
‘Kadınların isyanı cezasızlığa geçit vermeyecek’
- 09:05 21 Haziran 2025
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL – Kadınların sokakta ve mahkeme salonlarında yükselttiği ses, Bahar Aksu’nun katledilmesine dair davada etkisini gösterdi. Mor Dayanışma Hukuk Komisyonu üyesi Sezen Ezer, ayrıntılı hazırlanan iddianamenin ve yargı sürecinin kadın mücadelesi sayesinde şekillendiğini vurguladı.
İstanbul’un Şişli ilçesinde 7 Mayıs’ta Bahar Aksu, failler Rüstem Elibol, Aziz Başkan, Samet Salman ve Semih Yapar tarafından katledildi. Faillerin “kişiyi tasarlayarak kasten öldürme”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçundan yargılandığı dava 11 Haziran tarihinde görüldü.
Bahar Aksu’nun avukatı, Mor Dayanışma Hukuk Komisyonu üyesi Sezen Ezer, dava sürecine ve kadın katliamlarına dair konuştu.
‘Kadınların tepkisi yargılamaya olumlu etki etti’
Bahar Aksu’nun katledilme anına dair görüntülerin olmasının ve kadınların Bahar için eylemler gerçekleştirmesinin dava sürecine etki ettiğini dile getiren Sezen Ezer, “Davanın gidişatında normalde karşılaşmadığımız oldu ve iddianame hızlıca, ayrıntılı ve iyi hazırlandı. Sadece ateş eden kişinin değil, ona yardım eden kişilerin de tasarlayarak öldürme suçundan yargılanmasını isteyen bir iddianame hazırlandı. Bu anlamda süreci olumlu buluyoruz. İlk duruşmada sanıkların hepsi dinlendi. İlk verdikleri ifadeler ile çelişkiler ortaya çıktı. Dosyaya son eklenen, telefonların incelendiğine dair raporda, uzunca süredir bu ana hazırlandıkları ve dördünün de birbiriyle irtibat halinde oldukları ortaya çıktı. Bütün bunların ışığında, iddianame doğrultusunda esas hakkında mütalaa verdi savcı; bir sonraki duruşmada karar çıkacak muhtemelen” ifadelerini kullandı.
‘Kadın katliamı dosyalarında süreç uzatılıyor’
Kadın katliamı dosyalarında yargılama süreçlerinde genel olarak bu şekilde ilerlemediğine dikkat çeken Sezen Ezer, toplumsal tepkinin süreci etkilediğine işaret etti. Sezen Ezer, “Süreçlerin çok fazla uzadığı, soruşturma aşamasında uzun kalındığı, ayrıca tutuksuz yargılamaların olduğu durumlarla karşılaşıyoruz. Etkin yürütülmeyen soruşturma aşamalarının daha sonra kovuşturmaya yansımalarını; haksız tahrik indiriminden tutalım, cezaların indirilerek karar verildiğini, bunun da kadın katillerini cesaretlendirdiğini biliyoruz. Karşımızda kadın düşmanı bir iktidar var. İktidar uzun yıllardır kendi istediği toplumu yaratma konusunda adımlar atıyor. Faşizmin kurumsallaşması adımları içerisinde aile vurgusu yapılıyor. Sadece bu yıl değil, önümüzdeki 10 yıl aile yılı ilan edildi. Toplum yeniden şekillendirilirken kadına biçilen bazı roller var. ‘Makbul’ kadın yaratım sürecinde ses çıkaran, boyun eğmeyen, hayatına sahip çıkmak isteyen kadınların tahakküm altına alınmak istenmesinin bir sonucu olarak hukuksuzluk ve cezasızlık politikaları uygulanıyor. Aile içine sıkışan kadın modeli yaratmaya çalışıyorlar. Kadınlar bunlara karşı susmuyor, sokakları kullanıyor ve haklarını savunmaya devam ediyorlar” diye kaydetti.
‘Hukuk ve adalet sistemi gerçekçi değil’
Kadın katliamlarına karşı koruyucu ve önleyici mekanizmaların yetersiz olduğunu ifade eden Sezen Ezer, çözümün ceza oranlarının artırılması olmadığını, önleyici mekanizmaların oluşturulması gerektiğini belirtti. Sezen Ezer, “Cezalar az değil ama uygulamada yaşadığımız sıkıntılar var. Salt cezalandırmaya indirgenen hukuk ve adalet sistemi çok gerçekçi değil. Cezalar artırılıyor ama öte yandan toplumsal iyileşme halini göremiyoruz. Cezalar artırılıyor ama diğer yandan infaz düzenlemesi ile cezaevinden dışarı çıkmanın kolaylaştırıldığını görüyoruz; böyle çelişkili bir süreçle karşı karşıyayız. Cezaların artırımı tek başına çözüm değil” dedi.
‘Yan yana gelip örgütlenmekten başka çaremiz yok’
Sezen Ezer, son olarak şunları dile getirdi: “Mor Dayanışma olarak mahalle mahalle, sokak sokak örgütlenen çalışma yürütüyoruz. Komisyonlarımızla kadınlara ulaşarak güçlenme sürecini ve kadın kurtuluş mücadelesini yükseltmeye çalışıyoruz. Kadınlar olarak bize sunulan bu hayatı kabul etmiyoruz. Hayatlarımıza, haklarımıza sahip çıkmak için mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz. Yan yana gelip örgütlenmekten başka çaremiz yok. Bütün kadınları birlikte güçlenmeye çağırıyorum.”