DEM Parti Kadın Meclisi sonuç bildirgesini açıkladı

  • 11:06 25 Aralık 2024
  • Siyaset
 
ANKARA - DEM Parti Kadın Meclisi, yaptığı toplantının sonuç bildirgesinde, savaş karşıtlığında bir araya gelmek için görüşme ve buluşmalar yapılacağını duyurdu ve birlikte yaşam sözleşmesi için Rojava’nın korunması için çağrı yaptı. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, 22 Aralık’ta gerçekleştirdiği toplantının sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede, güncel gelişmeler, örgütsel ve politik değerlendirmelerin yanı sıra, önümüzdeki süreçte yapılması gerekenlere dikkat çekildi. 
 
‘Onurlu barışı yükseltmeye devam ediyoruz’
 
İktidarın savaş politikalarının bir rejim haline getirildiğinin belirtildiği bildirgede, kadın katliamları, kadın yoksulluğu ve kayyım siyasetine dikkat çekildi. Kadınlara karşı başlatılan bu savaş ortamında kadınların mücadele yürüttüğü belirtildi. Bildirgede, “Derinleşen kadın yoksulluğu ve işsizliğine karşı direnen ve grevlerin öncülüğünü yapan kadınlarla birlikte emek sömürüsüne karşı direndik. Savaşlardan dolayı yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan göçmen ve mülteci kadınlara yönelik şiddete karşı mücadeleyi büyüttük. Katledilen üniversite öğrencisi Dina’nın her duruşmasında bu dayanışmayı büyüttük. Kadına yönelik şiddetin boyutu katliama varmışken ve iktidar kadın düşmanlığında ısrar ederken, bizler de direnişi büyütmekte ısrar ettik. Savaşta ve kutuplaştırıcı siyasette ısrar eden rejime karşı onurlu barış mücadelesinin sesini her yerden yükseltmeye devam ediyoruz” sözlerine yer verildi.
 
‘Savaş sınır tanımadan sürüyor’
 
Tecrit ve Orta Doğu’dakı savaşa dikkat çekilen bildirgede, “Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, Kürt sorununun demokratik çözümüne engel olduğu gibi savaşın etkilerini de derinleşmektedir. Öyle ki, AKP iktidarının kadın düşmanlığı ve Kürt halkına yönelik 100 yıldır inkâr politikalarıyla sürdürülen sistematik şiddet, iktidarın yayılmacı siyasetiyle artık sınırları aşmaktadır. İktidarın destek verdiği çeteler, kadınlara yönelik katliamlar gerçekleştirmektedir. Savaşın her halini artık hem ülkede hem de Orta Doğu’da kadınlar olarak birebir yaşıyoruz. Biz kadınlar biliyoruz ki; erkek egemen kapitalist sistemin paylaşım savaşları, ulus-devletlerin diktatör rejimleri ve çetelerin saldırıları hegemonik güçlerin Orta Doğu’daki planlarının görünen yüzüdür. 21. yüzyılda, egemenlerin savaşı sınır tanımadan, katliamları meşrulaştırarak ve hukuksuz bir şekilde 20. yüzyıldan devralınarak devam etmektedir” ifadeleri yer aldı. 
 
Bildirgenin devamı şu şekilde: 
 
“İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırım politikaları, Türkiye’de AKP- MHP iktidarının Kürt halkına ve kazanımlarına yönelik savaşı, Suriye’de yaşanan son gelişmelerle Baas rejiminin çöküşü ve HTŞ üzerinden bir geçiş sürecinin çelişkileri derinleştirerek sürmesiyle, savaşın Ortadoğu’da kadınların ve halkların yaşamlarını çepeçevre sardığı bir eşikteyiz. Suriye’de kadınlar ve halklar, 2011’den bu yana Baas rejiminin ve rejime karşı mücadele ettiğini iddia eden çetelerin hedefi oldu. 2014 yılından itibaren ne çetelerden ne de diktatörlerden yana durmak zorunda olmadıkları bir model Rojava’da kadınlar öncülüğünde inşa edildi. 
 
