‘Barış, hak ihlallerini bitirecek toplumsal bir iradeyle mümkündür’

  • 09:04 16 Aralık 2025
  • Güncel
 
İZMİR – 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında değerlendirmelerde bulunan İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Avukat Zilan Gümüş, 2024–2025 döneminde kayyım uygulamaları, gözaltı ve tutuklamalar ile basın üzerindeki baskıların sürdüğüne dikkat çekerek, barış sürecinin hak ihlallerini ortadan kaldıracak biçimde toplumsallaştırılması gerektiğini vurguladı.
 
10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında uluslararası insan hakları örgütleri tarafından yayımlanan 2024 ve 2025 raporları, dünya genelinde temel hak ve özgürlüklerde ciddi bir gerilemeye işaret ediyor. İfade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile seçme ve seçilme hakkının birçok ülkede sistematik biçimde ihlal edildiği bu raporlarda; savaş politikaları, otoriter yönetimler ve aşırı sağın yükselişi temel nedenler arasında gösteriliyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 77. yılında Türkiye’ye bakıldığında ise benzer bir tablo dikkat çekiyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2024-2025 dönemine ilişkin raporlarına göre; kayyum uygulamaları, gözaltı ve tutuklamalar, işkence ve kötü muamele iddiaları, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılar yaygınlığını koruyor. İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Avukat Zilan Gümüş, barış sürecinin yeniden tartışıldığı bu dönemde hak ihlallerinin hız kesmeden sürdüğüne dikkat çekerek, kalıcı barışın ancak toplumun ve sivil toplumun sürece aktif katılımıyla mümkün olabileceğini belirtti.
 
‘Aşırı sağ politikaların ivme kazanması toplumsal krizleri getiriyor’
 
10 Aralık’ın tüm dünyada İnsan Hakları Günü olarak kabul edildiğini ifade eden Zilan Gümüş, bu tarihin II. Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımların ve ağır hak ihlallerinin bir daha yaşanmaması amacıyla birçok ülkenin bir araya gelerek imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edildiği gün olması nedeniyle önem taşıdığını vurguladı.  10–17 Aralık tarihlerinin ise İnsan Hakları Haftası olarak anıldığını dile getiren Zilan Gümüş, “Bugün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 77. yılına girmiş bulunuyoruz. Ancak geriye dönüp baktığımızda, gerek dünya genelinde gerekse Türkiye özelinde insan hakları açısından olumlu bir tablo çizmek ne yazık ki mümkün değil. II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan krizler ve yıkımların etkileri, bugün 2025 dünyasında da benzer biçimde sürüyor. İnsan hakları mücadelesinde ilerleme yerine geriye gidişin hâkim olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu tablonun temel nedenleri arasında dünya genelinde aşırı sağın yükselişi, totaliter rejimlerin yeniden güç kazanması ve bu politik çizgideki partilerin iktidara gelmesi yer alıyor. Aşırı sağ politikaların ivme kazanması, beraberinde savaşları, iklim krizini ve çok boyutlu toplumsal krizleri getiriyor” dedi.
 
‘Sürecin korunması ve sahiplenilmesi gerekiyor’
 
Geçmişte insan hakları açısından örnek gösterilen ülkelerde bugün ciddi bir gerilemenin söz konusu olduğunu kaydeden Zilan Gümüş, “2025 dünyasına baktığımızda, ülkelerin kendi siyasal çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini, kendi yurttaşları dışındaki halkların insan haklarını ve insan hakları mücadelesini büyük ölçüde görmezden geldiğini görüyoruz. Mülteci krizi, iklim krizi ve süren savaşlar bunun açık göstergeleri. Türkiye’de de durum farklı değil. Buna karşın, 2024 Ekim ayı itibarıyla Türkiye’de yeniden bir barış sürecinin başlamış olması bizler açısından önemli ve umut verici bir gelişme. Bu sürecin korunması ve toplumun tüm kesimleri tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Ancak iktidar eliyle başlatılan bu sürece rağmen, 2024–2025 döneminde yaşanan hak ihlallerine baktığımızda önceki yıllardan farklı bir tabloyla karşılaşmıyoruz. Hak ihlalleri barış gündemine rağmen hız kesmeden devam ediyor” şeklinde konuştu.
 
