27 yıldır Kürdistan Newrozlarında: Önce tecrit kalkmalı!

  • 09:07 21 Mart 2025
  • Güncel
Melek Avcı-Dilan Babat
 
AMED - 1998 yılından bu yana Newrozları izlemek için Kürdistan’a gelen IPPNW’nin desteklediği heyetin tercümanı Medya Rozan, demokratik bir barışın inşası için öncelikli koşulun tecridin kaldırılması olduğunu belirtti.
 
1998 yılından bu yana Kürdistan Newrozlarını takip eden ve bu yıl da bölgeye gelen Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler’in (IPPNW) desteklediği heyetinin tercümanı Medya Rozan, 2025 Newrozu için geldiği Amed’de JINNEWS’e konuştu. 
 
1998’den beri Kürdistan Newrozlarını izliyorlar
 
1998 yılından beri her sene Newroz’u izlemek için Kürdistan’a geldiklerini ifade eden Medya Rozan, bu yıl barış ve özgürlüğe adanan Newroz şiarının temel insan haklarını barındırdığını belirtti. Medya Rozan, “Barış, demokrasi, ifade özgürlüğü evrensel insan haklarıdır. Normalde her insan için geçerli olması gerekiyor ama maalesef yaşadığımız dünyada öyle değil. Bazı insanlar bunları sadece kendilerine layık görürken başka insanlara layık görmezler. Fakat şu anda alınan inisiyatiften dolayı yine görüşmeler başladı. Tabii ki insanlardaki o umudu biz de hissediyoruz. Bir sevinç var ve karşı taraftan kimse pek bir şey beklemiyor. Çünkü birkaç defa karşı taraf çok kötü bir şekilde süreci bozdu. Sonrasında da katliamları ikiye üçe katladı. Fakat umut her zaman var, insanlar umutlarını kaybetmek istemiyorlar. Bu sene insanlarda farklı bir heyecan var” diye konuştu.
 
‘Çağrı büyük bir fedakarlık’
 
27 Şubat tarihi çağrıya değinen Medya Rozan, “Şimdi Abdullah Öcalan yarattığı paradigmasıyla 5 bin yıl önce kadınların zorla elinden alınan toplumdaki yerlerini, toplumdaki öncülüğü kadınlara yeniden teslim etti. Onun için diyor ki, kadınların toplumda öncülük yapması lazım. Bir toplum kadınlar tarafından yönetilirse, kadınların öncülüğünde yaşarsa o zaman barışçıl, demokratik, etik, ekolojik, estetik bir toplum olabilir. İnsan haklarının mevcut olduğu bir toplum olabilir. Onun için gerçekten çok büyük bir fedakarlık çünkü kendisi diyor ki ‘ben halkıma güveniyorum yeter ki artık oturulsun bir anlaşma varılsın insanlar artık hak ettikleri barışta yaşasın.’ Demin söyledim tüm bunlar evrensel bir insan hakkıdır: Barışta, demokraside yaşamak, özgürlükte yaşamak. Evrensel insan haklarından Kürtler faydalanmalıdır ve ben onu gerçekten çok pozitif görüyorum. Ama maalesef Türkiye'nin hal ve davranışlarını gördüğümüz zaman umutlu kalmak biraz zor açıkçası” sözlerini kullandı.
 
‘Barış yapılacaksa uçakları silahları durdur’
 
Yapılan operasyonların süreci gölgelediğini belirten Medya Rozan, devamında şunları belirtti: “Gerçekten Türkiye'nin ne yapmak istediği pek anlaşılmıyor. Neyin hesabını yapıyor, neyin planını yapıyor belli değil. Bir taraftan hep ışık yakıyor, arada ortaya atılan cümleler oluyor.  ‘Abdullah Öcalan parlamentoya gelsin, konuşsun’ deniliyor ama öbür taraftan da bilindik halde devam ediyorlar. Gidiyorlar, bombalıyorlar. Biz bugün buradayız, örneğin yolda Hasankeyf'ten gelirken üzerimizden uçaklar uçtu. Şimdi barış istiyorsan o zaman önce bu uçakları durdur. Bu uçakları yerinde bırak. Sadece parlamentoda ara sıra iki üç tane güzel laf atmakla, insanları oyalama. Barış yapacaksan silahlarını sustur. Özgürlük vermek istiyorsan o zaman kayyum sistemini kaldır. İfade özgürlüğü diyorsan o zaman siyasi tutakları serbest bırak. Ciddi bir şekilde bir sinyal göndermesi lazım, böyle olmuyor.”
 
‘Demokrasi içermeyen barış olmaz’
 
Demokratik bir barışın inşası için öncelikli koşulun tecridin kaldırılması olduğunu ifade eden Medya Rozan, “Birincisi Abdullah Öcalan'ın üzerinde yıllardır uygulanan tecridin kaldırılması lazım. Ama Abdullah Öcalan ile birlikte aslında tüm Kürt halkı, özellikle siyasi tutsaklar üzerinde aynı tecrit uygulanıyor. Tecrit bütün Kürt halkı için kaldırılmalıdır. Kürt halkının siyasi örgütleme hakkı, ifade özgürlüğü hakkı, barışçıl ve sağlıklı bir ortamda yaşama hakkı sağlanmalıdır. Onun için kayyum sisteminin tamamıyla kaldırılması lazım. Görevden aldıkları belediye başkanlar yine görevine dönmeli ve rahat bir şekilde, halkının iradesiyle oluşturulan çalışmalarına devam etmeleri gerekiyor. Siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı. Bütün bunların sağlanması gerekiyor. Ancak o zaman barıştan bahsedebiliriz. Çünkü barış demokrasi içermezse  olmaz. O zaman bir ölü de barışçıldır. Bir ölüye dokunduğunuzda kendisini savunmaz o da barış. Ama gerçek bir barış ancak demokrasiyle birlikte gerçekleşebilir. Öbür taraftan da gerçek bir demokrasi tabi ki sadece barışla olabilir. Demokratik hakları vermediğin zaman barış sayılmaz. Yani ikisi birbirine bağlıdır ve ikisi aynı anda gerçekleşmelidir” ifadelerini kullandı.