DBP İl Örgütü yeni yönetimini belirledi

  • 12:02 27 Nisan 2025
  • Güncel

  

AMED- DBP 6’ıncı olağanüstü kongresinde konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Kürt halkının özgürlük mücadelesi Orta Doğu ve Türkiye’yi yeni bir yola koydu” dedi. 
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Amed İl Örgütü, "Örgütlü toplumla özgürlüğe yürüyoruz" şiarıyla 6'ncı olağanüstü kongresini kentte bulunan Ayaz Elegance Salonu'nda gerçekleştirdi. Yüzlerce kişinin katıldığı kongrede “Bi îredeya teorîk û pratîk ve ber bi cıvaka demokratik, Bi cınîya azade ver bi komelê demokratîkî, Me bi ciwantî destpêkir em ê bi ciwantî biserkevin, Bi civaka demokratîk ve ber bi aştî bi rûmet, Perwerde de ziwane dayîke cuye de ziwanê dayîke, Sozyalîzm bê azadiya jinê nabe” pankartları ve DBP bayrakları asıldı. 
 
Kongre öncesi çalınan müzikler eşliğinde dakikalarca halaya duruldu. Kongre divan seçiminin ardından Çarxe Şoreşê Marşı eşliğinde özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşu ardından kitle “Biji Serok Apo” sloganları attı.    
 
‘Yaşasın Kürtlerin birliği’
 
Burada ilk olarak konuşan il Eşbaşkanı Mehmet Şirin Gürbüz, “ Kürt halkının ve Önder Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü yakındır” diyerek, dün Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleştirilen “Rojavayê Kürdistan Birlik ve Ortak Tutum Konferansı”na atıfta bulunup “Yaşasın Kürtlerin birliği” dedi. 
 
Tutsaklardan mesaj
 
Ardından Amed Kadın Cezaevi’nde bulunan kadın tutsakların mesajı okundu. Hülya Alökmen tarafından okunan mesaj şöyle: “Merhaba hevalno, Sizlerin DBP Amed 6’ncı kongresini kutluyor, bu yeni dönemde örgütlenme adına gelişen her pratiği değerli buluyor ve selamlıyoruz. Her ne kadar bedenen zindanlarda bulunuyor olsak da her alanda sizlerle beraber direniyor ve moral buluyoruz. Bildiğiniz üzere zindanlar; moral bozma, iradesizleştirme, tek tip insan yaratma, toplumdan koparma gibi politikaların uygulandığı mekandır. Bizler de bu mekanlarda Amed zindan geleneğini Sara’lardan devralan direnişçiler olarak kendini irade kılan tek tipleştirmeye karşı her rengi içinde barındıran, direnişin her yönünde İmralı’yı esas alan kadınlarız. Dolayısıyla bizler mücadelenin bir sahası olarak sizleri bu dönemde örgütleyen, örgütlenen ve mücadele sahası rolüne getiren her çalışmada tüm arkadaşların demokratik ulus bilinciyle yol alacağını biliyor görev alacak yönetime başarılar diliyoruz.”
 
‘Mücadeleyi yükselteceğiz’
 
Mesajın ardından DBP İl Eşbaşkanı Sultan Yaray söz aldı. Kürtlerin topraklarında büyük acılar yaşadığını belirten Sultan Yaray, yaşanan yeni sürece değindi. Sultan Yaray “Biz buradan İmralı’ya selam gönderiyoruz. Sayın Abdullah Öcalan’ın Çağrısı dünyayı aydınlattı. Bizler de bu mücadeleyi yükselteceğiz” şeklinde konuştu. 
 
‘Her an tarihidir’
 
Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Doğan Hatun ise yaptığı konuşmada, “Her an tarihidir. Geleceğimizde tarihi olacaktır. Mühim olan bizim duruşumuzdur. Örgütlü durursak, 100 yıl öncesi gibi örgütlü olmazsak yüzyıl daha ilerleme gerçekleşmez. Dün Rojava’da olan konferansı selamlıyorum. Bizlerde gücümüzü birleştirelim. Barış ve özgürlük bizleri bekliyor” şeklinde konuştu. 
 
