Siyasetçi Gülser Yıldırım: Saldırılara rağmen barış elini güçlendireceğiz
- 09:06 25 Ocak 2025
- Güncel
Öznur Değer
MÊRDÎN - İmralı görüşmesinde belirtilen 7 maddeye dikkat çeken Kürt siyasetçi ve TJA aktivisti Gülser Yıldırım, “Sayın Öcalan’ın uzattığı barış elinin güçlendirilmesi gerekiyor. Ancak söylem ve eylem bir olmalı. Saldırı ve savaş halkın umudunu da sarsar. Tüm saldırılara rağmen biz barıştan taraf olanlar olarak uzatılan barış elini güçlendirme mücadelesi yürüteceğiz” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit devam ederken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan heyet 28 Aralık’ta İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde Abdullah Öcalan ile görüştü. Heyet, görüşmenin ikincisini ise 22 Ocak’ta gerçekleştirdi. Bu süre zarfında Abdullah Öcalan’ın talebi doğrultusunda Meclis’teki tüm siyasi partilerle görüşme gerçekleştiren heyetin yaptığı ikinci görüşmede görüşmelerin sonucunu aktardığı düşünülüyor.
Abdullah Öcalan heyet ile gerçekleştirdiği ilk görüşmesinde dikkat çektiği 7 madde ile yapıcı bir tutum sergileyerek “pozitif katkı” üzerine eğilirken, olası bir sürece tüm toplumsal dinamiklerin de katkı sunması çağrısında bulunmuştu.
Halkların Demokrasi Partisi (HDP) eski Milletvekili Kürt siyasetçi ve Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Gülser Yıldırım, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeyi ve dikkat çekilen 7 çözüm maddesini değerlendirdi.
‘Sayın Öcalan’ın sunduğu 7 madde Türkiye için büyük bir şanstır’
Cumhuriyet tarihinden bu yana sürece bakılması gerektiğinin altını çizen Gülser Yıldırım, “Tarih boyunca yapılan katliam, zulüm ve işkenceleri göze aldığımızda bu kadar şeye rağmen Sayın Öcalan’ın sunduğu olumluluklar ve pozitif katkı vurgusu Türkiye için büyük bir şanstır. Türkiye demokrasisi için, halkların kardeşliği için, bir arada eşit ve onurlu bir yaşam için büyük bir şanstır. Cumhuriyet tüm halkların emeği ve mücadelesiyle inşa edildi. Ancak ‘tekçilik’ politikası ile diğer diller, ırklar, inançlar yok sayılmaya başlandı ve yüz yıllık kırım politikaları da bu şekilde başlamış oldu. Demokratik bir ülke inşa etmek istiyorsan tüm kimliklere saygı göstermek ve tanımak zorundasın. Eğer bu yapılmış olsaydı bu kadar savaş, kayıp, yoksulluk yaşanmayacaktı. Tüm bu olumsuzlukların nedeni ‘inkar’ politikasının bir sonucu. Türkiye, demokratik bir Cumhuriyet inşa etmiş olsaydı, Orta Doğu’da ve dünyada ilham alınacak bir demokrasi modelinin sahibi olabilirdi. Ancak aradan geçen yüz yıla rağmen yüz yıllık politikalarda ısrarın yaşandığını görüyoruz. Tüm halklar ve Orta Doğu için en tehlikeli anlayış da bu politikada ısrar etmektir. Tüm bunlara rağmen en büyük şans ve çıkış noktası ise Sayın Öcalan’ın sunduğu 7 maddedir” şeklinde konuştu.
