
Gülistan Kılıç Koçyiğit Ankara’daki süreç trafiğini anlattı
- 09:12 16 Nisan 2025
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmenin “somut” denilecek ilk adım olduğunu ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, Adalet Bakanlığı ile yapılacak görüşmede ise birçok başlığın tartışılacağını özellikle temel gündemin Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve çalışma koşulları olacağını söyledi.
Meclis’in 1 Ekim’deki açılışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına giderek tokalaşmasıyla başlayan dikkat çekici siyasi gelişmeler, yeni bir İmralı sürecini gündeme taşıdı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile aile görüşmelerinin yanı sıra üç ayrı siyasi temasın gerçekleştirildiği İmralı Adası’ndan, 27 Şubat tarihinde “Asrın Çağrısı” olarak bilinen mesaj dünya kamuoyuna ulaştı.
Bu gelişmelerin ardından DEM Parti heyeti çeşitli siyasi partilerle temaslarda bulunurken, son olarak 10 Nisan’da AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Efkan Ala ile bir görüşme gerçekleştirildi. “Asrın Çağrısı”nın üzerinden haftalar geçmesine rağmen iktidar kanadından somut bir adım gelmezken, DEM Parti İmralı Heyeti üyeleri ve Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ile Sezai Temelli'nin bu Cuma günü Adalet Bakanlığı ile bir görüşme gerçekleştirmesi bekleniyor.
Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşme ve Adalet Bakanlığı ile yapılacak görüşmenin detaylarını Gülistan Kılıç Koçyiğit anlattı.
“Yeni bir aşama olarak heyetimiz bu görüşmeyi nitelendirdi. Biz de bu görüşe katılıyoruz. Kürt sorununun demokratik çözümü açısından Cumhurbaşkanı'nın en somut adımı olarak ifadelendirilebilir.”
*Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısının ardından 1 buçuk ay geçti ve iktidar tarafından ilk defa somut adım denilecek bir görüşme yapıldı. DEM Parti İmralı Heyeti, Cumhurbaşkanı ile görüştü. Öncelikle bu ziyaretin önemi nedir, yıllar sonra verilen bu fotoğrafın anlamı nedir?
Kürt sorununun demokratik çözümü tartışmaları 1 Ekim Meclis açılışıyla başlayarak Türkiye kamuoyunun gündemine oturdu. Ondan sonra da çok ciddi gelişmeler oldu. Özellikle 27 Şubat'ta Sayın Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” bütün ezberleri bozan ve yeni bir başlangıca kapı aralayan çok önemli bir çağrıydı. Tabi bu çağrı hem Türkiye'de iktidar kanadında, muhalefette hem de uluslararası alanda çok geniş bir yankı buldu. Çok olumlu karşılandı. Bu olumlu karşılamayla beraber aslında çok uzun süre AKP iktidarı gerçek anlamda somut bir adım atmadı. Ya da bu sürece denk bir yaklaşım göstermedi. O anlamıyla geçen hafta Sayın Erdoğan'la heyetimizin yaptığı görüşmenin bu anlamıyla ilk somut adım, ilk somut fotoğraf olarak da ifade edilir. Yaklaşık 10 yıl sonra DEM Partili ve onun öncesi HDP ile 10 yıl önce bir görüşme yapılmıştı. 10 yıl sonra bu görüşmenin yapılmış olmasını önemli ve anlamlı buluyoruz. Bir önemi de İmralı Heyeti üyeleri Pervin Hanım ve Sırrı Bey, Sayın Öcalan'la yaptıkları görüşmelerin kapsamını, muhalefet partileriyle yaptıkları görüşmelerin kapsamını ve yine sürece dair olan partimizin görüşme ve düşüncelerini bizzat Cumhurbaşkanı'na aktarma imkanı buldular. Bunun birinci elden yapılmış olması, sürecin karşılıklı tartışılması, ilk muhatabıyla, hükümetin başı Cumhurbaşkanı ile görüşülmüş olması çok önemli bir eşik. Yeni bir aşama olarak heyetimiz bu görüşmeyi nitelendirdi. Biz de bu görüşe katılıyoruz. Kürt sorunun demokratik çözümü açısından Cumhurbaşkanı'nın en somut adımı olarak ifadelendirilebilir çünkü kamuoyunda AKP nerede duruyor, Cumhurbaşkanı bu işin neresinde gibi bazı tartışmalar vardı. Biz de bu soruları soruyorduk somut adım atmadıkları için. Bizim de AKP grubuyla eş başkanlar düzeyinde bir görüşmemiz oldu. Heyetimizin yine AKP ile bir görüşmesi oldu ama tabi burada sembolik önemde olan Cumhurbaşkanı ile görüşmeydi. Bu görüşme de gerçekleşti, bu önemli ve anlamlıydı.