Kürtlerin başarılı mücadelesi
 
Kongrede son olarak DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar konuştu. Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleşen konferansa işaret ederek sözlerine başladı. Çiğdem Kılıçgün Uçar, konferansa ilişkin şunları söyledi: “ Dün Rojava’da dört parça Kürdistan’dan Kürt halkının, Kürt siyasi partilerinin, Kürt güçlerinin katılımıyla konferans gerçekleşti. Orta Doğu’da yeni dizayn olurken egemenlerin beklediği şey Kürtlerin yokluğuydu, Kürtlerin esaretinin devam etmesiydi ama bambaşka bir şey çıktı. 10 yılı aşkın sürede dişiyle, tırnağıyla, emeğiyle Rojava’da kadınlar, gençler, Kürt halkı ve demokrasiye inanan bütün halklar yeni bir sistemi inşa etmenin hem onurunu yaşadılar hem de bu onuru dalga dalga hepimize yaşattılar. Onlara buradan binlerce selam olsun. Kürt ulusal birliğini sağlamak Bakur’da da bizim sorumluluğumuz olsun.”
 
‘Çağrının özgürlük yolu açma temeli var’
 
Türkiye’de bugün karşı karşıya olunan sürecin yeni süreç olmadığının altını çizen Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kürt sorunun çözülmek zorunda olduğunu belirtti. Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Kürt halkı bu coğrafyanın tarihsel bir hakikati ve bu sorun çözülmek zorunda. Bu ülke de yaşanan bütün adaletsizlikler, bütün hukuksuzluklar Kürt halkına dönük güvenlikçi politikalar dayanak yapılarak gerçekleşti. Bu ülkede yapılan ırkçılık ve milliyetçilik Kürt halkının varlığı gerekçe olarak gösterildi. Bugün yapılan ekonomik kriz, işçinin emekçinin cebinden çalınana para güvenlikçi politikalar adı altında Kürtlerle yürütülen savaşa harcandığı için ülke yoksullukla baş başa bırakıldı. Bu başlıklardan etkilenmeyen kesim kaldı mı? Bu başlıklar Türkiye’de yaşayan kadınların, gençlerin, Kürtlerin, Ermenilerin herkesin sorunu değil mi? Tabi ki herkesin sorunu. Sadece bu 3 başlıktan bile baksak Kürt sorunu bu ülkede çözülmek zorundadır. Tam da zamanıdır. Tam da özgürlüğün eşiğindeyiz. Bu eşiğe gelirken de elbette ki Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın 27 Şubatta yaptığı ama yılların emeğinin ortaya çıkardığı deklarasyonun bir özgürlük yolunu açma temeli var ama aynı zamanda Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümü için sorumluluk alan, bedel ödeyen annelerimizin, halkımızın, gençlerin, 30 yılı aşkın süredir cezaevinde olan arkadaşlarımızın, kumpaslarla rehin tutulan arkadaşlarımızın varlığıyla tarihi süreci karşıladık. 
 
Bu tarihi süreçte her birimizin omuzunda çok önemli yükümlülükler var. İşin bir tarafında güvenlikçi politikalarla savaşın devam etmesi ama eşiğin diğer tarafında saldırılar bir tarafta umudu yitiren halkın kendi kendini yönetmesi olan Rojava’daki demokratik özerklik yönetimi var. Bu tercih artık Türkiye’de ve Orta Doğu’da yaşayan bütün halkların önündedir. Ya HTŞ’nin halkları karşı karşıya bıraktığı katliam, Durzileri, Alevileri tam da eski katliamların yaraları sarılmamışken yeniden orada yaşayan halkların inancı ve kimliğinden dolayı katliamla baş başa mı kalması yoksa Rojava’da olduğu gibi herkesin kendi diliyle, kültürüyle, inancıyla yaşayabildiği yeni sistemi birlikte inşa etmek mi? Bir birinden bağımsız olmayan iki süreç Rojava’da yepyeni bir sistem bütün dünyaya umut, İmralı’da rehin tutulmaya devam edilen Sayın Öcalan’ın çağrısı da bu umudu büyüten ve bu umudu bütün dünyada karşılık bulduğu paradigmasıyla dimdik ayakta ahlakıyla birlikte yeni süreci örmenin emeği olmaya devam ediyor” sözlerine yer verdi. 
 