‘Milyonlar Abdullah Öcalan’ı önderi olarak görüyor’
Milyonlarca Kürt’ün Abdullah Öcalan’ı “önderi” olarak gördüğünü ifade eden Gülser Yıldırım, bu nedenle imza kampanyaları başlatıldığını belirtti. Abdullah Öcalan’ın ideolojisinin, felsefesinin tüm dünyaya yayıldığını ve insanların bunu yaşam felsefesi olarak gördüğünü kaydeden Gülser Yıldırım, “Bu model halkların bir arada yaşama modelidir. Tüm kimliklerin, dillerin, inançların bir arada yaşayabilme modelidir. Şimdiye kadar dünyanın hiçbir yerinde gerçekleşen devrimlerde kadın özgürlüğü toplum özgürlüğü olarak tanımlanmamıştır. Bu da tüm Orta Doğu halkları açısından büyük bir şanstır. Özellikle Rojava’da inşa edilen bu anlayışa tüm dünyanın sahip çıkması gerekiyor. Bundan daha iyi, daha kapsayıcı, tüm renkleri barındıran, daha özgürlükçü bir model varsa bu model uygulansın. Eğer savunduğumuz modelden daha iyi bir model varsa uygulansın ancak bu model bir hakikati barındırıyor. Farklılıkların, özgürlüklerin ve halkların bir arada yaşayabilme modelidir bu model” sözlerine yer verdi.
‘7 maddenin her biri tarih içeriyor’
AKP iktidarının devletten bağımsız ele alınamayacağını kaydeden Gülser Yıldırım, devletin tüm kurumlarının bunlara bağlı çalıştığını ifade etti. AKP ve devletin aynı zihniyete sahip olduğunu dile getiren Gülser Yıldırım, Abdullah Öcalan’ın tüm toplumsal tehlikeleri gördüğünün altını çizdi. Tüm saldırılara rağmen Abdullah Öcalan’ın barışta ısrar ediyor olmasını büyük bir şans olarak yorumlayan Gülser Yıldırım, “Saldırılar, baskılar, Kürtlerin tanınmaması, yok sayılması, kayyım politikaları, Kürtler ve diğer halkların iradelerinin yok sayılması gibi uygulamalar devam ediyor. YSK’dan onanan belediye eşbaşkanları daha sonra görevden alınabiliyor. Birkaç eşbaşkanın görevden alınması bir iki kişinin iradesiyle tanımlanamaz. Milyonlarca insanın iradesinin yok sayılması demektir. Bu partiye, bu felsefeye gönül vermiş herkesin yok sayılmasıdır. Ancak tüm bunlara rağmen, bu kadar derinleşen savaşa ve saldırılara rağmen halkın daha fazla acı çekmemesi adına, ülkenin kaynaklarının savaş politikalarında heba olmaması adına, Türkiye halklarının bu coğrafyada düşmanlaştırılmaması adına, toplum parçalanmasın diye, sevgi ve saygı yok olmasın, düşmanlık derinleşmesin diye Abdullah Öcalan büyük bir sorumluluk alarak 7 madde yayınladı. Her bir madde bir tarih içeriyor. İlk madde 1071’e kadar dayanıyor. Tüm bunlar da tarihsel bir sorumluluk gerektiriyor” ifadelerini kullandı.
‘Sayın Öcalan barış taraflarını güçlendirmek istiyor’
Yayınlanan 7 maddede açığa çıkan şeyin Abdullah Öcalan’ın kendini şimdiye kadar gelmiş geçmiş tüm iktidarlardan daha sorumluluk sahibi gördüğünü gösterdiğine işaret eden Gülser Yıldırım, “Bu nedenle Sayın Öcalan, bu kadar saldırıya karşı yapıcı ve kapsayıcı bir dille diyalog yolunun zeminini yaratmaya çalışıyor. Barış taraflarını güçlendirmek istiyor. Bu nedenle çağrısını bin yıl öncesinden Cumhuriyet tarihine kadar genişletmiş. Demokratik Cumhuriyet ile her insanın kendini bu coğrafyanın bir parçası olarak görmeli. Bu nedenle barış ve özgürlük değerlerinin inşa edilmesi gerekiyor. Ancak ‘Ben efendi sen köle, ben patron sen işçi olacaksın’ denirse bir arada yaşama yolu da kapanmış olur. Herkes elindeki gücü istediği gibi kullanır”
‘Sayın Öcalan’ın yapıcı bir dil kullandığı görülmeli’
Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişen saldırılara değinen Gülser Yıldırım, SİHA saldırısıyla katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ı hatırlattı. Yine halka yönelik saldırı ve katliamları anımsatan Gülser Yıldırım, “Bu kadar şeye rağmen, saldırılara rağmen Sayın Öcalan olumlu ve yapıcı bir dil kullanıyorsa bizlerin de buna göre hareket etmesi gerekiyor. Yoksa söyleyecek çok var. Ama Sayın Öcalan’ın tanıdığı bu şansı görmek lazım. Abdullah Öcalan ateşi söndürmenin, barış koşullarını oluşturmanın formüllerini yaratıyor. Bugün Suriye’de değişen rejim Esad’dan daha kötü değilse daha iyi de değildi. Karanlık bir sistem kendini başka bir karanlık sisteme devretmiştir. Çünkü zihniyetlerinde değişim yaratmadılar. Türkiye toplumu ve siyaseti de eğer bu değişim dönüşümü yaratmazsa Orta Doğu’daki savaş asla bitmeyecek. Ama nereye kadar bu böyle devam edecek? Bu topraklar savaşsız da hepimize yetecek kadar büyük.
