Mülteci hakları için 'kalıcı çözüm' çağrısı
- 15:12 21 Haziran 2025
- Güncel
İSTANBUL – Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü kapsamında yaptığı açıklamada, tüm ülkelere mültecilerin temel haklarının sağlanması konusunda kalıcı çözümler geliştirmeleri için çağrı yaptı.
Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla Beyoğlu’nda bulunan Şişhane Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Özgül Saki, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda hak savunucusu katıldı. Açıklamada, “Sınırları değil, bir arada yaşamı savunuyoruz” pankartı açılırken; “Keyfi sınır dışı uygulaması durdurulsun”, “Geri Gönderme Merkezleri kapatılsın”, “Göçmenlere yönelik ırkçılığa son”, “Irk ayrımcılığına son” dövizleri taşındı. Basın metni Kürtçe, Türkçe ve İngilizce okundu. Basın metninin Türkçesini, Göçmen ve Mülteci Dayanışması Ağı adına Gülseren Yoleri okudu.
Dünya Mülteciler Günü'nde milyonlarca insanın savaş, yoksulluk ve sömürüye maruz kaldığını ve hayatta kalma mücadelesi verdiğini ifade eden Gülseren Yoleri, 20 Haziran’ın yalnızca bir “farkındalık günü” değil, aynı zamanda öfkenin, dayanışmanın ve hesap sormanın günü olduğunu vurguladı. Türkiye’de ve dünyada milyonlarca mültecinin savaş ve çatışma sonucu yurtlarını terk etmek zorunda kaldığını belirten Gülseren Yoleri, “Ancak göç yolları boyunca ve vardıkları ülkelerde onları bekleyen şey çoğu zaman insan onuruna yakışmayan yaşam koşulları, ırkçılık, ayrımcılık, dışlama ve sömürüdür” dedi.
Birlikteliğin önemi
Özel savaş politikalarına karşı Orta Doğu halklarının birlik olmasının önemini paylaşan Gülseren Yoleri, “Orta Doğu, bir kez daha emperyalist planların, bölgesel iktidar hesaplarının ve silah tüccarlarının çıkarları uğruna yeni bir savaş sarmalının eşiğinde. İsrail ve İran arasında tırmanan gerilim, tüm bölge halklarının ve özellikle işçi sınıfının üzerine bomba gibi düşmektedir. Siyonist İsrail’in saldırgan politikaları ve İran rejiminin karşı hamleleri, halkların güvenliğini değil; bölgeyi kaosa sürüklemeyi hedeflemektedir. Bu savaş senaryosu, milyonlarca insan için yeni bir yerinden edilme tehdidi anlamına gelmektedir. Halihazırda Suriye, Irak, Filistin, Yemen ve Afganistan gibi ülkelerde yaşanan çatışmaların sonuçları ortadayken; yeni bir savaş dalgası, göç yollarında ölüm, sınır kapılarında dışlanma ve gittikleri ülkelerde ucuz, güvencesiz işçiliğe mahkûm edilme demektir” dedi.
‘GGM’ler kapatılsın’
Türkiye’de sayıları giderek artan Geri Gönderme Merkezleri’nin birer cezaevine dönüştüğüne dikkat çeken Gülseren Yoleri, “Hukuki güvenceden yoksun gözaltılar, kötü muamele, avukata erişimin engellenmesi ve keyfi sınır dışı uygulamaları artık ‘olağan’ hale getirildi. Sınır dışı edilenlerin akıbeti bilinmiyor; çünkü bu merkezler kamuoyundan gizleniyor, içeride yaşanan hak ihlalleri sistematik olarak örtbas ediliyor. Afgan mülteci işçi Nourtani, patronları tarafından işbirliği ile öldürüldü. Bu cinayet, sadece bireysel bir saldırı değil; mültecilere yönelik sistematik dışlamanın ve emek sömürüsünün bir sonucudur. Devletin, yargının ve medyanın sessizliği, bu cinayeti mümkün kılan zeminin ta kendisidir” diye ifade etti.
Kadınlar şiddete maruz kalıyor
Mülteci kadınlar ve LGBTİ+’ların, hem göçmen kimlikleriyle hem de cinsiyet kimlikleriyle çok yönlü bir ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakıldıklarına işaret eden Gülseren Yoleri, “Cinsel şiddet, güvencesiz işçilik, fuhuşa zorlanma, barınma sorunları, sağlık hizmetlerine erişememe, trans kimlikli mültecilerin belgelenme ve geçim mücadelesi… Devletin yok saydığı bu yaşamlar, toplumsal nefretin hedefinde. Ne kadınlar ne LGBTİ+’lar güvende değil; hele ki mültecilerse, bu güvencesizlik katbekat artıyor” diye konuştu.