
Kadın Devrimi ile Kadın Demokratik Konfederal sistem
- 09:02 11 Nisan 2025
- Jıneolojî Tartışmaları
“Devlet yapılanmalarından tutalım sermayedarlara, bunların toplumdaki temsilcileri olan klasik aile yapısına, baba, koca vb. her türden erkek egemenlikli yapılanma ve zihniyetlere kadar geniş bir alanda mücadele etme gerekliliği, tüm bu alanlarda birbirine kopmaz bağlarla bağlanmayı, örgütlenmeyi ve mücadele etmeyi gerektirir ve bunun için de kadın açısından konfederal komünal bir sistem ihtiyacını açığa çıkarır.”
Çiğdem Doğa
3. Dünya Savaşı, adı konulmamış bir biçimde kadına karşı savaş merkezli yürütülmektedir. Bu nedenle kadın özsavunması, kadının var oluşunu belirleyen önemde bir boyuttur. Kadın konfederal sistemi doğrultusunda politik, örgütlü ve özsavunmalı bir kadın mücadelesi, 21. yüzyılda sadece kadınların değil insan yaşamının da kaderini belirleyecek bir etki düzeyine sahiptir. Günümüzün kaoslu sistem yapısı, esas olarak kadının fiziki ve ruhsal varlığına olan düşmanlığından kaynağını alıyor. Kadın gerçekliğinin sorun haline getirilmesi, egemen erkekliğin bir sonucu olarak geliştiği için aslında esas sorun egemen erkekliktir. Sıkça kadın sorunu olarak tabir edilir, ancak aslında sorun olan, egemen erkeklik zihniyeti ve sistemidir. Artık zirvelere tırmanmış olan bu erkek egemenlik krizini aşmak temel bir ihtiyaç haline geldiği için, 21. yüzyıl kadın devrimi karakterinde gelişmek durumundadır. Kadın iradesinin özgürleşmesi temelinde ortaya çıkacak devrimsel gelişmeler, aynı zamanda toplumlar, tüm ezilen kesimler açısından da devrimsel gelişmelere yol açacaktır, açmaktadır. Kadın devrimi, erkek egemenlikçi tüm saldırılara karşı kendini savunmayı ve aynı zamanda alternatif kalıcı kadın özgürlük sistemini ifade etmektedir. Kadın devrimini alternatif bir sistem olarak tanımladığımızda, demokratik konfederalizm sistemi en ideal ve cevap veren bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kadın ideolojisi ve Jineolojî
Yerel, bölgesel ve evrensel çapta kadın hareketleri olarak gelmiş olduğumuz aşamada ‘kadın devrimi’ kuramını daha derinlikli ele alma ihtiyacı vardır. Kadın devrimini toplumsal devrimin dipten gelen dalgası olarak görüp, örgütlenme tarz, yöntem ve üslubunda radikal değişimleri gerçekleştirmek hayati bir öneme sahiptir. İdeolojisiz, partisiz, örgütsüz, politikasız, mücadelesiz bu vahşi kapitalist sisteme, sömürgeci rejimlere karşı sonuç alıcı mücadele verebilmek mümkün değildir. Bu nedenle kadın devriminin ihtiyacı olan kadın ideolojisinde kadın bilimi olan jineolojîyi geliştirmek, ideolojiler ile bilim arasındaki mesafeyi aşmak önemli bir görev olarak karşımıza çıkar. Genel doğrularla kadın devrimi gerçekleştirilemez, kadın konfederal sistemi inşa edilemez. Kadın devrimini gerçekleştirmede, kadın hakikatini toplumun, zaman ve mekânın tam da içinden derinlikli bir biçimde ele almak, sorgulamak, çözümlemek ve çarpıcı bir dille aktarmak çok önemlidir. İşte bu nedenle her şeyden önce özgür kadın hakikatini kadın ideolojisi ve jineolojî bütünlüğü içinde ele alıp buradan devrimi ilmek ilmek örmek gerekir.
Kadın devrimi, kadınların politik ve ahlaki gücünü geliştirip güçlendirmenin, sistemleştirmenin, erkek egemen iktidarların alanını daraltıp sistemlerini devre dışı bırakmanın konfederal sistem örgütlenmesidir. İkinci kadın devrimini on binlerce yıl sonrasında gerçekleştirmenin adıdır. Toplumla birlikte demokratik sistemi örerek özgürleşmek, eşitleşmek, adaleti geliştirmek, kadın mücadelesinin yeni bir aşamasıdır. On binlerce yıl sonrasında ikinci kadın devrimini gerçekleştirmek, kadın özgürlük ve direniş hafızasını canlandırmak ve bunu toplumsal bir sistem haline dönüştürmek, elbette ki derin bir kadın bilinci, özelleşmiş odaklanmış kadın yoğunlaşması, inat ve ısrarla eğitim, örgütlenme, mücadele ve eylem ister.