“Sayın Öcalan’ın bütün bu tarihi çağrı içerisindeki özel pozisyonu, bu çağrının toplumsallaşması koşullarının düzeltilmesi ilk elden Sayın Cumhurbaşkanı'na ifade edilmiş oldu.”
*Bu görüşmeye ilişkin olumlu açıklamalar geldi, görüşme içeriği aktarılmasa da olumlu geçtiği söylendi. Siz bu konuya ilişkin ne söylersiniz?
Evet, heyetimizin yaptığı bilgilendirmede görüşmenin gayet olumlu geçtiği, gerçek anlamda yeni bir aşama diye tariflemek zaten tarif etmenin gerekçelerinden biri hem görüşmenin yapılmış olması hem de içeriğinin pozitif yönde olması nedeniyleydi. Tabi bu görüşmenin sonuçlarını hep beraber takip edeceğiz. Sonuçta görüşmede karşılıklı görüş ve düşünceler ifade edildi. Bugüne kadar bu süreç içerisinde yaşanan tıkanmalar, aksaklıklar ele alındı, bunların aşılmasına dair görüş ve düşünceler, yine partimizin görüşü ve düşüncelerini heyetimiz ifade etti. Yine Sayın Öcalan’ın bütün bu tarihi çağrı içerisindeki özel pozisyonu, özgün tutumunun kendisi, bu çağrının toplumsallaşması için Sayın Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi ilk elden Sayın Cumhurbaşkanı'na ifade edilmiş oldu. Bütün bunlarda da negatif bir yaklaşım en azından bize de yansımadı, basına da yansımadı. Pozitif bir görüşme olarak ifade edilebilir.
“Bu taleplerin hiçbiri yanlış olan talepler değil. Hatta liste eksiktir, onu söyleyelim yani fazlası yok, eksiği var ama böyle bir talep listesi üzerinden bir görüşme gerçekleşmedi. O listeye olan konu başlıklarının zaten çözülmesi işin gerekliliğidir, zorunluluğudur.”
*Basına 13 maddelik bir liste iddiası düştü fakat hem iktidar hem de partiniz bunu yalanladı. Böyle bir koşul ve liste üzerinden giden bir süreç var mı?
