‘Ölüye saygısızlık yas hakkı ihlalidir’

  • 09:02 14 Aralık 2024
  • Güncel
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - Kadın bedenine yönelik savaş suçlarına ilişkin konuşan Ölüye Saygı İnisiyatifi üyesi Burcu Çelik, savaşlarda kadın cenazelerine yönelik işkencelerin, eril zihniyetin bir ürünü olduğunu vurgulayarak, “Kadın bedenine ölü de olsa saygısızlık, yas hakkının ihlalidir. Kadınlar için mücadele şart” dedi.
 
Dünyada kadına yönelik işlenen suçlar her geçen gün artış gösterirken, yaşanan savaşlarla beraber kadın bedenine yönelik taciz, tecavüz ve katliamlar da devam ediyor. Özellikle yaşamını yitirenlere yönelik işkence uygulamaları hayata geçiriliyor. Suriye'de Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) 27 Kasım’da Halep’te başlattığı saldırıların yanı sıra Türkiye’ye bağlı SMO çetelerinin saldırıları sonucunda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu onlarca sivil yaşamını yitirirken, kadınların bedenleri işkence edilerek teşhir ediliyor. 
 
Orta Doğu’da savaş sıcaklığını korurken, savaşta yaşamını yitirenlere yönelik saldırı ve işkence uygulamalarını Ölüye Saygı İnisiyatifi üyesi Burcu Çelik JINNEWS’e değerlendirdi.
 
‘Erkeğin savaştaki rolü nedir?’
 
Burcu Çelik, savaşın kadınlar ve çocuklarda bıraktığı tahribata dikkat çekerek şunları dile getirdi: “Biz kadınlar için, insan hakları savunucuları için, insan kalmayı amaçlayan herkes için savaş zamanlarında kadınlar ve çocuklarla ilgili ayrı, özel bir parantez açılması gerektiğini arzu etmeliyiz. Bunu herkes biraz dert edinmelidir. Çünkü savaşlarda birçok şey belki aynı ama yıllar içerisinde teknik değişebilir, belki tarz değişebilir, ama amaç her zaman bakidir; aslında başka bir şeye, başka bir duruma, bir insana ya da bölgeye yönelik bir tahakkümdür. Savaşa bakarsanız, erkekliği tartışmadan, erkeğin savaştaki rolünü tartışmadan ilerleyebilmek çok mümkün değil. Biz savaş dönemlerinde, özellikle yaşamını yitiren insanları incelediğimizde ne yazık ki kadınlara ve çocuklara yönelik çok farklı yönelimler, çok farklı müdahaleler görüyoruz. Bulunduğumuz her platformda, hatta özel olarak bu alanlarla ilgili naçizane daha fazla çalışmak gerektiği kanaatindeyim. Çünkü dediğim gibi, kadın bedeni savaşta da olsa bir istismar alanı olabiliyor. Dünya ekseninde değerlendirdiğimiz zaman bunu görmek mümkün. Çünkü biz bugün bu değerlendirmeleri yaparken de savaş durumları devam ediyor. Suriye’de, Ukrayna’da örnek verebiliriz.”
 
‘Erkek kadın katliamını meşrulaştırıyor’
 
Kadın bedeninin savaşlarda teşhir edilmesine dikkat çeken Burcu Çelik, bunun temel sebeplerinden birinin eril zihniyetin kadın bedenine ve kadınlara yönelik sürdürdüğü politikalar olduğunu belirtti. Burcu Çelik şu ifadeleri kullandı: “Erkek, normal yaşantısında kadına dönük şiddeti meşru kıldığı için, kadın katliamını meşrulaştırdığı için bunu destekleyen sosyolojik, toplumsal ve yasal düzenlemeleri kendi arkasına alarak hareket ettiği için bu anlayış savaş dönemlerinde de çok fazla değişmiyor. Kadın cenazesine, özellikle kadının ölü bedenine hâlâ cinsel şiddeti, fiziksel şiddeti haklı ve meşru gören bir akıl var. Fakat neden kadın bedeni özellikle bu dönemlerde teşhir ediliyor? Neden kadın bedenleri daha fazla görsel olarak kullanılıyor? Neden tahrip ediliyor? Bu şiddeti uygulayan kişilerin ya da tarafların bu anlayıştan çok uzak olmadığını düşünüyorum. Bu, yüzyıllardır sürdürülen erkek anlayışının, erkek yaklaşımının bir sonucudur. Kadın bedeni ölü de olsa, cenaze hâlinde de olsa, erkek o durumda da o şiddeti kadına uygulamayı, kadına reva görmeyi meşru görüyor.”
 