‘Yurttaşlara barışın herkes için hayati olduğu aktarılmalı’
 
Barışın Türkiye’deki birçok temel sorunu çözebileceğine inandıklarını belirten Zilan Gümüş, bir yandan barış konuşulurken diğer yandan en temel insan haklarının ihlal edilmeye devam etmesinin, insan hakları savunucuları açısından ciddi bir endişe yarattığını söyledi. Zilan Gümüş, “1 Ekim 2024’te başlatılan süreç kapsamında PKK’nin silah bırakma yönünde adımlar atması olumlu bir gelişme olmakla birlikte, bu sürecin toplumun geneline yansıtılamadığını görüyoruz. Türkiye’nin 40 yıldır kanayan yarası olan Kürt meselesinin çözümü için barış ortamının sağlanması, müzakere zemininin kurulması son derece kıymetlidir. Atılan karşılıklı adımları olumlu buluyoruz. Ancak barış süreci, toplumun diğer kesimlerini kapsayacak biçimde yürütülmediği sürece kalıcı olamaz. İnsan Hakları Derneği’ne yapılan başvurular ve hazırladığımız raporlar, yurttaşların bu sürece tam anlamıyla dahil edilmediğini açıkça ortaya koyuyor. Süreç, kamuoyuna çoğu zaman ‘İmralı’ya kim gidecek, kim açıklama yapacak’ gibi dar bir çerçeveden yansıtılıyor. Oysa yurttaşlara barışın herkes için hayati olduğu anlatılmalı. Barış; Türkiye’deki pek çok yapısal sorunu ve hak ihlalini ortadan kaldırabilecek bir potansiyele sahiptir ve tüm halklar tarafından sahiplenilmelidir. Bugün Türkiye’nin 2024–2025 insan hakları karnesine baktığımızda; kadınlar, LGBTİ+’lar, çocuklar, işçiler, öğrenciler, mülteciler ve daha birçok kesimin sistematik hak ihlaline maruz kaldığını görüyoruz. Bunun temel nedenlerinden biri, bütçenin büyük bölümünün savaş politikalarına ayrılmasıdır” sözlerine yer verdi.
 
‘Sürecin yalnızca siyasi aktörler arasında yürütülmesi yeterli değildir’
 
İfade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ciddi biçimde kısıtlandığını vurgulayan Zilan Gümüş, kayyım politikalarıyla seçme ve seçilme hakkının ağır biçimde ihlal edildiğini, seçilmişlerin ise cezaevine konulduğunu aktardı. Politikalara karşı yapılan protestolarda çok sayıda kişinin 2911 sayılı yasa gerekçe gösterilerek tutuklandığını, kötü muamele ve işkenceye uğradığını dile getiren Zilan Gümüş, “Bunlar İHD raporlarında da açıkça yer almaktadır. Bugün insanlar en basit sorularda bile kendini ifade etmekten çekinir hale gelmiştir. Çünkü söylediklerinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeyeceğini, gözaltı ve tutuklama riskiyle karşı karşıya kalabileceklerini düşünmektedirler. Bu durum, Türkiye’de ifade özgürlüğünün geldiği noktayı göstermektedir” dedi.
 
‘Gazetecilere yönelik baskılar sürüyor’
 
Türkiye’nin Avrupa’da en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Zilan Gümüş, şunları kaydetti: “Gazetecilerin tutuklanması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil, aynı zamanda toplumun haber alma hakkına yönelik ciddi bir saldırıdır. Tüm bu hak ihlallerinin ortadan kaldırılabilmesi için Kürt meselesinin barışçıl ve müzakere yoluyla çözülmesi gerekmektedir. Ancak bu sürecin yalnızca siyasal aktörler arasında yürütülmesi yeterli değildir. Sivil toplumun ve yurttaşların sürece aktif biçimde dahil edilmesi şarttır. Toplumun sahiplenmediği bir barış süreci kalıcı olamaz. İnsan Hakları Derneği olarak barış sürecinin yeniden başlamasını olumlu buluyor, kalıcı barışın ancak toplumun ve sivil toplumun katılımıyla inşa edilebileceğini vurguluyoruz.”