Hayır, zaten parti sözcüğümüz açıkladı. Görüşmede, bir liste içerisinde talepler manzumesi sıralanmadı. Ama bu listeye konu olan bütün başlıklar bizim DEM Parti olarak dönem dönem kamuoyuna yaptığımız açıklamalardaki temel taleplerimizdir. Bu taleplerin hiçbiri yanlış olan talepler değil. Hatta liste eksiktir, onu söyleyelim yani fazlası yok, eksiği var ama böyle bir talep listesi üzerinden bir görüşme gerçekleşmedi. Bilginin kendisi orada hatalı ama tabii ki bu taleplerin hepsini sahipleniyoruz. Bu talepler bizim taleplerimiz, toplumumuzun talebi, Türkiye'nin talebi. O taleplerin içerisinde çok önemli maddeler var. Ama bugün itibariyle partimizin de en temel gündemlerinden birisi, bu sürecin ilerlemesinin en temel başlıklarından birisi, Sayın Öcalan'ın koşullarıdır. Bunu çokça ifade ettik. Sayın Öcalan'ın, özgür yaşam ve özgür çalışma koşullarının hızla sağlanması gerekiyor. Sonuçta sürecin en önemli aktöründen bahsediyoruz. Bu süreci ilerletebilecek en önemli aktörden bahsediyoruz. Çok ciddi bir inisiyatifi almış, çok ciddi bir sorumluluk almış bir aktörden bahsediyoruz. O anlamıyla onun halihazırda tecrit altında tutulması, görüş ve düşüncelerinin kamuoyuna aracılarla ulaşmasının doğru olmadığını çokça ifade ettik. Hızla tecridin aşılması bugün için en temel talebimizdir. Tecrit aşılmadan, tecrit ortadan kaldırılmadan, Sayın Öcalan'ın özgür çalışma koşulları sağlanmadan sürecin sağlıklı ilerlemesinin imkanı yoktur. Bizim ilk yelden tartıştığımız ve ilk yelden yürüttüğümüz, sadece bizim de değil aynı zamanda geniş demokratik kamuoyunun ve Kürt halkının da en temel talebi budur. Bu nedenle buraya odaklanmak lazım. Sayın Öcalan'ın özgürlük koşulları zaten sağlanırsa, özgür çalışma, özgür yaşama koşulları sağlanırsa, Kürt sorununun demokratik çözümünde ilerlemeler kaydedilecektir. Bu ilerlemelerin içerisinde bütün o listeye olan konu başlıklarının zaten çözülmesi işin gerekliliğidir, zorunluluğudur. Süreç içerisinde her biri ele alınmalı, her biri tartışılmalı ve her birine dair de yasal düzenlemeler yapılmalı.
Bazıları uygulama sorunudur. Örneğin, AİHM kararlarının uygulanması için yeni bir yasal düzenleme yapmaya gerek yok. Hızla siyasi irade o kararları uygulayacak. Bu konuda yeni bir tartışmaya gerek yok. Ama Ceza İnfaz Kanunu, TMK, TCK gibi, örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması gibi bazı yasal düzenlemeleri içeren başlıklar var. Bunların da hızla Meclis zemininde yasal düzenlemelerinin yapılması gerekiyor. Ama bütün bunların olması için Kürt sorunun demokratik çözümünde yol almamız gerekiyor. Yol almamız için de Sayın Öcalan’ın özgürlük koşullarının sağlanması gerekiyor. En temel meseleye odaklanmak ve oradan başlayarak diğer meseleleri konuşmak, çözüm yoluna koymayı daha doğru buluyoruz.
“Bir mevzuat değişikliği gerektiriyor. Bu çok daha uzun erimli bir tartışmayı ve birlikte karşılıklı çalışmayı gerektiriyor. Nisan sonunda PKK'nin kongreyi toplaması ve silahsızlanma kararı almasını bekliyorsa, o zaman hızlı bir şekilde buna uygun bir prosedür işletmesi gerekiyor.”
*Cuma günü Adalet Bakanlığı ile de bir görüşme gerçekleştireceksiniz İmralı Heyeti ile birlikte, bu görüşmede bahsettiğiniz yasal düzenlemeleri ele alacak mısınız? Hangi başlıklar masada olacak? İktidar tarafından Nisan ayına işaret eden bir açıklama da duymuştuk.
