DBP sonuç bildirgesi: Tecride karşı özgürlüğü savunma vurgusu

  • 14:19 18 Aralık 2024
  • Güncel
AMED - “Teorik ve pratik iradenin öncülüğünde özgür toplumu inşa ediyoruz” şiarıyla 3’üncü konferansını gerçekleştiren DBP, açıkladığı sonuç bildirgesinde tecride karşı özgürlüğü savunarak, toplumsal barışın inşasının sağlanması için çalışmalara devam edileceğine dikkat çekti. 
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), “Teorik ve pratik iradenin öncülüğünde özgür toplumu inşa ediyoruz” şiarıyla 14-15 Aralık’ta gerçekleştirdikleri 3’üncü konferansın sonuç bildirgesini yayımladı. Bildirgede konferansın, Rojava’ya yönelik saldırılara karşı direnenlere ithaf edildiği belirtildi. 
 
‘Mevcut durum küresel hegemonyanın hem nedeni hem de sonucu’
 
Tarihsel süreç içerisinde kapitalist modernitenin yol açtığı çok boyutlu krizlere dikkat çekilen bildirgede, “Bu kriz, kapitalizmin işleyiş biçimine ilişkin olan ve yaklaşık olarak elli yılda kendisini tekrar eden yapısal krizlerden farklı bir seyir izlediği kaydedildi. Sistemin bir tür nefes alışverişleri olarak da anlaşılabilecek olan yapısal krizler, ekonomik ve siyasi boyutlarda kendini gösteriyor. Ancak sistem bütünsel olarak kendisini yeniden ürettiği için, kapitalist sermaye birikim stratejisi krizleri fırsata çevirebiliyor. Oysa günümüz koşullarında bu sistemde kendisini yeniden üretebilme kapasitesini önemli oranda yitirmiştir. Zihinsel ve bilgi yapılarını şekillendiren pozitivist bilim, siyasi kurumsal aygıtlarının (ulus-devlet) totaliter-faşist uygulamalarıyla, yoksulluğun küreselleştirildiği neo-liberal ekonomi politikasıyla, kültürel ve sosyal yaşamın çürümesiyle, doğanın talan edilerek ekolojik yıkımla felaket düzeyine gelmiştir. İçinde bulunduğumuz çoklu krizi uluslararası komplo ile başlayan farklı coğrafi alanları gittikçe etkisi altına alan 3’üncü Dünya Savaşı üzerinden gözlemlemek mümkün. Öyle ki mevcut durum küresel hegemonya krizinin hem nedeni hem de sonucu olarak görülebilir” denildi. 
 
‘Krizden kurtulmanın yolu Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü'
 
Otoriter hükümetlerin, popülist siyasal stratejilerle toplumları gündelik olay ve gelişmeler üzerinden manipüle etme durumuna işaret edilen bildirgede, hükümetlerin bu durumu, toplumsal muhalefetin bilincini tarihsel ve bütünsel bir perspektiften yoksun bırakarak yok etme planına bağladı. Bildirgede, güncel gelişmelerin ancak ideolojik ve politik tarihsel arka plan üzerinden okunması ve makro planların dışavurumları olarak ele alındığında anlamlı bir toplumsal muhalefetin hareket noktası haline gelebileceği kaydedildi. Bunun da, tikel muhalif pozisyonların birbirlerine eklemlenebilmesinin zemini olarak işlev görebileceğine işaret edilen bildirgede, aksi durumda kriz ve kaosun derinleşmesinin kaçınılmaz olacağına dikkat çekildi. Bildirgede, “Bu kriz ve kaos ortamından çıkışın yolunun demokratik ulusun alternatif modernitesi demokratik modernite paradigmasının yaşam bulması ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşmasıyla mümkün olacaktır. 
 
Bunun dışında ortaya konan bütün çözüm arayışları sonuçsuz kalacaktır. Ulus devlet dayatmasına karşı Sayın Öcalan’ın Demokratik Ulus perspektifinin toplumsallaştırılması, egemen güçlerin geliştirdikleri dar stratejilerin çözümlenebilmesi açısından elzemdir. Uluslararası komplo ile önü açılmış olan 3. Dünya Savaşının biriken sonuçları, Esad yönetiminin düşmesiyle farklı bir noktaya everilmiştir. Esed yönetiminin devrilmesiyle halklar açısından riskler ve fırsatlar, yeni bir durumu açığa çıkarırken diğer taraftan başta Türkiye ve İran gibi bölgesel devletler açısından ise çıkarılacak dersleri ortaya koymuştur. Mevcut durum statükocu ulus-devletçi yaklaşımların akıbetini görmek açısından önemli veriler sağlamaktadır” ifadeleri kullanıldı.
 
