Lîce’de erkek şiddetine ve cezasızlığa karşı yürüyüş

  • 15:54 20 Haziran 2025
  • Güncel
 
AMED – Amed’in Lîce ilçesinde katledilen kadın için ilçede yürüyüş düzenleyen DAKAP, “Hem intihar adı altında katledilen hem de baskı ve şiddetle yaşam alanları daraltılan, çaresiz bırakılarak intihara sürüklenen kadınlar, kadına yönelik kırım politikalarının kurbanlarıdırlar” ifadelerini kullandı.
 
Amed’in Lîce ilçesinde, 17 Haziran’da evinde ateşli silahla vurulmuş halde bulunan kadın ve son zamanlarda artan kadın katliamlarına ilişkin kadın kurumları ile birlikte yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi. Yürüyüş, Lîce merkezinde bulunan Şok Market önünden başlayıp Demokrasi Parkı’nda sonlandı. Yürüyüşe Dicle Amed Kadın Platformu, kadın dernekleri, STK’lar; Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak, Rezan Belediye Eşbaşkanı Leyla Ayaz, Yenişehir Belediye Eşbaşkanı Safiye Akdağ ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ilçe eşbaşkanları da katıldı.
 
‘Bu tablonun doğal bir durum olarak algılanması’
 
Eylemde DAKAP adına konuşan Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Tülay Deniz, “Ülkemiz ne yazık ki kadın katliamları, kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı ve çocuk ölümleri gibi insanlık dışı olaylarla anılır hale gelmiştir. Her geçen gün artan bu vahşet, toplumumuzu bir kadın ve çocuk mezarlığına dönüştürmüş; vicdanları yaralamış, adalet duygusunu zedelemiştir. Daha da acı olan bu korkunç tablonun ‘doğal’ bir durum gibi algılanması, eril zihniyetin yarattığı çarpık anlayışın bu suçları beslemeye devam etmesi ve cezasızlık kültürünün adeta bir kalkan gibi suç işleyenleri korumasıdır” dedi.
 
‘Kadınlar her yerde şiddete maruz kalıyor’
 
Kadınların, yaşam hakları ellerinden alınarak her alanda şiddete uğradığını belirten Tülay Deniz, “Kadınlar sokaklarda, evlerinde, iş yerlerinde, hayatın her alanında sistematik bir şekilde şiddete maruz kalmaktadır. Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz ve psikolojik şiddet vakaları yalnızca bireysel suçlar değil; aynı zamanda toplumsal bir sorunun, yani derinlere kök salmış eril zihniyetin birer yansımasıdır. Bu zihniyet, kadını ikincil bir varlık olarak gören, ona karşı her türlü şiddeti meşrulaştıran ve suçu mağdurun sırtına yükleyen bir anlayışla işlemektedir” ifadelerini kullandı.
 
‘Cezasızlık politikaları suçların önünü açmaktadır’
 
Çocukların geleceğimizin teminatı olduğunu vurgulayan Tülay Deniz, “Masumiyetin ve umudun sembolü olan çocuklarımız istismarın, ihmalkârlığın ve şiddetin kurbanı olmaktadır. Çocuk istismarı ve çocuk ölümleri bir toplumun aynasıdır ve bu aynada gördüğümüz tablo utanç vericidir. Çocuklarımıza güvenli bir yaşam sunamamak, onların haklarını koruyamamak hepimizin ortak sorumluluğudur. Ancak bu sorumluluğu yerine getirmek yerine suçluların korunması, cezasızlık politikaları ve yetersiz yaptırımlar bu suçların önünü açmaktadır” dedi.
 
‘Özel savaş politikaları kadın ve çocukları hedef alıyor'
 
Eril zihniyetin kışkırttığı ‘erkeklik’ kavramının bu suçların temelinde yattığını vurgulayan Tülay Deniz, “Toplumda erkeklere yüklenen ‘güç’, ‘hakimiyet’ ve ‘kontrol’ gibi kavramlar şiddeti bir hak, bir üstünlük olarak görmelerine yol açmaktadır. Taciz, tecavüz ve cinayet gibi suçları işleyenler ne yazık ki cezasızlık ve ceza indirimleriyle korunmakta, bu da yeni suçların önünü açmaktadır. ‘Kravat taktı, pişman oldu, tahrik edildi’ gibi gerekçelerle uygulanan ceza indirimleri adaletin ruhuna aykırıdır ve toplumun vicdanını derinden yaralamaktadır. Kadına ve çocuğa yönelik suçlarda yargı eliyle uygulanan cezasızlık politikaları topluma yönelik yürütülen özel savaş politikalarından biridir. Bu topraklarda uygulanan özel savaş politikaları ile kadınlar ve çocuklar hedef haline getirilmektedir. Bu politikaların beslediği şiddet kültürü, toplumdaki tüm bireylerin özgür ve demokratik yaşama koşullarını ortadan kaldırmaktadır” ifadelerini kullandı. 
 