Tabi Adalet Bakanlığı ile konuşacağımız konular keşke çok sınırlı olsaydı ama maalesef dosyalar dolusu konu başlığı konuşulmayı, tartışılmayı bekliyor. Heyetimiz ile Adalet Bakanlığı'nın bu düzeyde yapacağı resmi anlamda, süreç başladıktan sonraki ilk ziyaret olacak. Daha spesifik öncelikli başlıkların ele alınacağını düşünüyoruz. Özellikle tecridin ortadan kaldırılması, Sayın Öcalan’ın sadece heyetle değil istediği herkesle görüşebileceği koşulların sağlaması, diğer siyasi partilerle, aydınlarla, yazarlarla, demokratik kitle örgütleriyle, akademisyenlerle görüşebileceği koşulların oluşturulması, bu anlamda hızla tecridin ortadan kaldırılması en temel başlığımızı oluşturacak bu görüşmede. Bununla beraber halihazırda hasta tutsaklar var, ceza infaz kanunu, TMK, TCK var, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri var, dünya kadar başlık var. Açıkçası bunların her birini uzun uzun konuşma imkânımız olmayacak. Bunları önceliklendirerek, en acil olandan başlayarak örneğin; idari gözlem kurullarının keyfi infaz yakmaları gibi en öncelikli olanları konuşacağız. Bunların bir kısmı mevzuattan kaynaklı sorunlar. Bir mevzuat değişikliği gerektiriyor. Bu çok daha uzun erimli bir tartışmayı ve birlikte karşılıklı çalışmayı gerektiriyor. Bazıları kötü uygulama pratiklerinden kaynaklanıyor. Bir siyasi iradenin hızla devreye girip bu kötü uygulama örneklerini ortadan kaldırması gerekiyor. Örneğin, idari gözlem kurullarının cezaevinde infaz bitmiş olan insanların infazlarını yakması, böyle uygulamalar. Hiçbir objektif kriteri olmadan, tamamen subjektif, tamamen keyfiyete bağlı nedenlerle 30 yılını yatmış mahpusu, 32 yıl, 33 yıl cezaevinde tutan bir İdari Gözlem Kurulları gerçeği var. İkincisi gözlem kurulunun demokratik olmaması ile ilgili bir mesele var. Üçüncüsü de bütün bu kararların gerekli bir şekilde yargı denetimine tabi olmaması meselesi var. Buradaki mekanizmalarda eksiklik var. Bunlar ilk elden konuşacağımız başlıkları oluşturuyor.
AKP kurmaylarının neye dayanarak Nisan sonuna yönelik bir takvim verdiklerini açıkçası bilme koşulumuz yok. Bizim elimizde böyle bir takvim, böyle bir kesinleşmiş tarih, bir karar yok. İzlediğim kadarıyla kamuoyuna da böyle bir takvim en azından PKK tarafından ilan edilmedi. O anlamıyla şu çok açık ve net. Tabii ki bu sürecin hızlı olması önemli. Provokasyonlara, sabotajlara gelmeden süreci sağlıklı yürütmek çok önemli. Ama bunun için de koşulların oluşturulması gerekiyor. Burada hükümetin beklentileriyle uyumlu bir hızda da çalışma yapması gerekiyor. Nisan sonunda PKK'nin kongreyi toplaması ve silahsızlanma kararı almasını bekliyorsa, o zaman hızlı bir şekilde buna uygun bir prosedür işletmesi gerekiyor. Sayın Öcalan’ın tecridinin hızla ortadan kaldırması, örneğin PKK'nin kongresini toplayacağı güvenlik koşullarını sağlayabilecek bir süreci işletmesi gibi bazı adımları hükümetin de atması gerekiyor. Bunlar en nihayetinde devletin, Sayın Öcalan’ın ve PKK'nin konuşacağı başlıklar.
"Bir sıfır noktasında değiliz aslında. Komisyon raporu da o dönemki bazı öneriler de esas alınarak bir süreç yürütülebilir. Bugün Kürt sorunun çözümü meselesinde ne yapılması gerektiğine dair çok büyük muğlaklıklar yok. Mesele bunu yapıp yapmamayı istemek.”
*Yine süreç eksenli Meclis’te bir komisyon kurulması talebi vardı, özellikle parti görüşmelerinde muhalefet de bu talebi sundu fakat Meclis’te bir çalışma başlamadı, böyle bir komisyonun oluşmasını öngörüyor musunuz?