‘Suriye’de yaşananlar tüm bölgenin özeti’
 
“Bugün Orta Doğu’da yaşanan kaotik durumda, ulus-inşalarına yönelik üç farklı çözüm önermesinin mücadele halinde olduğunu ifade edebiliriz” denilen bildirgenin devamında şunlar kaydedildi: “Halkların eşit, özgür birlikteliğine dayalı demokratik ulus çözümü, statükocu devletlerin tekçi ulus-devlet çözümü ve küresel güçlerin, demokratik ulus çözümü ile ulus-devletçi çözüm arasında dengeci ve pragmatist yaklaşımıdır. Her üç gücün ilişki ve çatışma içeren mücadelelerinin Kuzey Suriye ve Rojava örneğinde somutlaştığını söyleyebiliriz. Türkiye ve İran’ın ulus-devletçi tutumları; halkların, demokratik ulus anlayışına dayalı özerklik önerilerine karşılık ulus devlet anlayışının dayatılmasıdır. Bu yönleriyle Suriye’de yaşanan gelişmeleri tüm bölgenin özeti olarak okumak mümkündür.
 
Bildirgede, konferansta yapılması gerekenler şöyle sıralandı:  
 
“*Konferansımız, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit uygulamalarının son bulması gerektiğini bir kez daha vurgulamıştır. Tecritte ısrar eden devlet ve iktidar savaş ve çatışma siyasetini sürdürmekte, halklar arasında kutuplaştırma ve düşmanlaştırma politikalarını gündelik hayatımızın bir parçası haline getirmektedir. İktidar bu tutumunda ısrar ederek Kürt sorununda çözümsüzlüğü sürdürmektedir. Toplumsal barışın inşası açısından Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekliliği vurgulanmıştır.
 
*Kürt sorunun demokratik çözümünde Kürtlerin statü sorununa ilişkin yapılan tartışmalar neticesinde; inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı örgütlenmenin gerekliliği üzerinde durulmuştur. Demokratik cumhuriyetin ve demokratik ulus inşasının ancak toplumsal barışın sağlanması ile mümkün olacağının altı çizilmiştir.
 
*Orta Doğu’daki gelişmelere bakıldığında Kürtlerin direniş hattının temel dinamiği olduğu, bu sebeple dört parça Kürdistan’da yaşayan Kürtlerin kazanımlarının korunması demokratik bilinç ve ittifaktan geçmektedir. Bu sebeple Kürt halkının ulusal birliğinin gelişmesi için yürütülen çalışmaların daha aktif olması ve en geniş zeminde ittifak çalışmalarının yürütülmesi gerekliliği vurgulanmıştır.
 
*Örgütlenme seferberliği çerçevesinde eğitim faaliyetlerinin sistematiğe kavuşarak sürekli ve yaygın biçimde ilerlemesi gerektiği vurgulamıştır.
 
*Kürt halkına dönük asimilasyon politikalarının başında dil ve kültür kırımı gelmektedir. Kürt dili üzerindeki baskı ve engellemelerin son bulması ve kamusal alanda kullanımının yaygınlaşması, yasal güvence altına alınması gerekliliği vurgulanmıştır.
 
*Erkek aklının ürünü olan ve Kürdistan merkezli yaşanan savaşın ana hedefi şüphesiz kadınlar ve kadın kazanımları olmuştur. Bu bağlamda kadın kırımı ve ekolojik yıkımın da ahlaki politik toplumu çökertmeyi hedefleyen özel savaş saldırılarını devreye koymuştur. Yeni dönemde de özel savaş saldırılarını boşa çıkaracak, ahlaki politik toplumun inşası için çalışmalarımızın devam etmesi gerekliliği vurgulanmıştır.
 
*Bütün zindanlarda yaşanan hak ihlallerinin ve hasta tutsaklara yönelik keyfi uygulamalarının takipçisi olacağının vurgusu yapılarak bütün zindanlarda direnen tutsakların haklı mücadelesini büyütüleceğinin vurgusu yapılmıştır.
 
*Konferansımız örgütleme çalışmalarını bir bütünen ele almıştır. Bu bağlamda, belli merkezlerde örgütleme konferansları, çalıştayları, panelleri, halk toplantıları vb. etkinliklerle örgütlenme seferberliği ile en geniş toplumsal kesimlere ulaşma gerekliliği üzerinde durulmuştur.”
 
Bildirgenin sonuç kısmında ise şunlar belirtildi: 
 
“* Kürt sorununun demokratik çözümünde Kürtlerin statüsünün sağlanması,
 
* Kürt halkının ulusal birliği ve ittifak politikasının geliştirilmesi,
 
* DBP bünyesinde gerçekleşen eğitimlerin sistemli, kesintisiz ve yaygın biçimde devam etmesi,
 
* Kültürel soykırıma karşı mücadelenin devamlılığı,
 
* Tecride karşı özgürlüğü savunarak toplumsal barışın inşasının sağlanması,
 
* Ekolojik kırım ve doğa talanı karşı mücadelenin devamlılığı,
 
* Özel savaş saldırılarına karşı farkındalık çalışmalarının devam ederek toplumun kendi öz bilinci ile örgütlenerek bütün özel savaş saldırı konseptlerini boşa çıkararak irade haline gelmesi için çalışmalarının devam edilmesi için kararı alınmıştır.”