Munzur Festivali’nin mesajı: Barış ve özgürlük

  • 09:05 30 Temmuz 2025
  • Kültür Sanat
Rojda Aydın
 
DERSIM - 23’üncü Munzur Kültür ve Doğa Festivali, doğayla birlikte barış taleplerinin de yankılandığı bir buluşmaya dönüştü. Kadınlar, savaşın en ağır yükünü taşıyanlar olarak eşitlik, adalet ve özgürlük temelinde barışı inşa etmeye kararlı olduklarını vurguladı.
 
Dersim’de bu yıl 23’üncüsü düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali, dört gün boyunca kültürel etkinliklerin, konserlerin, panellerin ve doğa yürüyüşlerinin adresi oldu. Ancak festivale damgasını vuran en önemli tema, “barış” vurgusuydu. Katılımcılar, sanatçılar ve sivil toplum temsilcileri, ülkede ve bölgede kalıcı bir barışın sağlanması için çağrılarda bulundu. Gerçekleşen etkinliklerde, yıllardır süregelen çatışmalı sürecin toplumsal ve kültürel yansımalarına dikkat çekildi. Katılımcılar, barışın sadece sessizlik değil, adaletin ve eşitliğin sağlandığı bir yaşam biçimi olduğunu vurguladı. Söz konusu sahnede şarkılarını seslendiren sanatçılar eserlerini bu yıl barışa adadıklarını ifade etti. Sanatın birleştirici gücüne işaret edilen konuşmalarda, kültürün ve doğanın korunmasının da toplumsal barışın bir parçası olduğu dile getirildi.
 
Festivale katılan kadınlar bir kez daha toplumsal bir barışın sağlanması gerektiği mesajını verdi.
 
‘Kadınlar güçlerinin farkında’ 
 
Munzur Festivali’ne İstanbul’dan katılan Özdan Gökçe, festivalin yalnızca kültürel bir etkinlik olmadığını, aynı zamanda toplumsal farkındalığın da yükseldiği bir alan olduğunu vurguladı. Kadın mücadelesine dikkat çeken Özdan Gökçe, özellikle son yıllarda kadınların yaşadığı baskılara karşı gösterdiği direncin umut verici olduğunu söyledi. “Kadınlar Türkiye’de özellikle son birkaç yıl içinde evlerine kapatılmış, bağımlı bir yaşam sürmek zorunda bırakılmıştı. Ancak yaşanan gelişmeler kadınları artık dayanamaz hale getirdi ve sokağa çıkmaya itti” diyen Özdan Gökçe, kadınların kendi varlıklarının ve güçlerinin farkına varmaya başladığını belirtti.
 
‘Kadının uyanışı umut veriyor’
 
Özdan Gökçe, “Ben şu an Türkiye adına en büyük umudu kadının uyanmış olmasında görüyorum. Kadının ‘ben de varım’ demesi, bu toplumu değiştirecek en önemli unsur. Kadınsız hiçbir şey olmaz. Toprağa ana, doğaya ana derken kadının yaratıcılığını ve gücünü yok sayamayız” şeklinde konuştu.
 
‘Umudumu hiç yitirmedim’
 
Kadın katliamlarının ve kadına yönelik şiddetin halen sürdüğünü, hatta bu durumun giderek sıradanlaştırıldığını ifade eden Özdan Gökçe, bu sorunun acil çözülmesi gerektiğini vurguladı. “Kadınların sokakta olması, haklarına sahip çıkması, kendi kimliğinin farkında olması hepimizi umutlandırıyor. Çok karanlık dönemlerden geçtik ama umudumu hiç yitirmedim. Bu sorunların yolu ise barıştan geçer” dedi.
 
‘Bizler barış istiyoruz’
 
Türkiye’deki toplumsal ve siyasi sorunlara dikkat çeken Dersimli Fatma Çerkes ise, “Yaramız çok derin” diyerek günümüzde yaşanan acılara ve şiddete karşı duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi. Fatma Çerkes, özellikle belediye başkanlarına yönelik tutuklamalara ve kayyım atamalarıyla ilgili şunları söyledi: “Belediye başkanlarımız cezaevlerinde, yerine kayyımlar atanıyor. Bu, ülkemizde anti-emperyalizmin geriye dönmesi demektir. Bizler barış istiyoruz. Analar ağlamasın, gözyaşları dökülmesin. Türkiye’miz yanmasın.”
 