İktidarın kadın bedeni üzerindeki saldırısı
 
İktidarın zihniyetinin aynı olduğunu ve futbol sahasına kadınların nasıl doğum yapacağının pankartıyla çıkıldığını belirten Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları söyledi: “Kadınlar her gün katliamla karşı karşıyayken AKP iktidar aile yılı ilan etti. Sağlık Bakanı Türkiye’de yaşayan insanların ve kadınların sağlığa erişimi ile ilgilenmezken ailenin nasıl olacağına dair ve kadınların kaç çocuk doğuracağına dair söz kurabiliyor. Biz ne diyoruz. Kadınların siyasette, ekonomide yaşamanın her alanında söz kurmalı, demokratik toplumun inşasında özne olmalıdır diyoruz. Bu fark bize yeter. Kadınların özgür olmadığı toplumun özgür olmadığını ifade ettiğimiz şiarımız tam da bu farkı ortaya koyuyor. Değil erkek egemenliği halkların özgürlüğüne ihtiyacımız var. Halkların kendi kendini yönetebildiği bir sisteme ihtiyaç var. Değil iktidarın tekçiliği herkesin kendi kimliğiyle, inancıyla yaşayabildiği sisteme ihtiyacımız var. Elbette bu sistem var. Rovaja’da nasıl hayat bulduysa bu tarihi süreçte aynı modeli Türkiye’de yaşayan bütün halklarla birlikte inşa etme zorunluluğuyla karşı karşıyayız.”
 
‘Kürt meselesi sorunu alt başlık olarak görülmemeli’
 
Kürt halkının Türkiye ve Orta Doğu’da bir sistemi temsil ettiğinin altını çizen Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Biz sadece Kürt halkı değiliz. Biz sadece anadili Kürtçe olan, sadece inancı farklı olan bir halk değiliz. Biz özgürlük mücadelesini yükselten ve bu mücadelenin bir sisteme girebildiğini gösteren, bir sistemi temsil eden halkız. O sistem bütün dünyanın ihtiyaç duyduğu sistemi oluşturdu. Bizim tartıştığımız bu başlıklara iktidarın sessizliği hiçbirinizi korkutmasın. Hiç kimse Kürt meselesini AKP’nin bir alt başlığı, Türkiye’deki sorunların alt başlığı olarak görmemeli. 100 yıla aşkındır dayatılan bu politikalara karşı dimdik ayakta duran Kürt halkı bugün bu sistemi temsil ediyorsa bize düşen bu sistemi ilmek ilmek örmek ve hayata geçirmektir” ifadelerinde bulundu.  
 
İktidarın özel savaş politikası
 
Kürt halkına uygulanan özel savaş politikalarına da değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, “ Gençler kadınlar uyuşturucuyla fuhuşla karşı karşıya bırakıldı. Amed’de uyuşturucuya karşı platform kuruldu. Bütün arkadaşlarımızı emeğine sağlık. Dün o yürüyüşte biz 3 kuşak yürüdük. Kürt halkının taşımış olduğu ahlaki politik değerlerin tam da bu zaman diliminde ihtiyacımız var. Bu ahlaki politik değerleri taşıyan bunu ilmek ilmek ören, mücadelemizin öncülerinin bu değerleri yeniden taşımakla yükümlülük olarak gençlere aktarması lazım. Ama sistem ne yapıyor o anı engellemek için Kürt gençlerini, Kürt kadınlarını tamda kendi sisteminin birer aracı haline getirmeye çalışıyor. Bakın kapımızdaki en yakın düşman uyuşturucu. Kapımızdaki en yakın düşman Kürt gençlerinin, Kürt kadınlarının örgütlü mücadelesinin önüne geçmek için konumlanmış devlet politikası elemanlarına izin vermedik bundan sonrada vermeyeceğiz. Uyuşturucuya karşı kurulan platform hepimizin sorumluluğunda bu mesele sadece çocukları uyuşturucuya bulaşmış ailelerin meselesi değil bütün toplum olarak karşısında durursak her birimiz uyuşturucunun satıldığı yerden uyuşturucunun ulaştığı yere kadar özgürlüğün nöbetini tutarsak bu mesele tarihi mesele olur ve buna hep birlikte engel oluruz” şeklinde konuştu. 
 