Kadın devrimi ve kadın konferadal sistem
Genel olarak sosyalist, anarşist, özgürlükçü, demokratik mücadele veren tüm hareketlerin deneyimlerine baktığımızda, içinde çok büyük, her açıdan fedakârca, kahramanca yer alan kadın emeği olduğu halde egemen iktidarlar karşısında bir alternatif haline gelememiştir. Bu deneyimler zamanla zayıflayıp etkisizleşmiş, bazıları da yıkıma uğramıştır. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü karakterde gelişemeyen bu devrimsel süreçler yenilgiye uğramış, içindeki kadın emeği sistemleşememiş, tarih yazarken tarihte var olamayan konumunu sürdürmüştür. Az mücadele edildiği için, cesur olunmadığı için değil, egemen iktidar güçleri, erkek egemen iktidar karşısında alternatif yaşam, özgür kadın ve erkek, toplum geliştirilemediği, mücadele gücü bir özgür yaşam sistemine dönüştürülemediği için yenilgiler yaşanmıştır. Ve her yenilgi egemene benzeşmeye, onun etkisi altına girmeye de yol açmıştır.
Bu durum her devrimi bekleyen bir tuzak, tehlikedir. Özellikle kadın devrimi perspektifinden bu gerçekliği çok iyi okumak ve kapsamlı sonuçlar çıkararak tehlikeyi aşmak büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda kadın devrimini bu tuzaklardan korumak, garantiye alacak zihniyeti ve örgütlülüğü geliştirmek, erkeğe ve dolayısıyla egemen iktidarlara benzeşen tarzı aşmak çok önemli olmaktadır. Özgürlük çizgisinde ısrarla yürüyerek süreklileşen, sistemleşen bir tarzı geliştirmek, kadın devrimini kazanmak açısından belirleyicidir.
Kadın devrimi erkek egemenliği karşısında kadının ahlaki-politik ilkelerinin, ölçülerinin ve sisteminin sürekli genişletilmesi ise; bunun için kadının ahlaki-politik bilinçlenmesini güçlendirmek, bunu her an ve her yerde örgütlülüğe dönüştürmek, her örgütlülüğü de bir ağ gibi yerelden evrensele doğru yaygınlaştırarak örmek, kadın devriminin esas çalışması olarak ortaya çıkar. İşte kadın devrimi ile kadın konfederal sistemin kesiştiği nokta da tam burasıdır.
Yaşamın her alanında kadın ve erkek iç içeliği vardır; baba, abi, dost, sevgili, iş arkadaşlığı, okul arkadaşlığı, patron vb. her düzeyde sürekli bir etkileşim söz konusudur. Örneğin bir devlete, bir orduya, bir hükümete karşı toplumun mesafesi vardır, aradaki duvarlar daha belirgin ve görünürdür. Ancak kadın ile erkek arasında çoğu kez ilk bakışta (veya yüzeysel bakışta) görünmeyen ama çok kalın duvarlar vardır. Arada çok uzak mesafeler var iken sanki yokmuş gibi görünür. Bir devlete, patrona, yabancı bir erkeğe başkaldırmak daha rahat iken, bir babaya, kocaya, abiye, sevgiliye, aileye başkaldırmak daha zordur. Oysa hiyerarşik kodlar derin izler bırakarak kadın-erkek ilişki alanlarında yazılmıştır, duvarlar ve dikenler önce burada inşa edilmiştir. Devletlerinki de patronlarınki de bu temel üzerinden yükselir. Dolayısıyla kadın devrimi, kadın ve erkeğin iç içe olduğu bu arenada gerçekleşir, bu nedenle daha zorlu bir devrim olduğunu belirtmek gerekir. Yakın dövüş gibi yakın ve iç içe bir mücadele tarzı, yöntem zenginliği, strateji ve taktik ustalık lazımdır. İşte kadın konfederal sistemi, bu iç içelikte yürütülecek cins mücadelesinin ve özgür eş yaşamı inşa etmenin mevzilerini, örgütsel, eylemsel ve inşasal zeminlerini oluşturmaktadır.
Konfederal sistem ihtiyacı
Devlet yapılanmalarından tutalım sermayedarlara, bunların toplumdaki temsilcileri olan klasik aile yapısına, baba, koca vb. her türden erkek egemenlikli yapılanma ve zihniyetlere kadar geniş bir alanda mücadele etme gerekliliği, tüm bu alanlarda birbirine kopmaz bağlarla bağlanmayı, örgütlenmeyi ve mücadele etmeyi gerektirir ve bunun için de kadın açısından konfederal komünal bir sistem ihtiyacını açığa çıkarır.
*Bu yazı, Jineolojî dergisinin “Kadın Konfederalizmi” dosya konulu 32. sayısından kısaltılarak alınmıştır.
*Yazının devamı haftaya “Kadın Demokratik Konfederal Sisteminin Teorik ve Pratik Esaslarına Dair, Birinci Bölüm” başlığıyla yayınlanacaktır.