Neden demokratik çözüm yollarını, yaşamı güzelleştirme yollarını aramıyoruz da sürekli savaş üzerinden kendimizi inşa etmeye çalışıyoruz. Sayın Öcalan’ın sunduğu paradigma ekseninde hareket edersek yaşam çok daha güzel olacaktır. Çünkü bu felsefe insana değer veriyor. Bu da toplumu özgürleştirir ve toplumsal barışı sağlayacağı için savaşa gerek kalmaz. Dünya o kadar da büyük değil. Dünyanın herhangi bir yerinde gelişen herhangi bir durum başka bir bölgeyi etkiliyor. O nedenle barışa ihtiyacımız var. Artık dünyanın tekçi politikalara ihtiyacı yok. O yöntem diktatörlüğün yöntemiydi. Bu da dünya açısından en tehlikeli şeydir” diye belirtti.
‘Sayın Öcalan’ın uzattığı barış eli güçlendirilmeli’
Demokratik toplum modelinin tüm dünyaya kazandıracağını kaydeden Gülser Yıldırım sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bugün Rojava’da inşa edilen bu model çetelerin eliyle yıkılmaya çalışılıyor. Ve bu çetelere kimlerin destek verdiğini de biliyoruz. Sayın Öcalan sunduğu maddelerle barışın ve kardeşliğin tarihsel önemine dikkat çekiyor. Barışın sesinin Türkiye’ye ses olması gerektiğine dikkat çekiyor. Toplumsal faydalara ve bir arada yaşam koşullarına değiniyor. Eğer bu model inşa edilirse Türkiye’nin Orta Doğu açısından bir örnek olacağını vurguluyor. Bu sistem tüm halkların çıkarınadır. O nedenle herkesin buna sahip çıkması gerekiyor.
Sayın Öcalan’ın uzattığı barış elinin güçlendirilmesi gerekiyor. Barış isteyen Sayın Öcalan’dır ve ona inanan halkıdır ve dostlarıdır. Barış destekçilerinin çoğalması lazım. Ancak söylem ve eylem bir olmalı. Saldırı ve savaş halkın umudunu da sarsar. Tüm bunlara rağmen biz barıştan taraf olanlar olarak uzatılan barış elini güçlendirme mücadelesi yürüteceğiz. Sayın Öcalan, ‘Orta Doğu kendi sorunlarını çözemiyorsa ve dışarıdan müdahale gelişiyorsa sorunlar derinleşir ve daha tehlikeli bir hal alır’ diyordu. Bunu görmek gerekiyor. Eğer tekçi politika kazandırsaydı Esad kaybetmezdi. Bu politika bugünkü dünya için kazandırmıyor. Barış isteyenler, kadın özgürlüğünü esas alanlar kazanacaktır. Mevcut iktidarının da bir an önce çetelerden desteğini çekmesi, halkı bombalamayı bırakması ve barışa el uzatması gerekiyor. Herkesin sürece samimi yaklaşması gerekiyor. Rojava’ya yönelik saldırıların ve kayyım politikalarının da bu çerçevede son bulması gerekiyor.”