Avukat Yelda Koçak: Kadın-erkek eşitsizliğine karşı mücadele edeceğiz
- 09:05 19 Temmuz 2023
- Hukuk
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - AİHM’in, Türkiye’de kadınlar için uygulanan 300 günlük iddet müddetinin geçmesini şart koşan yasal düzenlemenin “doğrudan bir cinsiyet ayrımcılığı” olduğuna hükmetmesini, uyarı şeklinde yorumlayan EŞİK avukatlarından Yelda Koçak, “İktidarlar ne kadar direnirse dirensin, çağı yakalaması gereken düzenleme kendini var edecektir. Biz bu yolu yürümeye alışığız, hiç vazgeçmeyeceğiz. Bizi bekleyen tehlikelere karşı ortak mücadele yürütelim” çağrısını yaptı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye için yine bir hak ihlali kararı verdi. Türkiye’deki yasalar, kadınların boşandığı eşlerinden farklı biriyle evlenmek için boşanmalarının kesinleşmesi sonra 300 gün beklemelerini “şart koşuyor”. Bu süreyi beklemek istemeyen kadınlardan ise tıbbi testlerle hamile olmadıklarını ispatlamaları isteniyor. Sağlık merkezlerinde kollarına damga vurulan kadınlar, bu damgayla işlemlerini yaptırıp belge almak zorunda kalıyor. Ancak belgeyi aldıktan sonra yeniden evlenebiliyorlar. AİHM, Türkiye’de boşanmış kadınların yeniden evlenmek için bekledikleri 300 günlük iddet müddetinin ayrımcılık olduğuna hükmetti.
AİHM’den iddet müddetine ayrımcılık kararı
Başvurucu Nurcan Bayraktar’ın 2014 yılında iddet müddetine dair İstanbul Anadolu Aile Mahkemesi’ne dava açması üzerine başlayan süreçte, 2020 yılına kadar iç hukuk yollarının hepsi tüketildi ve hepsine de ret kararı verildi. Bunun üzerine AİHM'e taşınan başvuru değerlendirildi. AİHM, iddet müddetinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “özel hayata saygı” hakkını düzenleyen 8'inci maddesi ile ayrımcılığı yasaklayan 14'üncü maddesini ihlal ettiğine hükmetti.
AİHM'in Türkiye hakkında iddet müddeti için ihlal karar vermesi ve kadın kazanımlarını korumak için nasıl bir yol izlenmesine dair Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) avukatlarından Yelda Koçak, JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
‘Karar Türkiye’ye bir uyarı’
Türkiye'de kadınların kazanılmış haklarına yönelik sürekli bir saldırı gerçekleştiğini dile getiren Yelda, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı gibi birçok somut örneğin yaşandığını belirtti. Yelda, “Medeni Kanun’da düzenlenen nafaka hakkının kaldırılması gibi saldırıların olduğu dönemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bu şekilde karar verilmesi son derece önemli. Bu karar aslında Türkiye’ye bir uyarı. Kadınları erkeklerden ayıran ve ayrımcılık anlamına gelen düzenlemelerin kaldırılması gerektiğine vurgu yapıyor. Ülkede geriye gidişin önünde kadın hareketi olarak set olmaya çalışıyoruz” sözlerini kullandı.
Düzenleme kendini var edecek
Yelda, Türkiye’nin de taraf olduğu Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) başta olmak üzere pek çok sözleşmenin ihlal edildiğini vurguladı. İmzacısı olunan sözleşmelerde ısrarla evlilikte de boşanmada da kadın ve erkeğe eşit muamele yapılması gerektiği yönünde maddelerin yer aldığına değinen Yelda, bunların Türkiye tarafından ihlal edildiğini ifade etti. Geçtiğimiz aylarda Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) evliliklerde kadınların kendi soyadını taşıma hakkı gibi önemli bir düzenleme yaptığını paylaşan Yelda, “Kadının kendi soyadını kullanma hakkını da kolay elde etmedik. Bu süreç de AİHM’in ihlal kararı ile başlamıştı. Hükümet yasal düzenlemeleri yapmasa da kadınlar vazgeçmedi, çokça dava açtı. Ve en sonunda AYM o maddenin ihlaline karar verdi. Türkiye’nin sözleşmelere uymama konusunda raporlar hazırlanıyor. Örneğin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmadan önce Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubu (GREVIO) da bir rapor hazırlamış ve Türkiye’yi uyarmıştı. İktidarlar ne kadar direnirse dirensin, çağı yakalaması gereken düzenleme kendini var edecektir” şeklinde konuştu.