Evet, muhalefet böyle bir komisyonu dillendirdi. Biz bu komisyon fikrine karşı değiliz. Böyle bir komisyon kurulmasının pozitif katkıları olacağını düşünüyoruz. Öncelikle Meclis’in süreçte inisiyatif alması açısından önemli olacağını düşünüyoruz. Ama illa ki bu komisyon kurulmak zorunda da değil. Komisyon bir başlık, komisyonla bir yöntem kurulabilir. Sonuçta şu anda Meclis’in iç tüzüğü bir araştırma komisyonu kurmaya elverişli. Bu araştırma komisyonu sorun başlıklarını ele alacak, bir rapor oluşturacak ve bir öneriler dizisi açığa çıkaracak. Aslında bu anlamıyla Meclis’in bir deneyimi var. Hatırlarsanız 2013-2015 sürecinde de bazen bir komisyon kurulmuştu. O komisyonun çok büyük bir raporu da oluşturuldu. O rapor içerisinde açığa çıkan öneriler de var. O anlamıyla bir sıfır noktasında değiliz. Komisyon raporu da o dönemki bazı öneriler de esas alınarak bir süreç yürütülebilir. Bugün Kürt sorunun çözümü meselesinde ne yapılması gerektiğine dair çok büyük muğlaklıklar yok. Mesele bunu yapıp yapmamayı istemekle ilgili bir sorun var. Biz, Kürt sorunu nasıl çözülür sorusuna çok net yanıt verebiliyoruz. Sonuçta Kürt sorununda biraz Kürtlerin taleplerini, isteklerini dinlemek gerekiyor ve sorunlarını giderecek bir mekanizma işletmek gerekiyor. Bu anlamıyla Meclis’in sorumluluk alması çok önemli. 85 milyon halkın iradesinin tecelli ettiği yer. Bu konuda hızlı bir şekilde Meclis Başkanlığının inisiyatif alması gerekebilir. Hızlı bir şekilde bütün siyasi partileri bir araya getirip Meclis zemininde onlarla bir toplantı alıp gerçekten Meclis Kürt sorunu demokratik çözümünde üzerine nasıl bir sorumluluk düşüyor, bizler ne yapabiliriz milletvekilleri olarak, nasıl bir dil, nasıl bir üslup, nasıl bir yaklaşım sergilememiz gerektiğine dair görüş alışverişinde bulunabilir, bir istişare yürütebilir. Biz bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ama bunun dışında bütün bu başlıkların yasal hazırlıklarının yapılması gerekiyor. Bir mutfak çalışması yapılması gerekiyor ve bu yasal düzenlemeler de ilgili komisyonlara gelip oradan geçecek. Komisyonlarda yasaları tartışma zemini var. Bu konuda bir problem yok. Ama sürecin daha resmiyet kazanması, Meclis’in bu işe müdahil olması açısından böyle bir komisyonda işlevsel olacaktır. Bu konuda da inisiyatif almak gerekiyor. Biz bu konuda görüş ve düşüncelerimizi muhataplarımıza da iletiyoruz. Görüştüğümüz bütün siyasi partilere de söyledik. Bundan sonra da bu konuda ayrı bir mesai yürüteceğiz.
*Son olarak, bir dizi diplomatik temas gerçekleştirdiniz, en son Rusya'da bir görüşme yaptınız, bu temasları baz aldığınızda çağrı dünya gündemine nasıl yansıdı? Özellikle bakıyoruz, Ortadoğu'da, Suriye'de bu çağrının etkileri de yansıyor.
