‘Demokratik Toplum'un sağlanması için ihlaller son bulmalı’

  • 13:52 17 Kasım 2025
  • Güncel
HABER MERKEZİ - 25 Kasım kapsamında tutsak kadınların yaşadıkları ihlallere dikkat çeken, TUAYDER VE MED TUHAD-FED, Demokratik Toplum'un sağlanması için bu ihlallerin son bulması ve başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ve siyasi tutsakların fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiği vurgulandı. 
 
Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAYDER) Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED)  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında birçok kentte tutsakların  yaşadıkları ihlallere ilişkin basın açıklaması düzenledi. 
 
Amed
 
Açıklamada ilk olarak MED TUHAD-FED Eşbaşkanı Pınar Sakık Tekin söz aldı. Kadınların baskılar karşısında aralıksız mücadele verdiklerini belirten Pınar Sakık Tekin, “Tutsak kadınların direnişini yansıtmak için buradayız. Biz, direnişi büyütenleriz. Mücadelenin iradesiyiz. Bu iradeyi büyütenleriz. Yüzlerce kadın bugün kimlikleri ve düşünceleriyle şiddet görüyor. Tutsak kadınlar tecrit ile nefesi kesiliyor. Bu, ülkede kadın olma zorluğudur. Tam da bu sebepten dolayı bugün Adliye önündeyiz. Yine sizlerin de bildiği gibi Sayın Abdullah Öcalan, 27 Şubat’ta bir açıklama yaptı. Bugün bu açıklama ile kadınlar barışı büyüttü. Ama bir yandan da içerde de hak ihlalleri büyüyor. Kadınlar, bu ihlaller karşısında direnmekten vazgeçmiyor. Bizler umudu büyüttükçe bu toprakların adı barış olacak” şeklinde konuştu.
 
Ardından TUAYDER Eşbaşkanı Yeter Erel Tuma, açıklama metnini okudu.
 
‘Kadına yönelik şiddet sınır tanımıyor’
 
Yeter Erel Tuma, bu açıklamayı kadınların her alanda sürdürdüğü onurlu direnişi hatırlamak ve dayanışmayı büyütmek için yaptıklarını belirterek, “25 Kasım’a doğru ilerlerken, kadınların şiddete, sömürüye ve eşitsizliğe karşı sürdürdüğü mücadelenin tarihi anlamı bir kez daha önümüzde duruyor. Mirabal Kardeşler’in direnişinden bu yana, 25 Kasım tüm kadınlar için sadece geçmişin acılarını hatırlamak değil; bugün de yaşamı, adaleti ve barışı savunmanın adı olmuştur. Bugün bu açıklamayı, 25 Kasım’ın ruhuna giderken, kadınların her alanda sürdürdüğü onurlu direnişi hatırlamak ve dayanışmayı büyütmek için yapıyoruz. Kadına yönelik şiddet sınır tanımıyor; evin, sokağın, işyerinin duvarlarını aşıp cezaevlerinin duvarlarına kadar uzanıyor” sözlerine yer verdi.
 
 
Kürt kadın tutsaklar kimliklerinden dolayı şiddet görüyor
 
Özellikle Kürt kadın tutsakların hem politik kimlikleri hem de kadın olmaları nedeniyle ağır hak ihlalleriyle karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Yeter Erel Tuma, “Cezası bitmesine rağmen tahliye edilmeyen, sağlık hakkı gasp edilen, iletişimden ve toplumsal yaşamdan koparılan kadınların hikâyeleri, bu ülkenin adalet sisteminde derin bir yarayı işaret ediyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri bireysel ihmaller değil, sistematik bir politikanın sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu politikanın en çarpıcı örneklerinden biri, Kandıra Cezaevi’nde sistematik şiddete ve cinsel saldırıya maruz bırakıldıktan sonra 2021 yılında yaşamını yitiren Garibe Gezer’dir. Garibe’nin yaşadıkları, cezaevlerinde kadınlara yönelik şiddetin ne kadar derin ve görünmez biçimlerde sürdüğünü bizlere acı bir şekilde göstermiştir. Yine geçmişte farklı dönemlerde yaşamını yitiren ya da ağır ihlallere uğrayan kadınların hikâyeleri; uzun yıllar tutsaklık koşullarında mücadele etmiş ve bugün de sağlık sorunlarıyla yaşamını sürdüren Aysel Tuğluk ve birçok politik kadın tutsak, bu tablonun sürekliliğini gözler önüne sermektedir” ifadelerini kullandı.
 