Yas hakkı ihlali
 
Kadınların savaş başta olmak üzere yaşamın her alanında barışçıl olduğunu dile getiren Burcu Çelik, Orta Çağ’dan günümüze kadınların her dönemde çok ağır bedeller verdiğini vurguladı. Savaş anlarında kadınların bedenleri üzerinde yapılan işkenceye işaret eden Burcu Çelik, “Cenazelere müdahale ediliyor, cenazelerine tecavüz edildiğini ve görsel olarak da savaş alanlarında kullanıldığını ne yazık ki biliyoruz. Bunun nedeninin ne olduğuna dair erkeklik ve iktidar alanları üzerinde konuşulması, anlaşılması ve idrak edilmesi gereken önemli konulardan biridir. Yine aynı şekilde çocuklar özellikle savaş alanlarında kayboluyor. Çocukları savaş alanında kaybolan binlerce kayıtsız çocuğun var olduğunu biliyoruz, kayıtsız kadının var olduğunu biliyoruz. Savaş ganimeti olarak tutulduklarını ve çocuk ölümlerinin çok daha acı fakat sıradanlaştırıldığı ve o kayıpların ailelerinin kim olduğu ile ilgili hiçbir dert edinilmediğini görüyoruz. 
 
Savaşmanın da bir ahlakı var
 
Burada ihlal edilen çok fazla insani değer var. Bunlardan en önemlisi, ölen kişinin artık bu dünyayla hiçbir bağı yok aslında ve ölen kişiyi inandığı değerler kapsamında, inandığı ritüellerle bu dünyadan ilişiğini koparmak gerekir. Ama bunun yerine, bu dünyada kalan ve kendisine insan diyenler tarafından ısrarla bu dünyaya olan bağ uzatılıyor. O süre zarfında ise eziyet yöntemleriyle bu çok daha ağır bir hal alıyor. Burada en çok ihlal edilen hususlardan biri de yas hakkıdır. Geriye kalanların yas hakkının ihlalidir bu. Bunlar hep savaş zamanlarında karşımıza çıkıyor. Çünkü biliyoruz ki binlerce insanın nerede, nasıl öldüğü, öldüğü ve nasıl defnedildiği sorusunun cevabını vermek gerçekten çok zor. Bu nedenle biz Ölüye Saygı İnisiyatifi olarak savaş dönemlerinde cenazeye, ölüye saygıyı öncelik olarak, ilkesel olarak birinci noktada tutuyoruz. Savaşmanın da bir ahlakı olduğunu ve cenazelerin değerleri kapsamında geriye kalan aile yakınlarına teslimi, yine defnedilmesi hususunda hassasiyet gösterilmesi gerekiyor” dedi. 
 
“Ölü beden saygı' için mücadele çağrısı 
 
Orta Doğu’da devam eden savaşın sonuçlarının çok ağır olduğunu kaydeden Burcu Çelik, başta cenazelere yönelik saldırılar olmak üzere halklara yönelik insan hakları ihlallerinin giderek arttığını aktardı. Savaşın durdurulması için herkesin birlik olması gerektiğini söyleyen Burcu Çelik, şöyle konuştu: “Bütün kesimlerin hep birlikte mücadele etmesi gerektiği kanaatindeyiz. Burada inanıyorum ki siyasi görüş, inanç, mezhep hangi düşünceye sahip olursa olsun, ortak paydada buluşması gereken bir dönemdeyiz. Özellikle hem Türkiye’de hem de bütün Orta Doğu coğrafyasında, başta henüz kimlikleri tespit edilmemiş ve ailelerine teslim edilmeyen cenazelerin hepsini tespit etmek ve onları geride kalanlarla buluşturmak gerek. Güncel olarak da geçmişten gelen bütün deneyimlerimizden de edindiğimiz doğrultuda, kimin cenazesi olursa olsun, ölü bedene saygı için herkesi mücadele etmeye davet ediyoruz.”