Rojava çözümün anahtarıdır
 
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, bugün Suriye’de yaşanan kaotik sürecin içerisinde çözümün asıl anahtarıdır. Statükocu ulus-devlete karşı bir çözümdür. Erkek egemenliğine karşı kadın özgürlüğünün inşasıdır. Mezhepçiliğin, milliyetçiliğin ve cinsiyetçiliğin soykırım politikalarına karşı onurlu ve birlikte yaşamanın ve barışın sözleşmesidir. Bu hakikatiyle de Ortadoğu’da paylaşım ve vekalet savaşı yürütenlerin hedefinde olduğunu biliyoruz. AKP-MHP iktidarının Kürt düşmanlığı üzerinden Suriye’de kadınların ve halkların devrimini hedef alması, çeteleri desteklemesi ve SİHA’larla sivil katliamları gerçekleştirmesi, buradaki devrime karşı rolünü de ortaya koymaktadır. 
 
Katledilen kadınların mücadelesini yürüteceğiz
 
Biz kadınlar Suriye’de kadınların ve halkların geleceğini hedef alan hiçbir politikayı kabul etmiyoruz. AKP-MHP iktidarının savaşı derinleştirecek politikalarına karşı her yerde mücadele edeceğiz. Türkiye destekli SMO çeteleri tarafından katledilen kadın aktivistlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesinin sesini tüm kadınlara ulaştırmak ve savaşa karşı ortak mücadeleyi büyütmek temel görevimizdir. Türkiye’den Suriye’ye, Filistin’den Afganistan’a savaş politikalarına karşı kadın mücadelesini büyütmenin vaktidir. Çünkü biliyoruz ki kadınların mücadelesi ne diktatör ne de çete rejimlere itaat etmeyecektir.
 
Nusaybin ve Suruç nöbetlerine çağrı
 
Ortadoğu ve dünya kadınları için Rojava Kadın Devrimi 21. yüzyılın kadın devrimidir. Kadınların emekleriyle, mücadeleleriyle ve deneyimleriyle 21. yüzyıla bıraktığı mirastır, kazanımdır. İktidarların hiçbir planı ve savaş siyaseti bu gerçeği değiştiremez. Suriye ve Ortadoğu kadınlarının eşit ve özgür yaşamasının teminatı olan kadın özgürlükçü bu modeli tehdit olarak görenler, kadınları inkar edenlerdir, katledenlerdir. Kadın Meclisimiz, bu tarihsel dönemeçte tüm kadınları Nusaybin ve Suruç’ta devam eden nöbetlere katılmaya ve Rojava etrafında kenetlenmeye çağırmaktadır.  
 
Savaş karşıtlığında görüşmeler yapılacak
 
Kadın Meclisimiz, savaş karşıtlığı için başta Türkiye olmak üzere, kadın örgütleriyle, akademisyenlerle, feministlerle, siyasetçilerle, sendikalarla, hak ve adalet örgütleriyle, emek örgütleriyle, halklar ve inançlardan kadınlarla ve ekoloji mücadelesi yürütenlerle bir araya gelecektir. Kadın yoksulluğu, ekolojik yıkım, kayyım rejimi, erkek-devlet şiddeti, özel savaş politikaları, göçmen ve mülteci düşmanlığı gibi iktidarın savaş siyasetinin kadınların yaşamlarını nasıl etkilediğini ve ortak mücadeleyi ortaya koyacak buluşmalar gerçekleştirilecektir. Tüm kadınlara ve kadın örgütlerine çağrımızdır: Gelin, hep birlikte savaş siyasetine karşı onurlu barışı kadınlar öncülüğünde inşa etmek için mücadeleyi büyütelim. Suriye'de kurulacak sistemin yerel ve uluslararası meşruiyetini sağlayacak ve garanti altına alacak en önemli şartlardan biri de kadınların bu yeni sistemde ve onun kuruluşunda söz sahibi olmasıdır.”