‘Direnişin kökleri derinlere uzanıyor’
 
Yeter Erel Tuma, direnen bu kadınların, sadece mağduriyetin değil, aynı zamanda onurlu bir direnişin hafızası olarak halka miras kaldığını dile getirerek, “Bu direnişin kökleri derinlere uzanıyor. Zindan duvarlarında, kayıtlara geçmeyen ama asla unutulmayan bir onurla büyüdü. Sakine Cansız’ın Diyarbakır Cezaevi’ndeki sarsılmaz direnişi, Leyla Qasim’ın darağacındaki cesareti, Makbule Özbek ve Besê Anuş gibi isimsiz kadınların sessiz ama kararlı duruşları hâlâ yankılanıyor. Nudem Durak’ın elinden alınan gitar bile, kadınların sesini susturmak isteyenlere inat, özgürlüğün melodisine dönüştü. Her biri bize şunu miras bıraktı: Kadın direnişi nerede olursa olsun, yaşamı savunmaktır. Bugün İran’da da kadınlar aynı baskı politikalarının hedefi halindeler. Tıpkı Mahsa Amini örneğinde olduğu gibi, kadın bedeni ve iradesi hâlâ devlet şiddetinin en görünür alanı olarak kullanılmakta. İran zindanlarında binlerce kadın, yalnızca kimlikleri ve özgürlük talepleri nedeniyle tutuklu. Aralarında Pahşan Azizi, Zeynab Jalalian, Atena Daemi ve Sepideh Rashno gibi kadınlar, yıllardır ağır işkence koşullarında tutuluyor; bazıları idamla tehdit ediliyor, bazıları bu tehditlerin gölgesinde yaşamını yitirdi” şeklinde konuştu.
 
‘‘Jin jiyan azadî’ çığlığı, kadın mücadelesinin sembolü hâline geldi’
 
Kadınların sesinin susturulmak istendiğini, ancak bu baskının artık korkuya değil, direnişe dönüştüğünü söyleyen Yeter Erel Tuma, “İran’da kadınların idam sehpasına yürütülmesi, kadın bedeni üzerindeki şiddetin en acı yüzünü temsil ediyor. Ancak tüm baskılara rağmen İranlı kadınların attığı ‘Jin Jiyan Azadî’ çığlığı, sınırları aşan ortak bir kadın mücadelesinin sembolü hâline geldi. Kadın mücadelesi yalnızca cezaevlerinde değil; sokaklarda, evlerde ve toplumsal yaşamın her alanında saldırı altındadır. Rojin Kabaiş, Gülistan Doku ve Narin Gezer gibi kadınların hikâyeleri, bu topraklarda kadın olmanın nasıl sistematik bir şekilde hedefe dönüştürüldüğünü acı biçimde göstermektedir. Faillerin bulunmaması ya da korunması, kadınlara yönelik politik şiddetin sürekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu kaybedilme ve katledilme pratikleri, kadın mücadelesinin bugün hâlâ yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide sürdüğünü bize tekrar hatırlatıyor” diye belirtti.
 
‘Şiddetsiz bir yaşam ancak Demokratik Toplum ile mümkündür'
 
Yeter Erel Tuma, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı tarihi çağrıyı tekrar hatırlatarak, yapılan çağrının kadınların yürüttüğü mücadelenin anlamını ve aciliyetini derinleştirdiğini aktardı. Yeter Erel Tuma, şiddetin kaynağı sürdükçe kadınların tüm alanlarda hedef olacağını ifade ederek, “Tam da bu nedenle, 27 Şubat’ta Sayın Abdullah Öcalan’ın yaptığı barış ve demokratik çözüm çağrısı, kadınların yürüttüğü mücadelenin anlamını ve aciliyetini derinleştirmektedir. Şiddetin kaynağı olan çatışma politikaları sürdüğü müddetçe kadınlar hem cezaevlerinde hem de sokakta hedef olmaya devam edecektir. Kadınların özgürlüğü ve toplumsal barış, bu çağrıdaki demokratik çözüm perspektifiyle doğrudan bağlantılıdır. Kadınlar olarak biliyoruz ki; Tecridin son bulduğu, diyalog ve çözüm kanallarının açıldığı bir süreç, kadınlara yönelik şiddetin kökünden sarsılması anlamına gelir. Bugün bizler, bu direnişin mirasından güç alarak bir kez daha haykırıyoruz: Kadına yönelik her türlü şiddetin son bulduğu, kadınların özgürce yaşadığı bir yaşam mümkündür. Bu yaşam, ancak eşitliğin, adaletin ve demokrasiye dayalı bir Demokratik Toplumla mümkündür. Biz kadınlar, özgürlüğün, barışın ve şiddetsiz bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve bu yaşamı Demokratik Toplumla birlikte kurana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
 
Açıklamada son olarak Şirnex milletvekili Newroz Uysal Aslan konuştu.
 
