
Artan kadın katliamları: Adalet yoksa şiddet büyür
- 09:03 9 Ağustos 2025
- Güncel
İZMİR - Kadınlar, artan kadın katliamların ardında devletin cezasızlık politikalarını ve erkek egemen eğitim sistemini gördüklerini belirterek, “Adalet yoksa, şiddet büyür” vurgusunda bulundu.
İstanbul Sözleşmesi'nin feshedildiği 1 Temmuz 2021’den bu yana, Türkiye'de kadına yönelik şiddet alarm verici şekilde artıyor. 2024 yılında 358 kadın erkekler tarafından katledildi, 221 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. 2025’in ilk 6 ayında ise tablo daha da ağırlaştı: 136 kadın öldürüldü, 145 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadın katliamları artık yalnızca sayı değil; uygulanan yöntemler her geçen gün daha vahşi, daha sistematik ve daha cezasız. Failler sadece katlemiyor; gözdağı veriyor, sindiriyor, bedenleri hedef alıyor. Yasal güvencelerin geri çekildiği, cezasızlık politikasının kökleştiği bir ortamda, kadınlara yönelik şiddet dalgası artık açık bir “erkek şiddeti rejimi” haline geldi.
Artan kadın katliamlarına dair mikrofonumuzu kadınlara uzattık.
‘Karakollar şiddet gören kadınları yeniden evlerine gönderiyor’
Kadın katliamlarının giderek daha insanlık dışı yöntemlerle işlendiğini dile getiren ev işçisi Hülya Yılgın, faillere verilen cezaların yeterli olmadığını söyledi. Hülya Yılgın, “Hukuk sistemi diyorlar, kadın hakları diyorlar ama aslında ölen hep kadınlar oluyor; egemen olan ise yine erkekler. Kadın bir kavga yaşadığında karakola gidiyor, ama ‘Siz karı kocasınız’ denilerek evine geri gönderiliyor. Oysa kadınlar evlerinde çok şey yaşıyor. Erkekler ise ‘Ben erkeğim’ diyerek her şeyi yapabiliyor. Sadece olumsuz değil, umut verici değişimler de var. Şimdiki gençlik çok daha bilinçli. Torunum bazen bir şey söylediğinde bana önce garip geliyor ama sonra düşündüğümde mantıklı konuştuğunu anlıyorum. Bunda sosyal medyanın da etkisi var. Belirli bir yaşa kadar belki ben de eski kafalıydım ama şimdi çevremdeki değişimi görüyorum. Çocuklarım artık benimle daha çok şey paylaşabiliyor. Oysa ben, kendi annemle hiçbir şey paylaşamazdım. Bu dönüşümde kadınların verdiği mücadelenin çok büyük etkisi var” şeklinde konuştu.
‘İstanbul Sözleşmesi kaldırılmamalıydı’
Erkeklerin terk edilmeyi hazmedemediğini dile getiren emekli işçi Gül Erdoğan, erkeklerin kadınları bir eşya ya da kendine aitmiş gibi gördüklerine dikkat çekti. Gül Erdoğan, “Aslında kimse kimsenin sahibi ya da namusu değil. Katliam yapanlar, en vahşi hayvanın bile yapmadığını yapıyor. Oysa kadına insan olarak bakılması, öncelikle saygı duyulması gerekir. Hele ki çocuğu varsa... Ben İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına kesinlikle karşıyım. Kadınların bu ülkede hâlâ adı yok. Erkekle eşit görülmeliler. Aileler erkek çocuklarını kadına saygılı bireyler olarak yetiştirmeli. Torunlarımın geleceği için endişeleniyorum. Yasa var ama uygulanmıyor. Müebbet hapis cezası alması gereken failler, iyi hal indirimiyle kurtuluyor. ‘Pişmanım’ diyene inanmak zorunda değiliz. Bir hayvanın bile canına kıyan biri dışarıda olmamalı. Türkiye’de de İtalya’daki gibi indirimsiz, ağırlaştırılmış cezalar verilmesini istiyoruz” diye belirtti.
‘Özgür olmak istiyoruz’
Devletin kadın katliamlarına karşı ilgisiz kaldığını ifade eden öğrenci Medine Taş, şiddet faillerinin tutuklansa bile kısa süre sonra serbest bırakıldığını belirtti. Medine Taş, “Adaletsizlik var. Katliamlar çoğaldı, failler artık kimseyi umursamıyor. Devletin kadınlara sahip çıkmasını, daha duyarlı olmasını istiyorum. Yarın ona, bugün bana olabilir; bunu bilemeyiz. Kadınlara ‘çalış ama dışarı çıkma, hiçbir şey yapma, dilediğin gibi giyinme’ deniliyor. Evden çıkmasınlar isteniyor. Oysa kadınlar istediği gibi dışarı çıkar, giyinir. Biz daha iyi bir geleceğimiz olsun, özgür yaşayalım istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Eğitim sistemi yetersiz, reforma ihtiyaç var’
Kadına yönelik şiddetin artmasında ekonomik krizin de etkili olduğunu dile getiren emekli memur Sevgi Buhur, cezaların yetersizliğine dikkat çekerek, “Kadınlar öldürülüyor ama failler çabucak dışarı çıkıyor. Cezasızlık ciddi bir sorun. Eğitim sistemi de yeterli değil. Elbette biz kadınlara da bazı sorumluluklar düşüyor. Eğitimde ve hukuki sistemde reforma ihtiyaç var. Kadınlar, ekonomik bağımsızlıklarını kazandıkça daha güçlü hale gelirler. Ancak bu süreç doğru yönetilmiyor. Ne yazık ki hâlâ cezasızlık var” sözlerini kullandı.
‘Köklü bir değişiklik gerekiyor’
Türkiye’ye, akrabalarını ziyarete gelen Aynur Ilgaz, yaşadığı ülkede Türkiye’deki kadın katliamlarını büyük kaygıyla izlediğini söyledi. Kadın cinayetlerinin küresel bir sorun olduğunu ancak Türkiye’de durumun çok daha vahim olduğunu vurguladı. Aynur Ilgaz, “Bu şiddetin temelinde eğitimsizlik yatıyor. Türkiye’de ne zaman bir şey ilan edilse, bambaşka bir şekle bürünüyor. Aile yılı ilan edildi ama aileler dağılıyor. Kadın yılı ilan edilmesi için iktidarın değişmesi gerekiyor. Köklü bir değişiklik şart. Ülkemi çok seviyorum ama iki genç kız annesi olarak ‘İyi ki burada yaşamıyoruz’ diyorum. İzmir’de bile kızlarımı yalnız bırakamıyorum. Ciddi endişe duyuyorum. Çocukların eğitimi bittikten sonra Türkiye’ye yerleşmeyi düşünüyordum ama artık kaygılıyım. Özgür bir ülkede yaşamak isterdim. Dışarıdan bakıldığında Türkiye özgür bir ülkeymiş gibi görünüyor ama gerçekte öyle değil. Suçlular dışarıda, suçsuzlar içeride. Adalet yok. Bu beni çok endişelendiriyor. Kadınlar her şeyi değiştirebilir ama önce iktidarın değişmesi gerek. Yurt dışında bana sürekli ‘Neden itiraz etmiyorsunuz?’ diye soruyorlar. ‘Çünkü itiraz edenler içeride’ diyorum. Şu anki şartlar çok kötü, ama umarım bir an önce değişir” şeklinde konuştu.