Roboskî: Cezasızlık politikasının somut bir dosyası

  • 09:06 25 Aralık 2025
  • Güncel
Derya Ceylan
 
HABER MERKEZİ - TSK’ye ait savaş uçaklarının bombardımanında çoğu çocuk 34 sivilin yaşamını yitirdiği Roboskî Katliamı’na ilişkin dosya, AYM ve AİHM kararlarıyla kapatıldı. Aradan geçen 14 yıla rağmen hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı.
 
Şirnex’in Qileban (Uludere) ilçesine bağlı Roboskî köyünden sınır hattına doğru ilerleyen, çoğu çocuk 34 köylü, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait F-16 savaş uçaklarının bombardımanında yaşamını yitirdi. O gece bölgede çatışma yaşanmazken, daha sonra açıklanan bilgiler yaşamını yitirenlerin sivil olduğunu ortaya koydu. Katliamın ardından yürütülen yargı süreci ise sonuçsuz kaldı.
 
Katliamın ardından yapılan resmi açıklamalarda, operasyonun istihbarata dayalı olduğu ve hedef alınan grubun “kaçakçılık faaliyeti” yürüttüğü ileri sürüldü. Ancak bu açıklamalar, sivillerin bombardıman sonucu yaşamını yitirdiği gerçeğini değiştirmedi. Roboskî, devletin "güvenlik" adı altında yürüttüğü politikaların sivil yaşam üzerindeki etkilerinin en ağır biçimde görüldüğü olaylardan biri olarak kamuoyunda yer aldı. Olayın ardından tartışmalar, katliamın kendisinden çok adaletin neden sağlanmadığı sorusu etrafında yoğunlaştı.
 
Roboskî neden bir ‘devlet pratiği’ olarak anılıyor?
 
Roboskî Katliamı, yalnızca bir “istihbarat hatası” ya da operasyonel bir yanlışlık olarak ele alınmadı. Katliamın ardından işletilen hukuki ve siyasi süreçler, dosyanın bu çerçevede değerlendirilmesine yol açtı. Olayın hemen sonrasında devlet kurumlarının yaklaşımı, yaşam hakkının ihlal edilip edilmediğini ortaya koymaktan çok, güvenlik politikaları ve askeri karar alma mekanizmalarının korunması yönünde şekillendi. Soruşturma dosyasının askeri ve sivil yargı arasında gidip gelmesi, etkin bir yargısal denetimin baştan sınırlı kaldığını gösterdi.
 
2014 yılında askeri savcılığın verdiği “kaçınılmaz hata” gerekçeli takipsizlik kararıyla, operasyonu planlayan ve onaylayan emir-komuta zinciri hakkında ceza soruşturması yürütülmedi. Bu süreçle birlikte Roboskî dosyası, 34 sivilin yaşamını yitirdiği bir olayın ötesinde, güvenlik politikaları kapsamında ele alınan bir hukuki dosya olarak anılmaya başlandı. Yargı süreci, sorumluların belirlenmesinden çok dosyanın kapatılmasıyla sonuçlandı.
 
 
Cezasızlık süreci nasıl şekillendi?
 
Katliamın ardından başlatılan soruşturma sürecinde dosya, sivil ve askeri yargı arasında gidip geldi. Soruşturmayı yürüten askeri savcılık, 2014 yılında bombardıman emrini veren askeri yetkililer hakkında “kaçınılmaz hata” gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Bu kararla birlikte, operasyon emrini verenlerin kimler olduğu yargı önünde tartışılmadı; emir–komuta zinciri hiçbir aşamada sorgulanmadı. Yaşam hakkının ihlal edilip edilmediği ceza hukuku açısından ele alınmadan dosya fiilen kapatıldı.
 
Bu süreç, hukukçular ve insan hakları savunucuları tarafından Roboskî’de yargının bilinçli biçimde devre dışı bırakıldığı yönünde değerlendirildi. Dosyanın kapatılmasıyla birlikte kamuoyunun ve ailelerin sorduğu temel soru yanıtsız kaldı: 34 sivilin ölümünden kim sorumluydu ve neden bu sorumlular yargılanmadı?
 
Roboskî dosyası neden ‘emsal’ gösteriliyor?
 
Roboskî dosyası, yalnızca yaşanan katliam nedeniyle değil, sonrasında izlenen hukuki yol nedeniyle de kamuoyunda sıkça anıldı. Soruşturma süreci, sorumluların kimler olduğu sorusuna yanıt üretmedi. Dosya boyunca “karar alma süreci” ve “emir verenler” başlıkları yargı gündeminin merkezine alınmadı. Bu yönüyle Roboskî, ağır hak ihlallerine ilişkin yürütülen soruşturmalarda izlenen yöntemlere dair örnek gösterilen dosyalardan biri oldu.
 
