Şiddetin kaynağı: Eşitsizlik ve hukuki yükümlülük ihlalleri

  • 09:02 7 Aralık 2024
  • Güncel
Pelşin Çetinkaya
 
AMED - Şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğin olduğunu söyleyen İHD Şube Yönetim Kurulu üyesi Esra Saçaklıdır, 6284 sayılı kanun olmasına rağmen, devletin hukukun sorumluluğunu yerine getirme sorumluluğundan kaçtığını kaydetti.  
 
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, 6284 sayılı kanunun kaldırılması tartışması ve uyguladığı cezasızlık politikaları bir yandan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirirken bir yandan da cezasızlık politikaları birçok kadının fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik, sosyal ve sınıfsal şiddete maruz kalmasına sebep oluyor. Ayrıca cezasızlık politikası sonucu şiddet failleri, cesaretlenerek kadının en temel hakkı olan yaşama hakkını da elinden alıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi Kadın Komisyonu, Kürdistan kentlerinde yaşanan 1 yıllık Kadın Hak İhlalleri Raporunu geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaşıldı. Rapora göre 1 yılda 114 kadın katledildi. Kadınların katledilme sebeplerinin başında ise boşanma olduğu kaydedildi.  
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Şube Yönetim Kurulu üyesi Esra Saçaklıdır ile artan kadın katliamlarının nedenini konuştuk. 
 
‘Şiddetin temeli cinsiyet eşitsizlik’
 
Kadına yönelik şiddetin sistematik olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını belirten Esra Saçaklıdır, toplumsal cinsiyet eşitsizliğin, cezasızlık politikasından kaynaklı ortaya çıktığını kaydetti. Esra Saçaklıdır, “Kadına şiddet sadece fiziksel değildir. Aynı zamanda psikolojik, ekonomik ve sosyal olabilir. Ne yazık ki bunlar karşımıza pek fazla çıkmaktadır. Kadın katliamlarının ve aile içi şiddetinin artmasının temel sebebi sürekli bir şekilde dile getirdiğimiz toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı cezasızlık politikaları. İstanbul Sözleşmesi’nin temelinde şiddet mağdurlarının korunması, kadın cinayetlerinin faillerinin yeterince cezalandırılmasını sağlayan uluslararası bir anlaşmadır. Bu anlaşmaya taraf olan ülkelere bir sorumluluk yüklemektedir. Türkiye de 2011 yılında buna taraf olmuş ve imzalamış ülkelerden biridir. Yine bunun temelinde 6284 Nolu kanun vardır. Bu kanun da yine İstanbul Sözleşmesi’ni esas alarak yine aile içi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair bir kanundur. Bu kanun, Türkiye şartlarında etkin bir şekilde kullanılmamaktadır. Bu kanuna göre devletin, kadına yönelik şiddete ilişkin gizlilik kararlarını koruma ve kadının maddi imkanlar açısından her türlü durumu yerine getirme gibi sorumluluğu vardır” dedi.  
 
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedir? 
 
Devletin, kadınları korumaya yönelik sorumluluklarını yerine getirmediğini bununla beraber yasalara da uyulmadığına dikkat çeken Esra Saçaklıdır, İstanbul Sözleşmesi’nin devletlere yüklediği sorumlulukları anımsattı. Esra Saçaklıdır, “Devletin bundan ayak çekmesi geri adım atması anlamına gelmektedir. Yani hukuk sorumluluğunu yerine getirememe durumunu gösterir. Bu durum da maalesef ki, cezasızlık hallerinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin pekişmesine yol açmaktadır. Kadın ve erkek arasında bir güç dengesizliği mevcutsa bu zaten toplumsal cinsiyet eşitsizliğini göstermektedir. Bunun yanında sürekli dile getirdiğimiz cezasızlık politikaları ve şiddet faillerinin yeterince ceza alamamaları. Yine kadınların ekonomik olarak eşlerine ya da başka birine bağımlı olması şiddetin temel noktalarından biridir. Farkındalık, eğitim eksikliği, kadın mücadelesine ve kadın haklarına ilişkin kampanyalarının olmaması bunun en önemli sebeplerinden biridir” diye belirtti.  
 
Şiddete karşı mücadele yöntemleri
 
Esra Saçaklıdır, son olarak uygulanan bu şiddete karşı mücadele yöntemleri şu şekilde sıraladı: “Sivil toplum kuruluşları, kadın örgütlenmeleri kapsamlı bir şekilde alanları genişletilerek mücadele verilmeli. Verilerin toplanıp kamuoyuna sunulmalı, eğitim-farkındalık kampanyalarının düzenlenmesi ve hukuki desteklerin yapılması, kadın cinayetleri ve şiddete ilişkin faillerin yargılanmaları için etkin bir soruşturma yapılması ve buna özel mekanizmaların oluşturulması gerekiyor. Devlet, kadının ekonomik özgürlüğünün oluşması için istihdam alanları yaratmalı. Bunlar en azından şiddeti bitirmeyecektir ama şiddetin bağımlı olmaması kadını güçlü kılacaktır.”