Kürt sorunu uluslararası bir sorun. Sadece Türkiye sınırlarıyla ilgili bir şey değil. Ortadoğu'nun en temel iki sorunu var; biri Kürt sorunu, biri Filistin sorunu. Bu nedenle de 27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın yaptığı tarih çağrıdan sonra çok geniş bir yankı buldu. Üst düzeylerde uluslararası kamuoyunda destek açıklamaları yapıldı. En son Avrupa Parlamentosu'nda da 27 Şubat çağrısının olumlu yankılarını gördük. Uluslararası arenadaki bütün diplomatik temaslarımızda bu çağrının önemine dair çokça vurgu olduğunu görüyoruz. En son Rusya ile de yaptığımız görüşmede bu çağrının tarihi bir çağrı olduğunu ve buna uygun bir yaklaşımın gösterilmesi, Kürt sorununun demokratik çözümünden memnuniyet duyacaklarını ifade ettiler. Bu anlamda çok geniş bir coğrafyada, çok üst düzeyde bir yankı buldu. Dünya gündemine çok hızlı bir şekilde, çok etkin bir şekilde Sayın Öcalan Kürt sorununu yeniden taşımış oldu. Ama biz de, Sayın Öcalan da bu sorunun Türkiye’de çözülmesini ve Türkiye ile çözülmesini istiyoruz. Biz bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu toprakların sorunu ve bu sorunu çözme iradesini Sayın Öcalan gösteriyor. Bu konuda devletin de irade göstermesi, hükümetin de irade göstermesi durumunda burada çözülebilecek, hallolabilecek. Çok çetrefilli, geçmişi çok acılı, maliyeti çok büyük bir sorundan bahsediyoruz ama çözümü konusunda reçete de çok açık ve net. Çözüm demokratikleşmeden, Kürt halkının temel hak ve özgürlüklerini tanımaktan geçiyor. Bunlara, sistemin, devletin içerisinde Kürtlere yer açmaktan geçiyor. Sayın Öcalan bunu zaten ‘ben sistemde Kürtlere yer açmak istiyorum’ diye daha önce de ifade etmişti. Bütün bunlar yapılmayacak şeyler değil. Sorun tespit edilmiş durumda. Sorunun çözümü konusunda Sayın Öcalan çok net, çok kararlı. Örgütü bu net ve kararlı tutuma karşı bir yaklaşım göstermiş ve olumlayan, onu destekleyen 27 Şubat tarihi çağrısının arkasında olduğunu ifade eden bir yaklaşım ortaya koymuş.
Zaten DEM Parti, demokratik kurumlar, Türkiye'de yaşayan ve bölgede yaşayan bütün Kürtler sürecin arkasında duruyor. Gördüğümüz kadarıyla Cumhurbaşkanı görüşmesinde de bu anlamıyla siyasi bir irade olduğunu da görüyoruz. Şimdi mesele biraz daha hızlı bir şekilde sorun alanlarını gidermek, hızlı bir şekilde adım atmak. Adım atarak, peyder pey sürecin ilerlemesine katkı sunmaktan geçiyor. Çok iş, az konuşmak diye de ifade edebiliriz. Çalışmak, pratik adım atmak ve o sonuçlar üzerinden yeni adımların yolunu açmak gerekiyor.
Yeni acıların önüne geçmenin yolu da hızla, hep beraber 7-24 barış için çalışmak. Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrıyı her kapıya, her eve, her insana ulaştırmak. Bu çağrının hayatımızda, yaşamlarımızda, ülkede, bölgede nasıl büyük değişimlere yol açacağını iyi kavramak ve iyi kavratma sorumluluğu da bize düşüyor. O anlamıyla biz bunu kendi cephemizden örmeye çalışıyoruz. Hem içeride halk toplantılarıyla, hem siyasi partilerle yaptığımız görüşmeler, hem STK'lar, demokratik kitle örgütleriyle yaptığımız görüşmeler, hem uluslararası mecrada bölge ülkeleri, kurumlarla yaptığımız bütün görüşmelerde Kürt sorunun demokratik çözümüne katkı ve Kürt sorunun demokratik çözümünün yaratacağı pozitif adımları anlatıp, bu anlamıyla bu çağrıyı her yere, herkese, her ülkeye, her halka anlatmaya, ulaştırmaya çalışıyoruz. Umuyorum yeni dönemde bütün bu çağrının ne anlama geldiğini Sayın Öcalan'ın seslenişinden, sözlerinden ve onun anlatımından da daha geniş bir zeminde dinleme imkanına sahip oluruz.