‘Tek yürek olalım’
 
Kadın katliamlarının sıradanlaştığını belirten Fatma Çerkes, bu durumu şiddetle kınadığını ifade ederek, “Her gün kadınlarımız katlediliyor, ama buna karşı hiçbir şey yapılmıyor. Türkiye’deki bu kadın katliamları ve şiddet eylemleri kabul edilemez. Dersimli olarak buna karşıyım” dedi. Bu savaş katliamın son bulması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini belirterek, “Önlemler alınsaydı, bu kadın cinayetleri de dururdu, bu savaş da sona ererdi. Birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Tek yürek olalım” diyerek sözlerini tamamladı.
 
‘Barışı en çok biz kadınlar istiyoruz’
 
Barış talebinin kadınlar için bir varoluş meselesi olduğunu belirten Nadide Yallı, savaşın en büyük mağdurlarının kadınlar ve çocuklar olduğuna dikkat çekerek, “Barışı en çok biz kadınlar istiyoruz. Çünkü savaşı erkekler başlatıyor ama bedelini biz kadınlar ödüyoruz” dedi. Kadınların yaşamı ve barışı inşa eden toplumsal bir güç olduğunu vurgulayan Nadide Yallı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı da mücadele çağrısı yaptı. Kadınların sadece “kadın” kimliğiyle değil, bir birey ve insan olarak görülmesi gerektiğinin altını çizen Nadide Yallı, “Bu cinsiyetçi sistemde yok olmak istemiyoruz. Tamamen insanca, eşit bir yaşam istiyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Barış ve özgürlük de kadınlardan yana’
 
Toplumun yeniden inşasında kadınların rolünün merkezi olduğunu belirten Nadide Yallı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyayı var eden biz kadınlarız. Yeni nesilleri biz doğuruyor, büyütüyoruz. En çok haklara sahip olması gerekenler de biziz. Barış ve özgürlük de kadınlardan yana. Bütün sosyal haklara eşit şekilde sahip olmak istiyoruz. Kurulacak olan barış komisyonlarında da kadınların yer almasını, karar alma süreçlerinde etkin rol üstlenmesini istiyoruz.”
 
‘Barışı destekliyoruz’
 
Kadınların savaşlarda hedef haline getirildiğini hatırlatan Nadide Yallı, Êzidî kadınların maruz kaldığı soykırım ve Kürt kadınlarının yaşadığı acıları örnek gösterdi. Nadide Yallı, “Savaşlarda kadınlar ganimet olarak görülüyor, taciz ve tecavüze uğruyor. Bu gerçekleri biliyoruz. Kadınlar olarak savaş istemiyoruz. Barışı destekliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
 
‘Devlet somut adımlar atmıyor’
 
Barışın en çok kadınlar için bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Sabriye Kaya, “Barışı herkesten çok biz kadınlar istiyoruz. En çok zarar gören kesim biz kadınlar olduk. Ayrıca Alevi ve Kürt kimliğimizle de hedef alındık” dedi. Devletin barışa dair samimi ve somut adımlar atmadığını ifade eden Sabriye Kaya, bu nedenle sürece dair umutlu olmadığını dile getirdi. Sabriye Kaya, “Hükümet dara düştüğü için Kürtlere yönelik adımlar atıyor diye düşünüyorum. Bu da bizde ciddi bir endişe yaratıyor. Devletin net ve güven verici bir yaklaşımı yok” sözleriyle sürece duyduğu güvensizliği aktardı.
 
‘Bu kazanılmış bir haktır’
 
Toplumun barış için büyük bir emek verdiğini belirten Sabriye Kaya, yaşanan kayıplara ve mağduriyetlere dikkat çekerek, “Çocuklarımızı bizden aldılar, kimi uzaklaştırdılar, kimini de öldürdüler. Cezaevlerinde insanlar onlarca yıldır tutuluyor. Şimdi bırakılıyorlar, sanki bu bir ödülmüş gibi. Oysa bu kazanılmış bir haktır.” Sabriye Kaya, barışın ancak eşitlik ve adaletle sağlanabileceğini belirterek, toplumsal ayrımcılığın sona ermesi gerektiğini söyledi. Sabriye Kaya, “Hepimiz yoksuluz, darbeler yedik. Hepimizin acıları ortak. Bu ülkede ayrımcılık oldukça birlik sağlanamaz” diye ifade etti.
 
‘Güzel bir yaşamı biz kurabiliriz’
 
Kadınların çok yönlü baskılarla karşı karşıya bırakıldığını vurgulayan Sabriye Kaya, şöyle dedi: “Erkekler bir tutsaksa, kadınlar iki kez tutsaktır. Hem devlete, hem topluma, hem de çoğu zaman eşe tutsak. Ama biz kadınlar barışı inşa edebiliriz. Kadınların taşın altına elini koyması gerekiyor. Daha güzel bir yaşamı biz kurabiliriz.”