Kürdistan'da cezasızlık pratiği
 
 
Roboskî, Kürdistan'da yaşanan hak ihlallerinde benzer hukuki süreçlerin tekrarlandığı dosyalardan biri olarak öne çıkıyor. Etkin soruşturma yürütülmemesi, sorumluların belirlenmemesi, dosyaların zamana yayılması ve hukuki yolların prosedür gerekçeleriyle tıkanması, bu süreçlerde ortak başlıklar olarak dikkat çekiyor. Bu durum, yalnızca geçmişte yaşanan olaylarla sınırlı kalmadı. Adaletin sağlanmaması, yeni hak ihlallerine dair tartışmaları da gündemde tutan bir unsur olarak öne çıktı. Roboskî dosyası bu nedenle, aradan geçen yıllara rağmen güncelliğini koruyan bir insan hakları dosyası olarak anılıyor.
 
Usule sıkışan adalet
 
İç hukuk yollarının etkisiz kalması üzerine Roboskî aileleri 2014 yılında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Ancak Mahkeme, 21 Nisan 2014 tarihli kararıyla başvuruyu süre aşımı gerekçesiyle reddetti. Bu kararla birlikte Roboskî’de yaşam hakkının ihlal edilip edilmediği esastan incelenmedi; katliamın kendisi yerine başvurunun teknik koşulları tartışıldı. Bu yaklaşım, hukuk çevrelerinde ve insan hakları savunucuları arasında yoğun tepkiye neden oldu. Eleştirilerin odağında, AYM'nin adalet arayışını güçlendirmek yerine devletin sorumluluğunu tartışma dışı bırakan bir tutum sergilemesi yer aldı.
 
Uluslararası hukukun sınırları
 
AYM'nin kararının ardından dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı. AİHM, 2018 yılında verdiği kararla Roboskî başvurusunu, iç hukuk yollarının usulüne uygun tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemez buldu. Bu kararla birlikte Roboskî dosyası, ulusal ve uluslararası tüm yargı mercilerinde sonuçsuz kaldı.
 
AİHM kararı, uluslararası insan hakları mekanizmalarının, iç hukukta siyasi irade bulunmadığı durumlarda ne kadar sınırlı kaldığını bir kez daha ortaya koydu. Roboskî, bu yönüyle yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası hukuk açısından da cezasızlığın sembol dosyalarından biri hâline geldi.
 
 
Siyasetçilerin açıklamaları ve resmi söylem
 
Katliamın ardından iktidar temsilcileri tarafından yapılan açıklamalarda, olay çoğunlukla “üzüntü” ve “istihbarat hatası” ifadeleriyle ele alındı. Sivil katliamlar kabul edilirken, cezai sorumluluğa ilişkin somut bir adım atılmadı. Tazminat konusu gündeme gelirken, yargı sürecine dair beklentiler karşılanmadı.
 
Muhalefet partileri ise olayın aydınlatılması ve sorumluların yargılanması çağrısında bulundu. Ancak bu çağrılar Meclis’te kalıcı bir araştırma ya da soruşturma sürecine dönüşmedi.
 
Uluslararası örgütlerin açıklamaları
 
Roboskî Katliamı’nın ardından uluslararası insan hakları örgütleri de açıklamalar yaptı. Amnesty International (AI) ve Human Rights Watch (HRW), 2011 yılına ilişkin yayımladıkları rapor ve açıklamalarda sivillerin yaşamını yitirmesini ciddi bir yaşam hakkı ihlali olarak değerlendirdi. Olayın tüm yönleriyle aydınlatılması ve sorumlular hakkında etkili bir soruşturma yürütülmesi çağrısında bulunuldu. Ancak bu çağrılar, Türkiye’de bağlayıcı bir yargı sürecine dönüşmedi. Uluslararası mekanizmaların tepkileri, dosyanın yeniden açılmasına ya da sorumluların yargılanmasına yol açmadı.
 
Medya Roboskî Katliamı’nı nasıl ele aldı?
 
 
Roboskî Katliamı, ana akım medyada ilk günlerde sınırlı biçimde yer buldu. Haberlerde çoğunlukla resmi açıklamalar esas alındı ve olay “sınır hattı” ve “kaçakçılık” vurgularıyla aktarıldı. Bu dil, sivillerin yaşam hakkını geri plana iten bir çerçeve oluşturdu. Zamanla Roboskî ana akım medyada neredeyse tamamen görünmez hâle geldi.
 
Buna karşılık özgür ve muhalif basın, Roboskî’yi cezasızlık politikaları bağlamında gündemde tutmayı sürdürdü ve ailelerin adalet mücadelesine düzenli olarak yer verdi.
 
Bugün Roboskî dosyası
 
Bugün Roboskî dosyası hukuken kapalı durumda. Hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı, devlet düzeyinde bir özür ya da yüzleşme gerçekleşmedi. Ailelerin adalet talebi ise aradan geçen yıllara rağmen karşılık bulmadı. Roboskî dosyası, bu yönüyle yalnızca geçmişte yaşanmış bir olay olarak değil, cezasızlık tartışmaları kapsamında güncelliğini koruyan bir katliam dosyası olarak kamuoyunda yer almaya devam ediyor.