Halkın iradesi vurgusu
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat Çağrısı’na karşı sessizliği Türkiye’de yaşayan halkların bozabileceğini söyleyen Çiğdem Kılıçgün Uçar, “ Bu sessizliği kim bozar bugün anı baskılara maruz kalan muhalefet bozar. Kim bozar elbette ki Kürt halkının iradesi bozar. Devleti de iktidarı da görevini yapmaya çağırarak ama bunlara bakmaksızın yol yürümeliyiz. İnşa etmek zorundayız. Demokratik toplumu inşa etmeliyiz. Demokratik toplumu inşa ederken bizim mekanizmamız nedir? Demokratik siyasettir. 27 Şubat Çağrısı’da bize demokratik siyaseti büyütmeyi demokratik siyaseti mücadelemizin en büyük vurgusu yapmayı ne yazık ki önümüzde en güçlü hedef olarak duruyor. Bizler demokratik siyasetin mücadelesini yaparken uzun zamandır bunun bedelini ödüyoruz. Devletin tekçi siyasetine, zorba siyasetine, inkar siyasetine karşı demokrasinin teminatı olan Kürt halkı bugün yeni bir tarih yazmayla karşı karşıya. Milyonlarca Kürt’ün, Alevilerin yaşadığı Türkiye’de farklı inançların ve kimliklerin yaşadığı Türkiye’de ancak siyasetten yada hukuken bir ulus devlet tanımlaması yapıldı ama bu ülke toplumsal olarak asla ulus devlet olmadı. Zaten ulus devlette bu ülkenin hiçbir sorununa derman olmadı. Derman nedir. Derman demokratik toplumdur. Toplumun özne olduğu yeni bir yaşamın inşa edilmesidir. Önümüzdeki görev, sorumluluk bu. Hep birlikte demokratik toplumu hep brilikte demokratik siyaseti hem büyüteceğiz hem de inşa edeceğiz” ifadelerini kullandı. 
 
Tecrit politikaları devam ediyor
 
Kürdistan’da yepyeni başlıkları konuşulduğu bu dönemde belirsizliğin, güvensizliğin faturasının Kürt halkına kesilmemesi gerektiğini ifade eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları dile getirdi: “Evet iktidarı bu sorunun çözümünde zorlamalı ve görev almaya davet etmeliyiz. İmralı tam bir tecrit alanı. Kürt halkı hukuk anlamında kabul edilmediği bir hukukla yargılanıyor. 30 yıldır cezaevinde olan arkadaşlarımızın yargılandığı ve aldığı cezaları düşünürsek hukuka uygun ve adil diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Biz bu devletin hukukunda, adalet sisteminde yokuz. Tanınmadığımız bir devlet hukukuyla yargılanıyoruz ve cezalar alıyoruz. Yetmiyor idare gözlem kurulları kuruluyor. Yetmiyor infazlar yakılıyor. Yetmiyor demokratik siyaset alanında Kürt halkının ve meşru mücadelesi kriminal hale getiriliyor. TMK denilen şey Kürt halkının varlığını inkar etmenin en büyük hukuk aracı haline getirildi. Kürtlerin haklı taleplerine ‘terör’ diyeceksen kimle barış yapacaksın sorusunu sormak zorundayız. Kürt halkı bu coğrafyanın en asli unsurudur. Barış mücadelesinden ve demokrasi mücadelesinden vazgeçmeyen ısrarla büyün halkları bu mücadelenin parçası haline getiren Kürtlerin mücadelesini sarıp sarmalayıp korumakla yükümlü olan bir devlete, iktidara ihtiyacımız var. Biz üzerimize düşeni yapmaya her zaman hazırdık ve hazırız. İktidarın da bu hazır hale gelmiş formülü koruması gerekir, ön açması gerekir. Ne yapmalı. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamalı. Bu kadar tarihi bir meselede, tarihi bir aktörün halen daha tecrit altında halen daha İmralı cezaevi koşullarında tutulmasını kabul etmiyoruz. Kürt halkı kabul etmiyor, demokrasi güçleri de kabul etmemeli. Türkiye halkları güvenlikçi politikalar yüzünden her gün kaybetmeye devam etti. O yüzden bu bir ihtiyaç o yüzden 27 şubat çağrısı Türkiye sınırlarını aşan bir kabulle karşılandı. Şimdi bu kabulü pratiğe geçirme, hep birlikte büyütme zamanı.”
 
Hep birlikte bugüne kadar nasıl mücadele edildiyse bugünden sonrada bu mücadelenin büyütülme sorumluluğuyla karşı karşıya olduklarının altını çizen Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Kürt halkının özgürlük mücadelesi Orta Doğu ve Türkiye’yi yeni bir yol koydu. Bu yolu hep birlikte omuzlayacağız. Bu yola demokratik talepleri hep birlikte vereceğiz” diyerek yeni yönetime başarılar diledi. 
 
Yeni yönetim belirlendi
 
Tek liste ile girilen seçimlerde DBP Amed İl Eşbaşkanlığı’na Ruçem Elyakut ve Ahmet Doğan seçildi. 
 
Kongre yeni yönetimi tebriklerin ve çekilen halayların ardından son buldu.