe sorulan sorular değil. Fakat biz kadınlar maalesef bunları da aşmak zorunda kalıyoruz. Bizim yaptığımız iş, donamımız bunlar öncelikli olarak görülmüyor maalesef. Bunları aşıyoruz daha sonra sahaya çıktıktan sonra meslektaşlarımızın çoğunu erkek olarak görüyoruz. Basın açıklamalarında ya da toplumsal olaylarda kameraları ile adeta duvar örüyormuş oluyorlar. Bizler o duvarları da aşmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Kendimizi ispatlamamız bekleniyor’
Kadınlar olarak büyük ve etkili özgün bir yapılanma oluşturduklarını ifade eden Güler Can, “Bir kadın gazeteciden öncelikle kendini ispatlaması bekleniyor” dedi. Güler Can, devamında da “Oysa yeteri kadar donamımız var. Fakat nedense bir erkekten beklenmeyen bu şey kadından bekleniyor. Tabi bunların altında yatan şeyde toplumsal cinsiyet rolleri kadına biçilen rollelerdir. Kadınları daha çok evde ailede görmek isteyen bakış açısı ve politikalardan kaynaklanıyor. Her mesleğe olduğu gibi bizim mesleğimize de sirayet etmiş bir durumda. Bizim mesleğimizde bunun çok daha fazlasını görebiliyoruz. Haberlerde fiziki şiddet, cinsiyetçi söylemler, hakaretlere maruz kalabiliyoruz. Yaptığımız haberlerden dolayı soruşturmalarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Bunları aşmak için kadın gazetecilerin özellikle son yıllarda bunu kırmak için çok büyük bir mücadelesi var. Dayanışmayı büyüttük, özgün bir yapılanma oluşturuyoruz. Kadınlar olarak bir aradayız. Herhangi bir kadın arkadaşımız cinsiyetçi söyleme ya da şiddete maruz kaldığında onun için her birlikte hareket edebiliyoruz. Bunu daha fazla büyütmek gerekiyor. Sahada daha fazla kadın gazeteci olması gerekiyor ve yine işin editör kısmında kadınların daha fazla olması gerekiyor. Biz kadın gazeteciler, toplumsal olaylara, kadın ve çocuk haberlerine çok daha duyarlı yaklaşıyoruz. Biz kadın gazeteciler dayanışmayı daha yükseltmeliyiz, daha fazla bir araya gelmeliyiz. Herhangi bir yerde bir kadın gazeteciye meslektaşımıza herhangi bir cinsiyetçi söylem şiddet taciz bu tür vakalar yaşandığı zaman her birlikte ortak bir sesle fikrimizi sözümüzü ortaya koymalıyız” ifadelerini kullandı.