Acı verici veriler
 
Tülay Deniz devamında şu verileri hatırlattı: “Basından ve kadın örgütlerinden derlenen verilere göre, 2020 ile 2024 yılları arasında Türkiye’de toplam  bin 669 kadın öldürüldü; 907 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 2025’in ilk beş ayında 131 kadın öldürüldü, 70 kadın taciz edildi, 122 çocuk istismar edildi, 261 kadın şiddete uğradı, 4 kadın tecavüze maruz kaldı. 178 kadının ölümü basına ‘şüpheli’ olarak yansıdı; en az 26 çocuk katledildi. Sadece mayıs ayında 30 kadın katledildi, 6 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi” dedi.
 
Tülay Deniz, “Kadın ve çocuk cinayetleri artarak sürerken, bu cinayetleri önlemek yerine kadınların kazanılmış haklarına yönelik her geçen gün artan saldırı dalgası bizzat siyasi iktidarın politikalarıyla yürütülmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek bu politikaların en somut örneğidir” diye ekledi. 
 
‘İktidar çocukları koruyamıyor’
 
Bir hafta içinde Lîce’de üç kadının şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiğine işaret eden Tülay Deniz, “En son 17 yaşında hamile bir genç kadın kafasına silahla ateş ederek yaşamına son verdi. Yine Ergani’de 9 yaşındaki Yasemin isimli bir kız çocuğu bıçaklanarak katledildi. Narin Güran cinayetiyle toplumda çocuklara yönelik şiddet ve cinayetler infial yarattı. Ancak her gün yeni bir çocuk katledilmekte ve şiddet sarmalına hapsedilmektedir. İktidarın ve toplumun çocukları korumaya yönelik politikaları açığa çıkaramaması ve çocukları koruyamaması kabul edilemez” dedi.
 
‘Özgür ve eşit toplum, mücadeleyle mümkündür’
 
Tülay Deniz sözlerini şöyle sürdürdü: “Hem intihar adı altında katledilen, hem de baskı ve şiddetle yaşam alanı daraltılan, çaresiz bırakılarak intihara sürüklenen kadınlar, kadına yönelik kırım politikalarının kurbanlarıdır. Kadınların ve çocukların suçlandığı, suçluların ise korunduğu bu sistem, adaletin değil adaletsizliğin bir göstergesidir. Kadınların yaşam hakkı için mücadele etmek yalnızca kadınların değil tüm toplumun görevidir. Çocuklarımızın güvenliği, sağlıklı bir geleceğe kavuşması için hepimiz sorumluluk almalıyız. Bu sorunlar yalnızca bireysel çabalarla değil, topyekûn bir zihniyet değişikliğiyle çözülebilir. Eril zihniyet yerine eşitlikçi, adil ve insani bir anlayış benimsenmelidir. 
 
Bizim tahayyül ettiğimiz yaşam, kadına yönelik şiddet ve katliamların son bulacağı özgür ve eşit bir yaşamın inşasıdır; nitekim Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı barış ve demokratik toplum çağrısı da bu yaşamın nasıl inşa edileceğinin çağrısıdır. Kadınların, çocukların ve doğanın katledilmemesi ancak demokratik toplumun inşasıyla mümkündür. Biz kadınlar, yeni toplumun inşacıları olarak yaşanan cinayetlere, katliamlara, tecavüz ve şiddet kültürüne karşı her yerde her zaman mücadele edeceğimizi belirtiyoruz. Özgür ve eşit bir toplum ancak mücadeleyle mümkündür.
 
Lîce’de yaşanan bu vahim olay da bize bu mücadelenin ne kadar hayati ve acil olduğunu bir kez daha göstermiştir. Olayın tüm boyutlarıyla açığa çıkması için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğimizi yeniden belirtiyoruz.”
 
Tülay Deniz devamında taleplerini şöyle sıraladı: 
 
“*Kadın cinayetleri ve çocuk istismarı davalarında cezasızlık kaldırılmalı; suçlulara verilen haksız ceza indirimleri son bulmalı, caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.
 
*Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti önleyici politikalar geliştirilmeli; eğitim sisteminde cinsiyet eşitliği ve insan hakları bilinci güçlendirilmeli, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik farkındalık artırılmalıdır.
 
*Koruma mekanizmaları güçlendirilmeli; şiddet mağdurları için etkin koruma sağlanmalı, sığınma evleri ve destek merkezlerinin sayısı artırılmalıdır.
 
*Eril zihniyetle mücadele edilmeli; medya, eğitim ve hukuk sistemlerinde kadınları ve çocukları suçlayan, şiddeti normalleştiren söylemler terk edilmelidir.
 
*Adalet sisteminde reform yapılmalı; kadın ve çocuk haklarını merkeze alan, mağdurları koruyan bir yargı sistemi inşa edilmelidir.
 
*İstanbul Sözleşmesi geri getirilmeli ve kadın ile çocukları koruyan yasalar etkin şekilde uygulanmalıdır.”
 
Tülay son olarak, “Bizler, kadınların ve çocukların güven içinde yaşayabileceği bir ülke için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu bir insanlık mücadelesidir; sessiz kalmayacağız, susmayacağız, pes etmeyeceğiz! Jin??Jiyan??Azadi felsefesiyle demokratik toplumu inşa edeceğiz” sözleriyle açıklamayı sonlandırdı. 
 
Açıklamanın ardından kadınlar, 17 Haziran’da katledilen kadının evine taziye ziyaretinde bulundu.