‘Barış için siyasi tutsaklar özgür olmalı’
 
Newroz Uysal Aslan, siyasi tutsaklar özgür olmadıkça barışın da sağlanamayacağına dikkat çekerek, “Biliyoruz ki cezaevlerinde tecrit ve izolasyon kadın tutsaklar üzerinde devam ediyor. Cezaevlerindeki işkence gün geçtikçe aralıksız devam ediyor. Garibe Gezer bunun en büyük örneğidir. Kadınlara yapılan işkence ve baskılarla cezaevlerinde de onları ayrı cezalandırmak istiyorlar. Cezaevlerindeki tutsakların iradeleri tanınmadığı sürece onurlu bir barış inşa edilemez. Ne de devletin barış konusundaki ciddiyeti görülür. Cezaevlerindeki işkence ve zulüm son bulmalı. Başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve tüm tutsaklar özgür olmalı” dedi.
 
Açıklama, “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla son buldu. 
 
Mersin 
 
Çukurova Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Çukurova TUAY-DER) öncülüğünde cezaevlerinde kadın tutsakların yaşadığı tecrit ve kötü muameleye ilişkin açıklama gerçekleştirildi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Akdeniz ilçe binası önünde gerçekleştirilen açıklamada “Kadınların özgürlüğü demokratik toplumun inşasıdır” pankartı açılırken, “Jin jiyan azadî”, “Siyasi tutsaklar onurumuzdur” ve “Bijî berxwedana zindana” sloganları atıldı.
 
Barış ve Demokratik Toplum Süreci 
 
Burada basın metnini okuyan Çukurova TUAY-DER Eşbaşkanı Adalet Kuran, 25 Kasım’ın kadınların şiddete ve eşitsizliğe karşı sürdürdüğü mücadelenin simgesi olduğunu belirterek, cezaevlerinde özellikle kadın tutsaklara yönelik tecrit, sağlık hakkı gaspı ve tahliye engellerinin sistematik bir uygulama olduğunu söyledi. Adalet Kuran, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısının kadınların özgürlük mücadelesiyle doğrudan ilişkili olduğuna işaret ederek, “Biz kadınlar, özgürlüğün, barışın ve şiddetsiz bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve bu yaşamı Demokratik Toplumla birlikte kurana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
 
Açıklamanın ardından oturma eylemi gerçekleştirildi. Oturma eylemi, stranlar ve sloganlarla sona erdi. 
 
 
 
Wan 
 
Wan’da Mezopotamya Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) ile Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER), 25 Kasım kapsamında basın açıklaması gerçekleştirdi. “Kadınların özgürlüğü demokratik toplum inşasıdır / Azadiya jinan avakirina civakeke demokratîk e” pankartının açıldığı açıklamada sık sık “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı yükseldi. 
 
Açıklamaya kadın örgütleri, Barış Anneleri, DEM Parti ve çok sayıda yurttaş katıldı.
 
Açıklama metnini, TUHAY-DER  Eşbaşkanı Rengin Karaduman okudu. 
 
 
Êlih
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında cezaevinde tutsak olan kadınlar için Êlih TUAY-DER ve Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde açıklama yaptı. "Azadiya jinan avakirina civaka demokratikê ye/Kadınların özgürlüğü demokratik toplumun inşasıdır” pankartının açıldığı açıklamada ortak metni Êlih TUAY-DER Eşsözcüsü Nuriye Başçı, okudu. 
 
Açıklama “Jin jiyan azadî” ve " Bijî berxwedana zindana" sloganlarıyla son buldu.
 
Sêrt 
 
Sêrt’te ise TUAY-DER temsilciliği öncülüğünde DEM Parti İl binası önünde bir araya gelindi. “Azadiya jinan avakirina civaka demokratikê ye/Kadınların özgürlüğü demokratik toplumun inşasıdır” pankartının açıldığı açıklama metnini, DEM Parti İl Eşbaşkanı Revşan Arslan okudu. 
 
Açıklama “Jin jiyan azadî” sloganları ile son buldu.