İnsan hakları hukukuna aykırı
Var olan maddenin ise çağa uygun olmadığını kaydeden Yelda, çocuğun soy bağının belli olması gerekçe gösterilerek maddenin uygulanmaya çalışılmasının hak ihlali olduğunun altını çizdi. Erkek egemen düzenin kendisini somut olarak gösterdiği alanların bu maddelerden biri olduğuna dikkat çeken Yelda, “Bizim yıllardır kadın hareketi olarak söylediğimiz ataerkil düzen işte budur. Boşanmış bir kadın ile boşanmış bir erkeğin eşit görülmemesi, hukuk önünde de eşit görülmemesi, devletin kadını rapor almaya zorlaması ataerkil düzendir. Medeni Kanun’un aykırı bulunan maddesi, boşanma halinde kadın ve erkeğin eşit olmadığını gösteren bir madde. Birçok Avrupa ülkesi hatta Medeni Kanun’u aldığımız İsviçre Medeni Kanunu’nda bile bu madde kaldırılmıştır. Türkiye’nin de bu erkek egemen düzeni devam ettirmesi çağa uygun değil ve taraf olduğumuz insan hakları hukukuna da aykırı. İnsan hakları hukuku sadece erkeklerin hukuku değildir. Kadınların, LGBTI+’ların da insan haklarıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Yargının siyasallaşması…
İddet süresinin İslam hukukunda dört ay 10 gün olarak belirtildiğini aktaran Yelda, “Seçimden önce de şimdi de AKP anayasa değişikliğini gündeme getirmeye çalışıyor. Kadınların kılık kıyafetlerini anayasal boyutta düzenleme cüretinde bulundular. Bu, kadın ve erkek eşitliği bağlamını ihlal edici düzenleme. Diğer kazanımların gasp edilme gerekçesini de hep İslam hukukuna dayandırıyorlar. AKP’nin Meclis’e soktuğu Fatih Erbakan, her gün gazetelerde modern hukuku, 6284 sayılı yasayı yok sayarak kadına yönelik şiddet çağrıları yapıyor. 15 yaşında evlenilebileceğini söylüyor, İslam hukukunu sürekli referans veriyor. Bu söylemler anayasaya aykırı söylemlerdir. Nafaka hakkını gasp etmek isteyenler de İslam hukukuna dayanıyor. Şerhi hukukun uygulanmaya çalışıldığı bir sürece giriyoruz” diye belirtti. Türkiye’de yargı sisteminin ise siyasallaştığını dile getiren Yelda, kararların hepsinin iktidarın görüşleri yönünde verildiğini vurgulayarak yargının da kadın erkek eşitliğine inanmadığını aktardı.
Meclis’teki ‘eril tehlike’
Türkiye’nin, başta AİHM'in siyasi tutsaklar için verdiği kararlar olmak üzere AYM’nin de verdiği birçok karara uymadığının altını çizen Yelda, kadınların kararlara uyulması için mücadele edeceklerini vurguladı. Yelda, “Bu yol yürünüyor. Bu yolu yürüyecek olan kadınlar kararlı. AİHM’den aldığımız ihlal kararını yerel mahkemelerin önüne sunacağız. Biz bu yolu yürümeye alışığız, hiç vazgeçmeyeceğiz. Kadın ve erkek eşitliğini kadınların aleyhine bozucu herhangi bir düzenleme varsa değiştirilmesi için elimizden geleni yapacağız” sözleriyle mücadelede ısrarcı olduklarını ele aldı. AKP-MHP iktidarı, Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın içerisinde yer aldığı Meclis’in, kadın kazanımlarına saldırı gerçekleştirmek için yeni girişimlerde bulunabileceğini aktaran Yelda, kadınların bu duruma karşı hazırlıklı olması gerektiği uyarısını yaptı.
Ortak mücadele çağrısı
Yelda son olarak, “Anayasa görüşme turları kadınların aleyhine düzenlemeler içerecektir. Buna karşı birlikte, uyanık olmaya ve mücadeleyi güçlendirmeye davet ediyorum. Her ne ad altında anayasa değişikliğini sunarlarsa sunsunlar, anayasayı uygulamayanların anayasa yapmaması gerektiğini söylüyoruz. Bizi bekleyen tehlikelere karşı ortak mücadele yürütelim” sözleriyle seslendi.